19 Ekim 2017 Perşembe



Mistisizm - Sufizm – Tasavvuf


nazanss.blogspot.com



Mantığınızın ve aklınızın almadığı
Akıl yoluyla erişemediğiniz ilahi ya da doğaüstü olaylardır mistisizm
Hakikatleri derin bir sezgi ile anlamadır.


Bazıları derki; Grekçe'de bu deyimin içeriği gözlerini kapatmaktır. Başka bir şey değildir. Nasıl yani dediğinizde aldığınız cevap; şöyle; gözlerini kapamak anlamına gelen myein sözcüğünden üretilmiştir de ondan…

Mistisizm, felsefi kaynağını nerden alır?
Dinden alır.
Böyle diyorlar ya burası çok karışık olduğu için benim bunları tek – tek açıklamam lazım. Çünkü benimde anlamam için içeriğini tam olarak bilmem gerekiyor. Bunun için açıyoruz. Ve sıralıyoruz. Tabi bir diye başlıyoruz.

Diyorlar ki;
Mistisizm din yerine, dinin iç kısmı demek gerek yani öylesi daha iyi… (enteresan)
İyi de İslam’da var mı böyle bir şey?
 İslam da Sufilik var tasavvuf var.

Nasıl bunlarla alakasını öğrenelim.

Sufilik, batı da ve doğuda Hint mistisizm den farklıdır.
Şimdi burada biraz durmak ve düşünmek gerek.

Ben nedense son zamanlarda bunu sık söyler sık da yapar oldum. Hayırdır inşallah.

Böyle konularda soluklanıyorum, duruyorum hatta bu konu ile okuyacaklarımı ya da yazacaklarımı yazmadan okumadan bir süre belleğimde bu konu ile ne tür bir birikimim var diye düşünüyorum.

Onları önce bir ayıklıyorum sonra yenileri ile ilgileniyorum. Onun içindir ki kendimi ve sizleri arada bir durup düşünmeliyim diyerek beklemeye almak istiyorum.
Mistisizm de insanoğlu akıl yolu ile kavrayamayacağı Tanrı’yı ancak metafizik bir sezgiyle kavrayabilir.

Sonsuzluğa, mükemmelliğe doğaüstü varlığa eğer sezgi yoluyla ulaşılacaksa; bunun için tecrit olmak gerekmektedir. Nasıl olunacaktır?
Oda şöyledir; dış dünya ile ilişkileri en aza indirmeyle mümkündür.
Yani bu nedir? Bu; Vecd’dir ve trans’tır.

Burada benim bu yazıyı asıl yazmamdaki sebep benim en çok dikkatimi çeken kısmı ise; Aydınlanma ve uyanma hali!   

Bu ne demektir? Mistiğin ulaşmak istediği hedef budur.
Bu yüksek şuur halidir. Ve çok zordur. Bir kere çok ama çok uzun zaman gerektirmektedir. Ve mutlaka ulaşılacaktır diye bir şey yoktur.

Burada yine aklı çok karıştıran bir iki şey daha var ki bunları da söylemeden geçmemek lazım.

Şimdi sufizmden söz edelim; Arapça tasavvuf kelimesinin hangi kökten geldiği tam olarak bilinmemektedir.

En çok kabul gören görüşlere göre:

Saflaşma anlamında safa kökünden,
Yün elbise giyinme anlamında suf kökünden,
Peygamberin evinin yanında ikamet eden ve peygamber tarafından yetiştirilen ve oldukça fakir olan Ashab-ı Suffe gibi yaşama anlamında suffe kökünden türemiş olabilir.
"Suffe ehli;
Medine'de duracak yerleri, sığınacak kimseleri olmayan dört yüz civarında erkekten oluşuyordu.

Sufilerin tekke, zaviye ve rıbatlarda toplanmaları gibi onlar da Mescid-i Nebi'nin etrafındaki hücrelerde bir ara da yaşıyorlardı. Ziraat yapmaya, süt hayvanları ile uğraşmaya ve herhangi bir ticarete vakit ve imkânları yoktu.
Gündüzleri odun taşıyarak ve hurma çekirdeklerini kırıp öğüterek karınlarını doyurmaya çalışıyor; geceleri ise ibadetle ve Kur'an okumakla meşgul oluyorlardı.

Tasavvuf:
Ruhu kötü huylardan temizleyip (safa),
Hakiki bilgiye (yani marifete) ulaşma yoludur.
Hakiki bilgi ise Allah'ı bilmektir.

Mistisizmle – İslam’ı neden aynı anda işlediğimi düşünüyorum. Çünkü birçok okuduğum yerde bu iki konu bir arada çok konu ediliyordu.

Oysa bakın şurada ne diyor; Mistisizm ‘in İslam özelindeki hali olduğunu iddia edenler olduğu gibi, mistisizmin semavi olmayan Çin-Hindu dinlerinden gelmesi nedeni ile İslam ile tamamen farklı olduğunu iddia edenler de olmuştur.

Bakın sizlere sufizimin daha bir derli toplu ifadesini de yazıyım. Tabi İslam inanışına göre olanını…
Kişiliği kötü huylardan temizleyip,
Ruhu pak edip, olgun olma (kemale erme) yoludur.
Sufizm insanın kendisini keşfetme yoludur.

Kimilerine göre, Sufizm ve tasavvuf aynı şey değildir.
Sufizm mutasavvıflıktan daha yüksek bir aşamayı ifade eder.

Mutasavvıflar Sufi olmaya çalışmışlarsa da başaramamışlar, tekkeler, ekoller kurmuşlardır.
Oysa Sufizm’de ekol yoktur.

Sufizm Batı Türkistan’da doğmuştur.
İlk 350 yıldaki sufiler ilhamlı insanlardı, mala mülke değer vermezler, bazen çıkınları bile olmadan gezer ve her gittikleri yeri aydınlatırlardı.

Batı Türkistan’daki bu ilk sufiler, tarikatçılık gütmedikleri için, tarikat şeyhleri gibi isim yapmamış, tarihe isimsiz nefer olarak geçmişlerdir.
Sufizmle ilgili çok önemli bir bilgide; iki boyutu olmasıdır.
Dikey boyut: İç yasamı keşfetme, insanın aslını, özünü bulması,
Yatay boyut: insanlara hizmet etmek ve dünyevi ilişkileri uyum, güzellik ve sevgi boyutunda ayarlamak
Kimilerine göre, Sufizm 13. yüzyıla dek sürmüş, 14. yüzyıldan itibaren, yerini tasavvufa bırakmıştır.
Kimilerine göre de, mutasavvıf yolunun hedefine ulaştığı zaman Sufi olur. Sufizm ile Sufi Tarikatları arasındaki ayrım bugün çoğunlukla bilinmemektedir.

Sufizm bir yaşam tarzıdır,
Hayata farklı bir bakıştır.

Tarikatlar ise Sufizmden kaynaklanan, kurumlaşmış olgulardır.

İnsanların akıllarının almadığı bazı şeyleri mutlaka alanlardan anlaması, dinlemesi ya da okuması gerekiyor. Bakın bu yazıda ne kadar değişik şeyler var. İnsan okudukça şaşırıyor.
Benim için değişik bir konuydu. Karar verdim.
Bu konuyu çok irdeleyeceğim.
Eğer arzu ederseniz birlikte öğreniriz.


Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder