18 Ekim 2017 Çarşamba



Kader
O Gece Birinin Uykusu Gelmeseydi?
Ya da İkisinin de Uykusu Gelseydi…


nazanss.blogspot.com



Bazen anlamadığım şeyleri anlamak için kendimi çok yorarım. Düşünürüm bir türlü altından kalkamam. Nasıl olmuştur? Niye olmuştur? Nedenleri nelerdir. Bazı olaylarda beni şaşırtır ki hiç içinden çıkamam. Bunların nasıl olduğuna yorarım aklımı. Nasıl olabildiğine ise çok şaşırarak bakarım. Sizlere bir olay anlatmak istiyorum. Bunun ne olduğunu anlayabilmiş değilim. Birlikte bakalım.

Bundan bayağı yıllar önce biz Fethiye’de Clup Tuana’da çalışıyoruz. Yazın en sıcak ama misafirlerimiz bakımından en dolu olduğumuz günler.
Bir tek boş oda yok.
Gelenler müdavim misafirler ağırlıkta olmak üzere Almanlar. Türkler, Ruslar ve Hollandalılar var.

O zamanlar Öger’in en göz bebeği tesislerinden biri olduğumuzdan, Allah var Tuana nerede ise benim gördüğüm en güzel tatil köylerinden biridir.

Öyle bir haftalığına gelen filan zaten olmazdı da nerede ise yazı geçirmek için gelmek isteyenler olurdu.
Biz Tuana’nın açılışını da yapmıştık. Sizlere sonra Tuana’dan söz edeceğim, nasıl etmem benim en güzel yıllarımın geçtiği turizmi en lezzetli hali ile bildiğim yerdir Tuana…

Ne diyordum Tuana’dayız tesis dolu yoğunuz çalışıyoruz. Bir gün çalışıyoruz, bir telefon geldi. Bin altı yüzlerin orada kavga var. Nasıl kavga var? Bir bayan eşini evire çevire dövüyor. Nasıl? Dövüyor Vallahi. Allah olay var. Haydi, gidip bakalım.
Gittik. Gerçekten bir bayan yanındaki beyi dövüyormuş, muş diyeceğim biz yetişemedik. Biz gittiğimizde odalarına gitmişlerdi.
İçkiliydiler demek ki geceden kalmaydılar falan - filan. Ama daha yeni gelmiştik ki bir telefon daha. Bayan yine adamı dövüyor.
Hem de bu sefer bayağı bir ciddi, adam önde bayan arkada koşudalar. Yapmayın yahu. Tamam, haydi bu sefer göreceğiz.
Fırladık. Şans mı var bizde.
Yine göremedik. Birileri görmüş bize erkek nasıl dövülür ‘ders bilmem kaç’ nasip olmuyor işte ne yaparsın? Bu çift birbirlerini yiyince bayan soluğu resepsiyonda aldı.

Derhal başka oda isterim, ben onunla kalmam da kalmam. İyide oda yok. İyide bu sizin sorununuz.
Bayan sinirli o sinirle resepsiyondan başlar korkusuyla bir şekilde hallettik ve bayana başka oda verdik. Ama hepimiz meraktan ölüyoruz.
Ne olmuşta bu adam bu kadından dayak yemiş. Konu neymiş kısmı bizleri oda değişikliğinden daha çok ilgilendiriyor. Sonra öğrendik.

Bu çift güzel – güzel akşam yemeklerini yemişler, animasyonda eğlenmişler, sonra barda takılmışlar. Bayan haydi gidelim demiş, adam oralı değil.
Bayan haydi aşkım gidip yatalım adam istekli değil. O zaman ben gidiyorum, çok uykum geldi.
Sende geç kalma.
Adam söz evermiş, içkimi bitireyim geliyorum. Bayan odasına gitmiş yatmış bir süre sonrada uyumuş. Bir saat sonra uyanmış ki dam yok.
Bayan doğru diskoya birde ne görsün adam bir Rus bayanla sarmaş dolaş dans ediyor.
Kadın peki demiş.
Dışarıda beklemiş, bu taze çift diskodan çıkmışlar ve Rus bayanın odasına gitmişler.
Bayan yine bir şey dememiş. Ama kararını da vermiş. Bundan bana koca olmaz.
Evli değillermiş birlikte yaşıyorlarmış.
Evlenmeyi düşünüyorlarmış.
Bayan odasına gelmiş, adamın bavulunu hazırlamış kapının yanına koymuş. Yatmış.
Sabah kapının yavaşça açılması ile uyanmış.
Adam başlamış kadına yalanları sıralamaya…
Ya yeni bir sürü arkadaşlar edindim, senide tanıştıracağım.
Şezlongda sohbet ettik uyumuş kalmışım ben her tarafım tutulmuş.
Ben seni gördüm yalan söyleme bu iş bitti bavulunu da hazırladım.
Adam asla kabul etmemiş.
Hayır, biz arkadaşlarla şezlong...
Ben gördüm sizi hatta şuradaki odaya gittiniz.
Adam takip edildiği için sinirlenmiş başlamış kadına bağırıp çağırmaya.
Vay sen beni takip mi ettin?

Hem suçlu hem güçlü...
Bayanın da canına tak etmiş olmalı. Yeter be seni bana sayı ile mi verdiler demiş ondan sonrası da malum zaten. Şimdiye kadar olan olaylarda beni şaşırtan bir iki ufak tefek şeyden başka çok ta önemli bir şey yok. Kadının adamı dövmesi bayağı enteresan.

Ben ikinci sahneye şaşırıyorum.
Bayanın canı çok sıkkın, çok üzüntülü… Havuz başında mutsuz - mutsuz güneşleniyor.
Ama tatil onlar için ne kadar önemli ise ikisi de ayrı - ayrı tatillerini sürdürmeye karar verdiklerinden tatillerine devamdalar.
İşte tam o sıralarda havuz başına genç yakışıklı bir Alman geliyor, bu bayanın mutsuz hatta zaman - zaman gözleri yaşlı tatilde olmasına anlam veremiyor ve bayana soruyor.
Neden bu kadar hüzünlüsünüz?
Ondan sonrası bize anlatılanlar.
Duyanlar, takip edenler ve onlarla yakınlaşan personellerden bildiklerimiz.
Bu yakışıklı, kadının masum hali, gözlerinin yaşı ve tatildeki hüznü çok dokunmuş.
Eşini de yeni kaybetmiş teselli için tatile gelmiş.
Bayanın yanındaki şezlonga havlusunu sermesiyle birlikte aralarında önce arkadaşlık sonra dostluk başlamış.
Karşı taraftaki adam da Rus bayandan ertesi günü gerekli ilgiyi göremeyince birkaç gün sonra otelden ayrıldı.

Bayan yeni arkadaşı ile önce gülümsemeyi sonra da kahkaha ile gülmeyi öğrendi. Tamam, tatilleri bitti gittiler. Adam gitti, Rus bayan gitti, daha sonra yeni gelen adamla bizim bayanda gitti. Buraya kadarda normal…
Sezon bitti. Zaman geçti…

Sonra yeni sezon... Yine sıcak, yine tesis dolu…

Aaaa ne görelim. Bu çift el ele gelmişler. Burada Tuana’da tanıştıkları için balayına Tuana’ya gelmişler. Buyurunuz.

Benim aklımın almadığı bir olay. Onlar evlenmişler. Dahasını da söylemek istiyorum. Onlar bizim uzun yıllar müşterimiz yani misafirlerimiz oldu. Son senelere kadar iki çocukları vardı.

Şimdi birlikte bir irdeleyelim. Burada bu olayların sebebi O Rus bayan mı? O gece bu sonradan mutluluğu yakalayan bayanın uykusunun gelmesi miydi, bu yeni beyin son anda Tuana’ya gitmek için başka bir ülkeye tam gidecekken karar değiştirmesi miydi? Peki, bunlar olmasaydı; evlenmeyecekler miydi, çocuklarda olmayacak mıydı? Yoksa kader onları birbirine yazmış, nerede olursa olsun bir şekilde karşılaşıp evlenecekler miydi?

O adamda yediği dayakla mı kalacaktı. O adam da Tuana’yı hatırlayıp ben ilk bayandan dayağımı orada yemiştim yine oraya gitmeliyim mi demişti? Dememişti ki bir daha onu hiç görmedik.

Birilerinin kaderi birilerini kelepçeliyor. İşin en güzeli beni en çok şaşırtanı; ikisinin de Alman olmaları. Almanya da değil, Türkiye’de tanışmış olmaları.
İkisinin de Almanya’da aynı şehirde oturuyor olmaları... Kim bilir belki de birbirlerini tanımadan aynı sokaklardan belki yan yana, belki aynı kafelerde yan masalarda oturmuşlardır.
Belki aynı yerden alışveriş yapmışlardır.
Belki de çocukken birbirlerini tanımışlardır.
Bilinmez ki.
Ben bu bilinmezlikleri çok incelerim.
Çok takarım.
Hala düşünürüm.
O gece birinin uykusu gelmeseydi?
Ya da ikisinin de uykusu gelseydi…



Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder