2 Şubat 2018 Cuma




Babil
Kule – Tapınak
nazanss.blogspot.com

Tevrat'ta, Kur'an'da ve dünyanın birçok bölgesinde yerel efsanelerde bahsi geçen, tanrıya ulaşmak için inşa edilen kule.
*

Babil Kulesi'nin temelleri 90 metre genişlikteymiş.
Kule, 90 metre yüksekliğinde ve 7 katlıymış.
Birinci katı 33, ikinci katı 18, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı katları 6, en üst katı ise 15 metre yüksekliğindeymiş.


Sizlere bir tapınaktan söz edeceğim. Sümer dilinde yerin ve göğün temel taşı diye isimlendirilmiş. Bunun için onu sümeklilerin yaptığına inanılıyor. Bu kule yedi katlıymış ve 90 metreymiş. Siz bunu şimdilerde değil Sümerliler zamanında yapıldığını bilerek düşünün lütfen…
Babil kulesi diyorum ama isterseniz önce Babil’i tanıyalım. Resmi dilden tabi…
Mezopotamya'da, adını aldığı Babil kenti etrafında kurulmuş eski bir imparatorlukmuş.

Babil'in merkezi bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktaymış.
Kuzey Babil Devleti ise, Şırnak ilinin İdil ilçesi güneyinde Babil köyünde kurulmuş.
Batıda bilinen adı Babylon, Akadcadaki Babilu kelimesinin Yunanca varyantıymış.
Kuran-ı Kerim'de şehrin ismi Babil olarak geçiyormuş.
Eski Ahitte Babil sözcüğü Babel şeklindeymiş.
Akadlar ve Sümerlerin toprakları üzerinde kurulmuş Babil, Sümerlerin Uruk kentinde başlangıçta sarayda hizmetçi olan Akad kökenli Kral Sargon'un, M.Ö. 23. yüzyılda sarayda iktidarı ele geçirmesi ile ortaya çıkmış.

En ünlü kralları Hammurabi'ymiş.
Zamanla imparatorluğun kuzey topraklarında yaşayan Akadlar, imparatorluğun son dönemlerine kadar kendi kültürlerini koruyabilmişken, Sami kökenli olmayan Sümerler tarih sahnesinden silinmiş.
Babilliler, eski halkların çoğu gibi birden fazla tanrıya taparlar, tanrıları üzerine kuşaklar boyu anlatılar düşsel öykülere inanırlarmış.
Bunların çoğu Sümer kaynaklıymış.

Tevrat'ta, Kur'an'da ve dünyanın birçok bölgesinde yerel efsanelerde bahsi geçen, tanrıya ulaşmak için inşa edilen kule.

Akadca bāb-ilû sözcüğü Tanrı'nın kapısı demektir. Sümerce'de aynı anlama gelen sözcük Kadingirra'dır.

Tevrat'a göre Babil Kulesi'ni Hz. Nuh'un torunları gökyüzüne ulaşmak, tanrının oturduğu yere varmak için yapmışlar.
Yalnız, Büyük İskender Babil'e geldiğinde harap haldeki kuleye hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermiş.
Tevrat’tan okuduğum bir bölüm gelir:
“Ve bütün dünyanın sözü bir, dili birdi. Şarktan göçtükleri zaman sinear diyarında bir ova buldular, orada oturdular. Birbirlerine ‘gelin kerpiç yapalım, onları iyice pişirelim. Onların taş yerine kerpiçleri, harç yerine ziftleri vardı. Yeryüzünde dağılmayalım diye kendimize bir şehir, başı göğe erişecek bir kule yapalım’ dediler. Ademoğullarının yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rabb indi. Onlar bir kavm, hepsinin tek dili var. Gelin inelim birbirlerinin dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım. Rabb onları oradan dağıttı ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına babil dendi.” (tekvin 11,1–9)

Tanah ve Eski Ahit hemen - hemen aynı olduğu için her iki dinde Babil bahsi aynıdır. Babil kulesinden Tevrat'ın Yaratılış (Tekvin) kısmında bahsedilir.
Efsaneye göre tanrı kendisine ulaşmaya çalışan insanların kendini beğenmişliğine kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller.
Kulenin yıkılışı Tevrat'ta anlatılmaz ancak Jubilees veya Leptogenesis olarak bilinen Yahudi belgelerinde anlatılır.

Dini bir bakış açısıyla bu öykü sıklıkla insanın kusurluluğunu, tanrının kusursuzluğu ile kıyaslamak ve dünyadaki yüzlerce dilin kökenini açıklamak amacıyla kullanılır.

İslami kaynaklarda:
İsmi verilmemekle beraber Kur'an'da Babil Kulesi'ne benzer bir kuleden bahsedilir.
Hikâye Tevrat'taki ile benzer olmasına rağmen Babil'de değil, Musa'nın yaşadığı dönemde Mısır'da geçer.
Firavun Haman'a, kendisine kilden bir kule inşa etmesini, çıkıp Musa'nın tanrısına bakacağını söyler.

Kur'an'da Babil şehrinden Bakara Suresi, 102. ayette bahsedilir.

Harut ve Marut isimli iki melek, insanları imtihan etmek için Allah tarafından Babil'e gönderilirler.
Şeytanlar insanlara bu iki meleğin insanları imtihan etmek için kullandıkları sihir i kötü işler için öğretiyorlardı.
Melekler sihrin küfür olduğunu söyledikleri halde insanlar sihir öğrenmekte ısrar ederler ve karı-kocayı ayırmaya yarayan sihirler öğrenirler.
Babil’den Yakut el-Hamavi'nin yazmalarında ve Lisan el-Arab'da bahsedilir.
Öyküye göre tüm insanlar rüzgârın önüne katılarak bir yerde toplanırlar. Buraya sonradan Babil denir. Babil'de insanlara Allah tarafından değişik lisanlar tahsis edilir ve yeniden rüzgârla geldikleri yerlere dağıtılırlar.
9. yy İslam tarihçilerinden el-Tabari'nin ‘Peygamberler ve Krallar Tarihi’ adlı eserinde daha detaylı bilgi verilir.
Öyküye göre Nimrod Babil'de bir kule inşa ettirir.
Allah bu kuleyi yıkar ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dilini 72'ye ayırır.
13. yy. İslam tarihçilerinden Ebu el-Fida da aynı öyküden bahseder ve İbrahim'in atası Hud'un kendi dilini (İbranice) muhafaza etmesine izin verildiğini ekler.
Zira Hud kulenin inşasına katılmamıştır.


M.Ö. 450′li yıllarda tarihçi Herodot ‘Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar.’ demiş.
Herodot, şehrin dış duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu belirtmiş.

İç duvarlar, dış duvar kadar kalın değilmiş.
Duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve tapınaklar varmış.

Şehrin içinde ünlü Babil Kulesi varmış.
Bu kule, Tanrı Marduk’a yapılan bir tapınakmış.
Cennete ulaşmak için göğe doğru yükseliyormuş.

Babil, M.Ö. 605′den itibaren 43 yıl hüküm süren kral Nebuchadnezzar tarafından yapılmış. Daha zayıf bir rivayete göre ise M.Ö. 810 yılından itibaren 5 yıl hüküm süren Asur kraliçesi Semiramis tarafından yapılmış.
Bahçeler Nebuchadnezzar’ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis’i neşelendirmek için yapılmış.

Amytis, Medes kralının kızıymış.
İki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmiş.
Onun geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıkmış.
Mezopotamya’nın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmiş.
Kral, karısının sıla hasretini gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya karar vermiş.
Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırmış.

Yunanlı coğrafyacı Strabo’nun M.Ö. birinci yüzyıldaki tanımlamasına göre, bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyormuş.
Bunların içleri çukurmuş.
Büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuş.
Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmış.
Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyormuş.

Zincir pompa, biri yukarıda, diğeriyse su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili, üzerinde kovalar bulunan bir sistemmiş.
Nehirden dolan kova yukarıya çıkıyor içindeki suyu havuza boşaltıp tekrar nehre dönüyormuş.
Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyormuş.

Yunanlı tarihçi Diodorus’a göre bahçeler yaklaşık 120 metre genişlikte ve 120 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeydi.
İstilalar yüzünden sönmeye başlayan şehir, özellikle Pers Kralı Keyhüsrev’in Babil’i fethetmesinden sonra sönmeye başlamış.
M.S. 5 ve 6. yüzyıllarda kumlara gömülmüş ve bir kum dağı haline gelmiş.
Günümüzde Asma bahçelerin kalıntıları kesin olarak bulunamamakla birlikte, Alman arkeolog Robert Koldewey Babil’deki sarayın kuzeydoğusunda oldukça garip görünüşlü temel ve tonozlar ortaya çıkarmış.

Eski çağların yedi harikasından biri sayılan Babil'in Asma Bahçeleri içinde bulunan Babil Kulesi, Tanrı Marduk adına yapılmış.
Dağlık bölgelerden gelen Sümerliler, yükseklere taparlar ve yer ile göğü bağlayan kutsal bir ağacın varlığına da inanırlarmış.
Sümerliler yeri göğe bağlayan bu ağacı temsil eden ve Tanrıdağı dedikleri kuleyi zamanımızdan 5.000 yıl kadar önce yapmışlar.

Bu sebeple kule, Tevrat'ta insan gururunun utanç kaynağı olarak gösterilmiş.
Babil Kulesi'nin temelleri 90 metre genişlikteymiş.
Kule, 90 metre yüksekliğinde ve 7 katlıymış.
Birinci katı 33, ikinci katı 18, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı katları 6, en üst katı ise 15 metre yüksekliğindeymiş.

85 milyon tuğladan yapılan kulenin çevresinde rahip sarayları, ambarlar, konuk odaları, Tanrı Marduk adına yapılmış bir diğer tapınak olan Esagila'ya giden aslanlı geçit ve dini tören yolu varmış.

Esagila 20 metre yüksekliğinde, 450 metre eninde ve 550 metre boyundaymış.
Babil'i işgal eden Tikulti-Ninurta, Sargon, Sanherip ve Asurbanipal kuleyi yıkmışlar.
Babil Kralları Nabopollasor ve Nabukadnasor ise yeniden yaptırmışlar.
M.Ö. 479'da Babil'i fetheden Pers kralı Xerkes kuleyi yıktıktan sonra tekrar onaran olmamış.
 Büyük İskender Babil'e geldiğinde harap haldeki kuleye hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermiş.
Bu sebeple 10.000 kişiyi iki ay boyunca çalıştırarak molozları temizletmiş.
Büyük İskender ölünce kulenin onarımından va zgeçimiş.

Bugün, Tevrat ve İncil'de de bahsedilen Babil Kulesi'nden geriye bir şey kalmamış.
Size çok – çok eskilerden söz etmek istedim. O kadar çok şey var ki anlatılacak. Belki birçok yerlerde yazılı bunlar ama araştırma yapmak lazım, bulmak okumak ve yazmak gerek. Ben eskilere tutkum olduğu için yine eskilerden bir güzelliği sizlere sundum. Babil’in asma bahçelerini zaten biliyorsunuzdur.  Dünyadaki yedi harikadan biridir o. Ben size yakında dünyanın yedi harikasını da yazacağım. Tarih bir tutku, tarih bir aşk… Okudukça ne kadar çok okunacak şeyler olduğunu görüyorsunuz. Murdak’ı biliyoruz ama gezegen olarak bakın burada neymiş?
Nuh’u biliyoruz ama bakın burada nasıl anlatılıyor.

Bu kadar çok dilin nasıl olduğuna bakın. Nasıl bir efsane bu değil mi? Çok güzel…

Tarih güzelliklerle doludur. Tarihi bilmeye yakalanmak bir aşktı hatta karasevdada diyebiliriz.
Ben sizlere hayırlı karasevdalar diliyorum…

Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder