Baltacı ve Katerina
nazanss.blogspot.com
Masal
anlatmak istiyorum sizlere…
Bir
küçük kız olmalı bizim hikâyemizde…
Küçücük bir kız ama güzel. Bu güzel kızın talihi kötümü başlamış ben mi öyle algılıyorum bilmiyorum. Ben anlatayım siz karar verin. Annesi çamaşırcı…
Çamaşır yıkıyor onun, bunun kirlilerini temizliyor. Garip ama bu arada kendini kirletiyor mütemadiyen. Nasıl yıkadıklarının kirimi üstüne yapışıyor da kirleniyor.
Küçücük bir kız ama güzel. Bu güzel kızın talihi kötümü başlamış ben mi öyle algılıyorum bilmiyorum. Ben anlatayım siz karar verin. Annesi çamaşırcı…
Çamaşır yıkıyor onun, bunun kirlilerini temizliyor. Garip ama bu arada kendini kirletiyor mütemadiyen. Nasıl yıkadıklarının kirimi üstüne yapışıyor da kirleniyor.
Yo
öyle değil yıkanan çamaşırların kazancı onu ve çocuklarını geçindirmiyor.
Ek iş yapıyor. Ne tuhaf!
Ek iş yapıldıktan sonra asıl iş olsaydı beklide çamaşırı yıkamayacaktı. Çamaşırlar kırmızı ‘mıydı bilmiyorum. Onları ovalayan avuçlarının içi, memleketinin gerektirdiği kardan, kıştan, soğuktan her daim nasiplendiğinden soğuktu. Soğuk ve su! Su ve çamaşırlar birbirlerine sürtündükçe, avuçlarının içi kızarıyordu. Tıpkı az para ile ilişkiye girdiği, sert erkeklerin, kadının vücudunda yaptıkları kırmızılıklar gibi…
Ek iş yapıyor. Ne tuhaf!
Ek iş yapıldıktan sonra asıl iş olsaydı beklide çamaşırı yıkamayacaktı. Çamaşırlar kırmızı ‘mıydı bilmiyorum. Onları ovalayan avuçlarının içi, memleketinin gerektirdiği kardan, kıştan, soğuktan her daim nasiplendiğinden soğuktu. Soğuk ve su! Su ve çamaşırlar birbirlerine sürtündükçe, avuçlarının içi kızarıyordu. Tıpkı az para ile ilişkiye girdiği, sert erkeklerin, kadının vücudunda yaptıkları kırmızılıklar gibi…
Asıl
iş bu vücut kırmızı işi olsaydı. O zaman ya her yer kırmızı olacaktı ya da, ek
iş beklide çamaşırcılıkta kalacaktı. Sadece avuç içleri kırmızı! Kırmızı
ezikliği içindeki kadının kızı da çamaşırcı olmalıydı haliyle… Anadan kıza
geçen meslek hesabıyla.
Bu güzel kızın adı Katerina… Güzel demiştim üstlerde bir yerlerde. Gerçekten güzel.
İlk başlarda annesi, emin yerdir! Papazın yanında çamaşırcı olmasını istemiş.
‘Avuç içleri, din adamının vicdanından daha az kırmızı olur’ diye düşünmüştür kim bilir!
Papaz daha kızı görünce başka kırmızılar düşünmüş. Başarmışta! İlk kırmızısını kızın bekâretini aldığında almış, Sonra anneden miras, vücut kırmızılıkları ile vaktini eğlenerek geçiremeye devam etmiş.
Kader denen bir şey var.
Papaz devamlı kırmızı ile eğleneceğinden sanırım ki emin iken! İsviçreliler papazın hayallerini darmadağın etmişler. Savaş varmış. İsviçre askerleri her yerde… Katerina’nın yakınlarında bile olanlar var. Bunlardan biri, sırım gibi, heykel gibi, aslan gibi… Katerina şaşkın. Nerede papaz, nerede bu yakışıklı kırmızı saçlı İsviçreli genç! Çoktan Katerina’nın aklını başından almış.
Aşk eşittir kırmızı.
Bu güzel kızın adı Katerina… Güzel demiştim üstlerde bir yerlerde. Gerçekten güzel.
İlk başlarda annesi, emin yerdir! Papazın yanında çamaşırcı olmasını istemiş.
‘Avuç içleri, din adamının vicdanından daha az kırmızı olur’ diye düşünmüştür kim bilir!
Papaz daha kızı görünce başka kırmızılar düşünmüş. Başarmışta! İlk kırmızısını kızın bekâretini aldığında almış, Sonra anneden miras, vücut kırmızılıkları ile vaktini eğlenerek geçiremeye devam etmiş.
Kader denen bir şey var.
Papaz devamlı kırmızı ile eğleneceğinden sanırım ki emin iken! İsviçreliler papazın hayallerini darmadağın etmişler. Savaş varmış. İsviçre askerleri her yerde… Katerina’nın yakınlarında bile olanlar var. Bunlardan biri, sırım gibi, heykel gibi, aslan gibi… Katerina şaşkın. Nerede papaz, nerede bu yakışıklı kırmızı saçlı İsviçreli genç! Çoktan Katerina’nın aklını başından almış.
Aşk eşittir kırmızı.
Adrenalin
en hareketli halleri… Papazın ahırı kırmızı, pembe, mor renklerinde iki gencin
bedenlerinin çeşitli yerlerinde… Katerina askerin koynundan gizlice rahibin
koynuna girdiğinde, rahiple yaşadığı bozgun misali, yatak sahnelerinden sonra
verdiği tepkiler, rahibin bir şeylerden şüphelenmesine sebep olacaktır. Bu
kırmızılıklar kendinden kaynaklanmadığını, Katerina’nın çıplak bedeninde
fark ettiğinde, bir başka kırmızılığa niyetlenmiş, hızla hareket etmiş…
İkisini yakalar. Evinde yatakta birlikte iken… Rahip delirir asker ölecektir.
Silahlar, kırmızı ortadadır rengi kana dönüşmüştür.
Beyaz çarşafta genç yakışıklının teni ile beyaz çarşafı arasında. Katerina ’ya bir şey yapmaz. Nasıl ondan ve verdiği coşkulardan vazgeçebilir ki. Tuttuğu gibi elinden kaçar, kaçarken büyük bir kırmızılık bırakır arkasında. Evi yakar. Asker içinde evinde her şeyini orada bırakır.
İkisini yakalar. Evinde yatakta birlikte iken… Rahip delirir asker ölecektir.
Silahlar, kırmızı ortadadır rengi kana dönüşmüştür.
Beyaz çarşafta genç yakışıklının teni ile beyaz çarşafı arasında. Katerina ’ya bir şey yapmaz. Nasıl ondan ve verdiği coşkulardan vazgeçebilir ki. Tuttuğu gibi elinden kaçar, kaçarken büyük bir kırmızılık bırakır arkasında. Evi yakar. Asker içinde evinde her şeyini orada bırakır.
Katerina
ile büyük kırmızı arkada kalarak Rusya’ya sığınır. Nasıl bir sığınma
olacaktır bu? Huduttan geçmesi gerekmektedir. Geçmeye çalışırken olanlar
olur. Rahip şaşkın üzgün hatta gözyaşları içinde içi kan ağlayarak,
kırmızıyı içinde akıtarak huduttaki yüzbaşının göz ve el koyduğu Katerina’yı
ardında bırakarak oradan uzaklaşır. Daha doğrusu yüzbaşı onu Moskova’ya
göndererek uzaklaştırır. Yüzbaşı gördüğü anda içinin alevlendiği!
(Alev
yine kırmızı çağrıştırıyor bakın.)
Güzel kıza el koyar. Bu bir çeşit alıkoyma şeklidir ki. Şiddet vardır bir anlamda!
Şiddet denilince yine kırmızı çıkar ortaya. Gerçi bu şiddet türünden Katerina rahatsız değildir. O bir çeşit, çeşitli çeşitliklerdeki kırmızılıklardan şikâyetçi değildir. Devamından da rahatsız olacağa benzememektedir. Katerina kırmızı seviyor. Eh ne de olsa rahipten, askere, askerden, yüzbaşıya bir çeşit atlayarak kendi anlamında yükseldiğini hissetmektedir. Yukarılara çıkmaktadır da! Tabi bu arada, hangi yukarılar? Onu güzel kırmızılı bayan pek bilmemektedir. Gerçi o yukarılar için;
Güzel kıza el koyar. Bu bir çeşit alıkoyma şeklidir ki. Şiddet vardır bir anlamda!
Şiddet denilince yine kırmızı çıkar ortaya. Gerçi bu şiddet türünden Katerina rahatsız değildir. O bir çeşit, çeşitli çeşitliklerdeki kırmızılıklardan şikâyetçi değildir. Devamından da rahatsız olacağa benzememektedir. Katerina kırmızı seviyor. Eh ne de olsa rahipten, askere, askerden, yüzbaşıya bir çeşit atlayarak kendi anlamında yükseldiğini hissetmektedir. Yukarılara çıkmaktadır da! Tabi bu arada, hangi yukarılar? Onu güzel kırmızılı bayan pek bilmemektedir. Gerçi o yukarılar için;
canla
başla, hatta kanla, terle çalışmaktadır. Tam o sırada bir yükseklikteki
basamakta çıkıverir ortaya.
Hayda…
Bu bir general… Üstelik pekte etkilenmiştir bu kırmızılı kadından. Yüzbaşı mevkisine
hürmeten aradan çekilmesi gerektiğini bilir ve çekilir. Başka beyaz
çarşaflarda, Katerina generalle, yeni vücut kırmızılıkları yaşamaya
generali müptela etmeye uğraşmaktadır. Müptela uyuşturucuya olmaz her daim.
Bazen bir yere, bir mekâna, bazen bir dosta, ama bu anlamda en çokta kadına
müptelalık olur ki, kadın akıllıdır bunu sağlar. Katerina ise çok akıllıdır.
Tabii ki müptelalığı değerlendirecektir. O kırmızıyı sever. Gül sever. Gül kokar.
Gonca hali her geçen dakika, açılmakta güle dönüşmekteyken! Değerlendirilmesini de bilmenin faydasını bilmektedir, genç bir kız ya da genç bir kadın olan Katerina…
General zaferleri sever. Çifte zaferlerinden biri olan Katerina’yı alır. Savaş ganimeti yanında. Dönmektedir. Savaş kandır, savaş kırmızıdır. O kanı da, kırmızıyı da yanına almış, heyecanla yoluna koyulmuştur.
Tabii ki müptelalığı değerlendirecektir. O kırmızıyı sever. Gül sever. Gül kokar.
Gonca hali her geçen dakika, açılmakta güle dönüşmekteyken! Değerlendirilmesini de bilmenin faydasını bilmektedir, genç bir kız ya da genç bir kadın olan Katerina…
General zaferleri sever. Çifte zaferlerinden biri olan Katerina’yı alır. Savaş ganimeti yanında. Dönmektedir. Savaş kandır, savaş kırmızıdır. O kanı da, kırmızıyı da yanına almış, heyecanla yoluna koyulmuştur.
Şimdi
durun burada… Ciddi bir sorun vardır. Karısı! Karısından ödü kopar generalin,
ne yapacaktır o zaman! Evde karısı zalim bir kırmızıdır. Ateştir o. Değdiği
yeri yakan biridir.
Aklına en yakın arkadaşı gelir. Neden olmasın. Arkadaşı değil mi Katerina’yı ona teslim edebilir. Üstelik o Çarın en yakın dostlarından biri! O bir asilzadedir.
Aklına en yakın arkadaşı gelir. Neden olmasın. Arkadaşı değil mi Katerina’yı ona teslim edebilir. Üstelik o Çarın en yakın dostlarından biri! O bir asilzadedir.
Kırmızının,
kırmızı rengine yakışır hal aldığı adamlardan biri değildir? O zaman mesele
yok. Bu iş tamamdır. Arkadaşına Katerina’yı teslim ettiğinde, onunla bir daha
asla beyaz çarşaflarda, kırmızı tenlerle dans edemeyeceğini düşünmemişti.
General
olan arkadaşı Katerina’yı Çarla tanıştırdığı gün Katerina basamakların en
üstünde. Tango yapmaktadır. Kavalyesi Çardır. Beyaz pamuklu çarşaflar, beyaz
ipek çarşaflara dönüştüğünde, Katerina’nın çalışma şeklinin de daha fazla
olması gerekmekteydi. Bu son kozdu. Müptela, alışkanlık, afyon ya da her ne
çeşit tutku olacaksa olacaktı. Çar elde edilmeliydi.
Katerina birçok erkekten öğrendiği yatak odası bilgilerini bu adamda bütünleştirmeliydi. Öyle ki merdivenlerin en üstünde altın bir sarayda yaşamalıydı.
Arkasındaki kirli kırmızılar, yine arkalarda kalmalı, kan kırmızısı arkada, gül kırmızısı önlerde, yukarılarda ve Zaferle nefes almalıydı. Bunun için gerekiyorsa uyumayacaktı, bunun için yalan da dâhil her şeyi yapacaktı.
Katerina birçok erkekten öğrendiği yatak odası bilgilerini bu adamda bütünleştirmeliydi. Öyle ki merdivenlerin en üstünde altın bir sarayda yaşamalıydı.
Arkasındaki kirli kırmızılar, yine arkalarda kalmalı, kan kırmızısı arkada, gül kırmızısı önlerde, yukarılarda ve Zaferle nefes almalıydı. Bunun için gerekiyorsa uyumayacaktı, bunun için yalan da dâhil her şeyi yapacaktı.
O
artık çamaşırcı bir ananın kızı değil, Çarın metresi olmalıydı ki! Umduğundan
büyüğü oldu.
Olmayan oldu. Olamayacak olandı olan… Çar onu Çariçe yaptı.
Aynadaki kırmızılı kadının kaderi, nasıl kırmızının tınlamaları haline geliyordu.
Nasıl kırmızının bu kadar çok tonu vardı. Nasıl kırmızı, bir beyaz, bir siyah, hatta mavi, hatta sarı gibi görülebiliyordu. Bu kırmızı nasıl bu kadar bukalemun gibi renk değiştirebiliyordu.
Olmayan oldu. Olamayacak olandı olan… Çar onu Çariçe yaptı.
Aynadaki kırmızılı kadının kaderi, nasıl kırmızının tınlamaları haline geliyordu.
Nasıl kırmızının bu kadar çok tonu vardı. Nasıl kırmızı, bir beyaz, bir siyah, hatta mavi, hatta sarı gibi görülebiliyordu. Bu kırmızı nasıl bu kadar bukalemun gibi renk değiştirebiliyordu.
Çar
ve Çariçe belki geceleri mutlu zamanlar geçiriyorlardı ama Çarın aklı Osmanlı
ile karışıktı. Osmanlı büyük bir deniz, kırmızı deniz gibi geliyordu.
Yaklaşıyordu. Deli Petro kendine askerlerine güveniyordu hesapta!
Sonra ne olmuştu? Bir anda ortada… Kendi ve ordusu… Etrafını saranlarda küçümsediği, başlarında Sadrazam Baltacı Mehmet paşa, Osmanlı vardı.
Çepeçevre çevrilmişlerdi. Deli Petro delirmişti. Sara krizleri tutmuştu. Çadırındaki yatağına kendini attığında, karısı güzeller güzeli Katerina onun yanındaydı.
Sonra ne olmuştu? Bir anda ortada… Kendi ve ordusu… Etrafını saranlarda küçümsediği, başlarında Sadrazam Baltacı Mehmet paşa, Osmanlı vardı.
Çepeçevre çevrilmişlerdi. Deli Petro delirmişti. Sara krizleri tutmuştu. Çadırındaki yatağına kendini attığında, karısı güzeller güzeli Katerina onun yanındaydı.
Başucundaydı.
Kırmızılı
kadın, kırmızı denizin çok farkındaydı. Petro deliler gibi düşünüyordu.
Durmadan, uyumadan, yemeden, içmeden…
Ateş yakmaz mıydı? Öyle düşünüyordu. Ateş kırmızı olmalı ve bu çemberi ateşle, kırmızıyla delip geçmeliydiler.
Planlar yapılıyordu ama boşunaydı. Petro deli iken daha da delirince ne olmuştu bilmiyordu. Herhalde zırdeli… Tırmandığı yükseklikten, aşağı düşmekten,
En az deli kocası kadar korkan Katerina hemen bir plan yaptı. Baltacı Mehmet’in çadırına gidecek ve pazarlık yapacaktı. Kocası kırmızılıyı takdir etmişti.
‘Ordunun başaramadığını sen kadınlık sihrinle başaracaksın’
Katerina, çıktığı bu yükseklikte durmakta kararlıydı. Ne gerekiyorsa yapılmalı,
Buradan aşağıya inmemeliydi. Her neye mal olacaksa olacak ama o orada kalacaktı. Annesi gibi bir örnekle yaşamıştı. Bir asker kaputu, kaputun kukuletasını başına geçirdi, elmaslarla dolu bir çantayı yanındaki görevliye verdi.
Ateş yakmaz mıydı? Öyle düşünüyordu. Ateş kırmızı olmalı ve bu çemberi ateşle, kırmızıyla delip geçmeliydiler.
Planlar yapılıyordu ama boşunaydı. Petro deli iken daha da delirince ne olmuştu bilmiyordu. Herhalde zırdeli… Tırmandığı yükseklikten, aşağı düşmekten,
En az deli kocası kadar korkan Katerina hemen bir plan yaptı. Baltacı Mehmet’in çadırına gidecek ve pazarlık yapacaktı. Kocası kırmızılıyı takdir etmişti.
‘Ordunun başaramadığını sen kadınlık sihrinle başaracaksın’
Katerina, çıktığı bu yükseklikte durmakta kararlıydı. Ne gerekiyorsa yapılmalı,
Buradan aşağıya inmemeliydi. Her neye mal olacaksa olacak ama o orada kalacaktı. Annesi gibi bir örnekle yaşamıştı. Bir asker kaputu, kaputun kukuletasını başına geçirdi, elmaslarla dolu bir çantayı yanındaki görevliye verdi.
En
önde elinde bir fenerle gelen tercümanla birlikte yola koyuldu. Bu sefer geceye
hâkim olan siyahtı.
Siyahın içinde küçük kırmızılar yok değildi ama zifiri anlamında kırmızıya yer yoktu. Üç karaltının yaklaşması, nöbetçi kadar gelenlerden haberi olan her kesi şaşırtmıştı. Baltacı uyuyordu. Beyazların arasında yalnızlıklarında, hayallerinde belki rüyalarında, kim bilir nelerle ilgileniyordu.
Siyahın içinde küçük kırmızılar yok değildi ama zifiri anlamında kırmızıya yer yoktu. Üç karaltının yaklaşması, nöbetçi kadar gelenlerden haberi olan her kesi şaşırtmıştı. Baltacı uyuyordu. Beyazların arasında yalnızlıklarında, hayallerinde belki rüyalarında, kim bilir nelerle ilgileniyordu.
Nöbetçiye
gelenlerden tercüman olanının söylediği, nöbetçi kadar beyazlarda uyuyan
komutanı da şaşırtmıştı.
‘Petro çok yakınını gönderdi’ dediğinde tercüman şaşırmıştı.
Bu ne demek! Ne yakını? Niye yakını! Neleri göze alarak buraya ta kendinin yanına gelmişti. Ne yapmaya? Üstelik önemli olduğunu söylemelerinin yanı sıra, yalnız görüşmeleri gerektiğini de söylemişlerdi. Baltacı şaşkın.
Bu teslim olma isteği ile gelen haberci olamaz, çünkü gece teslim olunmaz. Bu düşmanlık adına olamaz buna buraya gelerek cesaret edilemez. Peki, deli olduğu şüphe götürmeyen Petro nasıl bir delilik peşindeydi?
‘Petro çok yakınını gönderdi’ dediğinde tercüman şaşırmıştı.
Bu ne demek! Ne yakını? Niye yakını! Neleri göze alarak buraya ta kendinin yanına gelmişti. Ne yapmaya? Üstelik önemli olduğunu söylemelerinin yanı sıra, yalnız görüşmeleri gerektiğini de söylemişlerdi. Baltacı şaşkın.
Bu teslim olma isteği ile gelen haberci olamaz, çünkü gece teslim olunmaz. Bu düşmanlık adına olamaz buna buraya gelerek cesaret edilemez. Peki, deli olduğu şüphe götürmeyen Petro nasıl bir delilik peşindeydi?
Gelmesine
izin verdi Türk komutan. Katerina elmas çantayı kaputun içine aldı.
Baltacının çadıra geldi. Kırmızılı kadın, daha çadırın başında iken, başındaki
kukuletası düşmüş, başı açılmıştı. Baltacı şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi.
Soluğu kesildi. Nefesi daraldı.
‘Bu nasıl bir güzellik Allahım’ dediğinde dizleri gibi yüreği de titriyordu.
Üstelik kadın baltacının yanındakilerden rahatsız olmuş gitmelerini işaret etmişti.
Baltacı hangi arada oradakilerin gitmeleri için işaret ettiğini sonradan hiç hatırlamayacaktı.
‘Bu nasıl bir güzellik Allahım’ dediğinde dizleri gibi yüreği de titriyordu.
Üstelik kadın baltacının yanındakilerden rahatsız olmuş gitmelerini işaret etmişti.
Baltacı hangi arada oradakilerin gitmeleri için işaret ettiğini sonradan hiç hatırlamayacaktı.
Bunlara
rağmen iyi bildiği bir şey vardı. Bu gelen dillere destan güzelliği ile
Kraliçeydi. Bundan emindi. Kraliçenin bir hareketi Baltacı’nın şaşkınlığını o
kadar artıracaktı ki… Katerina elindeki çantayı yere fırlattı. Kırmızı halının
üzerinde beyaz elmaslar parıldayarak saçıldılar.
Katerina
kurnaz,
Katerina akıllı.
Katerina akıllı.
O
erkekleri iyi tanıyor.
Baltacının
yanına bir soluk aralığına kadar yaklaştı. Öğrendiği Türkçe ile
‘Bu
elmaslar ve ben seninim.’
Dediğinde
baltacı ruhunu teslim etmek üzereydi. Bir süre bu inanılmaz güzelliğe
baktı, sonra çadırın meşin kapısını kapattı. Katerina hazırlıklıydı.
Omuzlarından tutan iki kopçayı, hızla aşağı çektiğinde, beyaz vücudu üzerinde
kırmızılıklar olmak üzere baltacı için hazırlanmıştı çoktan! Katerina’nın bir
savaşı sulha çevirmek için iyi bir savaş vermesi gerekiyordu.
Üstelik
karşısında bir Osmanlı vardı? Beyazlar, kırmızılar, neler oldu bilinmez!
Birkaç
saat sonra Petro’nun boynuna sarılan karısı;
‘Sulh olacak’ Dediğinde Petro neden bu kadar sevinmişti bilinmez.
Bilmez miydi acaba Güzel karısı bu sulhu kazanmak için ne kadar savaş vermişti.
Bu önemli miydi Petro için. Sorulmaz ki… Bilinmeyen o kadar olaylar var ki.
Anlatılamaz. Merdivenlerden çıkmak çok güzeldir.
‘Sulh olacak’ Dediğinde Petro neden bu kadar sevinmişti bilinmez.
Bilmez miydi acaba Güzel karısı bu sulhu kazanmak için ne kadar savaş vermişti.
Bu önemli miydi Petro için. Sorulmaz ki… Bilinmeyen o kadar olaylar var ki.
Anlatılamaz. Merdivenlerden çıkmak çok güzeldir.
Bedelleri
bu kadar ağır olacaksa aşağılarda olmak daha iyi değil midir? Bu kadar
heyecana, kırmızıya gerek var mıdır? Beyazları hep aramak, mavide karar kılıp
bulamamak nasıl bir yaşam şekli olmalı bilinmez.
Kırmızı
bu kadar günahkâr mıdır? Beyaz bu kadar saf ve temiz midir? Kişilere ve kişi
renklerine göre karar vermek beklide daha iyidir. Biz Baltacı’nın sesinin
güzelliğinden de dem vurabilirdik, onun müezzinliğinden de…
Katerina ile olan bir gecelik saltanatından da.
Görülüyor ki biz bir gecelik saltanatını tercih
etmişiz.
Bu bir çeşit kırmızılı haber değil mi?
Bir çeşit asparagas haber olamaz mı?
Bu bir çeşit kırmızılı tablo değil
mi?
Bence öyle.
Not; tarihçiler böyle bir buluşmanın olmadığını söylüyorlar.
Bunun
tamamen hayal ürünü olduğunu da ilave ediyorlar.
Biz
zaten başında masal anlatacağız demiştik.
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder