5 Şubat 2018 Pazartesi






KIYAMETTE
Topladıklarınla değil Dağıttıklarınla İmtihan Edileceksin.


nazanss.blogspot.com




Yeni umutlar, güzel günler, sağlık, mutluluk ve başarı. Bunlar kendimiz ve sevdiklerimiz için istediklerimiz. Bunlar dualarımız.
Bunları sevmediklerimiz içinde istiyor muyuz?
Bütün mesele burada denilir ya!

Öyle kaç kişi vardır sevmediğim için de yeni yıl güzellikler getirsin diyen!

Şems-i Tebriz’i diyor ki:
‘Yaradan’ı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar.’

Buyurunuz, lütfen bir süre tuşlardan ya da her ne yapıyorsanız yapmayın, ellerinizi çekin hatta hafifçe arkanıza yaslanın.
Bu sözleri düşünün.
İlk okuduğunuzda o kadar da bilinmeyen gelmeyebilir ya da okuduğunuzda ‘Nasıl yani? ‘de diyebilirsiniz.
Yaradan’ı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar.’
Vicdan muhasebesi mi başlamalı? Kendimizi mi sorgulamalıyız?
Egomuzdan sıyrılıp, gerçekleri görmek adına biraz olsun saçmalamış olduğumuz duygularımızdan mı arınmalıyız? Yoksa hala ben iyiyim, tamam, ben iyi düşünürüm-lerle kendimizi mi avutmalıyız?
Hepimizin kendimize göre elbette yorumları, şikâyetleri, bezginliği, temizlenme isteği ve ya tam tersi haklılık dürtüsü, doğru yaptım düşüncesi, öyle olmalı gerekiyordu diyerek işin içinden çıkma isteği!

Burada Allah ile baş başa olmak var, görülmeyenin göründüğünü bilmek, bilinmeyenin bilindiğini de anlamak ve öyle hareket etmek gerekli.

Şems-i Tebriz’i devam ediyor;
Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla...
Yok, eğer Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

Hani işi gücü bırakmıştınız da arkanıza yaslanmıştınız ya, hani düşünüyordunuz ya!

Bir ömrünüzü değil, sadece geçen yılınızı düşünün.
Yaptıklarınız ve yapmadıklarınızı!
Günahlarınızı ve sevaplarınızı!
İyiliklerinizi ve kötülüklerinizi,
Şefkatinizi, merhamet ya da merhametsizliğinizi!

Şimdi eğer içinizden derin bir ‘Ah’ nidası çıkma isteği geldiyse!
Ya da içinizden derin bir ‘Oh’ nidası seslenişi çıktı ise!

Gerisi teferruat.
Siz zaten anladınız.
Muhasebeniz yeni zamanlara da aktarılır.

Süzgeç üstündekiler negatif ve sizi rahatsız etmişlerle doluysa!
Eritilerek yok olmasını sağlayacak yeni bir hayat düşünü kuracak ve uygulamak zamanı gelmiş mi diyeceksiniz?
Bindiğimiz, adına dünya ve yaşam dediğimiz devasa otobüsten kimin kaç durak önce ineceğini, kimin son duraklara kalacağını Cenabı Allah’tan başka kimse bilemediğine göre,
Giderken topladıklarımızı değil dağıttıklarımızı götüreceğimize göre!

Düşünmemiz hem de öyle hemen düşünüp tamam, oldubittiye getirmeden düşünmemizin zamanı geldiğini bilmemiz gerekli…

Hayranı olduğum Şems-i Tebriz’inin kırk kuralından birinde de derki:
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır.
Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını.
"Aman sakın kendini" diye tembihler. 
Hâlbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
" Bırak kendini, ko gitsin! "
Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer.
Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

Aşk bütün dünyanın sihri aşk bana göre.
Aşk varsa mesele yok.
Aşk sevginin büyüğü, kocamanı, kutsalı, kıyılmaz-ı, ihtimamı.
Aşk güzel, aşk deniz, aşk umman...

O zaman aşkla yapılanda güzel!
Sevginin içinde merhamet vardır,
Sevginin içinde büyüklük vardır.
Sevginin içinde dünyalar vardır.

Diliyorum ki dünyaların içinde her zaman bizlere aşk gelsin,
Sevginin kocamanıyla gelsin,
Yüreğimizi doldursun aklımızı sevgi mantığıyla yıkatsın.
Dost olalım,
Kötülüğün artık bir işe yaramadığını bilelim.

Asırlardır, dünya kuruldu kurulalı kötülük başaramamış. Kötülük siyah olmuş, kara olmuş, gözyaşı, kan, dehşet olmuş.
Ağlatmış, tüketmiş.
İyilik, beyaz olmuş.
Nur olmuş, cevher olmuş.
Huzur getirmiş, güzellik getirmiş, ferahlık ve mutluluk vermiş.
Aydınlık olmuş.

Konuşmak var konuşmak var. Biz doğru konuşandan yana olalım. Şems-i Tebriz’i:
"Derdini sade anlatan adam dertlidir. Güzel anlatan edebiyatçı, haliyle anlatan âşık, tebessümüyle örten ariftir!"

Konuşarak güzelliği de kötülüğü de davet ederiz, yeter ki bunu bilelim.
Bence her zaman her yeni güne kendimizi yenilemiş olarak hazırlayalım.

O zaman göreceğiz ki;
Güzellikleri gökyüzünden yeryüzüne dağılıyor.
İnsanlar selamlaşıyor, hal hatır soruyor ve bu dünyada misafir olduklarını hatırlıyorlar kalp kırmaktan ziyade gönül almayı biliyorlar.
Giderken topladıkları ile değil dağıttıkları ile gideceklerini hiç unutmuyorlar.



Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder