2 Şubat 2018 Cuma




Aşk ve Güzellik Tanrıçası
Afrodit

nazanss.blogspot.com


Afrodit, Zeus ve Dione'nin kızıdır. Denizin köpüğünden doğduğu söylenir. Güzellik, aşk, sevgi ve sevişme tanrıçasıdır.



Tüm Olympos Tanrıları hatta ölümlüler bile ona âşıkmış. Çok sevgilisi varmış. Sadakatten ise hiç mi hiç nasibini almamış.
Kadınları anlamak ne mümkün! Hele bu kadın dünyanın en güzel kadını ise… Hele bu kadın bir tanrıça ise! Hele bu kadın güzelliğin timsali Afrodit ise!

Bakın bu kadar güzel ve emsalsiz kadın çok çirkin, üstelik topal biri ile evlenmiş. Kiminle mi? Demirci tanrısı Hephaistos’la… Vardır mutlaka bir bildiği!

Bu kadın, bu güzel kadın bir arada:
Savaş Tanrısı Ares’le evlenmiş ya da birlikteliği olmuş. Bu o kadar önemli değil. Önemli olanı ondan üç çocuğunun olmasıymış.

AresPhobos (bozgun),
Demikos (korku)
Harmonia (uyum)…

Afrodit’le ilgili anlatacak çok şey vardır.
Onun üç güzeller yarışmasını biliyor musunuz, bilmem. Orada bir hile vardır.

Tarihte yapılmış Homeros'un İlyada destanına göre M.Ö. 2. binde yapılmıştır. Bugün Kaz Dağları olarak bilinen İda Dağı'nda yapılmıştı.

Yarışmacılar Eris , Hera, Athena ve Afrodit idi.
Güzellerin her biri kendisini seçmesi için Paris'e önerilerde bulunmuşlar, sonuçta Paris elindeki elmayı Afrodit'e (venüs) vermiştir.

Yarışma sonrası Paris âşık olduğu Helen'i Afrodit yardımıyla kaçırır ve Troya savaşına neden olur.

Tarihteki ilk güzellik kraliçesi Afrodit olunca, o zaman 2500 yıldır kadın güzelliğinin sembolü de haliyle Afrodit olmuştur.

Afrodit’i tarihçiler şöyle tarif ediyorlar:
Kızıl saçlı, hafif etine dolgun, dolgun dudaklı, hokka burunlu güzel tabi çok güzel bir kadın…

Afrodit Aşk tanrıçasıymış ya! Aynı zamanda çiçekleri ve ağaçları baharda rengârenk donatırmış! Hoş üzerlerine aşk iksirleri dökermiş ama olsun… O üretken bir tanrıçaymış.

Afrodit, Hephaistos’la evlenmiş ya!
İkisi aşk ve sanatı temsil ediyorlarmış.

Afrodit için çok güzel şeyler olurmuş. Tabiat ona seslenirmiş. Rüzgârlar onun saçlarının arasında gezinirmiş. Çiçekler en güzel kokularını o yanlarından geçerken sargılarlarmış.

Deniz onu görünce coşarmış. Tabiattaki bu güzellikler ona şarkılar söylerlermiş.

Nasıl söyler demeyiniz. Biz efsanelerden söz ediyoruz. Biz mitolojiden söz ediyoruz. Ha siz ne kadar inanırsınız bilmiyorum.

Masal da anlatmaz mıyız?
Farz edin size bu yazımda güzel bir masaldan, çok güzel bir masal kahramanı olan Afrodit’ten söz ediyorum…

Homeros’un İlayda’da anlattığına göre Truva (Troya) savaşının başlama nedeni Afrodit yüzünden olmuş.

Savaşta olur her şeyde olur.
Gerçi bu savaş Paris yüzünden olmuş ama Afrodit içinde olabilirdi.
Şahane bir güzellik, görenlerin etkilendiği, büyülendiği bir kadın…
Bir başka güzel hikâyede şöyle onu da aktarayım sizlere, benim çok hoşuma gidiyor.

Efsaneye göre dalgaların köpüğünden doğmuştur. Bir ilkbahar sabahı, Kıbrıs adası kıyılarında kıpırtısız olan deniz birden bire köpüklü beyaz bir dalga ile hareketlendi. Bu dalga ile birlikte bir sedef kabuğu kıyıya vurdu. Sedefin kapağı açıldığında içinden güzeller güzeli Aphrodite çıkmıştı. Beraberinde aşk tanrısı olan oğlu Eros da vardı.
Kumsalda yürüdükçe bastığı yerlerde renk - renk güzel kokulu çiçekler açıyordu.

Zaman tanrıçaları olan Horalar onları karşıladılar ve önce Aphrodite'ı güzelce yıkayıp vücudundaki tuzlu deniz suyunu temizlediler.
Uzun saçlarını örüp başını altın bir taçla süslediler, üzerine tülden süslü elbiseler giydirip, boynuna kıvılcımlar saçan kolyeler taktılar. Daha sonra onu ve oğlunu alıp Olympos'a çıkardılar.

Olympos'taki tanrılar bu güzeli görünce hayranlıklarını gizleyemediler. O günden sonra Aphrodite güzellik ve aşk tanrıçası olarak Olympos'ta diğer tanrı ve tanrıçalarla birlikte yaşamaya başladı.

Aphrodite güzelliği ile sadece tanrıların değil insanlarında gönlünü fethetmişti. İnsanların kalplerine sevgi ve aşk tohumları serpiyor, onlara neşe ve sevinç veriyordu. Diğer yandan kimi zaman bu neşe ve sevinç aşk acısına da dönüşebiliyordu.

Güzel tanrıça gücünü sadece insanlar ve tanrılar üzerinde göstermezdi. O tüm tabiata söz geçirebilirdi. Tek bir tatlı bakışıyla kudurmuş dalgaları sakinleştirir, nefesi ile deli gibi esen rüzgârları dindirirdi.

Yeryüzünde her şeyi o diriltir, o canlandırırdı. Kurumuş çiçekleri tekrar canlandırır, dünyayı süsler, güzelleştirirdi.

Masal gibi değil mi?

Benim mitolojiye karşı ciddi şekilde ilgim var. Şu ana kadar Yunan mitolojisini anlattığım:

Zeus’un Aşkları ve Herakles’in Kadınları yayınlandı.
Şimdi bu iki kitabım ve Amazonların Kraliçesi başka bir yayınevi tarafından yeniden yayınlanacak.

Bende sizlere mitoloji ile ilgili anlatılar sunacağım…

İnşallah keyif alırsınız…


Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder