HARPUT
Taşınmış Şehir
nazanss.blogspot.com
Altın
Çağ yaşamış bir şehir Harput.
Eğer
bir yere Altın Çağ yaşanmış deniliyorsa oranın diğer yerlerden birçok anlamda
daha üstün olması gerekiyor ki böyle bir adla sıfatlandırılsın.
Harput
tarihine kısa göz attığımızda, MÖ 2000’li yıllara tarihlenen Asur yazılı
belgelerinde Karpata,
MÖ
1300’lü yıllara tarihlenen Hitit yazılı belgelerinde Harputtaş olarak anılan
yerleşim yeri…
Altın
çağını, Artuklular döneminde yaşamış.
Bu
dönem yüz yıl sürmüş.
Elbette
altın çağı yaşayan bir yerleşim yerinde;
Kültür,
sanat ve ticaret merkezinin hakkı sayılır bir yere gelmiş olması da doğal.
Sonrasında;
Anadolu Selçukluların, İlhanlıların, Dulkadiroğullarının ve Akkoyunluların hâkimiyetine
geçmiş.
1516
yılında da Osmanlı topraklarına katılmış.
Burada
çok güzellikler yaşanmış.
19.yy’da
da ipekçilik son derece gelişmiş…
Harput
Ovasının köylerinde ipekböceği yetiştiriliyormuş. Ermenilerce modern tekniklerle üretim yapan
ipek fabrikaları kurulmuş…
O kadar çok adından söz edilmeye başlanmış ki bu güzel yerde; Amerikan, Alman ve Fransız kolejleri kurulmuş.
Sonrasında
ismi değişmiş. Bu nasıl olmuş?
1834 yılından sonra Harput’taki yerleşim 5 km. Güneydeki o zamanlar küçük bir köy olan Mezre’ye kaymış.
Sultan
Abdülaziz’e atfen Mamuret-ül Aziz olarak adlandırılan yeni yerleşim
Cumhuriyetten sonra Elâzığ olarak isimlendirilmiş.
Burası
Doğu Anadolu’nun önde gelen tarihi bir kenti.
Neler
yok ki burada ve neleri ünlü ve çok güzel değil ki?
Kalesi,
okulları, camileri, kiliseleri, türbeleri, hamamları konaklarıyla ve zengin
kültürüyle hakkı yenilmeyecek güzellikte bir yer.MİŞ.
Harput
taşınmasına taşınmış ta sonra ne olmuş.
Harput’taki
yapıların taşlarını sökmüşler.
Satmışlar.
Tabi
kent yok olmuş.
Elde
kalanlarla bir açık hava müzesi…
İşte
beni kahreden olay.
Bir
tek taşın korunması için çaba sarf eden yabancıları gördüğümüzde bizim eşsiz
kıymetlerimizin heba olmasına insanın içi dayanmıyor.
Bir
tek taş kıymetli,
Bir
tek anıt çok kıymetli.
Hem
eskisine faydalı hem şimdiki zamana yararlı.
Eskileri
bilmedikçe yenileri öğrenemeyiz.
Ve
açık hava müzeleri bizlerden sonraki nesillerinden tarihten dem vuracakları
yerler.
Bize
düşen korumak ve kollamak.
Müze
olarak sergilenen her yer için ziyaretçilerin bıraktıkları da azımsanmayacak
bir gelir.
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder