Bir Fincan Kahvenin
mi?
Bir Bardak Suyun
mu
Hatrı
Büyüktür?
nazanss.blogspot.com
Bir bardak suyun
hatırı bence kahveden çok fazladır… Kahveyi içmeden durabilirsiniz, hatta ömür
boyu içmeyebilirsiniz…
Oysa su içmeden
duramazsınız.
Yaşamın gerektirdiğidir
su…
Su çevrimi, yeryüzünde, yeraltında ve
atmosferde suyun mevcudiyetini ve hareketlerini tasvir ediyormuş.
Dünyadaki su daima hareket halindeymiş.
Buz halden sıvı hale, sıvı halden buhar
haline ve buhar halinden tekrar sıvı haline dönen suyun bu hareketi süreklilik
arz edermiş.
Su çevrimi milyonlarca yıldır devam
etmekte olup hayatın mevcudiyeti buna dayanıyormuş.
Su çevrimini harekete
geçiren güneş, okyanuslardaki suyu ısıtır, ısınan su da atmosfere buharlaşırmış.
Yükselen hava akımları, su buharını atmosfer içinde
yukarıya kadar taşır, orada bulunan daha soğuk hava bulutlar
içinde yoğunlaşmaya sebep olurmuş.
Hava akımları, bulutları dünya çevresinde hareket ettirir, bulut
zerreleri bir araya gelerek, büyürler ve yağış olarak gökyüzünden düşerlermiş.
Bazı yağışlar, kar olarak dünyaya geri döner ve donmuş su
kütleleri halinde binlerce yıl kalabilecek olan buz tepeleri ve buzullar
şeklinde birikebilirlermiş.
Ilıman iklimlerde ilkbahar geldiğinde çoğu zaman kar örtüleri erir
ve eriyen su, erimiş kar olarak toprak yüzeyinde akışa geçer ve bazen de
sellere sebep olurmuş.
Yağışın çoğu okyanuslara ya da toprağa düşerek yerçekiminin
etkisiyle yüzey akışı olarak akarmış.
Akışın bir kısmı vadilerdeki nehirlere karışır ve buradan da
nehirler vasıtasıyla okyanuslara doğru hareket edermiş.
Yüzey akışları ve yeraltı menşeyli
kaynaklar tatlı su olarak göllerde ve nehirlerde toplanırmış.
Bütün yüzey akışları nehirlere ulaşmazmış.
Akışın çoğu sızarak yer altına geçermiş.
Bu suyun bir kısmı yüzeye yakın kalır
ve yeraltı suyu boşaltımı olarak tekrar yüzeydeki su kütlelerine (ve okyanusa)
katılırmış.
Bazı yeraltı suları yer yüzeyinde
buldukları açıklıklardan tatlı su kaynakları olarak tekrar ortaya çıkarlarmış.
Sığ yeraltı suyu, bitki kökleri
tarafından alınır ve yaprak yüzeyinden terlemeyle atmosfere geri dönermiş.
Yeraltına sızan suyun bir kısmı daha
derinlere gider ve çok uzun zaman süresince büyük miktarda tatlı suyu
depolayabilen Akifeleri (suyla doymuş yeraltı materyali)' beslermiş.
Zamanla bu su da hareket eder ve bir kısmı su
döngüsünün başladığı ve bittiği okyanuslara karışırmış
Bütün bunları okuduktan
sonra aklın almadığı; bazı olayları nasıl bir sistem içinde hallolduğu…
Nasıl oluyor?
Bu sistem hatasız,
kusursuz dünya kurulduğundan beri devam ediyor.
Burada zaten Allah’ın
büyüklüğünü anlıyorsunuz. Onun ne kadar kudretli olduğuna bir kez
daha şahit oluyorsunuz.
Bu yazılanlar su hakkında okuduklarımın acaba ne kadar kalmış bir
kırıntısı.
Bilim adamları
Dünyanın 6000 milyon yıl önce olduğu konusunda hemfikirdirler.
Bu süre, keşfedilen
ilk hayat belirtisinin ait olduğu sanılan 3000 milyon yıl süresinin tam iki
katı.
Su dünya üzerindeki
en mucizevî maddeymiş.
Kimyasal formülü H2O’ymuş.
Saf su renksiz,
kokusuz ve tatsızmış.
Dünya yüzeyinin %71′i
sularla kaplıymış.
Su, insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğe…
Kanın %92’si,
kemiklerin %22’si, beynin ve kasların %75’i suymuş.
Hücrelerin
yaşamsal faaliyetleri, vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi vücudun su
dengesinin korunması ile mümkünmüş.
Susuzluk, vücutta dolaşan atıkların birikmesine yol açarak, toksinlerin
atılmasına engel olur ve dokuların zarar görmesine yol açar.
Su, besinleri taşıyan ve vücut enerjisini hücrelere ileten bir
çözücüdür.
Susuzluk, enerji seviyesini ve vücudun yaşamını sürdürme kabiliyetini
azaltır.
Bazen
uzun – uzun anlatmaya, dilimizin döndüğünce bir şeyler söylemeye çalışırız.
Sonra
bir bakarız ki bizden önce âlimler, bilenler, önemliler, göz nurları, gönül
sultanları zaten söyleyeceklerini söylemişler.
Sizlere
Suyu en iyi anlatan her haliyle, her nasihati ile olması gereken ve bilinmesi
gereken şekli ile Fuzuli anlatmış. Biz sadece okuyalım.
Mutlaka
okuyalım. İnanın içinden alınacak çok ders var. Okuyacaklarınız gerçekten her
biri birer altın değerinde:
Fuzuli’den:
(Su kasidesinden)
Ey göz, gönlümdeki ateşlere, gözyaşından
su saçma, böylesine tutuşan ateşlere su çare kılmaz.
Dönen günbedin rengi mi mavidir, yoksa
gözümden akan su mu onu çepçevre çevirmiştir, bilmiyorum.
Kılıcının zevkinden gönlüm parça - parça
olsa, şaşılmaz, zira su zamanla duvarda yarıklar bırakır.
Yaralı gönül senin (peykân)ından korka - korka
bahseder. Yaralı olan suyu ihtiyatla içer.
Bahçıvan boşuna zahmet çekmesin, gül
bahçesini suya versin, bin gül bahçesine su verse, senin yüzün gibi bir gül
açılmasına imkân yoktur.
Yazı yazan (hattat) kalem gibi gözlerine
kara su inse de, senin yüzünün hattına benzer bir hat yazamaz.
Yanağını hatırlarken kirpiklerim ıslansa
bunda şaşılacak ne var?
Gül yetiştirmek isterken, dikene verilen
su boşa gitmez.
Gam günü hasta gönülden kılıcını
(kirpiklerini, bakışını) esirgemek gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.
Su kadar Aziz olun…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder