18 Ekim 2017 Çarşamba



Leyla ile Mecnun


Gönlüm Dilime Dargın, Dilim Gönlüme...
Gönlüm Duygularını Anlatamadığı için
Kızarken Dilime...
Dilim anlatamayacağı şeyleri Düşündüğü İçin Kızıyor Gönlüme.


Mevlana Celaleddin-i Rumi


nazanss.blogspot.com





Biz çocukken, kardeşim Ömer’le yıldızları izlerdik. İkimizde o kadar çok meraklıydık ki gökyüzüne! Bu konuda birazcık bir şey bilenlere bile sorardık.
“Bu yıldızın adı ne?”
“Büyükayı hangisi?”
“Cezve halindeki yıldızlar ne?”
Sorardık – sorardık.
Şimdi tam hatırlamıyorum ama sanıyorum, bir yere davetli gitmiştik, orada bir büyüğümüz, bizim dikkatimizi çeken iki parlak yıldızı göstermişti. Bize demişti ki:
“Bakın, bu yıldızlardan, birinin adı Leyla, diğerinin adı Mecnun.”
“Nasıl yani?” demiştik, net hatırlıyorum çünkü şaşırmıştık. Devam etmişti.
“Bunlar birbirine kavuşamamış iki âşık. Bunlar öldüklerinde bir tek bir şey dilemişler. Her yıl birkaç saniyede olsa birbirlerini görmek istemişler.
Duaları kabul olmuş.

Biri gökyüzünün bir ucuna, diğeri diğer tarafa gitmiş. Onlar her gün biraz daha birbirlerine yaklaşıyorlarmış, sonra yazın en sıcak günlerinde, gökyüzünün en berrak, en çok yıldızların görüldüğü Ağustos ayının ikinci haftasında genellikle birbirlerine iyice yaklaşmış olurlar, sonra birkaç saniyeliğine birbirine kavuşurlar.
İşte o zaman ne dilek dilersen olur.”

Büyüğümüz böyle demesine demişti de! Bizim, kardeşimle ne büyük bir derde bulaştığımızı anlamamıştı.

Biz Ömer’le iki yıldızı takip etmekten, uzun yıllar helak düşmüştük.
Sonra yıllar geldi – geçti. Hatırası kaldı.
Yine de sıcak gecelerde, önce aya bakarım ona yakın iki parlak yıldız ararım. Eğer yapabilirsem onların birbirine yaklaşmalarını takip ederim.

Ben şimdiye kadar onların kavuşmalarını göremedim. Ömer’de görememiş. Belki bir gün görürüm, dileğimi söylerim.

Ben ilk Leyla ile Mecnun hikâyesini böyle duymuştum…

Kimdi bunlar, nasıl bu kadar büyük dua etmişlerdi. Sonra öğrenmiştim…
Bir büyük sevdadan söz edildiğinde; birbirlerini Leyla ile Mecnun gibi seviyorlar denilir.

Çok âşık erkeğe; mecnun mu oldun?
Kadına; Leyla gibi mi sevdin? Denilir.

Asırlardır, sevda sözcüğünün hemen yanı basındadır bu iki isim hep olur.
Hikâyeler vardır onlar için, şiirler yazılmıştır, şarkılar söylenmiştir, tiyatro sahnelerine, filmlere konu olmuştur.

Hep söylüyorum ya, efsaneler güzeldir.
Leyla ile Mecnun efsanesinin benim bildiğim kadarını anlatacağım sizlere…

Bir Kabile reisinin Kays adlı bir oğlu vardır. Bu evlat çok kıymetlidir.
Bir başka Kabilenin kızı Leyla’yı tanır, bu yakışıklı genç!
Birbirlerine âşık olurlar.
Büyük sevdayı ilk önce kızın annesi öğrenmiştir.
Annesi çok kızar.
Onların görüşmelerine engel olur.
Ne kadar uğraşsalar da görüşemezler.
Kays ne yapacağını bilemez, sonunda başını alır çöllere gider.
Deli gibi gezdiği için ona Mecnun demeye başlarlar.
Aileler sonradan pişman olurlar.
Mecnunun babası kızı ister.
Kız tarafı oğlunuz deli olmuş derler, vermezler.
Leyla daha fazla dayanamaz, evden kaçar.
Çölde Mecnunu bulur.

Bundan sonrası bir hayli enteresan! Mecnun onu tanımaz. O gerçek aşkı bulmuştur. İlahi aşkı bulmuştur.

Leyla geri döner, gelir.
Mecnunun babası oğlu iyileşsin diye onu Kâbe’ye götürür.
Babası aşkı geçsin diye dua ederken; mecnun aşkı artsın diye dua eder.
Duası kabul olur.
O artık hep çöllerde yaşar.
Ailesi, Leyla’yı evlendirir.
Leyla, evlendiği gece, kendisinin bir peri ile evli olduğunu, kendine yaklaşmaması gerektiğini, yaklaşırsa çarpılacağını söyler.
Adam korkar, Leyla’ya yaklaşmaz.
Kısa bir süre sonra da ölür.
Leyla baba evine döner.
Sonra da çöllere, Mecnun’un yanına gider.
Mecnun artık tamamen dünya nimetlerinden elini, eteğini çekmiştir.
Leyla, daha fazla dayanamaz, hastalanır ve ölür.
Mecnunda bunu hisseder, onun kabrine gider sarılır ve oda orada ölür…

Daha önceki yazımda da söylemiştim. En büyük aşklar, kavuşulmamış aşklar mıdır?

Derler ki: O zamanın âlimlerinden biri onları rüyasında görür, onlar cennet bahçelerinde el ele dolaşmaktadırlar…
Sizlere Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin aşk, sevda üzerine birkaç sözünü yazacağım.

Sevgiyle, aşkla kalın…

İlla ki birini seveceksen, dışını değil içini seveceksin! Gördüğünü herkes sever ama sen göremediklerini seveceksin... Sözde değil özde aşk istiyorsan şayet; ten'e değil, can'a değeceksin.

Gönlüm Dilime Dargın, Dilim Gönlüme...
Gönlüm Duygularını Anlatamadığı için Kızarken Dilime...
Dilim anlatamayacağı şeyleri Düşündüğü İçin Kızıyor Gönlüme.

Ben bir balığım, aşk ise daldığım bir derya. Aşk' tan gözlerim yaşlı olsa da o derya gözyaşımı nerden bilir? Başımı o denizden çıkarayım desem! Balığım ya;
Nefesim kesilir...



Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder