SULTAN ABDÜLHAMİT HAN
“Ha Kendi Evlatlarım, Ha Millet, Farkı Yoktur.”
nazanss.blogspot.com
Payitaht Abdülhamit’i izlemek bazen sinir sistemimi
alt üst ediyor.
İnsanlar ne kadar vicdansız,
Ne kadar adi.
Kendi insanlarına yap0tıklarını anlamak mümkün değil.
Bir paşa kendi askerlerine ateş ettiriyor, yok
ettiriyor, talan hesabı ve asla vicdanı sızlamadığı gibi mutlu oluyor. Neymiş
efendim kardeşi sürgüne gidiyormuş.
Bu nasıl bir düşüncedir anlayabilene aşk olsun.
Sen Abdülhamit’e cephe açıyorsun, onu istemiyorsun
buna karşılık vatan haniliği yapıyorsun.
İnanmak ne mümkün.
Vicdansızlar.
Sultan
Abdülhamit Han’la ilgili yazmaya çalıştığım; bu yazı dizimde ancak onun
hayatından minik özetleri dile getirebildim.
O farklı bir sultan.
O farklı ve çok akıllı bir devlet adamı.
O sabırlı, bilinçli hareket eden biri.
Birilerinin dediği gibi o ilerlemekte olan, büyük
bir imparatorluğun başına geçmedi, o yıkılmakta olan kaoslarla dolu, kargaşanın
had safhada olduğu, insanların birbirine güvenmediği, hünkârlarını beğenmeyip
yerlerinden ettiği, yabancıların etkisi altında kalınarak yaşandığı, savaşların
var olduğu yâda hemen olacağı ani ve iyi kararların alınması gerektiği,
hazinenin tüketilmiş halinde israftan kaçınarak hatta cimrilikle idare edilmesi
gereken bir dönemde Padişah oldu.
Etrafındaki
yakınlarının düşmanlığını ile sarsıldı.
Onun hayatında rakamlı günlerin önemi büyük oldu.
İlki 93 harbiydi sonrasında 31 Mart olaylarını
yaşadı ve bunun gibi birçok olaylara şahit oldu…
Suikasttan kurtuldu. Yanındakilerin onu arkasından
bıçaklamaya kalkmalarını fark etti. Hak etmediği halde sürgüne gönderildi. Yine
hak etmediği halde soğukta bir mangal başında ısınmaya çalışırken zatürreeden
vefat etti.
Bir gerçek var ki, onu anlamak gerekirmiş? O
anlaşılmamış.
Onu anlamak için çok araştırmak gerekiyor. Ben onu
anlamaya devam edeceğim. Onunla ilgili yine bulacağım enteresan bilgiler içeren
yazılar olursa köşelerimde sizlerle paylaşacağım…
Yazımı sonlandırmadan onunla ilgi Titanik ve mavi
elmas üçgeninde geçen bir olayı, bir sırrı anlatmak istiyorum…
Birçok yerlerden alıntılar yapacağım.
Nazan
Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
II. Abdülhamit Hanın eşi Seniha Zılli Sultan pek çok Kâçâr Prensesi gibi
at sporunu seviyor, üstelikte ata Amazon kadınları gibi yan oturarak biniyordu.
1912 yılında talihsiz bir kaza sonucu attan düşünce saray ve aile
doktoru olan Besim Ömer Paşa acilen saraya çağırıldı.
O sırada Besim Ömer Paşa New York da Uluslararası bir Tıp Kongresine
katılmak için yola çıkmak üzereydi. Kaza haberini faytonda yola çıktığı sırada
almış, oldukça da keyfi kaçmıştı. Az sonra Cherbourga’a giden Doğu ekspresine
binecek sonrada New York’a giden Titanik gemisine yetişecekti. Gemide oldukça
lüks bir kamara ayırtmış üstelikte bavulları çoktan trene yüklenmişti.
Bu Dr. Besim Ömer Paşanın dört gözle beklediği bir seyahatti.
Acele bir şekilde Sultanın yaralarını sardı, gerekli tedaviyi yapıp
yapılacakları yanındaki görevlilere anlatarak hızla saraydan ayrılıp paytonuna
bindi. Nedense kader bir anlamda onun trene binmesini engelliyordu. Gara
girmesine az bir yol kalmıştı ki köprüye ulaştığında köprü bir geminin geçmesi
için yavaş yavaş açılmaya başladı. Artık trene yetişmesi imkânsızdı.
Günlerdir hayalini kurduğu bu seyahat saniyeler farkı ile elinden uçup
gitmişti. Ama asıl sorun bavullarının kendi olmadan yolculuğa çıkmasıydı.
Bavullarından birinde Sultan II. Abdülhamit Hana ait olan değerine paha
biçilemeyen mavi bir elmas vardı ki bu elmasın lanetli olduğu söyleniyordu.
II. Abdülhamit Han bir bakıma hem bu elmastan kurtulmak istiyor hem de
bu kadar değerli bir elmasın Amerika’da daha güvende olacağını düşünüyordu.
Bu elmas hakkında pek çok rivayetler vardı.
Özetle bu güne kadar kim bu elmasa sahip olmuşsa mutlaka ona uğursuzluk
getirmişti.
Onun için Sultan bu elması kendisinden uzakta tutmak istiyordu.
Doktor Besim Ömer Paşa çok kızgındı. Elinden çok büyük bir fırsat kaçıp
gitmişti.
Bu seyahat onun hayatının dönüm noktası olacaktı.
Titanik gemisinin ilk yolcusu olma şerefine nail olacaktı. Ta ki Titanik
Gemisinin battığı haberi İstanbul’a ulaşıncaya kadar kızgınlığı geçmedi. Ondan
sonraki günlerde bu aileye olan sadakati sonsuz bir şekilde devam etti ve her an
Sultanın yanında oldu.
Abdülhamid Han
Döşetti
Hicaz'a demiryolları
Kuruldu Hamidiye alayları
Hudutlara Koştu on binlerce can
Kuruldu Hamidiye alayları
Hudutlara Koştu on binlerce can
Serdar-ı Hakan
Abdülhamid Han
Cennet Mekân Sultan Abdülhamid Han
Cennet Mekân Sultan Abdülhamid Han
Haliçte yeni
bir dersane kurdu
Denizaltıları deryaya vurdu
Darul Aceze ve Guraba kurdu
Denizaltıları deryaya vurdu
Darul Aceze ve Guraba kurdu
İlim, fende,
teknikte kalmadı geri
Nice mektepler, yollar onun eseri
Devrinde olmuştuk cihan devleti
Nice mektepler, yollar onun eseri
Devrinde olmuştuk cihan devleti
Ezmedi,
ezdirmedi hiçbir kimseyi
Vermedi, verdirmedi bir karış yeri
Halkın hizmetinde Hakk'ın bir eri
Vermedi, verdirmedi bir karış yeri
Halkın hizmetinde Hakk'ın bir eri
İsterdi milleti
hep yüce olsun
Osmanlı'nın şanı dünyaya dolsun
Huzurunda cihan selama dursun.
Osmanlı'nın şanı dünyaya dolsun
Huzurunda cihan selama dursun.
Mehteran
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder