Söz
Konusu Vatan’sa Geresi Teferruat
nazanss.blogspot.com
Dünyanın
her yerinde biz Türklerin ne kadar cesur olduğu konuşulur. Gerçekten
öyleyizdir. Hele söz konusu Vatan’sa yaşlımız, gencimiz çoluğumuz çocuğumuz
ortalığı ayağa kaldırır; savaş mı gideriz, cephe mi koşarız.
Biri
vatanımıza söz söylemeye kalsın hele de yurt dışındaysak yanmıştır karşımızdaki
çenemizle onu mahvederiz.
Haksızlığa
uğramışsak o zaman Allah karşımızdakilerin yardımcı olsun, mahvolmalarına
çeyrek kalmış olur.
Tam
da bu sözlerimle bağdanmış bir hikâye okudum.
Gerçekten
bizler değişik karakterlerdeyiz ve Vatanımız için hiç düşünmeden canımızı
veririz.
İki Osmanlı askerinin hikâyesi…
Nereden nereye diyeceksiniz ama böyle bir hikâye.
İngilizler, Hindistan’ı işgal edince, Hindistan Kralı,
Osmanlı Sultanından yardım istemiş. Oda bir gemi göndermiş. Osmanlı da uzun zamandır savaş içindeymiş
zaten. Buna rağmen üç yüz elli asker olan gemiyi Hindistan’a göndermiş.
Yolda bir hastalık gemide askerlerin bir kısmını telef
etmiş.
Askerler Hindistan’a çıkmışlar. Osmanlı askeri, İngilizlerin
ellerindeki savaş malzemeleri karşılarında uzun süre direnememişler. Bir kısmı
orada şehit olmuş. Kırk kadar askeri de esir almışlar.
Esir aldıkları askerleri gemilerde ağır işlerde
çalıştırmaya başlamışlar.
Aradan
bir süre geçmiş.
Osmanlı askerlerinin bulunduğu gemi Avustralya’ya
giderken içlerinden iki tanesi denize atlamış, Avustralya’ya çıkmışlar.
Kurtulmuşlar esaretten...
Bu iki askerden biri Karadenizliymiş. Baba mesleği
olan dondurmacılığı yapmaya başlamış…
Diğeri de Karahisarlıymış. Onunda mesleği
kasaplıkmış. Oda kasaplığa devam etmiş.
Bunlar bir süre sonra orada iyice de tutunmuşlar.
Gel zaman git zaman; birinci Dünya Savaşında Avustralya
Çanakkale’ye asker çıkarmaya başlamış.
Bunlarda bunu duymuşlar.
Hemen bir araya gelmişler.
Ne yapacaklarını düşünmeye başlamışlar.
Bir şeyler yapmamız lazım diyorlarmış.
Sonunda karar vermişler.
Onların
düşüncesine göre:
Bunlar Osmanlı, burada yaşıyorlar. Avustralya’da…
Avustralyalılar ne yapıyorlar, ülkelerini işgal
etmeye gidiyorlar.
“O zaman bizim bir şeyler yapmamız lazım
ilk önce bu hükümete karşı savaş açmalıyız” demişler.
Burada
hükümete yazdıkları yazıyı sizlere aynen aktaracağım.
“Sayın Avustralya Başkanı Ekselans
hazretleri;
Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde
bulunuyoruz.
Duyduk ki devletimiz Osmanlı'ya
Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale'ye asker göndermişsiniz.
Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak
biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız.
Bu bir Osmanlı fermanıdır.
Ekselansların bilgilerine duyurulur.
Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet,
Karadeniz diyarından Menteşeoğlu Abdullah”
Bununla da kalmamışlar başlamışlar eylemler
yapmaya.
Sidney'in 250 km. uzağında Karlıdağlar denilen bölgede
önce virajlarda tren raylarını sökerek üç treni devirmişler.
Üçüncü trende askeri mühimmat varmış onları
almışlar.
Bundan
sonra vay haline onları tutanın.
Sekiz karakol basmışlar.
Bastıkları karakollardaki askerleri de vurmuşlar.
Ciddi savaşmaya başlamışlar.
Avustralya hükümeti ne olduğunu anlayamıyormuş.
Kim bunlar neden böyle yapıyorlar.
Sonra akıllarına ekselanslarına yazılan mektup
gelmiş.
“Bunlar onlardır demişler.”
Bundan
sonrası her ne kadar çok acıklı ise de gerçek bu yapacak bir şey yok.
Ayrıca
çok da enteresan!
Avustralya hükümeti; iki kişiye karşılık iki yüz
elli kadar asker göndermiş.
Tabi iki asker bu kadar askerle baş edememiş,
vurulmuşlar.
Bu iki kahraman askerin mezarları Sidney’e iki yüz
elli kilometre uzaklıktaki Karlı Dağlardaymış.
Burası
da enteresan Avustralyalılar iki Osmanlı Askeri ile savaştık yerine askerler
için Hindistan asıllıydı demişler.
Tabi
bazı gerçekleri göz ardı etmiş oluyorlar.
Karahisar
ve Karadeniz Hindistan’da yok ki…
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder