Süleyman'ın Mührü
Yüzük kimdeyse Süleyman Odur
nazanss.blogspot.com
Sizlere
biraz efsane, biraz hikâye birazda bildiklerim den bir şey anlatacağım.
Filmlere konu oldu.
Tiyatrolarda
oynandı. En çokta hak arasında bu kadar asırlar geçmesine rağmen tekrarlanan
bir söz olarak bu günlere kadar geldi. Birinde bir şey varsa denilir ki;
Mühür
kimde ise kral odur. İyide bu nedir? Mühür kimin mühürüdür?
Mühürle
nasıl kral olunuyor.
Merak
diyorum ya merak… Hemen öğrenmek lazım… İşin aslı nedir? Değil mi efendim ne
değildir?
Araştırmaya
başlayınca benim çok sevdiğim bir konu çıktı ortaya. Daha geçenlerde bir
kanalda Hazreti Süleyman’la Saba Melikesi Belkıs’ın aşkını anlatan bir film
izlemiştim. Bayılmıştım üstelik hoşluğuna. Tamam dedim tam benim araştıracağım
öğreneceğim ve öğrendikten sonra da aktaracağım bir konu. Mühür eşittir Hazreti
Süleyman…
Hazreti
Süleyman Eşittir Saba Melikesi Belkıs.
(Bu
büyük aşkı sonra başka bir yazımda anlatacağım.)
Keyiflendim.
Ben yazı yazarken sevdiğim konuları da işliyorsam değmeyin keyfime kendimi
yitiririm.
Onlar
olurum. Onlarla olurum. Onların olduğu yerlere giderim, onların içtiklerinden
içerim yediklerinden yerim. Ya da öyle hissederim. Ben Topkapı Şifresini
yazarken Bizans imparatorunun Ayasofya’yı yaptırdıktan sonra bağırdığını
okumuştum.
“Yendim
seni Süleyman” demişti.
Süleyman
önemli biri… Çocukluğumuzdan beri biliriz. Süleyman beş yüz yıl yaşamıştır.
Süleyman kuşlarla konuşurmuş. Süleyman bütün mahlûkatlarla konuşurmuş, onları
görürmüş, onlarla dost ya da düşman olurmuş.
O farklıymış.
Şimdi
de hikâyeyi anlatayım sizlere. İnsanların üç gözü varmış biliyor musunuz? Yani
lafın gelişi hani üçüncü gözü açık bunun diye bir şeyler der bilenler işte o
zamanlarda; bir kral yaşarmış. Bu sadece yeryüzünün değil gökyüzünün de
kralıymış. Üstelik hem kral hem peygambermiş. O herkese hükmedermiş üstelik.
İnsanlara
hayvanlara üç harf isimlilere herkese… Bu kral Hazreti Süleyman’mış. Bunun bir
yüzüğü varmış. Bu yüzük aynı zamanda da mühürmüş. Yani Hz.Süleymanın
mührürüymüş.
Mühür
çok önemliymiş. Hatta sihir gibi düşünmek lazım, büyü gibi de olabilir. Ama en
önemlisi Allah’ın ona verdiği bir lütuf olarak bilmek gerekliymiş. Herkes
ondaki bu mühür yüzüğü ve onun kudretini bilirmiş.
Burada
ben yine parentez içinde bir şeyler ilave edeceğim.
(Süleyman
Peygamber’e ait olduğu söylenen sihirli yüzük. Taşı, üst üste yerleştirilen iki
eşkenar üçgen biçimindeydi. Süleyman Peygamber’in, bu yüzükle tüm yaratıklara
hükmettiği, Yahudilere göreyse, altı köşeli bir yıldızı andıran yüzüğün
köşelerinde Musa, Harun, Yakub, Davud, İshak ve İbrahim peygamberlerin adının
kazılı olduğu rivayet edilir. Efsaneye göre, Süleyman Peygamber, bir gün
yıkanırken, yüzüğü bir dev çalar ve 40 yıl egemenlik sürüp sonunda yüzüğü
denize düşürür. Yüzüğü yutan balığın karnını yaran Süleyman Peygamber, tahtına
yeniden kavuşur.)
Bir
gün olanlar olmuş ve Hazreti Süleyman bu yüzüğü kaybetmiş. Oysa bu yüzüğü çok
ama çok mecbur olmadıkça parmağından çıkartmazmış. Ondan sonra olanlar olmuş.
Yüzükle birlikte birçok şeyi kaybetmeye başlamış. Öyle bir hal almış ki neyi
var neyi yok kaybetmiş.
Burada
parentez içinde sizlere Hazreti Süleyman’ı birde farklı olarak tanıtmak
istiyorum.
3
semavi dinde de ismi anılan biri…
Hz.
Süleyman
King
Soloman
Peygamber
Süleyman.
Peygamber
Kral Davud'un oğludur.
Hem
Tevrat’ta hem Kuran-ı Kerim de hikâyeleri ve hayatıyla saltanatı anlatılır.
Hazineleri
dillere destan olan
Hazreti
Süleyman hakkında çok efsaneler vardır.
Hz.
Süleyman, Tanrı'nın seçip güçlendirdiği bir ailenin adaletle hükmeden oğludur.
İsrail
soyunun güçlü bir kralıdır.
Temelde
Tanrısal bir görevi vardır.
Bir
efsaneye göre Hazreti Süleyman Tanrıdan; daha önce ve daha sonra kimseye
verilmemiş ve verilmeyecek bir saltanat dilemiş.
Dileği
kabul olmuş.
Rüzgâr,
cinler, akarsu gibi akan metaller, kuşlar ve insanlardan oluşan ordular tahsis
edilmiş.
Yine
efsaneler derki; Hazreti Süleyman rüzgâra biner, çok uzun yollara gidermiş.
Kuşları
görevlendirerek düşman sahasına keşfe gönderirmiş.
Cinlerin
esrarengiz görünmez ve anlaşılmaz yetileriyle devasa saraylar, kaldırılması
imkânsız dev sanat eserleri, binalar ve dalgıçların çıkardığı malzemelerden
takılar akla gelecek bin bir güzel şey yaptırmış.
Şimdi
de sizlere yüzükle ilgili olanları anlatmalıyım. Bu konuda birkaç efsane var.
Birinde bir dev almıştır. Birinde denize düşürmüştür. Ben üçüncüyü aktaracağım
sizlere…
Süleyman
efsanesini doruğa çıkaran yüzüktür. Her ne kadar dini kaynaklar bunu bu şekilde
aktarmasa da gizem perdesi altında Tanrı'nın kendisine bir yüzük hediye ettiği
söylenir.
Bu
yüzük Hazreti Âdem’in yüzüğüdür.
Cennetten
çıkarken onu Arşta bırakmıştır.
Cebrail
bu yüzüğü Allah’ın emri ile Hazreti Süleyman’a getirmiştir.
Terim aslen Mühr-i Süleyman'dır.
Diğer
bir deyişi de Hatem-i Süleyman'dır.
İngilizce
'Seal of David', 'Star of David', 'Davis's Sheald' 'Magen David' isimleriyle
anılır.
Batı
dünyasında bildiğimiz çift üçgenin kesişimi olan Mühr-ü Süleyman aslında 5
kollu bir yıldızdır.
6
kollu yıldız babası olan Davud peygamberin kullandığı semboldür.
Burada
sizlere bir konudan da söz etmek istiyorum. Yahudilerin yıldızını bizlerde
birçok eski eserlerde görürüz. Bunun neden olduğunu araştırdığımda bir konuyu
öğrendim.
Kelime
manasıyla Süleyman'ın mührü anlamına gelen mührün şekli aslında kesin değildir.
Belli
bir tarihten sonra kabul edilmiş olan ve şimdi İsrail bayrağında yer alan
sembol İslam dünyasında da yüzlerce yıl kutsal olarak kabul edilmiş cami
medrese ve geçitlerde mezarlıklarda yüzüklerde padişahların gömleklerinde
tılsım olarak yerini almıştır.
Daha
sonraları ise farklılık yaratmak için sembol bazen doksan derece çevrilerek
kullanılmıştır.
Günümüzde
kabul gören sembol göğün ve yerin birleşimini gösterir. İki üçgenin biri göğe
biri yere dönüktür. Sembol bir yönüyle insan varlığının maddi bedenini ve
ruhunu, bundan oluşan bütünü, bir yandansa dişil ve eril prensipleri, maddi ve
manevi değerlerin bütünlüğünü gösterir. Doğunun Yin ve Yang'ına benzer bir
semboldür. Dünyaya giriş ve çıkış noktalarını temsil eder. Kimi farklı bakışlar
ise şekilde iki piramit görür.
Bütün
bunları anlattıktan sonra yukarıda bıraktığım yerden devam etmeliyim.
Yüzük
nasıl kaybolmuştur ve ne olmuştur.
Yüzüğünü
cariyesine emanet etmiş Hazreti Süleyman ve bir cin onun kılığına girmiş
cariyeden yüzüğü almış.
Bundan
sonra Hazreti Süleyman için çok kötü şeyler söyleyeceklerdir ama o
aldırmayacaktır. Her şeyini kaybedecektir, bir imtihanda olduğunun da belki de
farkında değildir.
Hz.
Süleyman işte tam bu zamanlarda özünü bulacaktır.
Kuran
bu konuya atfen şöyle der;
"Süleyman'ın
mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular.
Hâlbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara
büyüyü öğretiyorlardı."
Bakara
Suresi / 102
Yüzük kimdeyse Süleyman Odur
Süleyman'ın Tapınağı'nın daha sonra Haçlı Seferleri sırasında Kudüs'te arandığı, Templer Şövalyelerinin yerini bulduğu ve kutsal bazı emanetlerle Avrupa'ya döndükleri iddia edilmiştir.
Yüzük kimdeyse Süleyman Odur
Süleyman'ın Tapınağı'nın daha sonra Haçlı Seferleri sırasında Kudüs'te arandığı, Templer Şövalyelerinin yerini bulduğu ve kutsal bazı emanetlerle Avrupa'ya döndükleri iddia edilmiştir.
Kimileri
kutsal kadeh Graal'ı, kimileri Felsefe Taşı'nı, kimileri ise Mühr-ü Süleyman'ı
bulduklarını düşünmüşlerdir.
Tapınak
Kral Süleyman'dan sonra yağmalanacaktır ancak o zamana kadar Musa peygamberden
beri nesilden nesile saklanan Hz. Musa'nın emaneti olan Ahit Sandığı'nı
(orijinal Tevrat’ın levhalar halinde içinde bulunduğu Tabut-i Sekine) muhafaza
edecektir.
Bakın
tarih ne kadar güzelliklerle dolu.
Hele
böyle kutsal kişileri tanımak onları tanıtmak inanılmaz büyük bir haz.
Ben
buradan sizlere zaman – zaman İslam dininin büyüklerinden de söz etmek isterim.
Dilerim hepimiz gönül zenginliği içinde olalım. Dilerim hepimiz kendi içimizdeki
güzellikleri buluruz ve dışarıya aktarırız.
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder