KIYAMETTE
Topladıklarınla
değil Dağıttıklarınla İmtihan Edileceksin.
nazanss.blogspot.com
Yeni
umutlar, güzel günler, sağlık, mutluluk ve başarı. Bunlar kendimiz ve
sevdiklerimiz için istediklerimiz. Bunlar dualarımız.
Bunları
sevmediklerimiz içinde istiyor muyuz?
Bütün
mesele burada denilir ya!
Öyle
kaç kişi vardır sevmediğim için de yeni yıl güzellikler getirsin diyen!
Şems-i Tebriz’i diyor ki:
‘Yaradan’ı hangi kelimelerle tanımladığımız,
kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar.’
Buyurunuz, lütfen bir süre tuşlardan ya da her ne
yapıyorsanız yapmayın, ellerinizi çekin hatta hafifçe arkanıza yaslanın.
Bu sözleri düşünün.
İlk okuduğunuzda o kadar da bilinmeyen gelmeyebilir
ya da okuduğunuzda ‘Nasıl yani? ‘de diyebilirsiniz.
Yaradan’ı hangi kelimelerle tanımladığımız,
kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar.’
Vicdan muhasebesi mi başlamalı? Kendimizi mi sorgulamalıyız?
Egomuzdan sıyrılıp, gerçekleri görmek adına biraz
olsun saçmalamış olduğumuz duygularımızdan mı arınmalıyız? Yoksa hala ben
iyiyim, tamam, ben iyi düşünürüm-lerle kendimizi mi avutmalıyız?
Hepimizin kendimize göre elbette yorumları,
şikâyetleri, bezginliği, temizlenme isteği ve ya tam tersi haklılık dürtüsü,
doğru yaptım düşüncesi, öyle olmalı gerekiyordu diyerek işin içinden çıkma isteği!
Burada Allah ile baş başa olmak var, görülmeyenin
göründüğünü bilmek, bilinmeyenin bilindiğini de anlamak ve öyle hareket etmek
gerekli.
Şems-i Tebriz’i devam ediyor;
Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak,
utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin
çoğunlukla...
Yok, eğer Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet
ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
Hani işi gücü bırakmıştınız da arkanıza yaslanmıştınız ya, hani
düşünüyordunuz ya!
Bir ömrünüzü değil, sadece geçen yılınızı düşünün.
Yaptıklarınız ve yapmadıklarınızı!
Günahlarınızı ve sevaplarınızı!
İyiliklerinizi ve kötülüklerinizi,
Şefkatinizi, merhamet ya da merhametsizliğinizi!
Şimdi eğer içinizden derin bir ‘Ah’ nidası çıkma isteği geldiyse!
Ya da içinizden derin bir ‘Oh’ nidası seslenişi çıktı ise!
Gerisi teferruat.
Siz zaten anladınız.
Muhasebeniz yeni zamanlara da aktarılır.
Süzgeç üstündekiler negatif ve sizi rahatsız etmişlerle doluysa!
Eritilerek yok olmasını sağlayacak yeni bir hayat düşünü kuracak ve
uygulamak zamanı gelmiş mi diyeceksiniz?
Bindiğimiz, adına dünya ve yaşam dediğimiz devasa otobüsten kimin kaç
durak önce ineceğini, kimin son duraklara kalacağını Cenabı Allah’tan başka
kimse bilemediğine göre,
Giderken topladıklarımızı değil
dağıttıklarımızı götüreceğimize göre!
Düşünmemiz hem de öyle hemen düşünüp tamam, oldubittiye getirmeden
düşünmemizin zamanı geldiğini bilmemiz gerekli…
Hayranı olduğum Şems-i Tebriz’inin kırk kuralından birinde de
derki:
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır.
Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını.
"Aman sakın kendini" diye tembihler.
Hâlbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
"Aman sakın kendini" diye tembihler.
Hâlbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
" Bırak kendini, ko gitsin! "
Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer.
Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer.
Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
Aşk bütün dünyanın sihri aşk bana göre.
Aşk varsa mesele yok.
Aşk sevginin büyüğü, kocamanı, kutsalı, kıyılmaz-ı, ihtimamı.
Aşk güzel, aşk deniz, aşk umman...
O zaman aşkla yapılanda güzel!
Sevginin içinde merhamet vardır,
Sevginin içinde büyüklük vardır.
Sevginin içinde dünyalar vardır.
Diliyorum ki dünyaların içinde her zaman bizlere aşk gelsin,
Sevginin kocamanıyla gelsin,
Yüreğimizi doldursun aklımızı sevgi mantığıyla yıkatsın.
Dost olalım,
Kötülüğün artık bir işe yaramadığını bilelim.
Asırlardır, dünya kuruldu kurulalı kötülük başaramamış. Kötülük siyah
olmuş, kara olmuş, gözyaşı, kan, dehşet olmuş.
Ağlatmış, tüketmiş.
İyilik, beyaz olmuş.
Nur olmuş, cevher olmuş.
Huzur getirmiş, güzellik getirmiş, ferahlık ve mutluluk vermiş.
Aydınlık olmuş.
Konuşmak var konuşmak var. Biz doğru konuşandan yana olalım. Şems-i Tebriz’i:
"Derdini sade anlatan adam dertlidir. Güzel
anlatan edebiyatçı, haliyle anlatan âşık, tebessümüyle örten ariftir!"
Konuşarak
güzelliği de kötülüğü de davet ederiz, yeter ki bunu bilelim.
Bence
her zaman her yeni güne kendimizi yenilemiş olarak hazırlayalım.
O
zaman göreceğiz ki;
Güzellikleri
gökyüzünden yeryüzüne dağılıyor.
İnsanlar
selamlaşıyor, hal hatır soruyor ve bu dünyada misafir olduklarını hatırlıyorlar
kalp kırmaktan ziyade gönül almayı biliyorlar.
Giderken
topladıkları ile değil dağıttıkları ile gideceklerini hiç unutmuyorlar.
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder