BABİL’İN NEREDE OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?
Kuzey Babil Devleti ise, Şırnak ilinin
İdil ilçesi güneyinde Babil köyünde kurulmuş.
Babil Kulesi
*
Tapınak
nazanss.blogspot.com
Sizlere bir tapınaktan söz edeceğim.
Sümer
dilinde yerin ve göğün temel taşı diye isimlendirilmiş.
Bunun
için onu Sümerlilerin yaptığına inanılıyor.
Bu
kule yedi katlıymış ve 90 metreymiş.
Ama
siz bunu şimdilerde değil Sümerliler zamanında yapıldığını bilerek düşünün
lütfen…
Babil
kulesi diyorum ama isterseniz önce Babil’i tanıyalım. Resmi dilden tabi…
Mezopotamya'da,
adını aldığı Babil kenti etrafında kurulmuş eski bir imparatorlukmuş.
Babil'in
merkezi bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktaymış.
Kuzey
Babil Devleti ise, Şırnak ilinin İdil ilçesi güneyinde Babil köyünde kurulmuş.
Batıda
bilinen adı Babylon, Akadcadaki
Babilu kelimesinin Yunanca
varyantıymış.
Kuran-ı
Kerim'de şehrin ismi Babil
olarak geçiyormuş.
Eski
Ahitte Babil sözcüğü Babel
şeklindeymiş.
Akadlar
ve Sümerler'in toprakları üzerinde kurulmuş Babil, Sümerler'in Uruk kentinde
başlangıçta sarayda hizmetçi olan Akad kökenli Kral Sargon'un, M.Ö. 23.
yüzyılda sarayda iktidarı ele geçirmesi ile ortaya çıkmış.
En
ünlü kralları Hammurabi'ymiş.
Zamanla
imparatorluğun kuzey topraklarında yaşayan Akadlar, imparatorluğun son
dönemlerine kadar kendi kültürlerini koruyabilmişken, Sami kökenli olmayan
Sümerler tarih sahnesinden silinmiş.
Babilliler,
eski halkların çoğu gibi birden fazla tanrıya taparlar, tanrıları üzerine
kuşaklar boyu anlatılan düşsel öykülere inanırlardı.
Bunların
çoğu Sümer kaynaklıydı.
Evrenin
ve insanların yaratılışını konu alan Sümer destanının kahramanı Gılgamış,
ölümsüzlük otunu bulmak için yola çıkar ve bu arayış sırasında bin bir güçlükle
karşılaşır. Serüven dolu yolculuğunun sonunda bulduğu otu, suların dibinden
sinsice gelen bir yılan kayığından çalar.
Bu
öyküdeki ilginç yanlardan biri de Nuh Tufan’ını anımsatan bir sel felaketinden
söz etmesidir.
Sümer tanrılarının en büyüğü, Uruk kentinin tanrısı Anu, Babilliler ‘in en büyük tanrısı ise Babil kentinin tanrısı Marduk idi. Babil efsanelerinde Marduk ejderha Tiamat ile dövüşüp onu yener.
Yeri,
göğü ve insanoğlunu yarattığına inanılan Marduk'un yeryüzündeki temsilcisi
kraldı. Marduk dışında toprak, su, gökyüzü Güneş ve Ay tanrıları gibi tanrılara
tapılırdı.
Asurlular
da büyük ölçüde Sümerler'in ve Babilliler ‘in dinleriyle tanrılarını paylaşıyorlardı.
Ama en büyük tanrıları adını imparatorluğun başkentine verdikleri Asur'du. Hem
Babilliler hem de Asurlar'ın baş tanrıçası ise Eski Yunanlıların aşk tanrıçası
Afrodit'e çok benzeyen Iştar'dı.
Tevrat'ta, Kur'an'da ve dünyanın birçok bölgesinde
yerel efsanelerde bahsi geçen, tanrıya ulaşmak için inşa edilen kule.
Akadca bāb-ilû sözcüğü Tanrı'nın kapısı demektir. Sümerce'de aynı
anlama gelen sözcük Kadingirra'dır.
Tevrat'a göre Babil Kulesi'ni Hz. Nuh'un torunları
gökyüzüne ulaşmak, tanrının oturduğu yere varmak için yapmışlar.
Yalnız, Büyük İskender Babil'e geldiğinde harap
haldeki kuleye hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermiş.
Tevrat’tan okuduğum bir bölüm gelir:
“Ve bütün dünyanın sözü bir, dili birdi.
Şarktan göçtükleri zaman sinear diyarında bir ova
buldular, orada oturdular.
Birbirlerine ‘gelin kerpiç yapalım, onları iyice
pişirelim.
Onların taş yerine kerpiçleri, harç yerine
ziftleri vardı.
Yeryüzünde dağılmayalım diye kendimize bir şehir,
başı göğe erişecek bir kule yapalım’ dediler. Ve âdemoğullarının yapmakta
olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rabb indi.
Onlar bir kavm, hepsinin tek dili var. Gelin
inelim birbirlerinin dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım.
Rabb onları oradan dağıttı ve şehri bina etmeyi
bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil dendi.” (tekvin 11,1–9)
İslami kaynaklarda:
İsmi
verilmemekle beraber Kur'an'da Babil Kulesi'ne benzer bir kuleden bahsedilir.
Hikâye
Tevrat'taki ile benzer olmasına rağmen Babil'de değil, Musa'nın yaşadığı
dönemde Mısır'da geçer.
Firavun
Haman'a, kendisine kilden bir kule inşa etmesini, çıkıp Musa'nın tanrısına
bakacağını söyler.
Kur'an'da
Babil şehrinden Bakara Suresi, 102. ayette bahsedilir.
Harut ve Marut isimli iki melek, insanları imtihan
etmek için Allah tarafından babil'e gönderilirler.
Şeytanlar insanlara bu iki meleğin insanları
imtihan etmek için kullandıkları sihir i kötü işler için öğretiyorlardı.
Melekler sihrin küfür olduğunu söyledikleri halde
insanlar sihir öğrenmekte ısrar ederler ve karı-kocayı ayırmaya yarayan
sihirler öğrenirler.
Babilden Yakut el-Hamavi'nin yazmalarında ve Lisan
el-Arab'da bahsedilir.
Öyküye göre tüm insanlar rüzgârın önüne katılarak
bir yerde toplanırlar. Buraya sonradan Babil denir. Babil'de insanlara Allah
tarafından değişik lisanlar tahsis edilir ve yeniden rüzgârla geldikleri
yerlere dağıtılırlar.
9. yy İslam tarihçilerinden el-Tabari'nin
‘Peygamberler ve Krallar Tarihi’ adlı eserinde daha detaylı bilgi verilir.
Öyküye göre Nimrod Babil'de bir kule inşa ettirir.
Allah bu kuleyi yıkar ve o zamana kadar aynı dili
konuşan insanların dilini 72'ye ayırır.
13. yy. İslam tarihçilerinden Ebu el-Fida da aynı
öyküden bahseder ve İbrahim'in atası Hud'un kendi dilini (İbranice) muhafaza
etmesine izin verildiğini ekler.
Zira Hud kulenin inşasına katılmamıştır.
Tarih
tiryakiliktir diyorum.
Nasıl
tiryaki olmazsınız.
Okuduklarınızı
gözlerinizin önünde canlandırabiliyorsanız olay bitmiş siz tarihe
vurulmuşsunuzdur.
Bir
muhteşem geçmişte buluşuncaya kadar…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder