2 Eylül 2017 Cumartesi


Güzel Kadınların İşi Zor.

nazanss.blogspot.com




Güzellik başa beladır çoğu zaman.
Sanılır ki ‘o şanslı yaradan onu güzel yaratmış’
Yok, her zaman böyle değildir.

Erkekler sinek gibi başa üşüşür,
Kadınlar kıskançlıktan acı vermek isterler.
Aileler güzel kızlarının başına geleceklerden korktukları için onu hep gözaltında ve kapalı tutmaya çalışırlar.

Korku, güzel kadınlara daha sık gelen bir duygudur.
O bilir çünkü beğenildiğini,
Bilir ki çok kimse ona göz koyar.
Bilir ki onu rahat bırakmazlar.
O zaman kendini korumak zorunda kalmak iki kez daha da zor olur.
Etraftan korumak, kendi nefsinden korumak!
Kendi nefsinden korumak ne demektir?

Oda şöyle, çok ilgi, abartılı iltifat, beğeni bakışları ruhumuza iyi gelir, okşar ve ardından şımartır.
Burada önemli olan onu hazmedebilmek.
Salt güzelliğin bezenmedikten sonra çok da önemli olmadığını idrak edebilmek.
Dürüst olmak, yalan söylememek, insanları hakir görmemek, yardım etmek ve ne olursan ol Allah’ın yanında güzelin çirkinin farklı olmadığını bilmek.
Mesele budur.

Esir Türk Kızları
Kitabımı yazarken çok güzel ama öyle böyle değil, gerçekten gözlerin kendini başka yere kaydıramayacağı kadar güzel ikiz kızları yazdım.
Güzellikleri tek başına olsaydı başlarına gelecek olanlar Viyana’nın arka sokaklarında batakhanelerde biterdi.
Eğitimli, bilgili ve özenilerek yetiştirilmiş olmaları onların verecekleri yanlış kararları elbette engelleyecekti.
Bütün acılara göğüs germenin ne olduğunu bilmeleri onları belki de ileride olacakların engellenmesini sağladı.

Dikkatli olmak, dikkatli bakmak ve dikkatli düşünmek gerek.
Ben Esir Türk Kızları’nda buna ziyadesiyle dikkat ettim.
Okumayanlar için kitabımdan kısa bir bölüm aktarmak istedim.

&

Karşılıklı kahvelerini içerken Luise Maria genç kız hakkında bilgi edinmek için durmadan sorular sormuştu.
Mahpeyker kendine hazırladığı hayat hikâyesini ona da aynı şekilde anlattı.

Onun sorularının cevaplarını da hep kısaltılmış olarak verdi.
 O kadar az konuştu ki sonunda Luise Maria onun çok konuşkan olmadığına karar verdi…

Bu sessiz kızın iyi bir hikâyesinin olduğunu tahmin ediyordu Luise Maria ama kızı konuşturamıyordu.
Bir de kızın bu kadar güzel olmasından da rahatsız olmuştu.
Fabrikada erkeklerin kıza bakışı onun pabucunu dama attırmıştı.

Şimdiye kadar fabrikanın en güzel, en şuh kadını oydu.
Şimdi bu kızdan sonra ne olacaktı?

Fabrikaya gittiklerinde düşüncelerinde yanılmadığını anladı.
Daha içeri girmeden fabrika bahçesinde beklenen biri gibi karşılanmıştı Mahpeyker.

Onun iş başı yaptığını ustabaşı ya da onun yanında çalışanlar diğerlerine söylemişlerdi.

Güzelliği de dillerde dolaştığından özellikle erkekler bu afatı devran-ı mutlaka görmek istemişlerdi.

Mahpeyker, fabrikadan içeri girene kadar utanmış ve terlemişti.
Maria Luise Allah var kızı korumuştu.
Bazılarına ne var diyerek işaret etmişti.
Bununla da kalmamış, Mahpeyker ’in evde yaptıklarını anlatmaya başlamıştı.

İlk akşamdan Mahpeyker’i eve bıraktıktan sonra dışarı çıkışını, gelişini ve evde yapılanları anlata – anlata bitiremiyordu.

Genç kız hiç oralı bile değildi.
O çoktan çalışmaya başlamıştı.

 Onun aklında olanlar Luise Maria’nın evinde olanlar değildi ki!

O her an kardeşlerini, annesini, babasını düşünüyordu.
Ya onlara bir şey olduysa düşüncesi aklını başından alıyordu.

Aklı hep karışıktı.
Bazı şeyleri sanki hemen anlayamıyordu.
Durmadan ne yapacağım?
Ya da ne yapabilirim’i düşündüğünden her daim başı ağrıyordu.

Rahat uyku uyuyamıyordu.
Rüyaları çok ağır ve eziyetliydi.

Hep koşuyor askerler onu kovalıyordu.
Kâbuslar birbiri ardına geliyor onu çok yoruyorlardı.
Çalıştıkları fabrika dantel fabrikasıydı.
Mahpeyker çeşitli dantelleri gördükçe evleri aklına geliyordu.

Fransız danteli dendi mi terzi Hikmet geldiğinde yanında da bazen Madam Passori’yi getirdiğinde kız kardeşi ile hangisini seçeceklerini bilemezlerdi.

İkiz oldukları için aynı renkleri severler, aynı modellerden hoşlanırlardı.
Anneleri çeşitli defalar kızlarına sitem ederdi.


Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder