Uzaylıların Yaptıkları Esrarengiz
Şekiller
nazanss.blogspot.com
Mel
Gibson, İşaretler filminde oynamıştı. Sanıyorum çoğumuz bu filmi izlemişizdir.
Çiftlikte yaşayan bir baba, iki çocuğu ve kardeşiyle birlikte tarlasında bir
gecede oluşan işaretlerle başlayan film sonra uzaylı birileri ile devam
ediyordu. Nefeslerimizi keserek izlemiştik!
Fantastik
film demiştik.
Film
bitmişti.
Unutmuştuk.
Oysa
bitmemişti. Bu filmde birçok filmlerde esinlenildiği gibi bir gerçeği anlatmaya
çalışıyordu. Daireleri. Tarla daireleri denilen nerede ise bir gecede oluşan
dairesel şekilleri!
Bunlara
Hasat Çemberleri de deniliyor Ekin Motifleri de…
Ekinler
düzleştiriliyor büyük geometrik şekiller ortaya çıkıyor.
Önemli
bir detayda UFO gördüklerini söyleyenlerden sonra bu tarla dairelerinin ortaya
çıkması!
Bu
ekinler yani tarlalar, arpa, buğday tarlaları da olabiliyor, sebze ekili
yerlerde de azda olsa rastlanıyor. Daha azı da kar yağdığı zaman karların
üstündeki şekillerde görülüyor. Bunların çapları genelde 5 metre ile 220 metre
arasında…
Bu
ekin çemberleri; yay, üçgen ya da daire biçimindeler. Dikdörtgen olana da rastlanıyormuş.
Bunlar
genel bilgiler…
Bu
konuyu ben daha öncede yazmıştım. Bilinmeyenler benim bilmem gerekenler
sınıfında olduğundan arada bir tekrarlıyorum. Buna bazen televizyonda izlediğim
bir programda neden olabiliyor.
Uzay
ve UFO benim oldum olası dikkatim içindedir.
Bir
gecede oluşabiliyorsa böyle olması bir hayli zor olan şekiller haliyle aklımıza
uzaylıları bağdaştırıyor.
İşaretler
filminde olduğu gibi… Başka nasıl açıklana bilinir?
Bir
gecede oluşsun, oluşmasına kimse tanık olmasın!
Bu
olağan üstü olayları gerçekleştirenlerin; başka dünyaların insanları olduğu
sıralamaların ilkinde yer alıyor.
Bu
şekiller ağırlık olarak İngiltere ardından Almanya, Rusya ve Kanada’da
görülmüşler.
Burada
çok önemli notlar var. Bazı yerlerde okuduklarımdan edindiklerim:
İlk
ortaya çıktıklarında simetrik çemberler denilmiş. Sonrasında; matematiksel
anlamda kusursuz grafikler olan spiraller gibi çok değişik formda oldukları
belirlenmiş.
Benim
için enteresan bir bulguda; ekinlerin bu şekillendirmelerde hasar görmüyor
olmaları…
Kırılmıyorlar,
kesilmiyorlar ve büyümeye devam ediyorlarmış.
Bilirkişiler
ekinlerin zarar görmemesini uzaylılarda aramalarının nedenini de buna
bağlıyorlarmış.
İnsanların
bunu yapmış olma halinde ekinlerin mutlaka kırılacaklarını hesaplıyorlarmış.
Dahası
inanmakta zorlandığım ekinler büyürken şekilde alıyorlarmış!
İsimlerine;
Tarla Daireleri, Hasat Çemberleri, Ekin Motifleri’ denilen bu şekille inanılmaz
düzgün oluyormuş. Pergelle çizilmiş hissini veriyormuş. Nerede ise hepsinde,
merkezden dışa doğru uzanan bir spirale sahiplermiş.
Ekin
çemberleri ile ilgili tarihsel bir alıntıyı aktarıyorum:
Kayıtlara
geçen ilk ekin çemberi 1966 yılında, İngiltere’nin Hertfordshire kasabası
sakinleri tarafından bulunmuştur.
Bu
esrarengiz şekiller 1972 yılına kadar bir daha görülmemişlerdir.
Ağustos
1972’de, Güney İngiltere’nin Warminister bölgesinde önce bir UFO gözlemlenmiş,
ardından da bir buğday tarlasında esrarengiz şekiller belirmiştir.
1972
yılından beri her yıl daha çok sayıda ekin çemberi ortaya çıkmaktadır.
1976
yılında, Langenburg’lü bir çiftçi olan Edwin Fuhr, tarlası üzerinde uçan kubbe
şeklinde araçlar görmüştür. O gece tarlayı araştıran Fuhr, burada dört ekin
çemberinin oluştuğunu fark etmiştir. Bu olayı takip eden üç gün boyunca UFO’lar
gözlemlenmeye devam etmiş ve çemberlerin sayısı yediye ulaşmıştır.
Ağustos
1981’de araştırmacı Pat Delgado, basın organlarına, Winchester yakınlarındaki
Cheesefoot Head’de bir mısır tarlasında birtakım esrarengiz çemberlerin ortaya
çıktığını bildirmiş, olay önce İngiltere’de ardından da tüm dünyada büyük yankı
uyandırmış ve dikkatler ekin çemberleri bilmecesine çevrilmiştir.
1983
yılında şu anda dünyanın en önde gelen ekin çemberleri araştırmacılarından biri
olan İngiliz mühendis Colin Andrews, Ekin Çemberleri Araştırma (CPR)’yi
kurmuştur.
Andrews
ve Delgado, bu oluşumlarla ilgili detaylı araştırmalar yapmaya başlamışlar,
çiftçiler ve diğer tanıklarla görüşmüşler, şekillerin çeşitli açılardan
fotoğraflarını çekmişler ve elde ettikleri bulguları değerlendirmişlerdir.
1973
yılından 1997 yılına kadar ortaya çıkan ekin çemberlerinin hepsi CPR
arşivlerinde kayıtlıdır.
Delgado
ve Andrews, 1987 yılında Wiltshire ve Hampshire kentleri yakınlarında 40’a
yakın ekin çemberi bulmuşlardır.
Bunlar
daire, yüzük, eşmerkezli daire biçiminde üçlü ve beşli oluşumlardı.
1987
yılında, ekin çemberleri oluşumları hem sayı bakımından hem de modellerdeki
çeşitlilik ve karmaşıklık açısından yeni bir ivme kazanmıştır. Aynı zamanda bu
şekillerin esrarengizliği de artmıştır.
Çemberlerin
içine giren köpekler hastalanmış, turuncu ışıklar yayan cisimler görülmüş,
esrarengiz sesler duyulmuştur. Colin Andrews bu çemberlerin birinin içindeyken
“statik elektriğin hışırtılı sesini” duyduğunu söylemiştir.
Grafik
biçimindeki ilk ekin çemberleri 1990’larda ortaya çıkmaya başlamıştır.
Bunlara
en iyi örnek, 1994’te Stonehenge’in bir mil kadar güneyinde ortaya çıkan
oluşumdur.
Stonehenge
üzerinde uçan ve yerde olağandışı herhangi bir görünüme rastlamayan bir pilot,
yaklaşık 45 dakika sonra aynı yerden geçerken Stonehenge’in tam güneyinde
oldukça geniş ve geometrik açıdan kusursuz, grafik biçiminde devasa bir ekin
çemberinin ortaya çıktığını farketmiştir.
Bu
birdenbire ortaya çıkan yaklaşık 134 metrelik oluşumun insanlar tarafından
yapılmasının imkânsız olduğudur.
Ekin
çemberlerinin en dikkat çekicisi, “tüm çemberlerin anası” olarak da bilinen ve
17 Temmuz 1991’de İngiltere’de, Barbury Kalesi yakınlarındaki bir buğday
tarlasında ortaya çıkan oluşumdur.
Bu
oluşumda, merkezi, dairesel bir alan düzleştirilmiş ve iki eşmerkezli daire ile
çevrelenmiştir.
Bu
dairelerin üstüne ikizkenar bir üçgen yerleştirilmiştir; bu üçgenin her bir
köşesinde farklı bir dairesel model bulunmaktadır.
Bunlardan
biri basit bir çember, diğeri 6 kollu bir fırıldak, sonuncusu ise ilginç bir
spiral şeklindedir. Tüm oluşum 190 metre genişliğindedir.
Wiltshire’ın
Alton Barnes bölgesindeki Milk Hill’de ortaya çıkan ve “Galaksi” adı verilen
ekin çemberi de oldukça ilgi çekicidir.
Bu
şekil, bir spiral içine kusursuz bir biçimde yerleştirilmiş 400’den fazla
çemberden oluşmaktadır.
Tüm
oluşum 450 metre uzunluğundadır, içindeki çemberlerin çapları ise 30 cm ila 21
metre arasında değişmektedir.
“Oluşumda
400 çember bulunduğu ve bunlardan bazılarının çapının 20 metreyi geçtiği
düşünülürse, her 30 saniyede bir tane çember çizilmiş olmalıdır ki bu sadece
düzleştirme için harcanacak zamandır. Bu oluşum sınırları zorlamaktadır. Geleneksel
açıklamalar bu noktada yetersiz kalmaktadır.
Tabi
bütün bunlar için bazıları;
Rüzgârdan
olmuştur,
Birileri
yapmıştır,
Uzaylılarla
alakası yoktur.
Tabi
bunların hepsi havada asılı kalan sözler olmuş.
Bu
kadar büyük dairelerin bir gecede inanılmaz matematiksel şekillerle yapılmasına
imkân yok. Ekinler üzerinde büyük araçların bu şekilleri verebilmeleri günler
alırmış.
Bir
ayrıntı daha var, aktarıyorum:
Şekiller
zamanla daha da karmaşıklaşmış; DNA spiralini temsil eden şekillerden, oldukça
komplike matematiksel figürlere kadar uzanan bir çeşitlilik göstermiştir.
Bu
yüzden ekin çemberlerinin sahtekârlık ürünü olduğu teorisi de bu şekillerin
oluşumunu açıklamakta yetersiz kalmaktadır.
Bu
konuda en çok destek gören görüş, bu şekillerin dünyamızı ziyaret eden insan
dışı zeki varlıklar tarafından yapıldığı görüşüdür.
Bir
ayrıntı daha ve benim için çok önemli:
Ekin
çemberlerinin içine giren kişiler, buradayken ya da buradan çıktıktan sonra
farklı hisler duyduklarını bildirmişler…
Bu
kişiler, çemberlerin içindeyken aşırı baş dönmesi ve mide bulantısı
yaşadıklarını söylemişler…
Bazıları
bu deneyimin ayaklarını yerden kestiğini söylemişler…
Yeni
yüzyıl insanları, ekin çemberlerinin içindeyken kendilerinde iyileştirici
güçler hissettiklerini iddia etmişler…
Bazıları
ise ekin çemberlerini bir tür sanat olarak yorumlamakta ve çemberlerin, sanat
eserleri gibi derin ve etkileyici anlamlar taşıdıklarına inanmaktalarmış.
Bunlar
hiçte normal şeyler değildir.
Bunlar
aklımızı zorlayan olaylardır.
Ekin
çemberleri insanları etkiliyor da hayvanları etkilemiyor mu?
Etkiliyormuş.
Ekin
çemberlerinin ortaya çıktığı sabahların gecelerinde o çevredeki hayvanlar
huzursuzlaşıyorlarmış.
Garip
hareketler yapmaya başlıyorlarmış.
Durun
bununla da kalmıyor.
Böyle
bir olayın mutlaka elektronik aletlere zarar vermesi gerekir.
Nitekim
öyle oluyormuş.
Çevredeki
elektronik aletler bozuluyormuş.
Hatta
üzerinde uçan uçakların bile bazen elektronik donanımlarında arızalar
oluyormuş.
Araba
aküleri boşalıyormuş. Arabalar ertesi sabah çalışmıyormuş.
Ha
keza pusulalarda çalışmıyormuş.
Geiger
sayaçları bölgede oldukça yüksek oranlarda radyasyon belirtiyorlarmış.
Voltmetreler
yüksek seviyede enerji oluşumu tespit ediyorlarmış.
Okuduklarım
beni çok şaşırtıyor.
Dünya
da bilmediğimiz, anlamaya çalışıp anlayamadığımız işin içinden çıkamadığımız ne
kadar bilmeceler var.
Bizler
bunların neticelerini belki bilmiyoruz ama bunların olduğunu biliyoruz.
Şimdilik
bence buda bir şeydir.
Nazan
Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder