11 Eylül 2017 Pazartesi




Söz Konusu Vatan’sa Geresi Teferruat



nazanss.blogspot.com





Dünyanın her yerinde biz Türklerin ne kadar cesur olduğu konuşulur. Gerçekten öyleyizdir. Hele söz konusu Vatan’sa yaşlımız, gencimiz çoluğumuz çocuğumuz ortalığı ayağa kaldırır; savaş mı gideriz, cephe mi koşarız.
Biri vatanımıza söz söylemeye kalsın hele de yurt dışındaysak yanmıştır karşımızdaki çenemizle onu mahvederiz.

Haksızlığa uğramışsak o zaman Allah karşımızdakilerin yardımcı olsun, mahvolmalarına çeyrek kalmış olur.

Tam da bu sözlerimle bağdanmış bir hikâye okudum.
Gerçekten bizler değişik karakterlerdeyiz ve Vatanımız için hiç düşünmeden canımızı veririz.

İki Osmanlı askerinin hikâyesi…
Nereden nereye diyeceksiniz ama böyle bir hikâye.
İngilizler, Hindistan’ı işgal edince, Hindistan Kralı, Osmanlı Sultanından yardım istemiş. Oda bir gemi göndermiş.  Osmanlı da uzun zamandır savaş içindeymiş zaten. Buna rağmen üç yüz elli asker olan gemiyi Hindistan’a göndermiş.
Yolda bir hastalık gemide askerlerin bir kısmını telef etmiş.

Askerler Hindistan’a çıkmışlar. Osmanlı askeri, İngilizlerin ellerindeki savaş malzemeleri karşılarında uzun süre direnememişler. Bir kısmı orada şehit olmuş. Kırk kadar askeri de esir almışlar.

Esir aldıkları askerleri gemilerde ağır işlerde çalıştırmaya başlamışlar.

Aradan bir süre geçmiş.

Osmanlı askerlerinin bulunduğu gemi Avustralya’ya giderken içlerinden iki tanesi denize atlamış, Avustralya’ya çıkmışlar.
Kurtulmuşlar esaretten...

Bu iki askerden biri Karadenizliymiş. Baba mesleği olan dondurmacılığı yapmaya başlamış…
Diğeri de Karahisarlıymış. Onunda mesleği kasaplıkmış. Oda kasaplığa devam etmiş.
Bunlar bir süre sonra orada iyice de tutunmuşlar.

Gel zaman git zaman; birinci Dünya Savaşında Avustralya Çanakkale’ye asker çıkarmaya başlamış.
Bunlarda bunu duymuşlar.
Hemen bir araya gelmişler.
Ne yapacaklarını düşünmeye başlamışlar.
Bir şeyler yapmamız lazım diyorlarmış.
Sonunda karar vermişler.

Onların düşüncesine göre:
Bunlar Osmanlı, burada yaşıyorlar. Avustralya’da…
Avustralyalılar ne yapıyorlar, ülkelerini işgal etmeye gidiyorlar.

“O zaman bizim bir şeyler yapmamız lazım ilk önce bu hükümete karşı savaş açmalıyız” demişler.

Burada hükümete yazdıkları yazıyı sizlere aynen aktaracağım.

“Sayın Avustralya Başkanı Ekselans hazretleri;
Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz.
Duyduk ki devletimiz Osmanlı'ya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale'ye asker göndermişsiniz.

Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız.
Bu bir Osmanlı fermanıdır.

Ekselansların bilgilerine duyurulur.
Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet, Karadeniz diyarından Menteşeoğlu Abdullah”

Bununla da kalmamışlar başlamışlar eylemler yapmaya.
Sidney'in 250 km. uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek üç treni devirmişler.

Üçüncü trende askeri mühimmat varmış onları almışlar.

Bundan sonra vay haline onları tutanın.

Sekiz karakol basmışlar.
Bastıkları karakollardaki askerleri de vurmuşlar.
Ciddi savaşmaya başlamışlar.

Avustralya hükümeti ne olduğunu anlayamıyormuş.
Kim bunlar neden böyle yapıyorlar.
Sonra akıllarına ekselanslarına yazılan mektup gelmiş.

“Bunlar onlardır demişler.”

Bundan sonrası her ne kadar çok acıklı ise de gerçek bu yapacak bir şey yok.
Ayrıca çok da enteresan!

Avustralya hükümeti; iki kişiye karşılık iki yüz elli kadar asker göndermiş.
Tabi iki asker bu kadar askerle baş edememiş, vurulmuşlar.

Bu iki kahraman askerin mezarları Sidney’e iki yüz elli kilometre uzaklıktaki Karlı Dağlardaymış.

Burası da enteresan Avustralyalılar iki Osmanlı Askeri ile savaştık yerine askerler için Hindistan asıllıydı demişler.

Tabi bazı gerçekleri göz ardı etmiş oluyorlar.
Karahisar ve Karadeniz Hindistan’da yok ki…





Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder