SİZE
SÖYLEYECEKLERİM VAR
nazanss.blogspot.com
Tane
tane yazmak istedim.
Bazen
bir arkadaşımın gözyaşı neden oldu hüzünleri aktarmamda,
Bazen
güzel bir kızın gözlerindeki hüzün beni duygulandırdı.
Çoğu
zaman dinledim.
Dinlemeyi
öğrendim.
Dinlediklerim
edindiklerim oldu.
Kiminin
hayatı acıydı, kimininki çok acı.
Aralarda
şaşırdım. Hala dedim yaşamış, hala dedim umutlu, hala dedim gülümsüyor.
Acılar
mı terbiye etmişti,
Karanlık
geceler korkutmuyor muydu?
Sonra
tarih aldı beni benden.
Severdim
sevmesine de bu kadar mı tiryakilik olurdu bu bilinmeyen eskilere?
Sonra
dedim ki olmazsa olmaz var.
Neydi?
Bu
AŞK elbette.
Kimininki
bir ömür sürmüştü, kiminde kalmıştı, bazıları aşkın kıymetini aşkı
kaybettiğinde anlamıştı.
Bazıları
aşkın verdiği acının lezzetine doyamamışlardı…
Bu
aşk dedim tarihte nasıldı.
Eyvah
eyvahlar olsun.
Aşk
o zamanmış
Nasıl
diyoruz ya her şey hormonlu sahte, kirli, doğal değil.
Aşk
da nasibini almıştı bu yaralayan dokunuşlardan.
Sahteleri
çıkmıştı, üstelik artmıştı.
Nerede
eski aşklar?
Kim
kime sevdalanmıştı?
Olmazları
olur hale getirenlerin yürekleri ne de büyük ne de susmak bilmeyen mücadele
için derin uykulara dalmayandı. Yine şaşkındım.
Bazı
kadınları tanıdım kitaplarımı yazarken; Hay Allah seni bağışlasın dedim,
bazılarına beddua etmek geldi içimden.
Bazı
erkeklere yazarken kıyamadım, bazıları ölsün yaşamasın istedim.
Soğuklar
yaraladı her kitaba beni.
Bazen
kardı üşüten, kimi zaman yağmur, talan en çok da vefasızlık üşütmüştü… Ne üşümek
ama titremek yetmiyordu ki içimdeki soğuğun bilgisayar tuşlarından ekrana
aktarılışına.
Analar
tanıdım kitaplarımda, babalarla tanıştım.
Melek
anneler, melek babalar.
Cani
anneler, cani babalar.
Kıyıyorlardı
evlatlarına bazıları da evlat kurbanı olmuşlardı.
Kanlar
gördüm, savaşlar yaşadım.
Naftalin
kokusunun esans hali bu kadar mı rayiha olurdu?
Ya
bitpazarlarına ne demeliydi gerçekten nur mu yağıyordu oralara.
Camilere
gittim, nurani yerlerdi.
Padişahlarla
tanıştım, Türk büyüklerini gördüm.
Denizleri
ülkeleri, kültürleri yaşanmışları yaşadım.
Daha
neler gördüm neler.
Daha
ne bilinmeyenleri bilir oldum ve daha ne bilmediklerimi Allahım ömür verirse
yaşar olacağım.
Eskilerde
yaşayanlarla geceler boyu sohbetler ettim.
Onlar
anlattı ben yazdım.
Onlar
ağladı ben teselli ettim.
Yaralanların
yaralarını saranlara bakamadım ama sesimle yaklaştım onlara;
“Geçecek
acın ama tarih seni hiç unutmayacak, birileri senden söz edecek, birileri ‘Ey
Kahraman Türk Evladı’ diyecek.”
Yabancı
diyarlarda dolaştım, ilkel-i de gördüm, çağın pek ilerisinde olanları da.
Hatta
bazı dernekler, lobiler korkuttu beni.
Hu
çekenler kadar, kilise ayinlerini de izledim, dinledim, inandım, inanmadım,
haykırdım, bağırdım, ağladım, güldüm, sevdim, koştum yoruldum…
Belki
gözlerim evet.
Belki
klavye tuşları ile boğuşan parmaklarım, evet.
Ya
ruhum, ya aklım tamam mı dedi.
Hayır.
Her şeye rağmen, EVET - ler içindeyim.
Kim
böyle güzellikleri yok etmek ister ki,
Kim
benim kadar dünya gezgini, insan bileni, bilmeyeni göreni olur ki?
Ben
oldum.
Hay
maşallah.
Devam
o zaman.
TÜRK ZİNCİRİ bitti.
Şimdi:
SELÇUKLU
SULTANI ALAADDİN KEYKUBAT
Yani
onu yazıyorum ve onun büyük sevdasını.
Allah’ım
rast getirsin.
Nazan Şara
Şatana
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder