31 Ekim 2017 Salı



Prof. Dr. Stephen Hawking,

nazanss.blogspot.com



Dünyanın en önemli fizik adamının Müslüman olduğu söyleniyormuş.

*
“Yaşayan en mükemmel zihin”
“Einstein’in mirasçısı”,
”yirminci yüzyıl sonlarının en büyük dahisi”,
“Evren Uzmanı”

*
Stephen William Hawking
“Başlangıç tekilliğini” bulan, yani herşeyin başlangıcının bir “tekillik” olduğunu ispatlayarak,
Dünya’da ilk kez Allah’ı tanımlayan bilim adamıdır.
Bununla da kalmamış, “yaratılışı” çözümlemiştir.
Yaratılışın tekil olduğunu (Allah’dan geldiğini); maddenin, mini karadeliklerin “sızıntılarından” türediğini kanıtlamıştır.

*

Hawking, evreni, Arz’dan Arş’a kadar genişleterek, bilimi Allah’a ulaştırmış; tek bir evren yerine,
(Âlemlerin Rabbi uyarınca)
Sayısız parelel evreni bulmuş ve insanlık tarihinde ilk kez, bunu bilimle ispat etmiştir (K75).
Onun bilimiyle, diğer dinlerce öngörülen dünyasallık olgusu, evrenselliğe dönüşmüş ve Kur’an’ın yüce boyutlarına ulaşmıştır.

*
Einstein’in başarısı, sadece kuantum fiziğine olan katkıları ve Relativite Teoremi ile sınırlıdır.
Hawking, mini karadeliklerin ve kara boşlukların astronomisini oluşturmuş ve bu astronomi sayesinde, bilim tarihinde ilk kez, Relativite, Kuantum ve Birleşik Alanlar Teorileri’ni tek bir teoremde biraraya getirerek, evrenin karmaşık yaratılışını çözümlemiş ve bunların tamamını geliştirerek, yaratılışın bir “Tekillik” (Allah) tarafından başlatıldığını ispatlamıştır.

*
Uzay-zaman konusunda herkesin anlayabileceği bir kitap yazmayı kafasına koyan Hawking, bu amacını 1988 yılında yayınladığı,
“The Brief History of Time” (Zamanın Kısa Tarihi) adlı kitabıyla (K73) gerçekleştirir.
Aynı yıl içersinde ülkemizde de yayınlanan bu kitap, en çok satan kitaplar listesinde en uzun süre kalarak
“Guinnes Book of Records” a girmiştir.
Hawking, bu kitabında,
“Yaratıcıya ihtiyacımız olduğunu ve insan aklının en büyük zaferinin, Tanrı’nın ne düşündüğünü bilmek olduğunu” söylemiştir.

*

Dünya’nın gelmiş geçmiş en büyük fizik ve matematik dehası sayılan Hawking, bu hastalığa yakalandığında ümitsizliğe kapılır, depresyona girerek kendini içkiye verir. Ancak, 1963 yılında tanıştığı Jane Wilde onu hayata geri döndürür.
Hawking’in gizemli kişiliği, Wilde’ı çok etkilemiştir.
İki yıl sonra evlenirler.
Hawking artık ölümü düşünmemektedir; kendini bilime verir.
Evlendikten kısa bir süre sonra, ilk tezlerini oluşturmaya başlar.
Evrenin yaratılışı, 1960’lı yılların en çok konuşulan konularından biridir.
Bilim adamları, evrenin düzenli olarak genişlediğini düşünmekte, ancak yaratılışına bir çözüm getirememektedir.
Hawking, o dönemde, evrenin sonsuz yoğunluktaki tek bir noktadan yaratıldığını bulur ve bu fikrini, Londra Üniversitesi’nin tanınmış matematikçi ve fizikçilerinden Roger Penrose’a açar.
Birlikte çalışarak, 1969 yılında, Einstein’in Relativite Teoremi ile bağdaşan teoremlerini ortaya koyarlar.
Einstein’in zamanı ve mekanı, bu tek noktada birleşmektedir.
“Daha başka bir deyişle” der Hawking:
“Zamanın da bir başlangıcı olduğunu gösterdik

*
Hawking, Newton’un kürsüsü olan Lucasion profesörlüğüne layık görülen üçüncü Britanyalı’dır.
Ancak, bilim dünyasının bu dev ismine halen bir Nobel Ödülü verilmemesi dikkat çekicidir.
Nobel Ödülü, bugüne kadar, İslam âleminden sadece Pakistanlı Profesör Abdus Salam’a (S32) verilmiştir.
Buluşları ile Einstein’ı kat be kat geçen Hawking’e, bugüne kadar bir kaç özel Nobel Ödülü verilmesi gerekirken, sadece bazı payelerle geçiştirilmiş olmasının başlıca nedeni, onun gizli de olsa Müslüman olmasından iyice kuşkulanılmasıdır
Gerçekten, Hawking, Müslümanlığını şimdilik açıklamaktan kaçınmakta; ancak Zig-Zag Öğretisi mensuplarına gönderdiği özel mesajlarda, bunun diğer Zig-Zag yazarlarınca açıklanmasını istemektedir.
(Bu istek, Aiberg’in kitaplarında yerine getirilmiştir).

*
Hawking bir röportajda (G14),
“Tanrı kavramını gözardı ederek, evrenin başlangıcından söz etmek zor olur. Evrenin yaratılışı üzerindeki çalışmalarım, bilim ve din arasındaki bir çizgidedir. Fakat ben bu çizginin bilim tarafında kalmaya çalışıyorum” demiştir

*
Stephen Hawking’in ateist olmadığı, Tanrı tekilliğini bizzat ispatlamış olması ile apaçık ortadadır.
Hıristiyan olmadığını ise, Hawking, bir makalesinde şöyke açıklamıştır:
“1981 yılında, Vatikan’da, Papa’nın düzenlediği kozmoloji konulu bir seminere, konferans vermek üzere davet edildim.
Konferansta,
“Evrenin bir başlangıcı olduğunu, bir yaratılış tekilliğinden geldiğini, sınırsız olduğunu ve bunun da ötesinde, evrenin katları olduğunu ispatlı olarak anlattım. Fakat Papa, herhalde benim konferansa pek fazla kulak vermemiş olacak ki, daha sonra davetlilerle yapılan görüşme sırasında beni kutlamakla birlikte, Büyük Patlama’nın oluşumunu ve öncesini “araştırmamamı” benden özel olarak istedi. Çünkü ona göre, yaratılış anı ve öncesi, Tanrı’nın işiydi; Tanrı’nın işine ise hiç karışılmazdı.
Aslında, ben, yaratılışla birlikte, yaratılış öncesinin de sonlu-sonsuz olduğunu, dolayısıyla bir başlangıç olan yaratılış anının hem var, hem de yok olduğunu kastetmiştim.
Tanrı’yı bu kadar dar bir evrenin içine yerleştiren Papa ise, onu evrenden biraz önce yaratılmış bir yaratık yapıvermişti.
Oysa fiziksel yaratılış, kendinden önceki bir dizi yaratılışın devamıydı.
Tanrı, nasıl bu peşpeşe yaratılışlar dizisinin bir halkası olurdu?
Bu nedenle, konferansı izleyenlere,
“Tanrı evreni yaratmadan önce ne yapıyordu? Diye sordum.
Tanrı’yı yermek için değil, kilisenin 300 yıllık hatasını yeniden tekrarlamaması için böyle konuştum.
Benim Tanrı’m, Papa’nın Tanrı’sı değildi.
Papa’nın Tanrı’sı bir yaratıktı.
Ama, benim bilim yoluyla ve içimdeki gizli güçlerle bulduğum gerçek Tanrı, “Mutlak Yaratan”dı. “Tek Yaratan”,
ortağı ve benzeri olmayan, her şeyin üstünde bir “Tekillik” (Singularity).
Benim Tanrı’m, Papa’nın temsil ettiği görüşün (Hıristiyanlığın) beyinlerindeki hayali, sahte Tanrı’yı bile yaratandı.
Bu konferansı verdiğim 1981 yılında, ne tuhaftır ki, bundan 300 yıl önce, aynı kilisenin Papa’sı karşısında uğraş veren Galilei’nin durumuna düşmüştüm.
Papa, cehaletin inatçı, israrcı bir temsilcisi gibiydi.
Benim dinim, bilimin yol gösterdiği, içimdeki gizli gücün diniydi. Papa’nın dini değildi.”

*

“En büyük zaferim”
dediği Karadelikler Teorisi ilgiyle karşılandığında,
“Nihayet kendimi temize çıkardım” demiştir.
1971 yılında, teoremini daha da ileriye götürerek, karadeliklerin, sadece ölü yıldızların bir aşaması olmadığını; evrenin başlangıcında, o süreçte oluşan muazzam güçlere bağlı olarak, mini karadeliklerin de oluştuğunu açıklar.
Hawking’e göre, sadece bizim galaksimizde, en fazla bir proton büyüklüğünde, ancak Everest Dağı kadar da ağır, en az bir milyona yakın karadelik bulunmaktadır.
Stephen Hawking’in 1973 yılında ulaştığı şaşırtıcı sonuçlar, inanılmaz bir teorinin başlangıcını oluşturur:
Karadelikler sürekli olarak bazı parçacıklar göndermektedir
(Buna, daha sonra Hawking Işıması adı verilmiştir).
Bu durum, karadeliklerin, zamanın dışında kalması demektir (K74). Bu teori, o zamana kadar bilinenlere öylesine ters düşmektedir ki, Hawking, hesaplamalarını defalarca kontrol etme gereğini duyar.
1974 yılında,
“Karadelikler Yoluyla Parçacık Oluşumu”
adlı çalışmasını bilim dünyasına açıklar.
Bilim dünyasında bir dönüm noktası olarak nitelenen bu başarısından sonra, aynı yıl içersinde
Cambridge Üniversitesi’nde,
(birincisi Isaac Newton’a (1642-1727),
ikincisi Paul Adrien Maurice Dirac’a (1902-1984) verilen)
“Lucasion Professor of Mathematics”
payesi ve kürsüsü, üçüncü kişi olarak Stephen Hawking’e verilir.

*

“Zamanda yolculuk mümkünse, niçin kimse gelecekten gelip, bize bunun nasıl olduğunu göstermiyor?” sorusuna, Hawking şu cevabı vermiştir:
“İnsanoğlunun doğası gözönüne alındığında, gelecekten bir insanın günümüze gelmeyeceğine ve biz zavallı, geri kalmış atalarına, zamanda yolculuğun sırlarını anlatmayacağına inanmak çok zor.”
Hawking, bu konferansta, Kuantum Teoremi ile ilgili olarak da şöyle bir örnek verir:
“Bir an için, enerjiyi para olarak düşünün. Eğer bankadaki hesabınızda para varsa, bu parayı istediğiniz gibi çekebilirsiniz. Ama klasik yasalara göre, bankadaki hesap mevcudunuzdan fazla para çekemezsiniz.
Ancak, fiziğin en engin ve genişlemeye müsait Kuantum Teoremi’nde bu mümkündür.
Yani, hesabınızdaki mevcudunuzun üzerinde para çekebilirsiniz. Başka bir deyişle, Kuantum Teoremi yardımıyla, mevcut olan enerjinin üzerinde bir enerjiyi kullanabilirsiniz.”

*

 Kraliçe Elizabeth 2 tarafından CBE- Commander of British Empire- ve daha sonra Companion Of Honour (Onur Arkadaşı) yapılmıştır.

*
(Alıntılar)
“Yaşayan en mükemmel zihin”
“Einstein’in mirasçısı”,
”Yirminci yüzyıl sonlarının en büyük dahisi”,
“Evren Uzmanı”

*
Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder