TOPKAPI ŞİFRESİ
Roman
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Fatihcanhan
Genç adam paltosunun yakasını bir eli ile
düzeltti. Palto özel tasarlanmıştı. Gücü yetenlerin müşterisi olduğu, ‘Haute
Couture’nin bir eseriydi. Onlar eser yaratırlardı. Müzik gibi, resim gibi hatta
roman gibi olurdu… Bu öyle bir eserdi. Bilenler uzaklardan bile anlarlardı…
Bilmeyenler sadece ‘Palto işte’ derlerdi. Genç adamın kıyafeti farklıydı.
Yumuşak ama sıcak tutan kumaşı, Siyahtı. Tüm kıyafetinin ana rengi buydu.
Pantolon siyah, botlar siyah. Kuvvetle muhtemel çoraplarda siyahtı. Atkı ya da
kaşkol, her ne ise! Paltodaki ancak ısrarla bakıldığında fark edilen renklerden
biri ile yakın dostluktaydı. Bu genç adam şıktı. Bu genç adam çok yakışıklıydı.
‘Çekilin ben geliyorum.’ diyordu sessizliğe…
İyide! Kimse yoktu sokaklarda, sessiz bir zalimlik hâkimdi her tarafta! Yağmur
paltosunu ıslatıyordu. Bu koku Armani’ydi. Teninin ısısı, soğuğa inat nebze
buhar oluyor, yükseliyordu… Sokak limon kokularını, bastırmaya kararlı kokudan,
Göz aldatması misali sallanıyordu. Genç bir adam;
uzun boylu, atletik yapılı olduğu,
Soğuğun gözlerini yakmasına rağmen aldırmadığı, uzun
siyah kirpiklerle kaplı iri gözlerini kırpmadan uzaklara baktığı, üşütmek, onu
yormak hatta kızdırmak beklide bezdirmek isteyen Nis gecesine aldırmıyordu…
Aklı o kadar karışmıştı ki, evden çıkarken! Hala kızgınlığı geçmemişti. Çiçekler ve kokuları, güzel çiçekçi kız,
mis gibi kokan toprak ve limon çiçekleri kısa ara vermişti kızgınlığına…
“Hiçbir zaman anlamayacağım bu amcaoğlunu… Dost
mudur, düşman mıdır?”
Derin bir nefes aldı. Soğuk hava ciğerlerini
yaktı adeta! Öksürdü.
“Babaannemi de sebepsiz yere üzdük.”
Canı çok sıkkındı. Kokular bir türlü onu
bırakmıyorlardı.
Derin bir soluk aldı.
“Çocukluğumun tadı. Bu nasıl bir şehir derdim.
Her yer limon kokuyor. Peki, ekşimi bu havanın tadı!”
Havanın tadına baktı.
“Çocukken niye ekşi değil bu hava diye
düşünürdüm. Madem limon kokuyor!” Derin bir soluk daha aldı.
“Rüzgarhan çocukken limon diyebilirdi de Bergamot
diyemezdi. Peygamut kokuyu”
Soğuk hava ve limon, bergamot kokuları bu
mevsimde ağaçlarda olmayan meyvelerden gelmiyordu. Nis’in ünlü limon ve
bergamottan yapılmış sabunlarından geliyordu.
“Sabun atölyeleri var herhalde yakınlarda!”
Soğuk, gözlerinin yaşarmasına ve birazda
acımasına sebep olmuştu. Gözlerini kapattı. Akdeniz esintisini içine çekti…
Elindeki çiçeklere baktı.
“Babaanneme çiçek almayı çocukluğumdan beri
severim. O da ne hikmetse;
‘The Cours Sel aya’nın çiçeklerini sever. Çiçek
aynı çiçek değil mi?”
Kokladı elindeki çiçek buketini.
Sultan annesinin hali geldi gözlerinin önüne. Her
zamanki gibi vakur hali ile…
“Ne hoş kadındır benim Devlet Hatunum. Bu yaşta
bu kadar güzel olan bir kadın gençliğinde nasıldı. Onu görenler ne yaparlardı
acaba. Büyükbabam boşuna ona âşık olmamış, ona şarkılar söyleyip, şiirler okumamış.
Onun için besteler yapmış. Ne kadın bu babaannem!”
Farkında olmadan gülümsedi.
“Çocukken erkenden kalkardım babaannemi sabah
yürüyüşüne çıkmadan yakalamak için. Ben mi geç kalırdım yoksa o çok mu erken
giderdi? Gidişine değil hep gelişine rastlardım. Nasıl bir kararlılık! Nasıl
bir sebat! Kendimi bildim bileli hiçbir aksilik, olmazlık hatta acılar, hatta
büyük üzüntüler bile onun yürüyüşlerini engellemedi. Birinde ben isyan
etmiştim.
“Nasıl yapar böyle bir günde yürüyüşe çıkar’
demiştim. Annem;
“Çıkmalı… Orada nefes alıyor. O yürürken ağlıyor. Gözyaşlarını kimseye belli etmek istemiyor. O bu ailenin çınarıdır. Ulu çınar. Düşünsene evladım. Çınar yıkılmamalı. Onun ağladığını kimse görmemeli. O nefes alır yürürken. Düşünür üstelik. Bütün güzel kararlarını yürürken vermiştir. Sana ne zararı var. Yürüsün.”
“Çıkmalı… Orada nefes alıyor. O yürürken ağlıyor. Gözyaşlarını kimseye belli etmek istemiyor. O bu ailenin çınarıdır. Ulu çınar. Düşünsene evladım. Çınar yıkılmamalı. Onun ağladığını kimse görmemeli. O nefes alır yürürken. Düşünür üstelik. Bütün güzel kararlarını yürürken vermiştir. Sana ne zararı var. Yürüsün.”
Annem. Bir eşi daha yoktur annemin… Bütün
çocuklar için annelerinin emsali yoktur. Ben biraz daha kararlıyım annemin tek
olduğuna… Annem her zaman adil bir kadındır. Adaletini asla şaşırtmaz. Haklıyı,
haksızı kan bağını ayırt etmeden söyler. Onun için siyah ve beyaz vardır.
Griler onu rahatsız eder. Belki sultan babaannemde o yüzden onu farklı sever,
farklı yerlere kor. Ondan akıl alır. Bal hatun dünya iyisi anneannemin kızı da
ancak annem gibi olur.
Annesini düşünmek hep huzur vermiştir ona. Yine
hatıralarının nedeni olana gitti düşünceleriyle;
Topkapı
Şifresi Kitabımı ara ara birkaç sayfasını yayınlayacağım.
./…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder