25 Şubat 2018 Pazar






ASHOKA SÜTUNU

Hindistan’da Hangi Teknolojiye Ait Olduğu Bilinmeyen Sütun

 

nazanss.blogspot.com

 

 

 


Budistler için en önemli dini merkezlerden biri.
Asoka Fermanları Asoka Sütunlarının üstünde olduğu kadar, kayalar ve mağara duvarları üstünde yer alan ve Mauryan Hanedanlığından olup M.Ö. 272 ile 231 yılları arasında hüküm süren İmparator Büyük Asoka tarafından yazdırılmış olan 33 kitabelik bir koleksiyondur.
Bu kitabeler günümüz Pakistan ve kuzey Hindistan'ına dağılmıştır ve Budizmin ilk anlamlı varlığını temsil etmektedir.
Bu fermanlar Budizm'in Hindistan tarihinin en güçlü krallarından birinin desteğinde ilk geniş yayılımını en ufak ayrıntısına kadar tanımlamaktadır.

Nazan Şara Şatana







24 Şubat 2018 Cumartesi







Ali Kuşçu Ay’ın bir bölgesine adı verilen Bilim Adamı

nazanss.blogspot.com


Dünyada Ay’ın ilk haritasını çıkartan Asıl adı Ali Bin Muhammed Gökbilimci,
matematikçi ve dilbilimci 15. Yüzyılda yaşamış İstanbul'un enlem ve boylamını ölçmüş ve çeşitli Güneş saatleri de yapmış Bilim adamı –
Astronomi ve Matematik bilgini İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazmış.
Ayın muhtelif şekillerine dair eskilerin çözmediği meseleleri hallettiği bir risale Muhammediye adını verdiği matematik kitabını,
Fatih Sultan Mehmet’in adına atfen yazmıştır.


Nazan Şara Şatana














EBLA KİL TABLETLERİNDE-MELEK VE PEYGAMBER İSİMLERİ YAZILIYMIŞ.

nazanss.blogspot.com


Tabletlerde Kuran-ı Kerim'de adı geçen
Melek Mikail (Mi-ka-il) ve Hz. Davut ile beraber mücadele eden Hz. Talut'un (Sa-u-lum) yanı sıra üç İlahi kitapta bahsedilen peygamberlerin adı geçiyormuş.
du. Hz. İbrahim (Ab-ra-mu), Hz. Davud (Da-u-dum) ve Hz. İsmail (Iş-ma-il)


Nazan Şara Şatana









DECCAL

nazanss.blogspot.com

İslam mitolojisine göre ahir zamanda,
Mesih'in ikinci kez yeryüzüne gelmesinden önce insanları dini inancından saptırarak kötülüğe ve sapkınlığa yönelteceğine inanılan ve şeytanı temsil eden varlıkmış. Huzeyfe (r.a)’dan: Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Deccal’in sağ gözü kör, saçları çok ve sıktır.
Beraberinde cennet ve cehennem vardır ama cehennemi cennet; cenneti de cehennemdir.”

Hristiyan eskatolojisinde Antichrist, Yahudi eskatolojisinde ise Armilus karşılığı olarak biliniyormuş.












YOSMA
Osmanlı’da Kaldırım Serçesi

nazanss.blogspot.com


Nedim, ne demiştir bir kasidesinde:
“Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behadır Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında Hurşid-i cihan-tab ile tartılsa sezadır...”

Nazan Şara Şatana



23 Şubat 2018 Cuma







Film - Dizi - Reklam 
Müziklerinde Bir Kadının İmzası
Jale Kibritçioğlu

nazanss.blogspot.com




Sanat ve sanatta müzik.
Hakkıyla, layıkıyla yapmak.
Bunun için yorulmak ama yorgun gibi olmamak.
Hep bir telaş ama sıkıntı halinde bulunmamak. Heyecanın verdiği dinamizm.
Başarıların alkışlanmasının verdiği keyif.
Üç müzik adam ve yaptıkları…



AJ müzik prodüksiyon şirketinden Jale Kirbitçioğlu ile beraberim.
Anlattıklarını dinledikçe onun kadar elbette değil ama bayağı bir heyecanlandım.
Üç ortaklar ve el ele vermişler, müzik piyasasına bir girmişler pir girmişler.

Ali Akaçça Doruk Somunkıran ve Jale kibritçioğlu.
Bir arada sinema müzikleri, dizi müzikleri hatta televizyon program müzikleri yapıyorlar.
Üstelik klasik müzik değerinde.
Üstelik Türk Müziğinin nağmelerine de şahit olunuyor bir yabancı müziğin değişik ritmine de.
Üstelik türkülerin yanık içimizi yakan halleriyle,
Üstelik her nota, her ses, her nağme yükselirken içimize konuyor.
Onun için bu kadar değişik işlere imza atabiliyorlar.
Müziği sindirmişler,
Müziği bilmişler.
Nakış işer gibi işlemeye başlamışlar

Bu nasıl bir şey dedim.
Siz kimsiniz anlatsana;

Ali Akaçça;
Ege Üniversitesi konservatuar eğitiminden sonra Haliç üniversitesinde master eğitimini tamamladı. Halen aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yapmakta… Piyanist besteci ve aranjördür.

Doruk Somunkıran;
ODTÜ uluslar arası ilişkileri bölümünden mezun olduktan sonra Amerika’da  Berklee Collage of music bölümünü tamamladı ve eğitmenliğe başladı. Besteci, aranjör, müzik yapımcısı.

Jale Kirbitçioğlu;
AHMA hospitality & managentment eğitimini tamamladıktan sonra besteci ve söz yazarı olarak bu oluşumun içinde…

Neler yapıyorsunuz? Birkaç müzik beni bu hale getirdiyse ki içim coştu açıkçası bana anlatman gereken çok şey olmalı.

Teşekkürler ederim.
Müzikle yaşıyoruz, nefes alıyoruz, hava gibi su gibi ihtiyaç duyuyoruz. Ve ikram etmek, dağıtmak duyurmak, dinletmek istiyoruz dersem inan ki abartmış olmam.

Bu çok belli biraz daha detaylandırırsak;
İleri düzey müzik teknolojisiyle sinema, dizi, reklam, belgesel filmlerin müziklerini yapıyoruz. Farklı formatlarda da sözlü şarkıları filmler için hazırlıyoruz.

Son yaptığınız proje hangisi?
“Bordo bereliler Afrin” sinema filminin müziklerini yaptık. Film 23. Mart. 2018 tarihinde vizyona girecek. 

Müziklerini dinledim. Muhteşemdi. Kendinden emin konuşman, gözlerindeki ateş gibi parlayan ışıltıların nedenini ben sadece Bordo Bereliler Afrin’i dinleyence anladım.

Peki, bu film için ne tür bir müzik çalışması yapıldı?
Çok geniş bir prodüksiyon ve senfonik yazılımlarla filmin ana türünü epik ve etnik yapıda Hollywood soundlarıyla işledik. 

Yakında başka bir çalışma var mı?
Evet. Yakın bir zaman içinde Türk medyası yeni bir haber kanalına kavuşuyor. Bu kanalın komple jenerik müziklerini hazırlamaya başladık. Nisan ay içinde de medya tanıtımı yapılacak. 

Bu güzel bir haber. 
Yakında, bir Bollywood filmi ‘ THE WEEKEND’ romantik filmin müziklerine başlayacağız.

Başarmak için çalışmak ve inanmak.
Jale Kibritçioğlu’nda bunu gördüm.
Yürekleri kocaman bu üç müzisyeni canı gönülden kutlamak gerekiyor.

Bir dahaki seferde Ali Akaçca ve Doruk Somunkıran’la da sohbet etmek isterim.

Bekleriz stüdyomuza gelin.

Stüdyo denilince sizlerle kontak kurmak isteyenler için iletişim bilgilerinizi paylaşabilir miyim?

Elbette, teşekkürler ederim.

Jale Kirbitçioğlu ve arkadaşlarının yeni, çağdaş ve farkındalığı olan birçok esere imza atacaklarından eminim. Onlar bu işin mutfağını da biliyorlar, takdimini de kulisini de.

Bizlerin sanatı ‘SANAT’ adında olan, biriken güzellikleri sergileyenlere çok ihtiyacımız var.


Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com







Nuh Peygambere Müjde Getiren
ÜMİDİN BARIŞIN SİMGESİ

Beyaz Güvercin
nazanss.blogspot.com 


Nuh Peygamberin gemisine gelen; ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın simgesi olmuş.
Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün simgesi olmuş.



Zeytinin kutsal bir bitki olduğunu biliyoruz.
Zeytinin ve zeytinyağının ilk olarak nerede yetiştirildiği bilinmiyormuş.  Zeytin, çok eskilerden beri yetiştiriliyor ve bir hayli kıymet görüyormuş.
Tüm kutsal kitaplarda zeytin ağacı, zeytin ve zeytinyağının;

Kutsallığın,
Bolluğun,
Adaletin,
Sağlığın,
Gururun,
Zaferin,
Refahın,
Bilgeliğin,
Aklın,
Arınmanın,
Yeniden doğuşun erdem ve değerlerin sembolüymüş.

Eski Ahit’e göre zeytinyağı, refahın ve bolluğun sembolüymüş.
Birde ağaçların hikâyeleri var ki ondan da söz edelim ondan sonra yazımıza kaldığımız yerden devam edelim.

Ağaçlar, kendilerine kral seçmek için ilk olarak zeytin ağacına başvurmuşlar:
“Vaktiyle ağaçlar, kendilerine kral meshetmek için gittiler ve zeytin ağacına dediler: “Bize kral ol.”
Ve zeytin ağacı onlara dedi:
“Allahın ve insanın bende sena ettikleri (övdükleri) yağımı bırakayım ve ağaçlar üzerinde sallanmaya mı gideyim?”
Zeytin ağacından “hayır” yanıtını alan ağaçlar, daha sonra incir ve asmaya giderler.
Ancak incir ve asma da, aynı gerekçeyle kral olmayı reddederler.
Hâkimler Kitabı’ndaki öyküden, ağaçların kendilerine kral olarak karaçalıyı seçtiklerini ve karaçalının da krallığı kabul ettiğini öğreniriz.

Yunan Mitolojisi’nde zeytin ağacı, her şeyden önce, bereket ve barışı temsil eden bir tanrıçanın armağanıymış.

Bir efsaneye göre ise savaşçılar tarafından korunan bu ağaç, M.Ö.480'deki Pers işgalinde Akropolis'le birlikte yakılmış.
İşgalden sonra Akropolis yıkıntıları arasında kalan zeytin ağacı filizlenmiş,
Yeniden canlanmış ve sürgünleri tüm Yunanistan'a ekilmiş.
Zeytin ağaçlarının, Athena'nın yarattığı bu ilk zeytin ağacından çoğaldığı söylenirmiş. Antik Yunanlılara göre, kutsal bir aileden gelmiş olmanın en önemli işareti bir zeytin ağacının altında doğmuş olmakmış. Bunun dışında M.Ö. 8’inci yüzyılda yaşadığı sanılan Homeros’un kaleme aldığı destanlar, zeytin ağacı ve zeytinyağına ilişkin zengin tasvirler ve benzetmelerle süslüymüş.(alıntı)

Hepimizin bildiği Hazreti Nuh ve tufanından da biraz söz etmek gerekli diye düşünüyorum.

Bilindiği gibi insanlar kötü olmuşlar, kötülük yapıyorlarmış.
Hazreti Nuh’un uzun yıllar onları doğru yola getirmek için çabaları da boşa gidince; Allah’u Telala bir tufanla onları cezalandırmaya karar vermiş.
Hazreti Nuh’a gemi yapmasını söylemiş, gemiye de her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz olmayan hayvandan da ikişer erkek ve dişi, kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söylemiş.
Gemiye ailesi de dâhil bindikten sonra tufan başlamış. Hazreti Nuh, ailesi ve gemideki canlılardan başka yeryüzünde her şey suların altında kalmış.
Tufan durduğunda Hazreti Nuh bir güvercin göndermiş, güvercin bir süre sonra dönmüş. Yedi gün sonra bir daha göndermiş.
Güvercin ağzında yeni koparılmış zeytin dalı ile gelmiş.
Nuh Peygamber o zaman suların çekildiğini anlamış.

Bir başka anlatıyı da hemen ilave etmek istiyorum ki, bu çok önemli:

Efsaneye göre Havva ile birlikte yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulan Âdem, 930 yaşındayken öleceğini hissetmiş ve Tanrı’dan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını dilemeye karar vermiş. Bu konuda oğlu Şit’i görevlendirmiş ve onu cennet bahçesine göndermiş.
Bahçenin bekçiliğini yapan melek, Şit’in duası üzerine İyi Kötü Ağacından aldığı üç tohumu ona vermiş ve babasını gömmeden önce tohumları onun ağzına koyması gerektiğini söylemiş.
Âdem kısa bir süre sonra ölmüş ve Tabor Dağı yakınındaki Hebron Vadisi’ne gömülmüş. Âdem’in gömüldüğü yerde yeşeren üç ağaç; zeytin, sedir ve servi’ymiş. Tanrı ve insan arasında barış böylelikle sağlanmış.

Sıra Mısır’a geldi:

Mısırlıların zeytinyağı üretmeyi Yunanlılardan ve Filistinlilerden çok daha önce biliyorlarmış.
6.000 yıl önce evlilik tanrıçası İsis Mısırlılara zeytin ağacı yetiştirmeyi ve ürünlerinden faydalanmayı öğretmiş.
M.Ö.2500 yılında inşa edilen Sakkarah Piramidi’nde bir zeytin sıkma aletinin bulunması ve piramidin duvarlarını zeytin sıkma işlemini anlatan figürlerin süslemesi bu efsanenin gerçekliğe uzanan merdiveni gibiymiş.
Ayrıca, çocuk denebilecek bir yaşta hayata veda eden Mısır’ın en çok bilinen firavunu Tutankamon’u zeytin dallarından yapılmış “adalet tacı” ile resmeden sayısız esere rastlamak mümkünmüş.
III. Ramses güneş tanrısı Ra için yaptırdığı tapınağın sonsuza kadar aydınlanması için özel zeytinlikler kurdurmuş.
Güneş Tanrısı’nın tapınağı ölümsüz ağacın meyvesinden süzülen yağ ile sonsuz bir aydınlığa kavuşmuş.
III. Ramses duygularını şöyle dile getirmiş:
“Senin şehrin Heliopolis’i zeytin ağaçları ile süsledim. O zeytin ağaçları ki, meyvelerinden halis zeytinyağı elde edilir. Bu zeytinyağı, senin tapınağını aydınlatan kandilleri besleyen yağdır.”

Bir başkasına sıra geldi:
Eski Yunan mitolojisinde M.Ö. 17. yüzyılda kurulan bugünkü Atina ile ilgili bir anlatım varmış. Tanrıların babası Zeus yeni kurulacak olan şehre isim koymak için Tanrılar meclisini toplamış. Bu şehre en değerli hediyeyi getiren Tanrının ismini bu şehre vereceğini söylemiş. Deniz Tanrısı Poseidon denizden savaşta çok işe yarayacağına inandığı bir at çıkarmış.
Bilim Tanrısı Athena aşıladığı bir yabani zeytin ağacını şehre getirmiş ve halka armağan etmiş. Bu ağaç meyve verecek, insanlar da bunu yiyecek. Bu meyveden çıkarılan yağ karanlık geceleri aydınlatacak, aynı zamanda yemeklik yağ olarak mutfakların baş tacı olacakmış.
Ağaç yarışı kazanmış, Akropolis’e dikilmiş. Şehre ise bilim tanrısı Athena’nın adı verilmiş.
Eski Yunan’da zeytin ağacı kutsal olup salonları süslermiş. Zeytin ağacını kesen veya ona zarar veren mahkeme önüne çıkarılır ve ölüme mahkûm edilirmiş.
Eski Yunan’da atletlerin vücudu zeytinyağı ile ovulurmuş. Bu işlem kasların güçlendirilmesi ve vücudun daha güzel gözükmesi için yapılırmış. Ayrıca yaraların iyileşmesi için zeytinden merhemler yapılırmış.
Bütün yemek öğünlerinde yemeğe lezzet vermek için kullanıldığı gibi evlerin ve tapınakların aydınlatılmasında ışık yağı olarak kullanılırmış.
Olimpiyat oyunlarında yarışı kazanan atlete birkaç ton en iyisinden zeytinyağı mükâfat olarak verilirmiş. Bu zeytinyağından atlet istediği gibi satar veya yurt dışına ihraç edebilirmiş.
Yunan uygarlığını devralan Romalılar içinde zeytinyağı çok önemliymiş.
Roma şehrini kuran ikiz kardeşler Romus ve Romulus anneleri tarafından bir zeytin ağacının altında dünyaya getirildikten sonra terk edilmişler.
Zeytin ağacının gölgesinde bu ikizleri dişi bir kurt emzirmiş.
Daha sonra soylu ve zengin bir aile tarafından bulunan ikizler onlar tarafından evlat edinilmişler.
İyi yetiştirilen ve eğitim alan iki kardeş sonradan Roma’ya isimlerini vermişler…
Romalılar zeytinyağı ticaretine tam anlamıyla yön vermişler.
Diğer ülkelere sattıkları zeytinyağının nakledildiği küplerin üzerine nerede, kim tarafından üretildiği ve vergisinin verildiğine dair yazılar yazmışlar.(alıntı)

Zeytin’in kutsal olduğunu biliriz. Zeytini ve zeytinyağını çok tüketenlerin de sağlıklı olduğunu gözlemleriz. Akdeniz’liler denilince aklımıza ilk gelen zeytin ve zeytinyağı olur. Onların çok sağlıklı olduklarını, yaşlarından daha genç görüldüklerini, kuvvetli olduklarını hatırlarız…

Bütün bunları biliriz de niye hala zeytinyağı tüketmekte tereddüt ederiz?
Zeytinyağı pahalıdır der hemen diğer yağlara yöneliriz. İyide ucuz yağdan çok kullanacağımıza zeytinyağından az kullanabiliriz. Ekonomi yine aynı olmaz mı?
Olur.
Zeytin; su, protein, yağ, selüloz, kükürt, kalsiyum, klor, demir, bakır, manganez, A-E vitaminlerinden oluşmaktaymış. Güzel… Kalorisine baktığımızda;  100 gr. zeytin, 224 kalori, 100 gr. zeytinde 30 miligram E vitamini bulunurmuş. Eee buda güzel...

Zeytinyağı ile mücadelem eski yıllara dayanıyor. Ben neden zeytinyağını sevmem bunu da bilmem! Elifim zeytinyağına bayılır, Fatihcan’ım zeytinyağını bolca kullanır. Bana gelince yemeklerde zeytinyağını kullanıyorum, salatalara gelince kullanmıyorum. Çocuklarımın bütün baskılarına karşın, inatla direniyorum. Sonunda pes etmeye karar verdim. Nedeni zeytin’in ne kadar önemli olduğunu bildiğimi sanırken yüzde beş faydalarından bile haberimin olmadığını anladım. Beylik laflar;
Çok faydalı,
Çok sağlıklı,
Yenilmeli…
Bu kadarı demek ki bana yeterli gelmemiş. Sonunda çocuklarımın baskısına yenik düşeceğimi anlayınca Zeytin ve zeytinyağı ile muhabbete başlayacağıma da ikna olunca!  Öğreneyim dedim ve her zaman olduğu gibi ben öğreneceksem okurlarımın da öğrenmesi gerekli ilkesi eşliğinde araştırmaya başladım.
Öyle ya; Bu mübarek zeytin ve zeytinyağı neymiş, neden herkes onlardan söz eder?

İlk öğrendiğim; besin değeri ile insan sağlığının sigortası gibi bir şeymiş. Bir mucize bitkisiymiş ve en önemlisi kutsal bir bitkiymiş.

"İncire ve zeytine andolsun." (Tin Suresi, 1)
Sonrasında Kuranı-ı Kerim’de onunla ilgili ayetler olduğunu öğrendiğim de tüylerim diken diken oldu.

Düşünün lütfen sağlımıza bu kadar yararlı olan zeytinyağı; kalp ve damar hastalıkları ve kansere karşı ciddi bir koruyucu. Daha ne olsun. Bu demektir ki zeytin ve zeytinyağı mutfakta elimizin altında olacak ilk iki değer.

Zeytin barışın simgesi…
Birilerine zeytin dalı uzatmak yeni çıkmadı herhalde. Her ne kadar henüz zeytinyağına alışamamış olsam da kararlıyım nasıl olsa alışacağım. Ben zeytine bu kadar düşkün iken onun yağını nasıl ihmal etmişim, kendime kızıyorum, hem de çok!
Bakın şu olanlara:
Eski çağlarda birçok yerde kullanılıyormuş. Şöyle bir sıralama yaptığımızda:

Aydınlanmada,
İlaçta,
Sabun yapımında,
Cilt bakımında,
Parfüm yapımında kullanılıyormuş. Düşünün ben bu saydıklarımın içine yeme ve içmeyi koymadım bile…

Zeytinin kutsal bir bitki olduğunu bildiğimizi yazmıştım yazımın başında. Hani bazı şeyler vardır, biliriz hatta bildiğimiz bilginin zayıflığına aldırmaz ahkâm bile keseriz. Birileri söylemiştir, ya da birileri birine anlatırken kulak dolgusu birkaç şey aklımıza ilişmiştir. Hooop o zaman bu konuda bilgi sahibiyiz. Yok değil. Bilgi sahibi değiliz. Benim olmadığı gibi…

Kuran-ı Kerim’de birçok ayette geçiyor bu doğru…
Bunlardan bazılarını sizlere aktarmak istiyorum.

"Sizin için gökten su indiren o’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır."
(Nahl Suresi, 10–11)

"Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir."
(Nur Suresi, 35)

“Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı (zeytûnetin), ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”
(Nur Suresi -35)

“Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir.”
(Muminun -20)

“Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüş ve ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm” dedi. Mûsâ, ateşin yanına gelince, o yerdeki vadinin sağ tarafındaki mübarek ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.”
(Kasas 29–30)

“İncir’e ve zeytûn'a andolsun, Sina Dağına andolsun.”
(Tin Suresi 1–2)

TİN SURESİ (95)
Bismillahirrahmanirrahim
95/1. İncir ve zeytine and olsun,
95/2. And olsun Sina dağına,
95/3. And olsun bu güvenli Mekke şehrine ki:
95/4. Biz insanı en güzel şekilde yarattık,
95/5. Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.
95/6. Yalnız, inanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır.
Onlara kesintisiz ecir vardır.
95/7. Öyleyken, sana dini yalan saydırtan nedir?
95/8. Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?

Hadis’te Zeytin:

Ömer bin Hattâb dedi ki:
Allah'ın Elçisi(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Zeytinyağını yiyiniz ve sürününüz. Çünkü o, mübarek(bereketli) bir ağacın ürünüdür."  
Tirmizi, C. 2. Hno: 1851

Ömer bin Hattâb dedi ki:
Allah'ın Elçisi(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Zeytinyağını, ekmeğe katık ediniz ve bu yağı kullanınız. Çünkü bu yağ, mübarek bir ağaçtan alınmadır."
Sünen-i İbn-i Mace, C.9. Hno:3319

Ebû Esîd dedi ki:
Allah'ın Elçisi(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Zeytinyağını yiyiniz ve sürününüz. Çünkü o, bereketli bir ağaçtandır."  
Tirmizi, C. 2. Hno: 1852

Muaz diyor ki:
Allah'ın Elçisi(s.a.v.): "Ümmetime meşakkat verme korkusu olmasaydı, kendilerine her namaz kılarken, zeytin ağacından misvak(kullanımını) emrederdim."
Sahih-i Buhari, C.3.Hno.484

Zeyd bin Erkam dedi ki:
"Allah'ın Elçisi(s.a.v.); Zatülcenb hastalığının tedavisi için; vers(Yemen za'feranı bitkisi), kust(topalak denilen bitki) ve zeytinyağını birbirine karıştırıp, hastanın ağzına vermeyi
övmüştür."
Sünen-i İbn-i Mace, C.9. Hno:3467

Zeyd  bin Erkam dedi ki:
"Allah'ın Elçisi(s.a.v.); Zatülcenb hastalığı için; zeytinyağı ve kustu bahri(topalak otu) karışımını tavsiye ederdi."   
Tirmizi, C. 2. Hno:2079

İbn-i Ebi Atik bize şöyle dedi:
"Size, şu Habbetü's-Sevda'yı kullanmayı tavsiye ediyorum. Ondan, beş veya yedi tane alıp, iyice ufalayınız. Sonra onu, birkaç damla zeytinyağı içinde, hastanın burnuna bu taraftan ve şu taraftan damlatınız. Çünkü Aişe, Allah'ın Elçisi(s.a.v.)'den şu hadisi işittiğini söyler: "Şüphesiz şu Habbetü's -Sevda(çörek otu), her hastalığa şifadır, samdan başka."
"Ben, Sam nedir? "dedim.
"Sam, ölümdür." dedi"               
Sünen-i İbn-i Mace, C.9. Hno:3449

Kutsal bitki zeytin ve Zeytinyağının insan sağlığındaki yararlarını saymakla bitirmek ciddi anlamda zor... Herderde deva gibi…

Kalp ve Damar Sağlığına Faydalı Olması,
Kandaki kolesterol oranını yükseltmemesi, kontrol altında tutması,
Vücut için zaruri olan (EFA: essential fatty asit) omega–6 yağ asidi (linoleik asit) içermesi,
Kolesterol seviyelerini düşürdüğü ve kalp hastalıklarını önlediği pek çok araştırma ile de tasdik edilmiş olması,
Kanda dolaşan LDL adlı zararlı kolesterol düzeyini düşürdüğü,
HDL adlı faydalı kolesterol düzeyini yükselttiği,
Kalp ve damar hastalarına ilaç olarak tavsiye edilmesi,

Kanser Önleyici Olması,
Oxford Üniversitesi'ndeki doktorlar tarafından yürütülen son araştırmada da, zeytinyağının bağırsak kanserine karşı koruyucu özelliğe sahip olduğu,
Doktorlar zeytinyağının, bağırsak kanserlerinin başlamasını engellemek için midedeki asitle tepkimeye girdiğini,
Oxford araştırmacıları aynı zamanda zeytinyağının safra asiti miktarını azaltarak ve DAO (diamin oksidaz adlı enzim) seviyesini yükselterek, anormal hücre artışına ve kansere karşı koruyucu olduğunu,
Artriti (eklem enflamasyonunu) Önlemesi
Kemik Gelişimine Yardımcı Olması,
Zeytinyağının içerdiği E, A, D ve K vitaminleri, çocukların ve erişkinlerin kemik gelişimine yardımcı olması,
İskelet yapısı üzerinde çok olumlu katkısının olması,

Yaşlanmayı Önlemesi:
Zeytinyağının içerdiği vitaminler, hücre yenileyici özelliklere sahip oldukları için, yaşlılık tedavisinde de kullanılması,
Cildi besleyip koruması,
Zeytinyağı, içerdiği çok sayıdaki antioksidan maddeyle zararlı maddelerin tahribatını önlemesi,
Hücrelerimizi yenilemesi,
Doku ve organlarımızın yaşlanmasını geciktirmesi,

Bebeklerde önemi:
Zeytin ve zeytinyağı, içinde bulunan linoleik asitten (omega–6 yağ asidi) ötürü yeni doğmuş bebekler, gelişim çağındaki çocuklar için son derece faydalı bir besin olması,
Doğum öncesi ve sonrasında bebek beyninin ve sinir sisteminin doğal gelişimine katkıda bulunması,
Anne sütüne yakın miktarda linoleik asit içermesi,
Yağsız inek sütüne zeytinyağı katıldığında anne sütü kadar doğal bir besin kaynağı özelliğine sahip olması,

Zeytinyağı, vücudumuzdaki zararlı maddelerin tahribatını önleyen antioksidan elementleri ve insan için büyük önem taşıyan yağ asitleri içermesi,
Bunların hormonlara destek olması,
Hücre zarının oluşumuna yardımcı olması,
Zeytinyağının, insan sütündeki yağ asidi oranına benzer, dengeli birçoklu doymamış bileşime sahip olması,
İnsan vücudu tarafından elde edilemeyen, aynı zamanda vücut için vazgeçilmez önemi olan bu temel yağlı asitleri açısından, yeterli bir kaynak olması,

Tansiyon Düşürücü Etkisi:

Yüksek tansiyona olumlu etkisi,
Zeytin ağacının yaprağı ile tansiyon düşürücü ilaçların yapılması,
Sıcak veya soğuk olarak tüketilmesinde, mide asitini azaltması,
Gastrit ve ülser gibi hastalıklara karşı koruması,
Safra salgısını harekete geçirmesi,
Safra kesesinin boşalma işlemini düzenlemesi,
Safra taşı riskini azaltması,
Karaciğerin çalışmasına yardımcı olması,
Vücudun atıklardan kurtulmasını kolaylaştırması,
Beyin atardamarlarının sağlığına olumlu etkisi olması,

Kilo vermekte faydalı:
Şişmanlığı kontrol altına alması,
Tedavi etmesi,

Zeytin Ağaçlarından da söz etmek yerinde olacaktır.

Ülkemizde 90 milyon zeytin ağacı varmış.
Bir zeytin ağacı 1500 – 2000 yaşarmış.
Zeytin yaprağı soğan ve sarımsakla eş değerdeymiş.
Zeytin ağaçları ortalama 20 – 30 kg. arasında zeytin verirlermiş.

Zeytin yaprağından çay yapılıyormuş. Sizlere bir yerden alıntı yapacağım:

Önceden klorsuz suyla yıkamış olduğunuz zeytin yapraklarınızı, robotunuza atarak ya da bıçak yardımıyla ince ince keserek çay haline getirelim.
Daha sonra 3 dakika boyunca kaynatmış olduğumuz 1 litre suyumuzun içerisine 15 çay kaşığı zeytin yaprağı çayımızı atalım 15–20 dakika kadar demlenmesini bekleyelim.
Bu sure içerisinde suyumuzun sıcak kalmasına özen gösterelim.
Bir bardak çaya damak zevkinize göre limon ilave ederek karıştıralım.

Zeytinyağının özelliklerinin anlatıldığı bu yazıyı da sizlere aktaracağım.
Zeytinyağının aroması en önemli faktördür. Olgunlaşmadan kopartılan zeytinler oluşum evrelerini tamamlayamazlar. Bu nedenle verim düşer. Olgunlaşmadan kopartılan meyveleri örnek vermek mümkündür.
Zeytinyağının rafine olmamasına özen göstermelisiniz. Rafine yağlar özelliklerini maalesef yitirmektedirler. Rafine yağlar mineral değeri bakımından fakir yağlardır.
Zeytinyağının Asit değeri çok önemli olmamakla birlikte bazen avantaj bile yaratabilir. İçerdiği asit ve mineral yoğunluğu açısından 1,5–2 asit değerine sahip zeytinyağlarının sağlık açısından zararı olmadığı gibi, oleik asit nedeniyle faydası bile bulunur. Kıstas damak zevkinizin kabul edebileceği ölçülerdir.
Kaliteli zeytinyağında mutlaka zeytin kokusunu hissedersiniz.
Zeytinyağı ne kadar erken donma eğilimi gösterirse o kadar kaliteli ve saftır.(alıntı)

Aslında edindiklerimden ve sizlere aktaracaklarımın çok azını hazırlayabildim. Gerçekten zeytin ve zeytinyağı mucizevî bir yiyecek. Sanıyorum artık soframızdan eksik etmeyeceğim. İlk işim yarın sabahtan başlayarak iyi bir zeytinyağı alacağım, kâsenin içine limon veya narekşisi ve kekik koyacağım ve ekmeğimi batırıp yiyeceğim…
Bir yazan demiş ki:
“Zeytinyağı, insan soyunun devamı için gelecek nesillere bırakacağımız en kıymetli hazine.”
Ve ilave etmiş:
“O bir doğa doktoru”
Çok doğru…

Benim gibi zeytinyağından uzak kalmışlara bu yazım bir hatırlatma, bir uyarı, bir güzellik yaparsa ve onlarda benimle birlikte zeytinyağını yemeklerinde kullanırlarsa sanıyorum bu konuda bir şeyler yapmış olabilirim…

Sağlıklı güzel günler diliyorum…


Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com