Yarabbi Bizleri Islah Eyle
nazanss.blogspot.com
Bir hikâye
ile yazıma başlamak istiyorum.
Yaşanmış
bir olay.
Lütfen
dikkatlice okur musunuz?
Ahmet Vefik Paşa, deli-dolu bir insandı ama bir o kadar da yardım yapmayı severdi. Bir gün, kırk yıl çalıştıktan sonra, kadro darlığı yüzünden işinden çıkarılan bir memur, Paşa’nın karşısına çıkar:
“Çok muhterem Vali Paşa’mız hazretleri, diyerek söze başlar.
Dilekçe yazmak için gerekli kâğıdı ve pulu alacak param bile yok. Bendenizi
münasip göreceğiniz bir vazifeye yeniden tayin etmenizi arz ve istirham ederim.
Adım, falan oğlu filan. Dilekçemin tarihi de bugündür.”
Sözlü
dilekçesini Vali Paşa’ya sunar.
Vali adamı
dinler. Hademeyi çağırır ve tebeşir ister. Adama da sırtını dönmesini söyler ve
sırtına tebeşirle şunları yazar:
“Dilekçe sahibine münasip bir vazifenin verilmesi için defterdar beye…”
Sonra da adama, gidip defterdarı görmesini söyler.
Adam
sevinerek çıkar; ancak, çok geçmeden defterdar Valinin makamında görülür.
Adamın sırtındaki yazıyı okumuştur. Bunun şaka olup olmadığını bir de Valiye
sorup, emri bir de Validen duymak ister.
Ahmet Vefik Paşa defterdara:
Ahmet Vefik Paşa defterdara:
“Bunun şakası-makası yok. Biçare adamın dilekçe yazacak ve buna
pul yapıştıracak kadar bile parası yokmuş. Onun için dilekçesini sözlü okudu.
Ben de bir seferlik pul parasını affettim. Kâğıdı olmadığına göre havaleyi de
tebeşirle sırtına yazdım. Zavallı adamı hemen uygun bir işe yerleştiriniz”
Bu olayı
şimdilere uygulayalım mı?
Biri böyle gitsin, bir önemli şahsa gitmesi zaten mümkün değil de!
Diyelim ki gerekli yere gitti…
Sizce nasıl karşılanır, ne söylenir, nasıl davranılır?
Şems-i
Tebriz’i demiş ki:
“Derdini sade anlatan adam dertlidir.
Güzel anlatan edebiyatçı, haliyle anlatan âşık, tebessümüyle örten ariftir!”
Siz derdinizi nasıl olsa bir şekilde anlatırsınız.
Umut odur ki sizi anlayan, dinleyen olsun…
Dilerim ki hoşgörüsü vardır.
İsterim ki sizi anlasın…
Hoşgörü ne
kadar önemlidir.
Bu günlerde
hiç birimizde olmayan, eskilerde kalmış kutsanmış bir duygu!
Ne
hoşgörüsü? Hepimiz sinirliyiz, kızgınız, geçimsiziz.
Önce
kendimizle kavga halindeyiz, fırsat bulduğumuzda da önümüze kim çıkarsa nizah çıkartmaya
hazırız. Ne olduğu niçin olduğu da çok önemli değil. Kavga edelim yeter.
Yanlışlık olmuştur!
Bilmeden yapmıştır!
Düşünememiştir!
Boş bir anına gelmiştir!
Buna benzer
bir sürü olmazlar olmuş olabilir.
Bizler
insanız, elbette yanlışlarımız, hatalarımız, kusurlarımız olacaktır. Olması da
doğaldır.
YOK OLMAZ!
Nedir olmayan?
Hata yapılamaz.
Neden?
Affetmeyiz de ondan!
İşte olay bu...
Affetmeyi
bilmiyoruz. Ne yazık!
Vah
halimize vah...
Oysa
hepimiz okuyoruz, düşünürlerin sözlerini biliriz, yeri geldiğinde de hiç
düşünmeden kullanırız.
Filanca zat
demiş ki ile başlarız, mangalda kül bırakmayız.
Karşıdan
isteriz ama…
Bu önemlidir.
Karşı düşünecek, uygulayacak ve yapacak.
Peki ya
biz?
Biz mi?
Bizde
hoşgörü yok, bizde anlayış yok. Bizde inanış yok.
Yok.
Ne kadar
yazık!
Lafı
geldiğinde dünya iki günlük deriz.
Deriz
demesine de inanmaz mıyız?
Hep mi
kalacağız sanırız, kazık mı çakacağımızı biliriz!
Biz hiçbir
şey bilmeyiz.
Bilmediğimizden
yanılırız.
İçimizi
siyahlarla karalamışız.
İçimizdeki
açık renkleri çocukluk yıllarında bırakmışız.
Hele de paramız varsa!
Oy – oy –
oy…
Yarabbi
ıslah etsin bizleri.
Dünyanın Sultan
Süleyman’a kalmadığını biliriz.
Kimlerin gelip
geçtiğinden de haberdarız.
Yine de
tamahkâr halimiz, doyumsuz ruhumuz, ıslah edilmemiş iştahımızla insanları
üzeriz, yıpratırız, gücendiririz, ağlatırız.
Allah
hepimizi affetsin.
Devlet
dairelerinde hepimizin işi olur. Olmaması toplum içinde yaşayan biz bireyler
için mümkün değil.
Çalışanlar
gülmezler, bu gereklilik herhalde deriz. Sert de görünmelidirler.
Bu işlerine
olan saygılarıdır ya da önemli olduğunu bize hissettirler.
Diyelim ki
bir evrakınız eksik!
Of…
Bu gün git
yarın gel.
İyide ne
yapacağım.
Yandığının
resmidir.
İnşallah doğru
anlatana rastlarsınız, inşallah sabırlı biridir, inşallah sizinle - sizin
işinizin gereği konuşur.
Şöyle
yapın! Der.
O zaman
gülün, mutlu olun. İşiniz ister olsun ister olmasın, sizinle konuştu, size ne
yapmanız gerektiğini söyledi.
Allah’ım ne
günlere kaldık.
Yarabbi bizleri
ıslah eyle…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder