9 Eylül 2017 Cumartesi





Yarabbi Bizleri Islah Eyle




nazanss.blogspot.com




Bir hikâye ile yazıma başlamak istiyorum.
Yaşanmış bir olay.
Lütfen dikkatlice okur musunuz?


Ahmet Vefik Paşa, deli-dolu bir insandı ama bir o kadar da yardım yapmayı severdi. Bir gün, kırk yıl çalıştıktan sonra, kadro darlığı yüzünden işinden çıkarılan bir memur, Paşa’nın karşısına çıkar:

“Çok muhterem Vali Paşa’mız hazretleri, diyerek söze başlar. Dilekçe yazmak için gerekli kâğıdı ve pulu alacak param bile yok. Bendenizi münasip göreceğiniz bir vazifeye yeniden tayin etmenizi arz ve istirham ederim. Adım, falan oğlu filan. Dilekçemin tarihi de bugündür.”

Sözlü dilekçesini Vali Paşa’ya sunar.
Vali adamı dinler. Hademeyi çağırır ve tebeşir ister. Adama da sırtını dönmesini söyler ve sırtına tebeşirle şunları yazar: 

“Dilekçe sahibine münasip bir vazifenin verilmesi için defterdar beye…” 

Sonra da adama, gidip defterdarı görmesini söyler.
Adam sevinerek çıkar; ancak, çok geçmeden defterdar Valinin makamında görülür. Adamın sırtındaki yazıyı okumuştur. Bunun şaka olup olmadığını bir de Valiye sorup, emri bir de Validen duymak ister.
Ahmet Vefik Paşa defterdara:

“Bunun şakası-makası yok. Biçare adamın dilekçe yazacak ve buna pul yapıştıracak kadar bile parası yokmuş. Onun için dilekçesini sözlü okudu. Ben de bir seferlik pul parasını affettim. Kâğıdı olmadığına göre havaleyi de tebeşirle sırtına yazdım. Zavallı adamı hemen uygun bir işe yerleştiriniz”

Bu olayı şimdilere uygulayalım mı?
Biri böyle gitsin, bir önemli şahsa gitmesi zaten mümkün değil de! Diyelim ki gerekli yere gitti…
Sizce nasıl karşılanır, ne söylenir, nasıl davranılır?

Şems-i Tebriz’i demiş ki:
“Derdini sade anlatan adam dertlidir. Güzel anlatan edebiyatçı, haliyle anlatan âşık, tebessümüyle örten ariftir!”

Siz derdinizi nasıl olsa bir şekilde anlatırsınız.
Umut odur ki sizi anlayan, dinleyen olsun…
Dilerim ki hoşgörüsü vardır.
İsterim ki sizi anlasın…

Hoşgörü ne kadar önemlidir.
Bu günlerde hiç birimizde olmayan, eskilerde kalmış kutsanmış bir duygu!
Ne hoşgörüsü? Hepimiz sinirliyiz, kızgınız, geçimsiziz.
Önce kendimizle kavga halindeyiz, fırsat bulduğumuzda da önümüze kim çıkarsa nizah çıkartmaya hazırız. Ne olduğu niçin olduğu da çok önemli değil. Kavga edelim yeter.

Yanlışlık olmuştur!
Bilmeden yapmıştır!
Düşünememiştir!
Boş bir anına gelmiştir!

Buna benzer bir sürü olmazlar olmuş olabilir.
Bizler insanız, elbette yanlışlarımız, hatalarımız, kusurlarımız olacaktır. Olması da doğaldır.

YOK OLMAZ!
Nedir olmayan?
Hata yapılamaz.
Neden?
Affetmeyiz de ondan!

İşte olay bu...
Affetmeyi bilmiyoruz. Ne yazık!
Vah halimize vah...
Oysa hepimiz okuyoruz, düşünürlerin sözlerini biliriz, yeri geldiğinde de hiç düşünmeden kullanırız.
Filanca zat demiş ki ile başlarız, mangalda kül bırakmayız.

Karşıdan isteriz ama…
Bu önemlidir.
Karşı düşünecek, uygulayacak ve yapacak.

Peki ya biz?
Biz mi?
Bizde hoşgörü yok, bizde anlayış yok. Bizde inanış yok.
Yok.

Ne kadar yazık!
Lafı geldiğinde dünya iki günlük deriz.
Deriz demesine de inanmaz mıyız?
Hep mi kalacağız sanırız, kazık mı çakacağımızı biliriz!

Biz hiçbir şey bilmeyiz.
Bilmediğimizden yanılırız.
İçimizi siyahlarla karalamışız.
İçimizdeki açık renkleri çocukluk yıllarında bırakmışız.

Hele de paramız varsa!
Oy – oy – oy…
Yarabbi ıslah etsin bizleri.
Dünyanın Sultan Süleyman’a kalmadığını biliriz.
Kimlerin gelip geçtiğinden de haberdarız.
Yine de tamahkâr halimiz, doyumsuz ruhumuz, ıslah edilmemiş iştahımızla insanları üzeriz, yıpratırız, gücendiririz, ağlatırız.
Allah hepimizi affetsin.

Devlet dairelerinde hepimizin işi olur. Olmaması toplum içinde yaşayan biz bireyler için mümkün değil.
Çalışanlar gülmezler, bu gereklilik herhalde deriz. Sert de görünmelidirler.
Bu işlerine olan saygılarıdır ya da önemli olduğunu bize hissettirler.

Diyelim ki bir evrakınız eksik!
Of…
Bu gün git yarın gel.
İyide ne yapacağım.
Yandığının resmidir.
İnşallah doğru anlatana rastlarsınız, inşallah sabırlı biridir, inşallah sizinle - sizin işinizin gereği konuşur.
Şöyle yapın! Der.
O zaman gülün, mutlu olun. İşiniz ister olsun ister olmasın, sizinle konuştu, size ne yapmanız gerektiğini söyledi.

Allah’ım ne günlere kaldık.
Yarabbi bizleri ıslah eyle…



Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder