28 Ekim 2017 Cumartesi





Yıldırım Beyazıt Haykırdı

nazanss.blogspot.com




Büyük adam olmak başka bir şey!
Cesur adam olmak başka bir şey!
Hem cesur hem büyük adam olmak daha başka bir şey!
Bir de üstüne ilave edip, sultansanız ve adınız da Yıldırım Beyazıt’sa!
Burada çok olmaklar, çok başka şeyler var!
Birde:
Burada durmak, düşünmek gerek!

Bazen çaresiz kalırsınız, bazen tükendiğinizi sanırsınız!
Ne yapacaksınız?
Bilmediğiniz hallerinizdir.
Bittim tamam bitti artık dediğiniz anda öyle bir şey olur ki!
Biri gelmiştir, biri tam zamanlamasını ayarlamış gelmiştir.
Ummadığınız olabilir, beklediğiniz olabilir. Neticede kurtarıcınız gelmiştir.
Derin bir nefes alırsınız.
“Allah’ım binlerce kere hamdolsun.” Dersiniz…
Sizlere bu gün anlatacağım bu anlatıda öyle…

Osmanlı Sultanlarının hikâyelerini okumak çok hoşuma gidiyor.
Çok özel ve çok güzel şeyler öğreniyorum.
Bunu iyi biliyorum ki, hiçbir başarı kolay olmuyor. Ne şekilde olursa olsun.
Bir şeyi başarmak için ilk önce cesur olmak gerekli, bu çok önemli. Cesur olup atakta bulunmalı, korkmamalı, atılım yapmalı.

Yıldırım Beyazıt olayında da aynı cesareti gördüm.
Anlatıyı aynen aktarıyorum.

Kosova Meydan Savaşı’nda büyük bir bozguna uğrayan Haçlı orduları Macar Kralı Sigismund’un lideliğinde büyük bir birlik oluşturdular.

Bu birliğe Avrupa devletlerinin hemen hepsi katılmıştı.

130 bin kişilik bir ordu ile Bulgaristan’a girdiler ve Doğan Bey tarafından korunan Niğbolu Kalesi’ni kuşattılar.

Durumu haber alan Yıldırım Bayezıd harekete geçerek yardıma koştu.

Kalenin çevresi tamamen kuşatıldığı için herkes merak içindeydi.

Her ne olursa içerden bir haber alınmalı ve ona göre hareket edilmeliydi.

Bunun için kafa yoran Yıldırım Bayezıd, hiç kimseye haber vermeden bu görevi kendisi yapmaya karar verdi.

Gecenin karanlığından faydalanarak atını sürdü ve gitti.

Niğbolu Kalesi’nin çevresi karanlıklar içindeydi.

Kaleyi kuşatan Haçlı askerlerinin yer - yer yaktıkları ateşler havadaki esrarengizliği bir kar daha arttırıyordu.

Yıldırım Bayezıd, içki içe - içe sarhoş olan devriyeler arasından geçerek kale duvarının yanına kadar geldi ve gecenin sessizliğinden yankılanan bir sesle haykırdı:

“Bre Doğan! Bre Doğan!”

Haçlılara teslim olmayı reddeden Doğan Bey her an tetikteydi ve meraklı bir bekleyiş içindeydi.

Duyduğu bu ses merakını büsbütün arttırdı. Evet, yanılmıyordu; bu ses Sultan’ın sesiydi ama nasıl olabilirdi ki?
Ses kale duvarlarında bir defa daha yankılanınca heyecan ve sevinç içinde karşılık verdi:

“Buyur saadetlü hünkârım!”
“Bre Doğan, halin nicedir?”
“Halimiz gördüğün gibi Sultanım. Elimizden geleni yapar, kaleyi düşmana vermeyiz!”
“Hele dayanın! İşte biz dahi geldik!”

Yıldırım Bayezıd geldiği gibi geri dönerken kale içinde adeta bayram vardı.

Artık moraller yerine gelmiş, düşmana karşı olan dayanma güçleri artabileceği kadar artmıştı. Ya düşman?

İçlerinde Yıldırım Bayezıd’ın kale duvarlarında yankılanan sesini duyanlar olmuş ama ne olduğunu anlayamamışlardı.

Onlar o sırada, “Osmanlı Padişahı’nın kaçtığını” iddia ediyorlardı.

İşi daha da ileri götürerek,
“Mısır’daki Memluk Sultanı’na sığındığını” söyleyenler bile vardı.

Durumu anladıklarında ise iş işten geçmişti.

Ertesi gün Türk Ordusu, Niğbolu önlerinde dünyanın en büyük zaferlerinden birini daha kazandı…(alıntı)

Gerçekten çok hoşuma giden bir anlatı…
Padişahlarımız ne kadar cesurlar, insan şaşırıyor.
Kendinin bizzat gitmesi inanılır gibi değil.
Ne büyük yürekleri varmış.

Büyük bir başarı elde edilmiş.

Yıldırım Bayezit 1393'te Bulgar Krallığını ortadan kaldırarak, Bulgaristan topraklarının büyük bir kısmını Osmanlı'ya kattı.

Böylece Osmanlı sınırları Tuna Nehri'ne kadar genişledi.

Bosna ve Arnavutluk üzerine akınlar yapıldı.

Osmanlı kuvvetlerinin Macaristana kadar ilerlemesi, İstanbul’un kuşatılması, Selanik’in fethedilmesi üzerine Osmanlıyı balkanlardan çıkarmak isteyen Avrupa Devletleri yeni bir Haçlı Ordusu hazırlayarak Niğbolu Kalesi'ni kuşattı.

Yıldırım Bayezit komutasındaki Osmanlı Ordusu Niğbolu'ya geldi.

1396 yapılan savaşta haçlıları yenilgiye uğrattı.(alıntı)


Böyle güzel anlatıları fırsat buldukta aktaracağım…


Nazan Şara Şatana


nazanss.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder