Babil
Kule – Tapınak
nazanss.blogspot.com
Tevrat'ta,
Kur'an'da ve dünyanın birçok bölgesinde yerel efsanelerde bahsi geçen, tanrıya
ulaşmak için inşa edilen kule.
*
Babil
Kulesi'nin temelleri 90
metre genişlikteymiş.
Kule, 90 metre yüksekliğinde ve
7 katlıymış.
Birinci
katı 33, ikinci katı 18, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı katları 6, en üst
katı ise 15 metre
yüksekliğindeymiş.
Sizlere bir tapınaktan söz
edeceğim. Sümer dilinde yerin ve göğün temel taşı diye
isimlendirilmiş. Bunun için onu sümeklilerin yaptığına inanılıyor. Bu kule yedi
katlıymış ve 90 metreymiş. Siz bunu şimdilerde değil Sümerliler zamanında
yapıldığını bilerek düşünün lütfen…
Babil kulesi diyorum ama isterseniz önce Babil’i
tanıyalım. Resmi dilden tabi…
Mezopotamya'da, adını aldığı Babil kenti etrafında
kurulmuş eski bir imparatorlukmuş.
Babil'in merkezi bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası
üzerinde yer almaktaymış.
Kuzey Babil Devleti ise, Şırnak ilinin İdil ilçesi
güneyinde Babil köyünde kurulmuş.
Batıda bilinen adı Babylon, Akadcadaki Babilu
kelimesinin Yunanca varyantıymış.
Kuran-ı Kerim'de şehrin ismi Babil olarak geçiyormuş.
Eski Ahitte Babil sözcüğü Babel şeklindeymiş.
Akadlar ve Sümerlerin toprakları üzerinde kurulmuş
Babil, Sümerlerin Uruk kentinde başlangıçta sarayda hizmetçi olan Akad kökenli
Kral Sargon'un, M.Ö. 23. yüzyılda sarayda iktidarı ele geçirmesi ile ortaya
çıkmış.
En ünlü kralları Hammurabi'ymiş.
Zamanla imparatorluğun kuzey topraklarında yaşayan
Akadlar, imparatorluğun son dönemlerine kadar kendi kültürlerini
koruyabilmişken, Sami kökenli olmayan Sümerler tarih sahnesinden silinmiş.
Babilliler, eski halkların çoğu gibi birden fazla
tanrıya taparlar, tanrıları üzerine kuşaklar boyu anlatılar düşsel öykülere
inanırlarmış.
Bunların çoğu Sümer kaynaklıymış.
Tevrat'ta, Kur'an'da ve dünyanın birçok bölgesinde
yerel efsanelerde bahsi geçen, tanrıya ulaşmak için inşa edilen kule.
Akadca bāb-ilû
sözcüğü Tanrı'nın kapısı demektir. Sümerce'de aynı anlama gelen sözcük
Kadingirra'dır.
Tevrat'a
göre Babil Kulesi'ni Hz. Nuh'un torunları gökyüzüne ulaşmak, tanrının oturduğu
yere varmak için yapmışlar.
Yalnız,
Büyük İskender Babil'e geldiğinde harap haldeki kuleye hayran kalmış ve onu
eski haline getirmeye karar vermiş.
Tevrat’tan
okuduğum bir bölüm gelir:
“Ve
bütün dünyanın sözü bir, dili birdi. Şarktan göçtükleri zaman sinear diyarında
bir ova buldular, orada oturdular. Birbirlerine ‘gelin kerpiç yapalım, onları
iyice pişirelim. Onların taş yerine kerpiçleri, harç yerine ziftleri vardı.
Yeryüzünde dağılmayalım diye kendimize bir şehir, başı göğe erişecek bir kule
yapalım’ dediler. Ademoğullarının yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için
Rabb indi. Onlar bir kavm, hepsinin tek dili var. Gelin inelim birbirlerinin
dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım. Rabb onları oradan
dağıttı ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına babil dendi.”
(tekvin 11,1–9)
Tanah ve Eski Ahit hemen - hemen aynı olduğu için
her iki dinde Babil bahsi aynıdır. Babil kulesinden Tevrat'ın Yaratılış (Tekvin) kısmında bahsedilir.
Efsaneye göre tanrı kendisine ulaşmaya çalışan
insanların kendini beğenmişliğine kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta
olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller.
Kulenin yıkılışı Tevrat'ta anlatılmaz ancak Jubilees veya Leptogenesis
olarak bilinen Yahudi belgelerinde anlatılır.
Dini bir bakış açısıyla bu öykü sıklıkla
insanın kusurluluğunu, tanrının kusursuzluğu ile kıyaslamak ve dünyadaki
yüzlerce dilin kökenini açıklamak amacıyla kullanılır.
İslami kaynaklarda:
İsmi verilmemekle
beraber Kur'an'da Babil Kulesi'ne benzer bir kuleden bahsedilir.
Hikâye Tevrat'taki
ile benzer olmasına rağmen Babil'de değil, Musa'nın yaşadığı dönemde Mısır'da
geçer.
Firavun Haman'a,
kendisine kilden bir kule inşa etmesini, çıkıp Musa'nın tanrısına bakacağını
söyler.
Kur'an'da Babil şehrinden Bakara Suresi, 102. ayette bahsedilir.
Harut ve Marut
isimli iki melek, insanları imtihan etmek için Allah tarafından Babil'e
gönderilirler.
Şeytanlar
insanlara bu iki meleğin insanları imtihan etmek için kullandıkları sihir i
kötü işler için öğretiyorlardı.
Melekler sihrin
küfür olduğunu söyledikleri halde insanlar sihir öğrenmekte ısrar ederler ve
karı-kocayı ayırmaya yarayan sihirler öğrenirler.
Babil’den Yakut
el-Hamavi'nin yazmalarında ve Lisan el-Arab'da bahsedilir.
Öyküye göre tüm
insanlar rüzgârın önüne katılarak bir yerde toplanırlar. Buraya sonradan Babil
denir. Babil'de insanlara Allah tarafından değişik lisanlar tahsis edilir ve
yeniden rüzgârla geldikleri yerlere dağıtılırlar.
9. yy İslam
tarihçilerinden el-Tabari'nin ‘Peygamberler ve Krallar Tarihi’ adlı eserinde
daha detaylı bilgi verilir.
Öyküye göre Nimrod
Babil'de bir kule inşa ettirir.
Allah bu kuleyi
yıkar ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dilini 72'ye ayırır.
13. yy. İslam
tarihçilerinden Ebu el-Fida da aynı öyküden bahseder ve İbrahim'in atası Hud'un
kendi dilini (İbranice) muhafaza etmesine izin verildiğini ekler.
Zira Hud kulenin
inşasına katılmamıştır.
M.Ö.
450′li yıllarda tarihçi Herodot ‘Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer
şehirlerin ihtişamını aşar.’ demiş.
Herodot,
şehrin dış duvarlarının 80
kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte
olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu belirtmiş.
İç
duvarlar, dış duvar kadar kalın değilmiş.
Duvarların
içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve tapınaklar
varmış.
Şehrin
içinde ünlü Babil Kulesi varmış.
Bu
kule, Tanrı Marduk’a yapılan bir tapınakmış.
Cennete
ulaşmak için göğe doğru yükseliyormuş.
Babil,
M.Ö. 605′den itibaren 43 yıl hüküm süren kral Nebuchadnezzar tarafından
yapılmış. Daha zayıf bir rivayete göre ise M.Ö. 810 yılından itibaren 5 yıl
hüküm süren Asur kraliçesi Semiramis tarafından yapılmış.
Bahçeler
Nebuchadnezzar’ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis’i neşelendirmek için
yapılmış.
Amytis,
Medes kralının kızıymış.
İki
ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmiş.
Onun
geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıkmış.
Mezopotamya’nın
bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmiş.
Kral,
karısının sıla hasretini gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya
karar vermiş.
Yapay
dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırmış.
Yunanlı
coğrafyacı Strabo’nun M.Ö. birinci yüzyıldaki tanımlamasına göre, bahçeler
birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyormuş.
Bunların
içleri çukurmuş.
Büyük
bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuş.
Kubbeler,
sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmış.
Yüksekteki
bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara
çıkarılıyormuş.
Zincir
pompa, biri yukarıda, diğeriyse su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili,
üzerinde kovalar bulunan bir sistemmiş.
Nehirden
dolan kova yukarıya çıkıyor içindeki suyu havuza boşaltıp tekrar nehre
dönüyormuş.
Bu
şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya
doğru akıyormuş.
Yunanlı
tarihçi Diodorus’a göre bahçeler yaklaşık 120 metre genişlikte ve 120 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeydi.
İstilalar
yüzünden sönmeye başlayan şehir, özellikle Pers Kralı Keyhüsrev’in Babil’i
fethetmesinden sonra sönmeye başlamış.
M.S.
5 ve 6. yüzyıllarda kumlara gömülmüş ve bir kum dağı haline gelmiş.
Günümüzde
Asma bahçelerin kalıntıları kesin olarak bulunamamakla birlikte, Alman arkeolog
Robert Koldewey Babil’deki sarayın kuzeydoğusunda oldukça garip görünüşlü temel
ve tonozlar ortaya çıkarmış.
Eski
çağların yedi harikasından biri sayılan Babil'in Asma Bahçeleri içinde bulunan
Babil Kulesi, Tanrı Marduk adına yapılmış.
Dağlık
bölgelerden gelen Sümerliler, yükseklere taparlar ve yer ile göğü bağlayan
kutsal bir ağacın varlığına da inanırlarmış.
Sümerliler
yeri göğe bağlayan bu ağacı temsil eden ve Tanrıdağı dedikleri kuleyi zamanımızdan
5.000 yıl kadar önce yapmışlar.
Bu
sebeple kule, Tevrat'ta insan gururunun utanç kaynağı olarak gösterilmiş.
Babil
Kulesi'nin temelleri 90
metre genişlikteymiş.
Kule,
90 metre
yüksekliğinde ve 7 katlıymış.
Birinci
katı 33, ikinci katı 18, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı katları 6, en üst
katı ise 15 metre
yüksekliğindeymiş.
85
milyon tuğladan yapılan kulenin çevresinde rahip sarayları, ambarlar, konuk
odaları, Tanrı Marduk adına yapılmış bir diğer tapınak olan Esagila'ya giden
aslanlı geçit ve dini tören yolu varmış.
Esagila
20 metre
yüksekliğinde, 450 metre
eninde ve 550 metre
boyundaymış.
Babil'i
işgal eden Tikulti-Ninurta, Sargon, Sanherip ve Asurbanipal kuleyi yıkmışlar.
Babil
Kralları Nabopollasor ve Nabukadnasor ise yeniden yaptırmışlar.
M.Ö.
479'da Babil'i fetheden Pers kralı Xerkes kuleyi yıktıktan sonra tekrar onaran
olmamış.
Büyük İskender Babil'e geldiğinde harap
haldeki kuleye hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermiş.
Bu
sebeple 10.000 kişiyi iki ay boyunca çalıştırarak molozları temizletmiş.
Büyük
İskender ölünce kulenin onarımından va zgeçimiş.
Bugün,
Tevrat ve İncil'de de bahsedilen Babil Kulesi'nden geriye bir şey kalmamış.
Size
çok – çok eskilerden söz etmek istedim. O kadar çok şey var ki anlatılacak.
Belki birçok yerlerde yazılı bunlar ama araştırma yapmak lazım, bulmak okumak
ve yazmak gerek. Ben eskilere tutkum olduğu için yine eskilerden bir güzelliği
sizlere sundum. Babil’in asma bahçelerini zaten biliyorsunuzdur. Dünyadaki yedi harikadan biridir o. Ben size
yakında dünyanın yedi harikasını da yazacağım. Tarih bir tutku, tarih bir aşk…
Okudukça ne kadar çok okunacak şeyler olduğunu görüyorsunuz. Murdak’ı biliyoruz
ama gezegen olarak bakın burada neymiş?
Nuh’u
biliyoruz ama bakın burada nasıl anlatılıyor.
Bu
kadar çok dilin nasıl olduğuna bakın. Nasıl bir efsane bu değil mi? Çok güzel…
Tarih
güzelliklerle doludur. Tarihi bilmeye yakalanmak bir aşktı hatta karasevdada
diyebiliriz.
Ben
sizlere hayırlı karasevdalar diliyorum…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder