Yeraltı Şehirleri
Kapadokya
nazanss.blogspot.com
Ben
turizmci olarak Kapadokya’ya gittim ve orada bir otelin açılışında bulundum.
Oteli açtık hizmete soktuk.
Bu
arada oraları tanıma fırsatım oldu.
Bu
arada orada dünyanın en güzel insanlarından, tam bir beyefendi, işinde tem bir profesyonel
olan Süleyman Özavar’la çalıştım.
Bu
benim için anılarımda şerefle, gururla söz edeceğim zamanlardır. Allah Rahmet
Eylesin ve nur içinde yatsın.
Kapadokya
o zamandan sonra benim tutku ile bağlandığım enteresan bir yer oldu. Orası bana
Türkiye’nin içinden bir yer gibi gelmiyor. Oranın nerede olduğunu hep oradan
uzaklaşırken düşünürüm. Nasıl bir coğrafi yapısı vardır Yarabbi. Nasıl
değişiktir, esrarengizdir. Gizemlidir ve tarih – tarih kokar.
Kapadokya
için ben bir kitap yazdım. Beyaz atlar ülkesi otel II kitabımın ismi. Niçin
beyaz atlar ülkesi ya da güzel atlar ülkesi?
Çünkü
Pers dilinde Kapadokya bu anlama geliyor muşta ondan. Orada beyaz atlar
yetişirmiş. Orada güzel atlar yetişirmiş. Orada ne yetişmez ki. Üzüm
bağlarından üzümleri tazemi yemek istersiniz, şarap olarak mı içmek istersiniz
sizin tercihiniz çünkü ikisi de fevkalade lezzetlidir. Tadına doyum olmaz.
Ben
birçok seferler sizlere buraları yani Kapadokya bölgesini anlatacağım. Bu
konuda mütevazılık yapamayacağım bayağı bilgiliyim. Dedim ya orası beni
çarpıyor. Dedim ya orası beni etkiliyor. Dedim ya orası farklı bir âlem farklı
bir dünya gibi…
Bu
gün biraz ama çok değil; kıyısından köşesinden Kapadokya’nın yer altı
şehirlerinden söz edeceğim. Bu ara sık yazacağım oraları sizlerde gitmiş,
görmüş, gezmiş ve sevmiş olacaksınız.
Kapadokya,
Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri…
Tarih,
kültür ve inanç turizmi değerleri açısından dünyada tek örnektir.
Şaşırtalı
sorular gibi önce sorularımızı soralım;
Yeraltı
kentlerini kim, neden yaptı? 85 m. derinlik,
Çağdaş
bir havalandırma sistemi,
binlerce
kişinin yaşayabileceği bir kompleks,
Mükemmel
bir savunma sistemi;
Ve
bunların ne zaman, niçin yapıldığı belli değil.
Orta
Anadolu´da Nevşehir, Niğde Aksaray yörelerinde yüze yakın yeraltı kenti, tüneller
ve mağaralar bulunmakta…
1960
yılına kadar da bundan kimsenin haberi yokmuş. Buda enteresan. Ben her zaman
derim. Biz enteresan bir milletiz. Benim oğlumla kızım benim enteresan
kelimesini çok kullandığımı düşünüyorlar ve birazda eğlenir gibi ikisini
birbirine bakıp; yine enteresan dedi diyorlar. İyide gelin enteresan demeyin.
Yahu nerede ise tüm Anadolu’nun altında yer altı şehirleri var biz bunları yeni
- yeni görüyoruz. Olacak iş mi?
Üstelik
bunların neden yaptığını,
Kimlerin
yaptığını,
Ne
zaman yapıldığını?
Ne
amaçla kullanıldığını bilen de yok.
Tahminler
çok. Bu da çok olası…
Aslı
gizemlerle dolu… Esrarengiz!
Buralar
nasıl bulunmuş kısmı zaten çok komik. Mutlaka köylüler bulmuşlardır, ya tavuğu
kaçmıştır ya kuzusu… Allah razı olsun bulandan da 1960’da olsa bizleri haberdar
etmiş. Böyle bir dünya şaheserinden. İnanın aklınız almıyor. Gidip görenleriniz
vardır. İnceleyenlerinizde vardır. Sizlerin aklı erdi mi bilmiyorum. Benim
kaçıncı gezişim, bu konuda uzun araştırmalarım ve aklımın almaması hep aynı.
Kaz kez gidersem gideyim, kimler bana anlatırsa anlatsın! Ben daha o devasa yuvarlak
taşların kapı gibi kullanılanların oraya nasıl getirildiğini anlamadım ki. O
havalandırma sistemine bir türlü aklım yatmadı ki… Yeraltında yerin altına
doğru gökdelen değil de yer delen misali in – in bitmiyor. Daha açılmış,
aydınlatılmış yerler. Kim bilir altında daha neler varda kimsenin haberi yok.
Taşlar
diye bir kitap yazıyorum. Bunun için on senedir yer altındakilere takmış
vaziyetteyim. Agarta’lar zaten benim aklımın en uç köşesinde öylece
bekliyorlar. Ben taşlarda Agartalılar ve Şambala’yı anlatıyorum. Bunun için ta
Tibet’e gideceğim. Herşeyi ayarladık. Allah kısmet ederse bu yaz oralardan
sizlere yazılar yazacağım. Neyse biz yine konuyu saptırmadan Kapadokya ve yer
altı şehirlerine gelelim.
Benim
mimar ve Mühendis arkadaşlarım var, onlarla Kapadokya hakkında sık konuşuruz. Mimar yeğenimiz Volkan Kıvanç Şatana ise bu
konuda benim gibi düşünenlerden:
“Orası
mühendislik şaheseri… Büyükler bir kere, yapım teknikleri için söylenecek tek
söz var gerçekten mükemmel… Bir mimar olarak ta oraların mimarileriyle de çok
iyi olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim.”
Peki,
bu şaheserlerin yapılma nedenleri ne? Neden bu insanlar yer altına inmişler…
Üstelik
o bölgede şu ana kadar tespit edilmiş 36 yer altı şehri var. O kadar büyükler ki
gerçekten burada çok sayıda insan kalabilirmiş.
Bu
işin uzmanları ayrıca şunu da diyorlar; çeşitli ihtiyaçlar karşılanabilecek
şekilde yapılmış buralar. Koridorlar, büyük salonlara geçiliyor.
Çok
katlılar. Sekiz katlı olanı var. Girişlerinde büyük kaya kapakları var. Mesela
birinden söz edelim.
Kaymaklı
yer altı şehri,40 metre derinlikte, 8 kat… 2 kilometreden fazla alana yayılmış.
Şimdi
bunların yapılış zamanlarını araştırınca çok ama çok eskilere gidiliyormuş.
Hatta o kadar eskilere ki; Hititler zamanında yapılmaya başlanmış.
Roma
ve Bizans zamanlarında da oralar kullanılmış olmalı ki o zamanlar da
genişletilmiş.
Tabiki
onlar yapmamışlar. Belki kullanmışlardır. Bir mağaraya kaçanların sığındıkları
gibi… Ama aslı nasıl yapıldı. Peki, Hititler zamanında yapıldılarsa; nasıl
yapıldılar akıl sır almıyor. O zamanlar hangi teknikle buraları oydular, bu
kadar büyük yer altı şehirlerini hangi güçle yaptılar?
Neyi,
nasıl dışarı çıkardılar ki içlerini böyle yer delen şekilde büyük katlı
yerleşim yerleri yaptılar. Bunları da anlamak mümkün değil.
Tabi
ben bunları turizmci olarak anlamadım. Ama yazar olarak anlamak için
araştırdım. Yazımın başında da söylediğim gibi, dünyanın birçok yerindeki yer
altı şehirlerinin bir nedeni olduğunu artık biliyorum. Bunun içinde böyle
yazılarla bu kadar uzun ve detaylı yazılamayacağını düşündüğümden en iyisinin
bir kitap olacağına karar verdim. Taşları yazmaya başladım. Taşları yazdıkça,
yeni bilgiler edindikçe sizlerle de buradan paylaşacağım.
Ben
hem turizmci hem yazarım.
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder