Antalya
nazanss.blogspot.com
“Hiç şüphe yok en güzel mavi Akdeniz mavisidir”
Demiş Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk
Antonius’un
sevgilisi Kleopatra'ya armağan ettiği şehir
Antalya
Sabah esintisiydi hayalde uyanmışlığım
Deniz, hava, su mavi - mavi kokuyordu.
Belki lacivertti – belki turkuaz belki de su yeşiliydi
Bildiğim, tanıdığım, lezzetini aldığım Antalya kokuyordu
Havası, güzel, nazlı, edalı, cilveli hatta edalıydı
Bakışı alev – alev yakıcı - sıcak kavurucu,
Nefesi kor gibi – alaz gibi ateş gibi yakıcıydı
Yeşili neftiydi, açıktı- koyuydu cennettendi
Gözleri ayın şavkı vurmuş gibi parlıyordu…
Hepsi bir arada bana – bize - Antalya gibi bakıyordu…
Ben Antalya’lı değilim. Çok uzun yıllardır
Antalya’lıyım. Yani sonradan Antalya’lı olanlardanım. Gelmeden buraya sıcağını
biliyordum. Turistik bir er olduğunu biliyordum. Tatile gelindiğini biliyordum.
Altın portakalı biliyordum. Tatil köylerini, otellerini muz bahçelerini
biliyordum. Saklıkent’i de duymuştum herhalde.
Daha şu anda hatırlayamadığım birçok güzelliğinden de
haberdardım sanıyorum. Ama o zamanlar bu sevdaya yakalanmamıştım.
Ben hep yazarım hep söylerim. Ben İstanbul
sevdalısıyım. Bunu herkes bilir. Ama bu demek değildir ki Antalya’yı sevmem,
ona da sevdalanmam. Sevgimi parçalara bölmüşlüğüm vardır.
Büyük parçası İstanbul bile olsa ona yakını da
Antalya’dır. Elif’le, Fatihcan Antalya sevdasından vazgeçmedikleri sürece de
ben gün be gün daha da çok seveceğim Antalya’yı buda bir gerçek.
Antalya, anlattığım gibi turistik bir yer olarak
tanıyordum ama her yerinden tarih fışkıran bu muazzam kentin tarihi neydi? Onu
araştırmam öğrenmem gerekiyordu. Böyle kulaktan dolma da değil adam akıllı
bilmeliydim. Nitekim öylede yaptım.
Birlikte öğrenelim mi ne dersiniz?
Önce şöyle bir toparlamamız lazım. Küçük özetler halinde
bakalım sonrada detaylandıralım.
Attalos Yurdu anlamına
gelen Antalya, II. Attalos
tarafından kurulmuş.
Bergama Krallığı’nın sona
ermesiyle (M.Ö. 133) bir süre bağımsız kalan kent, daha sonra korsanların eline
geçmiş.
M.Ö. 77’de Komutan
Servilius Isauricus tarafından Roma topraklarına katılmış.
M.Ö. 67’de Pompeius’un
donanmasına üs olmuş.
M.S. 130’da Hadrianus’un
Attaleia’yı ziyaret etmesi şehrin gelişmesini sağlamış.
Bizans egemenliği
sırasında piskoposluk merkezi olan ismi görülen Attaleia, Türklerin eline
geçtikten sonra büyük bir gelişme göstermiş.
Modern şehir antik yerleşmenin üzerine kurulduğundan, Antalya'da antik çağ kalıntılarına çok
az rastlanmaktaymış.
Görülebilen kalıntıların ilki, eski liman olarak nitelenen
liman mendireğinin bir kısmı ve limanı çevreleyen surmuş.
Surların park dışındaki
kısmında restorasyonu (yenileme)yapılan Hadrian Kapısı Antalya'nın en güzel antik eserlerinden biriymiş.
Attaleia’da, bütün antik
şehirlerde tapınak, agora, tiyatro gibi yapılar olduğu biliniyorsa da bugün
bunların yerini saptamak imkânsızmış. Şimdi bunlarla da kalmıyoruz. Biraz daha
konu başlıklarını öğreniyoruz…
Antalya'nın tarihi Tarihöncesi çağlardan başlarmış.
O zamanlar bölge Pam-filya (Pamphylia) diye anılırmış.
M.Ö. 159–138 yılları arasında Bergama kralı
Attalos II kendi adını taşıyacak olan Antalya şehrini kurmuş.
Romalıların egemenliği
döneminde burayı alan Antonius şehri sevgilisi Kleopatra'ya armağan etmiş…
Buraları VIII. ve IX. yüzyılda Arapların
istilâsına uğramış.
1207'de Selçukluların,
1391'-de Osmanlıların eline geçmiş…
Şehir 1472'de Haçlıların saldırısına uğradıysa da
bunlar kaleyi ele geçiremedikleri için
çekilip gitmek zorunda kalmışlar.
Birinci Dünya Savaşı sonunda galip devletler
Anadolu'yu kendi aralarında paylaşırlarken Antalya’da İtalyanlara verilmiş.
İtalya 28 Mart 1919'da buraya asker çıkarmış. Şehir,
1 Haziran 1921'e kadar İtalyanların işgalinde
kaldı.
Antalya nasıl tarih kokuyor değil mi? Bitmedi;
devam ediyorum.
Antalya, antik bölgelerden batı Pamfilya'nın güneydoğu ucunu ve doğu Likya'yı içine almaktaymış.
Antalya Türkiye'de bugüne kadar bilinen en eski yerleşmelerin bulunduğu en önde
gelen illerden biriymiş.
Antalya'ya 20 km uzaklıkta ve Toroslar'ın
Akdeniz'e
bakan yamaçlarında yer alan Karain Mağarası'nda yapılan kazılarda Antalya
ilinde Paleolitik yerleşmenin varlığını ortaya çıkartmış ve bölgenin tarihini
M.Ö. 220 bin yılına kadar indirmiş…
Bu
muhteşem bir bilgi…
Bölgenin
en önemli Prehistorik buluntularını içeren Karain mağarası Paleolitik ve
Neolitik, Beldibi
Mağarası da Mezolitik çağdan veriler sunarken, Bademağacı
Höyüğü'nde son kazılarda Cilalı taş çağı yerleşimlerine ve
buluntuları ve yanı sıra insanın yerleşik hayata geçişinin ilk izlerine rastlanmış.
Bunlara
Karataş, Semahöyük'te yapılan kazılarla elde
edilen Erken Tunç Çağı bulguları da eklenince, bölgede Paleolitik çağdan
zamanımıza kadar kesintisiz bir uygarlığın varlığı belirlenmiş.
Çok
uzun yazma şansımız olsa, bu ilk andan itibaren araştırsak kim bilir buralarla
ilgili ne hazine değerindeki bilgileri ediniriz.
Antalya Bölgesi'nin erken tarihi, son
buluntulardan önce karanlıkmış. Hititlerin çivi yazılı belgelerinde, adı geçen
Ahhiyava ve Arzava ülkelerinin Pamfilya olduğu bilim çevrelerinde
artık daha yüksek sesle ileri sürülmekteymiş.
Son
araştırmalar ve buluntuların yorumlanmasıyla karanlık diye bilinen bu dönem de
aydınlanmaya başlanmış…
Konya'nın
Yalburt'unda bir Hitit Hieroglafinde Patara'nın "Pataf" biçiminde
geçmesi bu aydınlanmayı güçlendiren buluntulardır. Buradan anlaşılan, Hititler,
"Lukka Ülkesi" diye adlandırdıkları Akdeniz sahiline kadar
uzanmıştır.
Birazda
sizlere başka bilgiler verelim…
M.Ö. 14. ve 13. yüzyıllar, Miken kolonistlerinin
en faal oldukları dönemlerdir. Anadolu'nün batı ve güney bölgelerinde özellikle
Mersin,
Tarsus'ta
bazı yerleşmeler olduğu halde, Antalya' da henüz Miken kalıntılarına
rastlanmamıştır.
Antalya
sınırları içinde yerleşen Likyalı'ların kökenleri tartışılmakla
birlikte, Hitit ve Mısır kaynaklarında (M.Ö. 2000) Lukki veya Lukka adlı bir
kavimden bahsedilmekteymiş.
Bu
kavim, kendilerini ‘Termili’ olarak adlandıran Akdeniz kıyılarımızdaki güçlü komşuları
Luvilere akrabalıkları ile bilinen Likya ulusundan başkası değilmiş.
İlk
yerleşme hareketleri M.Ö. 7. ve 8. yüzyıllarda Akdeniz kıyılarında başlamış.
Özellikle Batı Anadolu ve Yunanistan'da bazı koloniler bu harekette önderlik
ederek, bazı kentleri egemenlikleri altına almışlar veya yeni kentler
kurmuşlar.
Antalya'nın
ilk surlarının II. Attalos zamanında inşa edildiği bilinmekteymiş. M.S. 130 yılında Roma
imparatoru Hadrianus, Antalya seferi sırasında Hadrianus Kapısını yaptırmış,
surların doğu bölümünü de onartırmış…
Hitit
İmparatorluğunun yıkılmasının sebebi olan Deniz kavimleri göçü sırasında bir
kısım Akalıların bu bölgeye göç ettiklerinden Grek efsanelerinde söz edilirmiş.
Truva
Savaşları'ndan sonra bazı Aka boyları, Amphilokhos, Kalkhas ve
Mopsos'un idaresinde Pamfilya'ya geldikleri; Perge,
Sillyon, Aspendos ve Selge'yi
kurdukları söylenmekle birlikte son bilimsel veriler bu kentleri yörenin yerli
halkının kurduğunu göstermekteymiş.
Bu
Perge'nin
Parha, Aspendos'un Estvedüs, Selge'nin
Estlegiis, Silyon'un Selyuüs adlarından da belliymiş.
Hıristiyanlığın
Anadolu'da hızla yayıldığı M.S. 5.-7. yüzyıllar boyunca Pamfilya ve Likya, Doğu
Roma eyaleti olarak önemlerini korumuş, hatta M.S. 2. yüzyıldaki parlak
çağlarına yaklaşır derecede, imar görmüş.
7.
yüzyılın ortalarında Arapların sürekli yağma ve saldırıları her iki bölgeyi
büyük ölçüde zarara sokmuş, bu duruma engel olmak isteyen Doğu Romalılar,
bölgeyi korumak amacıyla özel bir donanma kurmuşlar.
Roma İmparatorluğu'nun bölgeye kesinlikle
egemen olmasından sonra, stratejik yerler veya kentlerin bazıları, ufak
keşişlikler halinde Doğu Roma Egemenliği sırasında yaşamalarını sürdürmüşler.
Helenistik dönemde Bergama Kralı II. Attalos
(M.Ö. 159–138), bölgenin stratejik dönemini dikkate alarak buraya bir Liman -
şehir kurdurmuştur.
Kent,
kurucusunun adından dolayı Ataleia olarak anılmıştır.
Arap
kaynaklarında şehrin adı Antaliye,
Türk
kaynaklarında ise Adalya olarak geçmektedir.
Yerleşme,
20. yüzyılın ilk çeyreğinden başlayarak Antalya olarak adlandırılmıştır...
Buranın birde efsanevi
anlatımı var ki o kısmı benim daha da çok hoşuma gidiyor.
İ.Ö.2. yüzyılın ortalarında Bergama Kralı
Attalos'un;
Bana bir yeryüzü cenneti
bulun…
Bulmuşlar. Antalya’nın
olduğu yeri bulmuşlar. Bakmışlar lacivert deniz. Toroslar. Ağaçlar, ormanlar…
Cennet. Havası inanılmaz güzel…
Adını da kurucusundan almış.
Attaleia bugünün Antalya'sı
Antik Pamfilya Psidya Likya Bölgelerinin kesiştiği Anadolu'nun en bereketli
coğrafyasında kurulmuştur.
Antalya tarihi boyunca hep
kültürün sanatın mimarinin mitolojinin doruğudur.
Atatürk’te Antalya’ya gelmiş ve burayı çok beğenmiş.
”Antalya hiç şüphesiz ki Dünyanın en güzel yeridir” demiş…
Antalya’nın birde Osmanlı
günleri vardır ki bunları da yazmak atlamamak gerekir.
13. yüzyılda Selçuklu
sultanı Alâeddin Keykubat tarafından inşa edilmiş olan Yivli Minareli Cami
Antalya'nın sembolü haline gelmiştir.
Kaleiçi'nde yer alan aynı
döneme ait Karatay Medresesi Selçuk taş işçiliğinin Kent’teki en güzel örneğini
sergiler.
Şehrin en önemli iki camisi
16. yüzyıldan kalma Murat Paşa Camisi ve 18. yüzyıldan kalma Tekeli Mehmet Paşa
Camisi'dir.
Marinanın yanında 19.
yüzyılda kesme taştan doğal bir pınarın üzerine dört sütun üzerinde inşa
edilmiş olan İskele Camisi yer alır.
Hıdırlık Kulesi Milat'tan
sonra ikinci yüzyılda muhtemelen deniz feneri olarak inşa edilmiştir.
Kesik Minareli Cami Roma
Bizans Selçuk ve Osmanlı dönemlerini yaşamış şehrin tarihinin bir özeti
konumundadır.
Sadece Antalya’nın tarihini
satırla başlıkları halinde anlatabildik.
Antalya’da anlatılacak o kadar
çok konular var ki.
Aspendos’u uzun uzadıya
anlatmak isterim sizlere ve bütün buralardaki tarihten bu günlere güneşin,
rüzgârın Antalya’nın ünlü yağmurlarının altında kalmış tarih hazinelerini…
Antalya’yı anlatıp bitirmek
hiçbir aman mümkün olamayacaktır ama deneyeceğim. Elimden geldiği kadarını,
araştırdıklarımı öğrendiklerimi sizlere aktaracağım.
Buranın bir cennet olduğunu
sizler zaten biliyorsunuz. Bu kadar güzel bir sahilin, bu kadar büyük heybetli
dağların eteklerindeki bu muhteşem yerleri şimdi biz görüyoruz biliyoruz da,
dünya kurulduğu günden beri yaşayanlar görmemiş ve bilmemiş olabilirler mi?
Buna imkân yok.
O zaman burası tarihle dolu.
Antalya’nın altında yedi ayrı medeniyet olduğu söyleniyor. Düşünün artık.
Tarihte neler var…
En yakın zamanda yine Antalya’da başka bir köşesinde
başka bir tarihinde…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder