3 Şubat 2018 Cumartesi


ÖFKE

nazanss.spotblog.com




Yenilmesi gereken ilk düşmanlar öfke ile umutsuzluktur.
ALAIN



Ne kadar zalim bir zamanda yaşıyoruz. Bu zamanı ancak zalim olarak isimlendirebiliriz. Zalim zaman çünkü ‘zalim ki zaman’ bu kadar öfkeliyiz. Bize zulüm yapılıyor ki bu kadar kızgınız. Bu duygularımız boşu boşuna oluşmuyor.
Zalim zaman olunca bizlerde öfkeli olacağız elbette. Öfkeli olduğumuzda da öfkenin gerektirdiği gibi hareket edeceğiz. Nedir bu gereklilik?

Öfke duygusunun içinde neler saklıdır dediğimizde karşımıza çıkanlar:
Doyurulmamış istekler,
İstenmeyen sonuçlar,
Karşılanmayan beklentiler,
Bütün bunlar gibi birçok rahatsız edici durumlara verilen duygusal tepki!

Bu duyguyu kontrol etmekte diğer duyularımız kadar kolay değil…
Bunun getirisi olarak yıkıcı olabiliyoruz, saldırgan olabiliyoruz hatta kırıyor ve
Tahrip edebiliyoruz.

Aslında öfkenin içinde korkularımız yatar, bunu da biliriz.
Öfkenin içinde kırılganlığımız yatar, özellikle de hak etmediğimiz durumlar bizi öfkenin batağında yok eder.
Elbette durup dururken öfkelenmek olmaz.
Düşünün fiziksel saldırıya uğradığımızda öfkeleniriz,
Sözle bizi yıprattıkları zaman!
Durmadan eleştirilere maruz kaldığımızda!
Karşımıza derdimizi anlatamadığımız zamanlarda!
Önyargılı bir tutumla üstümüze geldiklerinde!
Aşağılayıcı ve kuşkulu sözlere maruz kaldığımızda!
Güvenlerini sarsmadığımızı düşündüklerimizin bize güvenmediklerini öğrendiğimizde!
Alaycı yaklaşımlarda!
Sevdiklerimizin bize yapmamaları gerekenleri yaptıklarında!

İşte o zaman isyan ederiz.
Yeter dediğimiz şekil normalden fazlaysa içinde de hiddet varsa bu öfkedir.

Elbette bütün bu sayılanların daha da fazlalarına maruz kaldığımız hallerle de karşılaşabiliriz.
Yakınlarımıza, malımıza ve canımıza kast edenlere öfke duyarız.
Nasıl duyulmaz ki? İşte o zaman perişan olmak sadece karşı tarafın hesabına düşmez.
Aslında öfkelenen kişinin zararı kendine daha çok olur.
İlk başta öfke vücutta tahribatlara başlar. Nabzımızın artışı deli hale gelir, nefes almakta zorlanmalar olur.

Düşünebiliyor musunuz ne kadar çok öfke çeşitleri varmış.
Şaşırmamak mümkün değil. Maskelenmiş öfke çeşitleri varmış.
Düşününce evet diyorsunuz. Patlayıcı öfke çeşitlerine de eyvallah diyoruz. Hadi utanca dayalı öfkeyi de bir nebze anlayabiliriz. Peki, planlanmış öfke nedir, nasıl olur?
Öfkeyi planlayacaksınız.
“Şimdi değil dur, biraz sonra öfkeleneceğim yâda bir gün sonra yâda birkaç saat sonra! Nasıl olabilir yâda yapılabilinir?
Bilenler söylediğine göre:
Bazı kişiler istediklerini elde edebilmek için öfkeli davranıyorlarmış, bu tip öfkelerin etkileri kontrol dışı oluyormuş ve kendine zarar veriyormuş!

Bana garip gelen, öfkeli olmak mı gerçek anlamda!
Yoksa öfkeli görünerek karşı tarafı korkutarak işini halletmek mi?
Bu tür işler elbette hakla hukukla alakası olacak işler değil.
Ani öfkeyi bir noktada anlayabiliyorum. Anlamak istemediğim ani öfkelerde öfkelenenlerin tamamen kontrolden çıkıyor olmaları. Ani öfkelenen insanlar sabırsız insanlarmış, istekleri istedikleri şekilde gelişmediği zamanlarda ani çıkışlarla, ani öfkelenmelerle hareket edenlermiş. Onların tahammül sınırları da az olduğundan büyük öfke duygularını fazlası ile dışarı vururlarmış.
Buda haliyle insanların stres seviyelerini yükseltirmiş.
Utanca dayalı öfkenin de bilimsel anlatımı nedir diye incelediğimde:

Kişi yaptığı hareketten dolayı utanç duyduğunda bu utancını bastırabilmek için öfkelenirmiş. Üstelik öfkesini de abartılı olarak yaparmış.

Burada güzel bir söz var hoşuma gitti aynen aktarmak istiyorum.
‘Utanç insanı değersiz ve mutsuz hissettirebilen komplike bir emosyondur.’

İnsanların kendilerine duydukları öfkelerde varmış ki, kendileri ile başları dertte olurmuş. Nasıl derseniz? Kendilerini suçlarlarmış. Kendilerini değersiz bulurlarmış. Tabi neticesinde de kendilerine zarar verirlermiş. Depresyon bu tür insanlarda sıkça görülürmüş.
Alışkanlık yapmış öfkelerde varmış. Bu bir nevi alışkanlık haline gelirmiş. Uzun süre öfkeliyseniz artık hep öfkeli olabilirmişsiniz. Ne kadar kötü! Bunda da çocukluk dönemleri etkili olabiliyormuş. Çocuklukları öfke dolu geçen insanlar kolay kolay bu ruh durumundan kurtulamıyorlarmış. Onları her şey rahatsız ediyor ve çabuk öfkelenmelerine sebebiyet veriyormuş.
Korku bazlı öfkelerde korkan insanlarda gelişen bir duyguymuş. Bu tür insanlar korkmaya seviyor olmalılar ki, mutlaka korkacak bir şey buluyorlarmış. Sonrasında da korktukları için öfkeleniyorlarmış! Bunların sıkça yaptıkları kıskançlıklarmış. Yersiz aşırı kıskançlıklar bu tip öfkelerin alt kategorisinde olurmuş.

Duygusal öfkelenmelerde de endişeli bir ruh hali olurmuş. Kendini iyi hissetmez hatta değersiz olduğunu düşünürmüş. Yalnız olduğu içinde öfkeli olurmuş. Negatif düşüncelere odaklandığından, hiçbir zorlamaya tahammül göstermezlermiş. Dolayısı ile de öfkeli olurlarmış.

Bunun gibi yazılması ve anlatılması gereken birçok nedenlerden oluşmuş öfke çeşitlilikleri var.
Öfke elbette insani bir dürtü! Yine bilenler diyorlar ki:
Öfke sağlıklı bir dışavurum… Bir çeşit hislerimizi ifade edebilme şekli! Hani denilir ya tamam buna da eyvallah.
Eyvallah diyemeyeceklerimiz de var. Öfkenin fazlası ve devamlılığının zararları kendimize ve karşımızdakine hatta çevremize fazla oluyorsa bu normal değildir ve sakıncalıdır.
Tüm iç organlarımız zarar görüyormuş, büyük öfke hallerinde yâda krizlerinde…
Burada bize verdiği zararları aynen aktarıyorum.
Öfke fizyolojik olarak vücudumuzda istenmeyen hormonsal tepkilere yol açar. Öfke testosteron, epinephrine, norepinephrine ve cortisol artışına sebep olur. Bunlardaki dengesiz artış vücudumuzda çeşitli organlarımızda ve fonksiyonlarında (kalp, tansiyon, damar, eklem, akciğer, kaslar gibi) ciddi sorunların gelişimine yol açar. Ayrıca bağışıklık sistemimizi zayıflatıp vücudun hastalıklara karşı direncini azaltır.

Yine tekrarlayacağım, daha ne olsun? Vücudumuzu mahvediyormuş.
Bunlar içimize zarar veren haller. Dış dünyadaki halimiz ise dünden felaket!
İş yerinde sevilmeyiz, ailemizde istenmeyiz, arkadaşlarımız bizimle olmayı arzu etmezler. Çoluğumuz çocuğumuz bile bizden yaka silker, eşimiz bizi görmeye tahammül edemez.
Öfke bize yalnızlığı ikram eder.
Öfke bize sevimsiz olmayı ve yaptıklarımızla en çok kendimize zarar vermeyi ikram eder.
Öfke bir atasözünü net hatırlatır.

‘Öfke ile kalkan, zarar ile oturur.’
Araştırmalarda da görülmüş ki, öfkeli halde verilen kararlar sağlıksız oluyormuş. Büyük kayıplara neden oluyormuş.

Bütün bunların tersini de düşünebiliriz. Şöylede diyebiliriz.
Bu kadar öfkeliysem bir nedeni var. Bunu araştırmam lazım. Bunu öğrenmek için sakin olmam gerekli. Demek ki hayatımda bazı şeyler ters gidiyor ki beni sinirlendiriyor, sinirlenince öfkeleniyorum hem kendime hem sevdiklerime ve çevreme zarar veriyorum.
Bunu anladığımızda bize zarar veren her ne ise işte onu ortadan kaldırmak gerekli...

Öfkeyi anlatmaya çalıştım, baş etmek kolay mı bence hayır. Fakat aza indirebilir miyiz? İndiririz. Bunun için biraz daha olaylara pozitif bakmak, öfkelenmeden karşı tarafı dinlemek gerekli.
Birde çok önemli bir detay var ki bunu her zaman söylerim.
Dünya senin eksenin etrafında dönmüyor.

Kişi bunu bilirse, dünyadaki insanlardan sadece biri olduğunu aslında dikkatli hareket ederse, sakin olursa, sevgiyi yüreğinde hissederse mutlu olabilir.
Mutluluk enerji verir. Enerji istekleri artırır.
Yaşama sevincini, sevdiklerimizin kıymetli olduklarını, iş hayatında başarının önemli olduğunu bize gösterir.
Getirisi sağlıklı oluruz, huzurlu oluruz en önemlisi sevilen ve aranılan biri oluruz.

Eeee daha ne olsun?

Nazan Şara Şatana



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder