ULU HAKAN
SULTAN ABDÜLHAMİT HAN
nazanss.blogspot.com
Tarihe sevdalı olan benim bu sene tarih
dizileri ile gönlüm bayağı bir ferahlıyor.
Abdülhamit adlı diziyisoluksuz izliyorum.
Yıllar önce onunla ilgili bir gazeteye seri
yazılar yazmıştım.
Videosu bile hazırlanmıştı.
Türbesini ziyaret etmiştim.
Osmanlı padişahları arasında
''siyaseti ve icraatları''
ile hâlâ gündemdeki yerini koruyan Sultan
2. Abdülhamid'in 21 Eylül 1842'de başlayan
hayatı,
10 Şubat 1918'de sona erdi.
Devlet erkânı ve İstanbul halkının
iştirakiyle toprağa verildi.
·
Sultan Abdülhamit Han’la ilgili yazıma
başlamadan onun hakkında tarih adamları, tarihçiler neler demişler.
Onu bizlere nasıl anlatıyorlar.
Onunla ilgili çelişkili anlatımların
asılları nelerdir?
Önce bunları aktarmak gerekir diye
düşünüyorum…
Birçok yerlerden konuyla ilgili
söylenenleri alıntı yaptım.
Sultan Abdülhamit Han’ı tanımadan önce
onun hakkında söylenenleri bilmek gerek diye düşünüyorum.
Nazan Şara Şatana
·
Mustafa Kemal
Tecrübe göstermiştir ki, toprakları
üstünde yaşayan insanların çoğunun ahvali meşkûk ve hudutları yalnız
düşmanlarla çevrili bir büyük devlette Abdülhamid'in idare tarzı, azami
müsamahadır. Hele bu idare, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında tatbik edilmiş
olursa...
·
Mehmet Akif Ersoy
Giden semerciyi, derler, bulur muyuz
şimdi?
Ya böyle kalfa değil, basbayağı
muallimdi.
Nasıl da kadrini vaktiyle bilmedik, tuhaf
iş:
Semer değilmiş o rahmetlinin ki
devletmiş!
(Safahat)
·
Nihal Atsız
Cemiyetin en büyük haksızlığına uğramış
tarihi şahsiyetlerinden biri, İkinci Abdülhamid'dir. Kendisinden önceki
devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların
ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu
otuz üç yıl zekâ ve hamiyeti ile ayakta tutan bu büyük padişah, katil, kanlı,
müstebid, kızıl sultan, cahil ve korkak olarak tanıtılmış, daima aleyhinde
işleyen propagandanın tesiriyle de böyle tanınmış talihsiz bir insandır.
(Türk Ülküsü)
·
“Padişah Abdülhamid sayesinde Batı âlemi,
bilhassa Dışişleri teşkilatları; Halifeye, İslâm âleminin Papası gözüyle
bakıyorlardı. Onun bu sıfatla kullanabileceği nüfuzdan çekiniyorlar, hattâ
korkuyorlardı.”
(Wanbery)
·
19. yyın sonlarında İngilterede yapılan seçimlerde Osmanlı Devletinin toprak bütünlülüğünün korunmasından
yana olan Muhafazakâr Parti iktidardan düşmüş, Osmanlı Devletinin parçalanmasını arzulayan, Gladstoneun başkanlığını yürüttüğü Liberal Parti
başa geçmiştir.
İngilizlerin genel politikası olan
Hindistan yollarını koruma maksadıyla, başta Mısır olmak üzere, bütün
Ortadoğuyu hâkimiyetine almak isteyen Gladstone;
“Türkler Avrupa’yı bütün silâh ve
ağırlıkları ile birlikte terketmeden Şark Meselesi halledilemez.”
Osmanlı Devletine karşı Ermeniler'i
alabildiğine kışkırtan Gladstone’un İngiliz Müstemleke Nazırı iken Lordlar
Kamarasında söyledikleri ise, İngilizlerin üzerimizdeki ince hesaplarını
açıkca ortaya koymaktadır. O gün Gladstone eline Kuran-ı Kerim'i alarak kabinedekilere
göstermiş:
“Eğer bu kitabı Türklerin elinden
alamazsak onları asla yenemeyiz.”
·
Sultan II. Abdülhamid yüz yıl önce;
hazırlattığı tespit haritasında Güneydoğu Anadolu’nun neredeyse tamamında
yüksek ölçekte petrol rezervinin olduğu saptanıyor.
·
Sultan 2.Abdülhamid Han ileri görüşlü
farklı bir lider.
Döneminde fotoğraf makinesinin
yaygınlaşması üzerine hemen bir çalışma başlatıyor ve Osmanlı coğrafyasının
neredeyse tamamını fotoğraflatıyor.
·
Talha Uğurluel;
2. Abdülhamit’in dindarlığı yanında ilk
defa tiyatro oynatacak kadar sanatla ilgili olduğunu söyledi.
Uğurluel,
“Dünyanın dört bir yanında başta saat
kuleleri olmak üzere yaptırmış olduğu tüm sanat eserleri, onun ne kadar ilerici
bir insan olduğunu gösteriyor” dedi.
·
2. Abdülhamit’in, 1876 ile 1909 yılları
arasında 33 yıl tahtta kaldığını hatırlatan Uğurluel,
“Eyüp Sultan’da Peygamber Efendimizin
kılıcını kuşanarak tahta oturmuştur. Yatağının yanında bir tuğla var ve
teyemmüm abdesti almadan yatağından kalkıp yere basmayan bir insandı. Çocukluk
döneminde içine çok kapanıktı ama oldukça zekiydi. Bitkilere ve hayvanlara çok
düşkün, enteresan hobileri olan bir sultandı. Marangozluk sanatıyla
ilgilenirdi. Onun marangoz atölyesinden günümüze kalan çok az eser bugün Yıldız
Sarayı’nın bir köşesinde saklanıyor. ” diye konuştu.
·
Uğurluel,
2. Abdülhamit’in devrinin en büyük müzesi
olan Arkeoloji Müzesi’ni yaptırdığını, tiyatro kurdurduğunu ve Osman Hamdi Bey
gibi pek çok ressamı teşvik ettiğini ifade ederek,
“Ona çamur atanlar, gidip eserlerini
incelesinler. Hakkında Kızıl Sultan diye konuşulan Abdülhamid, İngiltere’de
cami yaptırmış, Yemen’de Milli İstihbarat Teşkilatı binalarını yaptırmış bir
şahsiyetti. Daha birçok yerde eserlerine rastlamak mümkündür” diye konuştu.
·
2. Abdülhamit’in kendi döneminde Fatih
Sultan Mehmet’in mezarını açtırdığını ifade eden Talha Uğurluel, bu
olayı şöyle anlattı:
“O dönemde su baskınları yaşanıyordu.
Avrupalılar içimize ajan sokmuşlardı. Abdülhamid, hususi bir teşkilat kurdurdu.
Her şeyden haberi olurdu. Bir gün Abdülhamid’in adamlarından biri, iki kişi
arasında geçen sohbeti dinler. Biri diğerine rüyasını anlatırken, ‘Rüyamda
Fatih Sultan Mehmet’i gördüm. Türbemi su basıyor. Yardım edin.’ sözlerini duyar
ve hemen Abdülhamid’e ulaşır. Bunun üzerine Abdülhamid’in emriyle dönemin Hasan
Paşa’sı, Fatih Sultan Mehmet’in mezarını açar. Paşa, o vakit; gerçekten mezarı
su bastığını ve Mehmet Han’ın naaşının hiç bozulmadığını tarihe dipnot düşer.”
·
Talha Uğurluel,
2. Abdülhamit Han’ın ileri görüşlü bir
insan olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Çin’den Amerika’ya kadar birçok ülkede
eserler yaptırmıştır.
Japonya, Londra, Paris’te camiler
yaptırmış.
Tiyatrolar, porselen fabrikaları
kurdurmuştur.
İstanbul’da birçok tarihi eser onun
restorasyonundan geçmiştir.
Bugün dünyanın dört bir yanında
gördüğünüz saat kulelerinin hepsi 2. Abdülhamit Han’ın eseridir.
Kudüs’ün bugün kimsenin malı olmamasının
en önemli sebebi 2. Abdülhamit’tir. Yoksa bugün Kudüs elden giderdi. ‘Kanla
alınan kanla verilir’ onun sözüdür.
Arap dünyası iki önemli ismi çok sever.
Biri Selahaddin Eyyubi, diğeri ise 2. Abdülhamit Han’dır.
Çünkü biri Kudüs’ü aldı, diğeri ise
vermedi. O yüzden çok seviyorlar.”
·
2. Abdulhamit'in dışarıyla ilişkilerinin
çok iyi olduğunu dile getiren Uğurluel, Almanlarla ilişkilerin
onun zamanında iyi olduğunu, fakat Almanlar'a hiçbir zaman fırsat vermediğini
belirtti. Uğurluel;
“Alman komutanlardan bazılarının 2.
Abdulhamit zamanında bir takım hedefleri oluyor. Bunlar 'Kudüs'e at sırtında
gireceğiz' diyorlar.
Fakat Abdulhamit Almanlarla arayı iyi
tutarken aynı zamanları onları müthiş dehasıyla parmağıyla oynatıyor.
Ve onlar hiçbir emelini
gerçekleştiremiyor.
Onun dehası dillere destan zaten.
Bismark Sultan 2. Abdulhamit'i
tanımlarken,
'dünya siyaset zekâsının yüzde 90'ı
Abdulhamit'te, yüzde 5'i bende, yüzde 5'i de diğer siyasetçilerde' diyor” dedi.
·
Prof. Dr. İlber Ortaylı;,
II. Abdülhamit Han’ın; Osmanlı
Devleti’nin borçlarının ödenmesi konusunda başarılı çalışmalar yaptığını, bu
dönemde azınlık milletleriyle de çok iyi bir iletişim kurulduğunu, Anadolu’ya
ve Arabistan’a okul, hastane ve demiryolu yaptırdığını hatırlatan Ortaylı;
“Rahmetle anıyoruz. Yaptığı eserlerin
bilincindeyiz. Suriye, Filistin ve Irak’taki vatandaşlar da O’nu rahmetle
anarlar” diye konuştu.
“O’nu anlamak için hayatını,
davranışlarını, politikasını tetkik etmek gerekir” diyen Ortaylı, Abdülhamit
Han’ın çok disiplinli ve sıhhatli bir padişah olduğunu kaydetti.
·
Fatih Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı
Doç. Dr. Erdoğan Keskinkılıç;
“Tanzimat döneminin en büyük imparatorunu
anıyoruz burada” diyerek başladı.
Abdülhamit Han’ın tasavvuf ehli ve çok
büyük bir insan olduğunu belirten Keskinkılıç,
“O, kamu diplomasisinin en önemli
insanıdır” dedi.
·
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız,
Abdülhamit Han’ın 100 yıl önce yaptırdığı
bir çalışması var. Bu bir petrol haritası. Bu harita gerçek olabilir. Bu harita
ile bugünkü bilimsel çalışmalar örtüşüyor. İlginç olan bu. Hatta bir zamanlar
sınırların yer altı kaynaklarına göre çizildiği iddiası bile var.
·
Talha Uğurluel:
II. Abdülhamid'in devrinin en büyük müzesi olan Arkeoloji
Müzesi'ni yaptırdığını, tiyatro kurdurduğunu ve
Osman Hamdi Bey gibi
pek çok ressamı teşvik ettiğini ifade ederek,
"Ona çamur atanlar, gidip müze görsünler.
Abdülhamid, Avrupa'daki gelişmeleri yakından takip ederdi. Hakkında Kızıl
Sultan diye konuşulan Abdülhamid, İngiltere'de cami yaptırmış,
Yemen'de Milli İstihbarat Teşkilatı
binalarını yaptırmıştır.
Birçok yerde eserlerine rastlamak
mümkündür" diye konuştu.
·
Murat Bardakçı;
Abdülhamid, Osmanlı Devleti'nin son ve
gerçek "imparatoru"dur. Tam bir Tanzimat hükümdarıdır, yenilikçidir,
mâlî imkânlarının elverdiği ölçüde eğitim ve kalkınma hamleleri yapmış, müşfik
bir "baba" olmaya yahut öyle görünmeye çaba göstermiştir.
·
Murat Bardakçı;
“Sultan İkinci Abdülhamid, Osmanlı
Tarihi'nin son gerçek hükümdarıdır ve Abdülhamid pazarlamacıları ile ideoloji
tacirlerinin elinden âcilen kurtarılması, üzerinde artık bilimsel ve ciddî
çalışmalar yapılması gereken çok önemli bir devlet adamıdır.”
·
Nahid Sırrı Örik
Bu padişahın meziyetlerini, sade
meziyetlerini değil, hem de hizmetlerini, bilhassa çok sonraki senelerin ışığı
içinde anlayıp takdir ettim. Ve iddia edilmiş, haykırılıp bağrışılmış olduğu
gibi kanlı bir zalim ve gölgesinden korkan bir mecnun değil; bilakis rahim,
herkesin ırzına ve malına mutlak surette hürmetkâr ve en büyük tehlikelere göz
kırpmadan bakacak derecede cesur olduğu hakkındaki kanaatim kat'i ve değişmez
mahiyetini nisbeten yakın zamanlarda aldı.
Her sahadaki muvaffakiyetleri büyüktür ve
bunların en büyüğü, sayısız ihtiras ortasında kocaman bir imparatorluğu otuz üç
yılı aşkın bir müddet dağıtmadan, parçalamadan tutabilmiş olması ve en zalim
hükümdarlar karşısında olduğu gibi, en büyük tehlikeler önünde de sükûn ve
itidalini muhafaza edebilişidir.
(Büyük Doğu, Kasım-1951)
·
Dünya Bülteni/ Tarih Servisi
Tarihte yaşadığı dönemde değeri
anlaşılamayan liderlerin başında gelir Sultan Abdülhamid. İktidarı döneminde
kendisine muhalefet eden bir çok isim, vefatından sonra pişmanlıklarını anlatan
yazılar yazmış, konuşmalar yapmışlardır. Sultan Abdülhamid'in ölümünden sonra
birçok kişi kendisini öven yazılar yazmıştır.
·
İbrahim Alaaddin Gövsa
Uzun saltanat yıllarını muhakeme ederken,
şahsi kusurlarıyla birlikte zamanın şartlarını ve imkânlarını da göz önünde
bulundurmak haklı olur.
(Türk Meşhurları Ansiklopedisi)
·
Reşad Ekrem Koçu
Bugün tarihi bir hakikattir ki, İkinci
Sultan Hamid küçük adam değildi ve asla kanlı bir hükümdar olmamıştı. Uzun
saltanatının memleket ve millet üzerinde açtığı yaralar, İkinci Abdülhamid'in
şahsi seyyiatı değil, herhangi bir istibdat idaresinin kaçınamayacağı
kötülüklerdir.
·
Ahmed Reşid Bey
Hakikaten halim, sabur ve rahim idi. Vehm
ile maluliyetine rağmen birçok ahvalde göstermiş olduğu sükûn ve temkin ve
haslet-i mahsusası olan tevazu, sade tanınmamış değil, inkâr edilmiş
faziletlerindendir.
Kelimenin bütün manasıyla afif idi, yani
kimsenin ırzına ve kesesine göz diktiği görülmemiştir. Hayat-ı resmiyyesinde
yorulmaz denilecek kadar çalışkan, hayat-ı ruhiyyesinde numune-i imtisal olacak
derecede perhizkârdı.
(Canlı Tarihler, Cild: 3)
·
Sir Henry F. Woods
Abdülhamid, şimdiye kadar gelmiş geçmiş
Osmanlı padişahları arasında en müstesna yeri işgal edenlerden biridir. Çok
sakin ve gösterişten uzak bir hayat tarzı vardı. Herhangi bir meseleye çözüm
yolu ararken etrafındakileri dinler, ancak onların esiri olmazdı. Tahta
çıkmadan önce bile akıllı ve nazik bir kişiliği olması nedeniyle İstanbul'a
gelen bazı Avrupalılar onu ziyaret ederlerdi.
Abdülhamid rejimi hakkında doğru bir
yargıya varabilmek için, olanlara akılcı bir açıdan bakmak gerekir. Bu açıdan
bakıldığında, idaresinin ne kadar iyi olduğu görülecektir. Çünkü Abdülhamid,
zalim idare tarzına rağmen parçalanan imparatorluğun yeni baştan organize
edilmesi için çalışıyordu.
Abdülhamid tahttan düşürülmemiş olsaydı,
Avrupa devletlerinin halen yaralarını sarmaya çalıştığı o büyük afet (Birinci
Dünya Savaşı) meydana gelmiş olmayacaktı. Aksini farz etsek bile Abdülhamid,
büyük bir ihtimalle Türkiye'nin tarafsız kalmasını sağlayarak memleketine bir
zafer hediye etmiş olacaktı. Bunu iddia etmekle kâhin sayılmamalıyım.
(Osmanlı Bahriyesinde 40 Yıl)
·
Haluk Y. Şehsuvaroğlu
İkinci Abdülhamid'in son devir Osmanlı
hükümdarları arasında en zekisi, en fazla ileriyi göreni olduğunda şüphe yoktur.
Eğer kendisi normal şartlar altında tahta geçseydi, esasen mevcut olan vehmi bu
kadar tahrik edilmemiş bulunacak, etrafına toplananların telkinleriyle bu kadar
vesveseli bir saltanat sürmemiş bulunacaktı.
(Resimli Tarih Mecmuası, Mart–1955)
·
Otto Von Bismarck
Sultan Abdülhamid Avrupa'da bir hasta
olarak ele alınmaktadır. Fakat bana göre o, Haliç kıyılarında bulunanların
hepsinden daha yüksek bir diplomattır. Ona karşı adilane hüküm verilmediği
kanaatindeyim.
(Pensees et Sauvenirs de l'x Sultan
Abdul-Hamid)
·
İsmet Bozdağ
İkinci Abdühamid'in hayat ve icraatının
akisleri, kendisine karşı açılan bir mücadele devrinin sarsıntılarının
hatıraları, o devirde beliren fikir ve siyaset hareketlerinin bugünlere kadar
ulaşan alıntıları, bu padişahı, yalnız dünden değil, bugünün bile en aktüel
siması haline getirmiş, adı üzerinde en çok konuşulan ve yazılan bir tarihi
şahsiyet olmuş, bir insan olarak şahsiyeti kadar, bir idareci ve siyaset adamı
olarak yaptıkları da daha yumuşak veya insaflı çizgilerle tasvir edilmeye,
birçoklarımızın çocuklarının kâbusu haline getirilen bir "Kızıl
Sultan" portresi arkasından yavaş yavaş mazlum ve vatanperver bir başka
İkinci Abdülhamid'in birçoklarını yadırgatan, birçoklarının da merakını tahrik
eden yeni bir kişiliği ve portresi belirmeye başlamıştır.
(Selek Yayınevi'nce yayınlanan
"Abdülhamid'in Hatıra Defteri'nin önsözünden
·
Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu
Sultan İkinci Abdülhamid ölümünden yarım
asır sonra dahi söz konusu oluyorsa, bu, onun kişiliğinin kuvvetine delildir ve
bu kişinin yapıcı ve yıkıcı tarafları hakkında belki daha çok şeyler
söylenecektir. Ancak bu gibi yazarlara şurasını hatırlatmak yerinde olur ki,
bir ihtiras denizinde yüzen köhne imparatorluk teknesini idare edecek ellerden
en yoksun kaldığımız bir devirde bir Sultan İkinci Abdülhamid geldi.
Öğretimindeki ve yetişmesindeki başıboşluğa rağmen, bu genç insan doğuştan
getirdiği bir takım değerlerle tarihte iz bırakan bir hükümdar olabildi. Devlet
idaresini en kritik bir devirde ele almasına rağmen ufak tefek zararlarla
imparatorluğun ömrünü otuz iki buçuk yıl uzattı.
(Tercüman, 7 Nisan 1968)
·
Ali Vehbi
Zaafları ne kadar olursa olsun, Osmanlı
padişahları içinde en zeki ve en diplomat şahsiyet olduğunda şüphe yoktur.
Felaketle neticelenen Rus harbinden (93 Harbi) sonra Türkiye'yi zelilane
vaziyetinden kurtarıp şerefli bir hale getiren odur. Devletine eskisinden daha
büyük şa'şaa vermeye muvaffak olan da odur. Abdülhamid, bir çeyrek asır boyunca
bir taraftan Avrupa devletlerinin hücumlarına karşı misli görülmemiş bir
maharetle kendini müdafaaya bir taraftan da imparatorluğun dâhili çöküntüsüne
karşı mütemadi bir mücadeleye muvaffak olmuştur.
(Sultan Hamid'in Düşünce ve Hatıraları
mukaddimesinden)
·
İsmail Hami Danişmed
Eğer Fatih, Yavuz ve Kanuni on beşinci ve
on altıncı asırlarda gelmeyip de, Sultan Hamid'in zamanında gelmiş olsalardı ne
yapabilirlerdi? Bu büyük padişahın şahsiyetini tesbit etmek isteyenler için
böyle bir sualin cevabını çok iyi düşünmek gerektir. Herhalde tarih, can
çekişme devrinde gelmiş olan Osmanlı İmparatorluğunu otuz üç sene yaşatmış olan
Sultan İkinci Hamid'i daima hürmet ve rahmetle yâd edecektir.
(31 Mart Vakası)
·
Mufassal Osmanlı Tarihi
Pek nazik ve terbiyeli idi. Hoşlanmadığı
kimselere bile güler yüz gösterir, hoşlanmadığını belli etmezdi. Hafızası
kuvvetli olup bir kere gördüğünü veya sesini duyduğunu bir daha unutmazdı.
Karşısındakinin duygu ve düşüncelerini anlamakta ve bunları ona söylemekte
mahirdi. Herkesin gönlünü alıp, kendisine bağlamayı bilir, dindar, hayratı
sever, içki kullanmaz, her türlü sefahatten uzak durur, basit ve sade bir hayat
yaşardı. Memleket idaresinde iyi niyetle çalışmak ve faydalı olmak isterdi. Dış
işlerine ve Avrupa politikasına gereği kadar vakıftı. Avrupa'nın kuvvet ve
siyaset dengesinden istifadeyi bilirdi.
(Cild: 6)
·
Rıza Tevfik Bölükbaşı
Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek hey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi padişahına!
Padişah hem zalim hem deli dedik,
İhtilale kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz beli dedik;
Çalıştık fitnenin intihabına!
Divane sen değil, meğer bizmişiz;
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz;
Sade deli değil, edepsizmişiz;
Tükürdük atalar kıblegahına!
·
Sir Henry F. Woods
Kendisiyle tanışmak imkânı bulan herkesin
itiraf ettiği gibi Abdülhamid büyüleyici bir karaktere sahipti. Bir defasında
Abdülhamid'i ikna yoluyla Babıâli'ye eski yetkilerini tekrar iade etmesini
sağlamak isteyen Sir Philip Currie(İngiliz elçisi) bile bu emelinde hüsrana
uğramıştı. Abdülhamid'le sadece iki kez görüşme imkânı bulan Mr. Joseph
Chamberlain'in bana sonradan itiraf ettiğine göre, Türkiye'deki ziyareti
esnasında tanıdığı devlet adamı niteliğine sahip bir tek adam vardı. O da,
Abdülhamid idi.
(Osmanlı Bahriyesinde 40 Yıl)
·
Prof. Dr. Osman Turan
Sultan Hamid ve devri, Türk tarihinin çok
mühim ve karışık bir safhasını teşkil eder. Bu devirde emperyalizm doymaz
ihtiraslarla Osmanlı İmparatorluğu'na karşı şahlanmış veya kışkırtılmıştır. Bu
duruma rağmen imparatorluk, Adriyatik denizinden Basra Körfezi'ne kadar
muhafaza edilmiştir ki bunda başlıca amil, saltanatı otuz üç yıl süren, bu
padişahın siyasi kudreti olmuştur. Abdülhamid Han'ın nasıl buhranlı bir devirde
teslim aldığı ve kendisinden sonra devletin dokuz yılda ne derece dağıldığı ve
hatta anavatan Anadolu'nun bile istila edildiği göz önüne getirilirse, tarih
ilminin bu padişah hakkında vereceği şaşamaz hüküm onun lehinde olacak ve
tenkitler teferruata inhisar edecektir.
(Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları)
·
Enver Behnan Şapolyo
Sultan Abdülhamid'in siyaseti,
imparatorluğu muhafaza emek, Türk milletini inkırazdan ve esaretten
kurtarmaktı. Jön Türkler Abdülhamid'e ağır ithamlarda bulundular. Ona cahil,
zalim, müstebid, korkak, inkilab düşmanı, evhamlı dediler. Hatta daha ileri
giderek ona "Kızıl Sultan" adını taktılar. Annesinin Ermeni olduğunu
söylediler. Fakat bütün bunlara rağmen, bulunduğu şartlar içinde ehliyetsiz bir
devlet adamı olmadığını zaman bize ispat etti.
(Osmanlı Sultanları Tarihi)
·
İbnülemin Mahmud Kemal İnal
Pek nazik, pek mütevazı idi. Mültefitane
sözlerle muhatabını teshir ederdi. Ecnebi küberasına ziyafet verildikte
dilfiribane bir tarzda ve suhuletle uzun sözler söyler, hatırlarını tatyib
ederdi. Kuvve-i hafızası son derece metin idi. Çok sigara, kahve ve çay içerdi.
Iyş ü işrete ve fahş ü rezilete rağbet etmezdi. Az yer, az uyurdu.
(Son Sadrazamlar)
·
Reşad Ekrem Koçu
Bugün aydın bir hakikattir ki, İkinci
Sultan Abdülhamid, tahttan indirildikten sonra 1908–1913 arasında kaleme
sarılanların tasvir ettikleri adam değildir. O devrin ciddi ve mizahi
gazetelerinde cehil bütün gılleti ile sırıtır. Tam inkâr ile Abdülhamid'i
Yıldız Sarayı'na kapanmış, taht ve can kaygusundan başka bir şey düşünmeyen bir
padişah olarak gösteririler, "memleket bir harabezar, o bu harabede
tünemiş bir kuş"... Bu bedbaht yazarlar, Abdülhamid'in çok mazbut ve afif
olan hususi hayatına bile tecavüzden en küçük bir vicdan ürpermesi duymamışlardır.
(Osmanlı Padişahları)
·
Prof. Dr. Bayram Kodaman
Otuz üç yıllık İkinci Abdülhamid devri,
sadece Genç Osmanlılar ve Genç Türkler gözüyle, onlarla Padişahın münasebetleri
açısından değil, fakat bütün yönleriyle ele alınıp müsbet ve menfi taraflarıyla
değerlendirildiğinde, yakın tarihimizin aydınlığa kavuşacağı ve nesillerin ön
yargılardan kurtulacağı muhakkaktır. (Sultan İkinci Abdülhamid'in Doğu
Anadolu Politikası)
·
Son Vakanüvis Abdurrahman Şeref Efendi
Saltanatı günlerinde: "Ne kendi
eyledi rahat ne halka verdi huzur" mısraını okuyanlardan birçoğunun cenaze
namazında Baki'nin: "Kadrini seng-i musallada bilüp ey Baki/Durup el
bağlayalar karşına yaran saf saf" beyitini hatıra getirmeleri Abdülhamid'in
hayatının hayırla kapandığını gösteren garaib-i mukaddeattandır. İbret alın ey
akıl sahipleri!
(Sultan Abdülhamid-i Sani, Suret-i Hal'i)
·
M. Raif Ogan
Bir kısım muharrirlerin "Sultan
Abdülhamid'in pençesinden koparılan demokrasi" şeklindeki beyanları ciddi
mevzuları karikatürize etmek şeklinde mugalâtadır. Abdülhamid'den demokrasi
koparılmamıştır. Hürriyeti almak iddiasıyla hürriyetin ırzına geçilmiş ve
böylece Türkiye'de hakiki demokrasi ancak son devirde İttihat ve Terakki'nin
başka bir ad taşıyan halefinin şeflik sultasından milletin müşterek iradesiyle
zorla koparılmıştır.
(Sultan İkinci Abdülhamid ve Bugünkü
Muarızları)
·
Ahmed Rıza Bey
Abdülhamid devrinden şikâyet edenler,
Abdülhamid'in bazı kimselere verdiği fazla para ve hediyelere hased ettiklerindendir.
(Meclis-i Mebusan Reisi)
·
Fethi Okyar
Çok haysiyetli, vakur, azametli idi. Bu
vasıfları yapmacık değildi. Mağrurdu diyemeyeceğim, hatta aşırı terbiyesi
içinde samimi, şefkatli olduğu kanaatindeyim. Hiç şüphesiz şahsen merhametli
idi.
(Üç Devirde Bir Adam)
·
Semih Mümtaz
İkinci Sultan Hamid herkesin okumasını
isterdi. Okumamanın insana zararlı olduğunu bilirdi. Temizdi. Fakat titiz
değildi. Hastaların yanına gider, kendine göre hekimlik eder, aman elim
sürünmesin, bana bulaşmasın gibi korkuları yoktu. Çok da cesurdu. Beş vakit
namaz kılardı. Birçok kere kendisi imamlık etmiş, amcama müezzinlik
ettirmiştir. Boğazına düşkün olmayan bir padişahtı, ne zaman karnı acıkırsa o
zaman yemek yerdi ve herhangi bir odada bir dairede bulunuyorsa oracıkta yerdi.
Mekteb-i Mülkiyeyi çok severdi ve korurdu. (Tarihimizde Hayal Olmuş
Hakikatler)
·
Ord. Prof. Enver Ziya Karal
Bilindiği gibi meşrutiyet idaresi her
şeyden önce, onu destekleyen taazzuv etmiş siyasi bir partiye veya partilere
ihtiyaç gösterir. Hâlbuki meşrutiyet böyle organik partiler kurulmadan ilan
edilmiş ve devam etmiştir. Başta Midhat Paşa olmak üzere, sayısı az olan
meşrutiyet taraftarları arasında hiçbir fikir birliği yoktu. Namık Kemal, Ziya
Paşa, Ali Suavi gibi ünlü meşrutiyetçiler siyaset adamları vasıflarına sahip
olmaktan çok edebi şahsiyetler idiler. Edebiyat konuları üzerinde bile
aralarında derin anlaşmazlıklar vardı.
İkinci Abdülhamid'i meşrutiyet aleyhine
cephe almaya eğilten amillere yabancı devletlerin baskılarını ve tehditlerini
de eklemek gerekir.
Bütün menfi sonuçların sorumluluğunu
yalnız İkinci Abdülhamid'e yüklemek mümkün müdür? İkinci Abdülhamid, Yavuz
Sultan Selim'den sonra tahta çıkan Kanun Sultan Süleyman durumunda değildir.
Hangi şartlar içinde padişah olduğu, ne gibi müşküllerle karşılaştığı ve
kendileriyle çalışmak mecburiyetinde olduğu inanların yetişme tarzı ve ruh
haletleri dikkate alınırsa, bu sorumluluktan ancak bir hisse sahibi olduğuna
hükmetmek gerekir.
(Osmanlı Tarihi-Cild: 8)
·
Sadi Borak
10 Şubat 1918'de vefat eden Sultan
Abdülhamid'in hakkında sadece küfür kampanyasına girenler, onun olumlu
taraflarını sükûtla geçirmişlerdir. Oysa İkinci Abdülhamid, İstanbul'da birçok
kültür yuvalarının kurucusudur. Bu tesislerden bazılarının inşa masraflarına
şahsi parasıyla katılmıştır.
Abdülhamid, millet eğitilmedikçe hürriyet
verilmesinin zararlı olacağı kanısındaydı. Kültür müesseselerine bu yüzden hız
verdiğini daima savunmuştur.
(Son Havadis–12.2.1966)
·
Samiha Ayverdi
İkinci Sultan Abdülhamid devri tarihine
temas edenlerin büyük ekseriyeti, dünya Siyonist ve Masonlarının el ve
işbirliği ile hazırlayıp fikir kampanyasına sürdükleri menfi havanın baskısı
altında kalmışlardır. Onun için de, muhitinin tesirlerini tartıp ölçecek ve
doğru bulmazsa reddedip püskürtecek bir fikri olgunluk beklenemeyecek umumi
efkâr, daima bu ortalığı saran menfi tesirlerin altında kalmıştır. Şayet kütle,
kendi haline bırakılmış olsa idi, hükümdarın takdire layık siyasi portresini
göreceğine şüphe yoktu. Halbuki aleyhte işleyen propaganda, demagoji ve
müptezel iftiralarla bir hücum kampanyası açarak, onu halkın gözünden düşürmek
yoluna gitmiştir.
(Türk Tarihinde Osmanlı Asırları)
·
Ali Rıza Alp
Abdülhamid'i kötülemek cehalettir.
(Tercüman, 19 Aralık 1965)
·
Midhat Sertoğlu
Bir milletin kaderinde rol oynamış
kimselerden bahseden tarihçinin ilk görevi objektif kriterler kullanmak ve
hakikatten asla ayrılmamaktır. Ne yazık ki, çok zaman siyasi durumun yarattığı
zemin ve meydana getirdiği " o günün havası" buna engel olmuştur.
Ancak olaylar geride kaldığı ve gerçeklerin açıklanmasında artık mahzur
kalmadığı halde bazı olaylar ve şahıslar hakkında, hala subjektif kriterlerle
hareket edilmekte ve tarihimizin bazı devirleri, ağır şekilde itham
olunmaktadır. Bu talihsiz kimselerden biri de, şüphesiz ki, İkinci
Abdülhamid'dir.
(Hayat Tarih Mecmuası Eylül 1974)
·
Prof. Dr. Osman Turan
Sultan Hamid ve Osmanlı İmparatorluğu
tarihe karıştığı ve büyük ihtiraslar sona ermiş gözüktüğü halde onun tesirleri
henüz devam etmektedir. Bu sebeple Sultan Hamid ve İttihatçılar devri bugün
tarihçi kadar Türk siyaset ve mefkûre adamlarını alakalandırır. Hatta bu devir
üzerinde rol oynamış görünmez amilleri kavrayamayan siyasilerin bugünkü
Türkiye'yi anlamaları ve ona doğru bir istikamet vermeleri de zorlaşır.
(Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları)
·
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
O, kendi tabiriyle bir dervişti. Bir
Şazeli Şeyhine intisab etmiş, bir Sultan-Mürid'di. Fakat pısırık bir derviş
değil! Oturduğu Yıldız Sarayı'ndan, Afrika içlerine, Hind'lere, Çin'lere kadar
elini uzatıyor, siyasetini oralara götürüp, Batı Emperyalizmine savaş açıyordu.
Onun dervişliği inzivada değil, aksiyondaydı. Hiç mi hatası yoktu? Vardı elbette!
Ama hiç olmazsa ve tarih ilminden hayâ ederek diyelim ki, o "Kızıl
Sultan" değildi.
(İkinci Abdülhamid'in İslam Birliği
Siyaseti)
·
Necip Fazıl Kısakürek
Abdülhamid aleyhinde yalan tarih
uydurulmuş sahte ilim imal edilmiş ve Galata kulesinin bostan kuyusu diye
gösterilmesi tarzında tam zıddıyla teşhir edilmiş ve bütün bunlar onun
Müslüman-Türk şahsiyeti ve şahsiyetçiliği yüzünden, bu iki oluşa düşman
hiziplerce yapılmış dasitani bir kurbandır.
(Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar)
·
Prof. Dr. Bayram Kodaman
İkinci Abdülhamid Şark Meselesi adı
altında imparatorluk sınırları içinde tahrik edilen her buhranın veya krizin ve
arkasından Düvel-i Muazzama tarafından tavsiye ve telkin edilen ve desteklenen
reformların Hıristiyan tebaa için önce muhtariyet, sonra istiklal, Osmanlı
Devleti için de zayıflama ve parçalanma anlamına geldiğini, yaşanan tarihi
tecrübeler vasıtasıyla gayet iyi biliyordu.
Bu yüzdendir ki, İkinci Abdülhamid, bütün
gücüyle ve maharetiyle Doğu Anadolu'yu kurtarmak, orada bir Ermenistan
Devleti'nin kuruluşunu engellemek, Rus ve İngiliz emperyalizminin hareket
kabiliyetini azaltmak için çalışmıştır.
(Sultan İkinci Abdülhamid'in Doğu Anadolu
Politikası)
·
Nizameddin Nazif Tepedelenlioğlu
Abdülhamid durumu dehşetle gördükten
sonra şu iki şıktan birini seçmeğe mecbur oldu: Kanun-u Esasi'yi (Anayasa) mi
korumalı, devleti mi?
Ortada devlet denilebilecek bir varlık
kalmamıştı ki, rejim şeklinden bahsedilsin! Bunun için daha berbat tecrübeler
geçirilmesine meydan vermeksizin dizginleri eline aldı. Kanun-u Esasi'yi yok
etmedi. Hayır! Sadece yürürlükten kaldırdı. Bundaki incelik meydandadır.
Ve lisan-ı hal ile şöyle dedi: "Asıl
olan devlettir. Önce onu kuralım. Bunu da ancak ben yapabilirim."
Asrımızda bu kararı veren az politikacı
mı görüldü? Ve hiç şüphe edilmesin, iki dünya harbi arasındaki kızıl, kara, boz
her renkten diktatörlerle mukayese edilince Abdülhamid'in idaresi solda sıfır
kalır.
(İlan-ı Hürriyet)
·
TDV İslam Ansiklopedisi
Sultan Abdülhamid, fevkalade bir zekâya
ve hafızaya sahipti. Bir kere gördüğü veya sesini işittiği kimseyi asla
unutmazdı. İradesi kuvvetli, fikir ve kararlarında istiklal sahibi, tehlike
karşısında metanetli idi. Anne ve babasının veremden ölmüş olmaları, onu genç
yaşından itibaren temkinli yaşamaya sevk etmişti. İçki içmez, her türlü
sefahatten uzak durur, sade bir hayat yaşardı.
Çalışmayı sever ve düzenli bir program
uygulardı. Devlet işlerini her şeyin üstünde tutar ve önemli haberler
alındığında uykusundan dahi uyandırılmasını isterdi. Devlet işlerinde değişik
karakterdeki kimselerden faydalanmayı iyi bilir ve onlara mizaçlarına uygun
hizmetler verirdi.
Önemli devlet meselelerinde karar
vermeden önce değişik fikirdeki devlet adamlarının görüşlerini alır, hatta
bazen zıt görüşlü kimseleri huzurunda münakaşa ettirir, daha sonra kesin
kararını verirdi.
Sultan Abdülhamid halifelik makamına
yakışır iffet, haysiyet, vakar ve namus timsali bir kimse idi. Dindardı, hayır
yapmasını severdi. Kimsenin rızkına mani olmak istemez, yurt dışına kaçan veya
sürgüne gönderilen siyasi muhaliflerine dahi maaş bağlatırdı.
(Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi - Fasikül: 5)
·
Talha Uğurluel,
Teşkilat-ı Mahsusa gibi önemli bir
teşkilatı Sultan Abdulhamit'in kurduğunu ifade eden Uğurluel, “Kurduğu bu
istihbarat teşkilatında profosyonel elemanlar yetiştirildi. Bu elemanlar 9 tane
dili ana dili konuşan, çok iyi kamufile olan kişilerdi. Böyle uzman kişiler
sayesinde Sultan Abdulhamit, İngilizler'in Arap coğrafyasında ve Anadolu'daki
tüm dolaplarını biliyordu. O yüzden kimse onun zamanda hiçbir şey yapmaya
fırsat bulamadı. O dehasıyla Osmanlı'ya 30 yılın üzerinde rahat bir nefes
aldırdı” ifadelerini kullandı.
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder