Zeytinburnu’ndaki
Kazlı Çeşme Semtinin İsmini Fatih Sultan Mehmet Nasıl Koymuş, Biliyor musunuz?
nazanss.blogspot.com
Çok güzel bir anlatıyı okudum.
Hoşuma gitti. Sizlerle paylaşmalıyım dedim. Ve ilave ettim.
“Boşuna
büyük adam olunmuyor?”
Sonra bazı sözcükler ard arda geldi.
Mütevazı olmak gerek, sultanda olsan
bu böyle, normal de olsan böyle. Nasıl olacak dediğimizde:
“Aslı
nasılsa öyle olmalıdır.”
Denile bilinir.
Birçoğumuz yapmadığımız, uygulamayı
düşünmediklerimizi birileri tarafından takdir görmüşse, beğenilmişse, ilgi
görmüşse sahiplenmez miyiz?
Ne yazık ve ne kadar günah!
İyide benim hakkım.
Yok, öyle bir şey!
Sadece duydum diye, sadece o saatte
oradaydım diye olmuyor.
Elbette benim Fatih Sultan Mehmet
hayranlığım bir farklıdır, bir başkadır, bir kutsaldır.
Bir – bir – bir diye sıraladığımda
alt alta yazmakla bitiremem.
Onun içindir ki, ondan esinlendiğim
içindir ki son beş yalımı kapsayan bir araştırma, tarihle iç içe yaşam ve ondan
esintilerle bezediğim ve bu günlere de aktardığım bir kitabım; ‘Topkapı Şifresi’ni” yazdım.
Çağ atlatan bir padişahtan söz
ediyorum.
Onun İstanbul’u aldığı zamandaki
yaşıtları şimdilerde bilgisayar başında nasıl geyik yapacağının derdinde!
Ne yazık.
Dedim ya boşuna Fatih Sultan Mehmet
olunmuyor.
Pratik zekâ gerektiriyor,
gördüklerini anında değerlendirmekte şart!
Bazı olaylarda da ne ise hakkı onu
vermek gerekiyor.
Anlatacağım
hikâye Fatih Sultan Mehmet zamanında yaşanmış.
Fatih’in İstanbul’u derim her zaman
İstanbul’u düşündüğümde, dolaştığımda onunla ilgili bir şeyler karaladığımda…
Daha Fatih’in İstanbul’u olmamış.
Fatih Sultan Mehmet ordusu ile
İstanbul önlerine dayanmış.
Hava sıcak ve bunaltıcıymış.
Yedikule önlerinde toplanmışlar.
Kırbaların yani mataraların içinde
suları kalmamış, yâda az kalmış.
Su bulma telaşına düşmüşler haliyle.
Hem içecek, hem abdest alacak,
yıkanmak için suya ihtiyaçları varmış. Fatih Sultan Mehmet, ne yapacağını
düşünüyormuş.
Ne yapmalı nasıl su bulmalı?
Tam o sırada üstlerinden yaban
kazları uçarak geçmişler. Fatih, süvarilerinden birine kuşları işaret edince,
süvari ok kılıfından bir ok almak için harekete geçmiş ama sultan durdurmuş.
Kuşları takip etmesini istemiş,
onların mutlaka bir su kenarına yâda bir göle gideceklerini söylemiş.
Süvari atına binmiş hızla at sürerek
kuşları takip etmiş. Kuşlar bir küçük göle doğru uçmuşlar ve oraya inmişler.
Süvari hemen suyun tadına bakmış.
Mis gibi bir su, oldukça da
lezzetli...
Matarasını doldurmuş ve hızla geri
dönmüş.
Olanları anlatmış.
Fatih Sultan Mehmet çok mutlu olmuş.
Oraya gidilmiş, sular içilmiş,
ihtiyaçlar giderilmiş.
Fatih emir vermiş, çalışmalara
başlanmış.
Mimarlar, ustalar işbaşı yapmışlar.
Herkes çalışıyormuş. 5–10 gün içinde
çeşme yapımı bitmiş ve billur gibi su akmaya başlamış.
Asker mutlu olmuş, mimarlar da
mutluymuş, ortaya da güzel bir eser çıkartmışlar.
En çok da Fatih Sultan Mehmet’in
yüzü gülüyormuş. Nasıl olmasın, susuzluktan kötü bir şey olabilir mi?
Çeşmenin bitiminden sonra Fatih,
çeşmenin yanına gitmiş. Bir sanatkâr, çeşmenin kitabesine Fatih Sultan
Mehmet’in ismini yazıyormuş.
Fatih itiraz etmiş. Suyu ben
bulmadım, kazlar sebeptir, kazların adı yazılacak demiş.
Oraya Kazlı çeşme adı yazılmış ve
öyle anılmaya başlanmış.
Kazlı çeşme, Zeytinburnu’nda bir
semt ismi.
O çeşme hala orada duruyor.
Belki daha sonra yenilenmiştir ama
üzerinde kaz kabartması ile billur gibi akan suyu ile görenlerin Fatih Sultan
Mehmet’in ruhuna Fatiha okudukları bir yer.
Fatih’in İstanbul’unda bir yer
burası…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder