3 Kasım 2017 Cuma




Süleyman'ın Mührü
Yüzük kimdeyse Süleyman Odur


nazanss.blogspot.com



Sizlere biraz efsane, biraz hikâye birazda bildiklerim den bir şey anlatacağım. Filmlere konu oldu.
Tiyatrolarda oynandı. En çokta hak arasında bu kadar asırlar geçmesine rağmen tekrarlanan bir söz olarak bu günlere kadar geldi. Birinde bir şey varsa denilir ki;

Mühür kimde ise kral odur. İyide bu nedir? Mühür kimin mühürüdür?
Mühürle nasıl kral olunuyor.

Merak diyorum ya merak… Hemen öğrenmek lazım… İşin aslı nedir? Değil mi efendim ne değildir?
Araştırmaya başlayınca benim çok sevdiğim bir konu çıktı ortaya. Daha geçenlerde bir kanalda Hazreti Süleyman’la Saba Melikesi Belkıs’ın aşkını anlatan bir film izlemiştim. Bayılmıştım üstelik hoşluğuna. Tamam dedim tam benim araştıracağım öğreneceğim ve öğrendikten sonra da aktaracağım bir konu. Mühür eşittir Hazreti Süleyman…

Hazreti Süleyman Eşittir Saba Melikesi Belkıs.
(Bu büyük aşkı sonra başka bir yazımda anlatacağım.)
Keyiflendim. Ben yazı yazarken sevdiğim konuları da işliyorsam değmeyin keyfime kendimi yitiririm.

Onlar olurum. Onlarla olurum. Onların olduğu yerlere giderim, onların içtiklerinden içerim yediklerinden yerim. Ya da öyle hissederim. Ben Topkapı Şifresini yazarken Bizans imparatorunun Ayasofya’yı yaptırdıktan sonra bağırdığını okumuştum.

“Yendim seni Süleyman” demişti.

Süleyman önemli biri… Çocukluğumuzdan beri biliriz. Süleyman beş yüz yıl yaşamıştır. Süleyman kuşlarla konuşurmuş. Süleyman bütün mahlûkatlarla konuşurmuş, onları görürmüş, onlarla dost ya da düşman olurmuş.  O farklıymış.

Şimdi de hikâyeyi anlatayım sizlere. İnsanların üç gözü varmış biliyor musunuz? Yani lafın gelişi hani üçüncü gözü açık bunun diye bir şeyler der bilenler işte o zamanlarda; bir kral yaşarmış. Bu sadece yeryüzünün değil gökyüzünün de kralıymış. Üstelik hem kral hem peygambermiş. O herkese hükmedermiş üstelik.

İnsanlara hayvanlara üç harf isimlilere herkese… Bu kral Hazreti Süleyman’mış. Bunun bir yüzüğü varmış. Bu yüzük aynı zamanda da mühürmüş. Yani Hz.Süleymanın mührürüymüş.
Mühür çok önemliymiş. Hatta sihir gibi düşünmek lazım, büyü gibi de olabilir. Ama en önemlisi Allah’ın ona verdiği bir lütuf olarak bilmek gerekliymiş. Herkes ondaki bu mühür yüzüğü ve onun kudretini bilirmiş.
Burada ben yine parentez içinde bir şeyler ilave edeceğim.
(Süleyman Peygamber’e ait olduğu söylenen sihirli yüzük. Taşı, üst üste yerleştirilen iki eşkenar üçgen biçimindeydi. Süleyman Peygamber’in, bu yüzükle tüm yaratıklara hükmettiği, Yahudilere göreyse, altı köşeli bir yıldızı andıran yüzüğün köşelerinde Musa, Harun, Yakub, Davud, İshak ve İbrahim peygamberlerin adının kazılı olduğu rivayet edilir. Efsaneye göre, Süleyman Peygamber, bir gün yıkanırken, yüzüğü bir dev çalar ve 40 yıl egemenlik sürüp sonunda yüzüğü denize düşürür. Yüzüğü yutan balığın karnını yaran Süleyman Peygamber, tahtına yeniden kavuşur.)
Bir gün olanlar olmuş ve Hazreti Süleyman bu yüzüğü kaybetmiş. Oysa bu yüzüğü çok ama çok mecbur olmadıkça parmağından çıkartmazmış. Ondan sonra olanlar olmuş. Yüzükle birlikte birçok şeyi kaybetmeye başlamış. Öyle bir hal almış ki neyi var neyi yok kaybetmiş.

Burada parentez içinde sizlere Hazreti Süleyman’ı birde farklı olarak tanıtmak istiyorum.
3 semavi dinde de ismi anılan biri…

Hz. Süleyman
King Soloman
Peygamber Süleyman.

Peygamber Kral Davud'un oğludur.
Hem Tevrat’ta hem Kuran-ı Kerim de hikâyeleri ve hayatıyla saltanatı anlatılır.
Hazineleri dillere destan olan
Hazreti Süleyman hakkında çok efsaneler vardır.
Hz. Süleyman, Tanrı'nın seçip güçlendirdiği bir ailenin adaletle hükmeden oğludur.
İsrail soyunun güçlü bir kralıdır.
Temelde Tanrısal bir görevi vardır.
Bir efsaneye göre Hazreti Süleyman Tanrıdan; daha önce ve daha sonra kimseye verilmemiş ve verilmeyecek bir saltanat dilemiş.
Dileği kabul olmuş.
Rüzgâr, cinler, akarsu gibi akan metaller, kuşlar ve insanlardan oluşan ordular tahsis edilmiş.
Yine efsaneler derki; Hazreti Süleyman rüzgâra biner, çok uzun yollara gidermiş.
Kuşları görevlendirerek düşman sahasına keşfe gönderirmiş.
Cinlerin esrarengiz görünmez ve anlaşılmaz yetileriyle devasa saraylar, kaldırılması imkânsız dev sanat eserleri, binalar ve dalgıçların çıkardığı malzemelerden takılar akla gelecek bin bir güzel şey yaptırmış.

Şimdi de sizlere yüzükle ilgili olanları anlatmalıyım. Bu konuda birkaç efsane var. Birinde bir dev almıştır. Birinde denize düşürmüştür. Ben üçüncüyü aktaracağım sizlere…

Süleyman efsanesini doruğa çıkaran yüzüktür. Her ne kadar dini kaynaklar bunu bu şekilde aktarmasa da gizem perdesi altında Tanrı'nın kendisine bir yüzük hediye ettiği söylenir.
Bu yüzük Hazreti Âdem’in yüzüğüdür.
Cennetten çıkarken onu Arşta bırakmıştır.
Cebrail bu yüzüğü Allah’ın emri ile Hazreti Süleyman’a getirmiştir.

 Terim aslen Mühr-i Süleyman'dır.
Diğer bir deyişi de Hatem-i Süleyman'dır.
İngilizce 'Seal of David', 'Star of David', 'Davis's Sheald' 'Magen David' isimleriyle anılır.

Batı dünyasında bildiğimiz çift üçgenin kesişimi olan Mühr-ü Süleyman aslında 5 kollu bir yıldızdır.
6 kollu yıldız babası olan Davud peygamberin kullandığı semboldür.

Burada sizlere bir konudan da söz etmek istiyorum. Yahudilerin yıldızını bizlerde birçok eski eserlerde görürüz. Bunun neden olduğunu araştırdığımda bir konuyu öğrendim.

Kelime manasıyla Süleyman'ın mührü anlamına gelen mührün şekli aslında kesin değildir.
Belli bir tarihten sonra kabul edilmiş olan ve şimdi İsrail bayrağında yer alan sembol İslam dünyasında da yüzlerce yıl kutsal olarak kabul edilmiş cami medrese ve geçitlerde mezarlıklarda yüzüklerde padişahların gömleklerinde tılsım olarak yerini almıştır.
Daha sonraları ise farklılık yaratmak için sembol bazen doksan derece çevrilerek kullanılmıştır.

Günümüzde kabul gören sembol göğün ve yerin birleşimini gösterir. İki üçgenin biri göğe biri yere dönüktür. Sembol bir yönüyle insan varlığının maddi bedenini ve ruhunu, bundan oluşan bütünü, bir yandansa dişil ve eril prensipleri, maddi ve manevi değerlerin bütünlüğünü gösterir. Doğunun Yin ve Yang'ına benzer bir semboldür. Dünyaya giriş ve çıkış noktalarını temsil eder. Kimi farklı bakışlar ise şekilde iki piramit görür.

Bütün bunları anlattıktan sonra yukarıda bıraktığım yerden devam etmeliyim.
Yüzük nasıl kaybolmuştur ve ne olmuştur.
Yüzüğünü cariyesine emanet etmiş Hazreti Süleyman ve bir cin onun kılığına girmiş cariyeden yüzüğü almış.
Bundan sonra Hazreti Süleyman için çok kötü şeyler söyleyeceklerdir ama o aldırmayacaktır. Her şeyini kaybedecektir, bir imtihanda olduğunun da belki de farkında değildir.
Hz. Süleyman işte tam bu zamanlarda özünü bulacaktır.
Kuran bu konuya atfen şöyle der;
"Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Hâlbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı."
Bakara Suresi / 102

Yüzük kimdeyse Süleyman Odur

Süleyman'ın Tapınağı'nın daha sonra Haçlı Seferleri sırasında Kudüs'te arandığı, Templer Şövalyelerinin yerini bulduğu ve kutsal bazı emanetlerle Avrupa'ya döndükleri iddia edilmiştir.
Kimileri kutsal kadeh Graal'ı, kimileri Felsefe Taşı'nı, kimileri ise Mühr-ü Süleyman'ı bulduklarını düşünmüşlerdir.

Tapınak Kral Süleyman'dan sonra yağmalanacaktır ancak o zamana kadar Musa peygamberden beri nesilden nesile saklanan Hz. Musa'nın emaneti olan Ahit Sandığı'nı (orijinal Tevrat’ın levhalar halinde içinde bulunduğu Tabut-i Sekine) muhafaza edecektir.
Bakın tarih ne kadar güzelliklerle dolu.
Hele böyle kutsal kişileri tanımak onları tanıtmak inanılmaz büyük bir haz.

Ben buradan sizlere zaman – zaman İslam dininin büyüklerinden de söz etmek isterim. Dilerim hepimiz gönül zenginliği içinde olalım. Dilerim hepimiz kendi içimizdeki güzellikleri buluruz ve dışarıya aktarırız.



Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder