23 Ekim 2017 Pazartesi




Ağ – Ak Gelin Efsanesi

nazanss.blogspot.com





Kayseri de bir dost meclisinde:
“Buralarda ne çok efsaneler vardır değil mi?”
“Evet” dediler. Birkaçını da hemen aktardılar. Derim ya efsaneler güzeldir, hayal kurmamızı, düşünmemizi en çok da eğer başarabilirsek, anlayabilirsek ders almamızı sağlarlar…
Birçokları çok hoşuma gitti, bazıları düşündürdü…
Bir taze gelin hikâyesi var ki bir hayli enteresan.
Çok acıklı bir hikâye…
Gelin kızlar kına gecelerinde söyleniyormuş. Hepimiz biliriz kına gecelerinde; gelinin eline kına yakıldığında, yani sürüldüğünde gelinin etrafında en acıklı türküler söylenir… Gelin mutlaka ağlatılır ki bu adettendir.

Ana evinden çıkıyor, yeni bir hayata başlıyor, annesinin koşulsuz sevgisinin sürekliliğinden oluyor.
Tabi haliyle ağlamalı.
Bu türkünün hikâyesini dinlediğinizde hüzünlü bir gelin hikâyesi olduğunu anlıyorsunuz…
Bazı yerlerde düğünlerde halaydan önce okunurmuş bu türkü. Hüzünden sonra gülmek gibi, ardından halay çekilirmiş.

Bir çeşit ağıt.
Bir gelin hikâyesi…

Zalim olmak nasıl bir duygu?
İstemediği halde onu istemek!
Öylesine istemek ki, onun canına kıymasına neden olmak!

Oysa kötülük yapmak en fazla kendine zarar vermek değil midir?

Luther demiş ki:
“Kendi yüreğinden korktuğum kadar ne papadan, ne de papazlardan korkuyorum.

Zalimlerin yürekleri yok mu?
Onlar korkmazlar mı?

Eşkıyanın yüreği yokmuş?

Bir ağıt olan “Ağ Gelin”, Kayseri’nin birçok yerinde bilinmekle beraber, özellikle Avşarlar arasında çok sevilerek söylenip dinlenmektedir.
Kızlar gelin giderken kınalarında bu ağıt söylene gelmiş; birçok genç kız, annesinin sıcak bağrından ayrılırken bu ağıt ile ağlatılmış, bu ağıt ile koca evine yollanmıştır.

Bu ağıt, gönüllerde sevgi olmuştur.
Öyle ki bu sevgi, Ağ gelini halaya bile yakıştırmıştır. 
Çoğu köyde halay tutanlar, halaya başlamadan önce davul ve zurnacıdan mutlaka ağ gelini çalmalarını ister.

Bir ağırlamaya veya hareketli halaya geçmeden önce, zurna eşliğinde çalınan bu havanın ezgisine; dizili olan oyuncular Ağ gelinin türküsünü söyleyerek, aynı zamanda sağa-sola doğru çok yavaş bir şekilde sallanarak halaya hazırlanırlar.

Dadaloğlu’na da dayandırılan bozlak şeklindeki bu türkünün bitiminden hemen sonra ise hızlı bir halaya geçerler.

“Koçgun devri” adı verilen 1603–1607 yıllarındaki isyan ve soygun hareketlerinde Develi’de etkilenmiştir. 1603 yılında ünlü eşkıya Tavil Mehmet’in yine Han Mehmet adındaki eşkıyanın yaptığı kötülükler ile aşiretler arasındaki kanlı çatışmalar meşhurdur.

Ağ gelin efsanesi de bu kötü günlerin izlerini taşımaktadır. Efsanenin halk tefekküründe ki gelişimi şöyledir:

Develi’den bir Türkmen obası, Erciyes’in güney eteklerinde bir yaylaya çıkarlar.
Bu obada, ahlaki ve fiziki güzelliğinden dolayı Ağ (Ak) Gelin adı verilen bir gelin vardır.
Kocası ve iki çocuğu ile beraber mutlu yaşarlarken, kocası gurbete çalışmaya gitmiştir.
Develi çevresinde yaşayan bir eşkıya, güzelliği ile şöhret bulan Ak Gelin’e göz koymuştur.
Sahipsizliğini de anlayınca, bir gece obayı basarak kaçırmak ister.
Namus timsali Ak Gelin, olayı anlar; gece karanlığında iki çocuğunu ve küçük sandığını yanına alarak, karışıklıktan da faydalanarak gizlice Erciyes’e doğru kaçar.
Erciyes’in ortalarında öyle bir yere gelir ki, ilerisi uçurum gidilmez.
Geriye dönse eşkıya... Gözyaşları ve çaresizlik içerisinde ellerini açar ve Allah’a yalvarır:

“Allah’ım! Beni ve çocuklarımı ya taş et, ya da kuş.”

Duası, kabul edilir.
Güneş doğunca oba sakinleri ve eşkıya; Ak Gelin, iki çocuğu ve çeyiz sandığının hayretle ve şaşkınlıkla taş kesildiğini görürler.

Günler sonra obaya dönen kocası olayı annesinden öğrenir. Koşarak ailesinin taş kesildiğini görür. Uzaklardan bir ses duyar:
“Yiğidim namusunu bir eşkıyaya çiğnetmedim. O eşkıyadan ahtımı koma.”

Bu ses Ak Gelin’in sesidir.
Delikanlı taş kesilen ailesine bakarak:
“Alırım ahtını, koymam Ak Gelin!” diye haykırır.

Türk milletinin gönlünün sesi olan Dadaloğlu, Ağ Gelin türküsünde de kendini göstermiştir.
Dadaloğlu tarafından söylendiği belirtilen Ağ Gelin’in, Kaman’da söylenen bir hikâyesi de şu şekildedir.

Ağ Gelin’in gerçekte Hamitli Cerit kızı olduğu, aynı zamanda da Dadaloğlu’nun karısı olduğu belirtilmektedir.
Dadaloğlu eve gelmemiş, karısına bakmamış. O da aşiretine dönmüş.
Hamit’e yerleşmiş.
Dadaloğlu, uzun yıllar karısını arayıp sormayınca, o da evlenmiş.
İş işten geçtikten sonra Dadaloğlu, çıkıp gelmiş.
Yanmış, yıkılmış. Oba oba gezip çalıp söylemiş.
Kaman’da Mamalı Değirmeni’nde bir bağ evinde öldüğü söylenen Dadaloğlu’nun Tomarza İlçesi Dadaloğlu Kasabasında da mezarı bulunmaktadır.
Kadir Özdamarlar-(alıntı)


Ağ gelin de indim ola yayladan Ağ gelin sürmelim oy.
Kaşı değil gözü beni ağlatan Ağ gelin sürmelim oy.
Bu güzellik sana kadir Mevlâ’dan Ağ gelin sürmelim oy.
Ölürüm de ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim.

Sarı yazma pek yakışır güzele Ağ gelin sürmelim oy.
Sarardı gül benzim döndü gazele Ağ gelin sürmelim oy.
Ben gidiyom da sen yârini tazele Ağ gelin sürmelim oy.
Ölürüm de ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim.

Bir taş attım karlı dağın ardına Ağ gelin sürmelim oy
Düştü mola Ağ gelinin yurduna Ağ gelin sürmelim oy
Senin ile şu beylerin derdine Ağ gelin sürmelim oy
Alırım ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim

Ağ gelin de oturmuş çorap örüyor Ağ gelin sürmelim oy
Çorabın üstüne güller deriyor Ağ gelin sürmelim oy
Zalim anan uzaklara veriyor Ağ gelin sürmelim oy
Alırım ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim

Irmak kenarında biter yosunlar Ağ gelin sürmelim oy
Yosunun üstünde bizi yusunlar Ağ gelin sürmelim oy
İkimizi de bir mezara kosunlar Ağ gelin sürmelim oy
Ağ gelin de biri yari desinler Ağ gelin sürmeli sevdiğim

Ağ gelin oturmuş taşın üstüne Ağ gelin sürmelim oy
Taramış zülfünü kaşın üstüne Ağ gelin sürmelim oy
Bir selamın gelmiş başım üstüne Ağ gelin sürmelim oy
Alırım ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim(alıntı)





Nazan Şara Şatana


nazanss.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder