Orta
Çağı Kapatan - Yeni Çağı Başlatan
Sultanımız.
nazanss.blogspot.com
Yedinci Osmanlı padişahı ve
İstanbul'un fatihi...
Eşsiz bir komutan, büyük bir
idareci...
Şair ve âlim padişah Fatih
Sultan Mehmet'in
Bazen bir yazı okursunuz, düşünürsünüz.
Olabilir mi?
Olur – Olmuş…
Nasıl?
Nasıl mı var, okuyun lütfen.
Geçen yazımda; Topkapı
Şifresi kitabımda Fatih Sultan Mehmet’ten
çok az söz etmişim.
Her geçen gün onunla ilgili güzellikleri öğrenince
kitabıma ilaveler de yapamayacağıma göre ikinci bir kitabı daha yazmam gerektiği
ortaya çıkıyor.
İlkinde Fatih Sultan Mehmet’in soyundan gelen ve
günümüzde Paris’te yaşayan ve aile içinde Şehzade olarak adlandırılan
Fatihcanhan’ı yazmıştım.
Şimdi daha bir detay, daha bir anlatısı çok olan
ve kendime taktığım ismim Nazanca olarak yazmalıyım.
Siz aktardığım yazıları okuyun lütfen ve bana da
hak verin…
Tıp ve çevre koruması ile ilgili
vasiyeti:
“Ben ki İstanbul Fatihi abd- i aciz Fatih
sultan Mehmet, bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım
İstanbul'un Taşlık mevkünde kâin ve malumu’l - hudut olan 136 bap dükkânımı
aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sahihi eylerim.
Şöyle ki; Bu gayri menkülatımdan elde olunacak nemalarla İstanbul'un
her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki, ellerindeki bir kap
içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu
sokakları gezerler.
Su sokaklara
tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökerler ki yevmiye 20’şer akçe
alsınlar; ayrıca on cerrah, on tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasp eyledim.
Bunlar ki, ayın
belli günlerinde İstanbul’a çıkalar bilaistisna her kapuyu vuralar ve o evde
hasta olup olmadığını soralar; var ise şifası, ya da mümkün ise şifayab olalar.
Değilse
kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin Darülaceze'ye kaldırılarak orda
salah buldurulalar.
Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ya da
şühedanın harimleri ve Medine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler.
Ancak yemek
yemeye veya almaya bizatihi kendileri gelmeyip yemekleri güneşin loş bir
karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle.”
Devam
ediyorum.
Güzel bir
yüreği daha bir takdir edeceğiz.
“Evvelden olduğu gibi, herkes sanat ve
ticaretinde, ibadetinde serbesttir.
Kiliseler açık bulunacak ancak çan
çalınmayacaktır.”
Oysa
onlar Koca Fatih’ten korkmuşlar, öldürüleceklerini sanmışlar.
Bu
büyük yürekli kahraman onları hem savaşta, hem sulta şaşkına çevirmiş.
İstanbul’un
fethi ile Osmanlı ‘Cihan Devleti’nin temelleri atılmış olmuş.
O
öyle bir ataydı ki;
Medeniyetin, sanatsız olarak fertlerin
gönüllerinde yer alacağına ihtimal vermiyordu.
O İyi savaşçı, iyi bir devlet adamı olduğu kadar,
romantik bir âşıktı.
Sanatçıydı… Şairdi…
“Sevdün ol dilberi söz eslemedün vay
gönül
Eyledün kendözüni âleme rüsvây gönül
Sana cevr eylemede kılmaz o pervây gönül
Cevre sabr eyleyimezsin n’ideyin hay gönül
Gönül eyvây gönül vay gönül eyvây gönül…
Eyledün kendözüni âleme rüsvây gönül
Sana cevr eylemede kılmaz o pervây gönül
Cevre sabr eyleyimezsin n’ideyin hay gönül
Gönül eyvây gönül vay gönül eyvây gönül…
Fatih
Sultan Mehmet bir rüyayı gerçeğe dönüştürmüştü.
Babası
ve daha önceki Padişahlarında hayalleriydi İstanbul.
Ona
nasip olmuştu.
Çocuk
yaşından itibaren İstanbul için bilgiler edinmiş, çalışmış, öğrenmişti.
İstanbul’u
Feth edecekti.
Olmazsa
olmazlar vardır ya Sultan Mehmet için de İstanbul’u almamak olmazlarda yer
alıyordu. Onun uykusunu kaçıran, canını sıkan sebeplerde çok fazlaydı.
İstanbul fethinin sebeplerini de sıralamakta yarar
var:
Bizans'ın, Osmanlı Devleti'nin, Rumeli'deki ilerlemesine ve büyümesine engel olması…
Bizans'ın Anadolu beyliklerini Osmanlı Devleti'ne
karşı kışkırtarak Anadolu'daki Türk birliğini bozmaya çalışması…
Bizans’ın Osmanlı şehzadelerini kışkırtarak
Osmanlı, Devleti'nde taht kavgalarına neden olması…
Bizans'ın, Avrupa Hıristiyan dünyasını kışkırtıp,
Haçlı Seferleri’ne zemin hazırlaması…
Anadolu ve Rumeli toprakları arasındaki
bağlantının sağlanabilmesi içi, İstanbul'un alınmasının gerekmesi…
İpek Yolu'nun Avrupa'ya açılan koluna hâkim olmak…
Kara ve deniz ticareti bakımından İstanbul'un önemli bir konuma sahip olması…
Boğazlar yolu ile ekonomik canlılığın mevcudiyeti
Anadolu ve Rumeli arasındaki askeri geçişin kolaylaştırılmak…
Peki, İstanbul alındıktan sonra Dünyada
ve Anadolu’da ne gibi etkiler yaratmış?
Onlara da bakmak gerek…
İç sonuçlar;
O zamana kadar sadece bir devlet olan Osmanlı,
artık bir imparatorluk haline gelmişti.
Anadolu ve Balkanlar arasındaki geçişlerde bir
engel olan, 1000 yıllık Bizans yıkılmış, arada engel kalmamıştı.
Birçok kere Osmanlı şehzadelerini ve Avrupa
ülkelerini kışkırtan, Bizans artık bunu yapamayacaktı.
Müslüman dünyasında Osmanlı Devleti daha saygın
bir hale gelmişti.
Kumandan, Fatih Sultan Mehmed olmuş ve
peygamberinin övgüsünü almıştı.
Dış sonuçlar;
Avrupa ve Balkan devletlerinin Osmanlı'yı
Balkanlar'dan atma çabaları sonuçsuz kalmıştı.
İstanbul'dan İtalya'ya kaçan sanatkârlar ve bilim
adamları, Rönesans ve reform hareketlerini hızlandırmışlardı.
Dünyanın en büyük imparatorluğundan olan Doğu Roma
İmparatorluğu tamamen yok olmuştu.
Orta Çağ kapanıp Yeni Çağ başlamıştı.
Ticaret yollarının birer - birer Türklerin eline
geçmesi Avrupalıları yeni ticaret yolları bulmaya zorladı ve coğrafi keşifler
ortaya çıktı.
Büyük ve kalın surların toplarla yıkılabileceğini
göre Avrupa, bu yöntemi derebeylikler üzerinde denemiştir.
Böylelikle küçük derebeylikler yıkılıp yerine
büyük krallıklar kurulmuştur.
İstanbul'dan ayrılan Bizanslı bilginler, Avrupa'da
Reform hareketlerini başlatmışlardır.
Bunları
okuduğunuzda;
Fatih
Sultan Mehmet’in onlara ne kadar büyük bir iyilik yaptığını da anlıyorsunuz.
Bir
çeşit kamçılanmışlar,
Bir
çeşit hırslanmışlar ve yeni birçok önemli meseleyi halletmişler.
Değil
mi ki, İstanbul’dan kaçan sanatkâr, bilim adamları
Rönesans
ve reform hareketlerini hızlandırmışlar o zaman bayağı karlılar.
Elbette
dünyada çok şey değişmiş.
Orta Çağ kapanmış, Yeni Çağ başlamış.
Ve
Allah’a binlerce kere hamd olsun ki onu da bizim Fatih Sultan Mehmet’imiz
yapmış.
Nazan
Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder