KUDÜS
İNSANLIĞIN
ORTAK PROJESİ
nazanss.blogspot.com
Şimdilerde
Kudüs için; İnsanlığın ortak projesi deniliyor.
Kudüs
benim görmek istediğim yerlerin başında geliyor. Muhakkak ki oraya gittiğimde
gördüklerim beni bir hayli zengin kılacaktır.
Kudüs’ün altı bin yıllık tarihi var.
Üç büyük dinin göz bebeği bir yer.
Üç büyük din için özel ve kutsal bir şehir.
Görülecek,
dinlenecek not alınacak ve yazılacak çok şey var oralarda…
Nasıl
olmasın ki Dünyanın en eski şehirlerinden birinde neler olmaz ki…
Buralarla
ilgili bilgileri kulaktan dolma anlatmayacağım, birçok okuduklarımı aktaracağım
ki bunun daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.
Allah
nasip eder oraları görürsem birebir yazarım.
M.Ö. yüzyıldan beri Musevilerin kutsal
ve ruhani şehri.
Hıristiyanlar içinde tarihin hem
başladığı hem de biteceği yer olarak görülüyor.
İslam’a gelince; burası İslam dünyası
için gerçekten çok ama çok önemlidir.
Kudüs insanoğlunun muhakkak bir yerden
bildiği, kutsal saydığı bir şehirdir.
Oraya insanlığın ortak projesi
deniliyor.
Üç ayrı din olunca, üç ayrı dinin ibadet yerleri de
orada oluyor. Camiler, sinagoglar ve kiliseler var. İslam âleminde ezan sesleri
ile uyanılır. Hıristiyan âleminde çan sesleri yükselir…
Burada bunlara ilaveten ağlama duvarında
ağlayanların, bağıranların, haykıranların sesleri de diğer seslere karışıyor.
Düşünün dünyanın neresinde böyle bir manzara
olabilir ki… Üstelik camiler, kiliseliler sinagoglar nerede ise iç içe…
Toplam bin metrekareyi geçmeyen yerde ve
ibadetteler.
Eski şehrin tarihi gerçekten çok eski.
Altı bin yıldır insanların yaşadığı ve etrafı 900
metre uzunluğunda surlarla çevrili dikdörtgen bir alan… Tabi bu surların içinde
kalan yere eski şehir denilmekte. İşte bütün kutsal mekânlar burada…
220 dini mekân varmış. Orada Kanuni Sultan
Süleyman’ın yaptırdığı surlar çok göze çarpıyormuş. Kanuni, bu surları Haçlılar
dönemine ait kalıntıların üzerine yaptırtmış.
Tapınak
Dağı ile Kuzey Duvarı Yahudiler,
Kutsal
Kabir Kilisesi Hıristiyanlar,
Mescid-i
Aksa ile Kubbetüs Sahra da Müslümanlar için kutsal merkezler.
Kudüs’ün
isimleri:
Kudüs, ilk yerleşimden itibaren Salem,
Yerushalayim, Yerusalim, Hierusalem, Ursalem, Yebus, Sion, Ir-Davud, Ilya,
Medinetü Beyti’l-Mukaddes, Beytü’l-Makdis, Daru’s-Salem, el-Kuds.
Kudüs’ün almış olduğu bu isimlerin
büyük çoğunluğunda ortak anlam ekseni barış ve kutsal ‘ kelimelerine
dayanmaktaymış.
Ancak Kudüs, tarih boyunca kutsallık vasfını
korumuşsa da barışı (İslam hâkimiyeti ve özellikle Osmanlı Dönemi hariç) hiçbir
zaman sağlayamamıştır.
Üç dinin
birleştiği yer.
İslamiyet’te – Kudüs:
Mekke ve Medine’den sonraki 3. Kutsal
şehir.
Musevilerin kutsal şehri ve ruhani
merkezi...
Hıristiyanlar içinde kutsal bir
şehirdir. Hıristiyanlara ait antik salanları vardır.
Kudüs’te
önemli sayıda Hıristiyan topluluk da yaşıyor.
Hz. İsa’nın, Romalılar tarafından,
sırtında tahta haç, Via Dolorosa (Hıristiyan Haç Rotası) boyunca yürütüldükten
sonra çarmıha gerildiği yerde bulunan Kutsal Mezar Kilisesi,
Romalı askerlerin İsa peygamberin
başına dikenli zeytin dalı yerleştirdikleri Ceza Kilisesi,
Hz. Meryem’in anne ve babasının
oturduğu evin yerine yapılan St. Anna Kilisesi,
Rus ve Yunan Ortodoksların kilisesi,
Etiyopya Katoliklerinin kutsal mekânı,
Şehirdeki Hıristiyan topluluğunun
farklı mezheplerini temsil ediyor.
Kubbet-üs-Sahra:
Kudüs'te Müslümanlar ve Yahudiler tarafından
kutsal kabul edilen kaya üzerine Emeviler devrinde inşa
edilen ortası kubbeli sekizgen
bina. Yakınındaki Mescid-i Aksa ve Ömer Camii ile karıştırılmamalıdır.
İslam mimarîsinde
bilinen ilk kubbeli eserlerden olan Kubbet-üs Sahra, Emevi Halifesi Abdülmelik
devrinde 687-691 yılları
arasında inşa edilmiştir. Binanın iç yüzeyi ve kubbesi Kur'an sureleri ve çeşitli
motiflerle süslenmiştir.
Türk Müslümanlar yaygın olarak
yapının içindeki Muallâk
Taşının havada durduğuna inanırlar. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, Muallâk
Kayasını havada gören hamile kadınların hayretten, şaşkınlıktan ve dehşetten
çocuklarını düşürdüğünü söylemiştir.
Fakat şimdi Muallâk Kayasının Müslümanlar
tarafından havada durduğu düşünülse de Harem-üş Şerif'teki
yapıların altında kaldığından gözükememektedir. Ancak içine Kubbet-üs Sahra'dan
inilebilmektedir.
Haçlıların 1099 tarihinde
Kudüs'ü Müslümanlardan almasından sonra Kubbet-üs-Sahra kiliseye çevrildi ve
binada çeşitli değişiklikler yapıldı. Binanın kuzeyine Hıristiyan din adamları için
hücreler ilave edildi. Kubbesine haç
yerleştirildi, kubbenin altındaki mağaraya ikonalar kondu. 1187'de Selahaddin
Eyyubi'nin Kudüs'ü fethinden
sonra Haçlılar döneminde
yapılan değişikliklerin büyük bir kısmı kaldırıldı.
Mescid-i Aksa:
İslam
dinine inananlarca kutsal mekânlardan biridir. Kudüs
şehrinde bulunan Mescid-i Aksa'yı ilk inşa eden kişi Süleyman’dır.
Mescid-i Süleyman olarak da bilinir. Mescid-i Aksa'nın İslâm'daki müstesna
yerinin bir sebebi de Muhammed'in
isrâ ve miraç mekânı olmasıdır.
Allah, İsrâ suresinin birinci ayetinde
Mescid-i Aksa'yı adıyla anarak şöyle der:
"Kulunu, kendisine birtakım
ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek
kıldığımız Mescid-i Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır,
görendir."
Burada Mescid-i Aksa'dan
"çevresini mübarek kıldığımız" şeklinde söz edilmektedir.
Mescid-i Aksa'nın çevresi ise başta
Kudüs sonra diğer Filistin topraklarıdır. Muhammed'in miraca yükseltildiği
sırada Kudüs'te bugünkü şekliyle bir cami yoktur.
Ancak Süleyman tarafından inşa edilmiş
ve daha sonra yıkıma maruz kalıp yenilenmiş olan Mescid-i Aksa'nın kalıntıları
vardı ve burası da Beyt-i Makdis olarak adlandırılırdı. Muhammed'in ziyaret
ettiği mekân da burasıdır.
Beyt-i Makdis ibaresi bazı tarihi
kaynaklarda Kudüs şehri için de kullanılmıştır. Bazı tarihi kaynaklarda
Kudüs'ün M. S. 70 yılında yıkıma uğratıldığı Beyt-i Makdis'in de bu olayda
yıkıldığı ifade edilmektedir.
Ancak bu mekân yine bir mabet olarak
biliniyor ve Beyt-i Makdis'in kalıntıları da korunuyordu. Şu an Yahudilerin
"Ağlama Duvarı" Müslümanların ise "Burak Duvarı" olarak
adlandırdıkları duvar eski mabedin bir kalıntısıdır. M.S. 638 yılında Ömer
döneminde Kudüs fethedildikten sonra Beyt-i Makdis'in yerinde Mescid-i Aksa
inşa edildi.
Ömer'in burayı mabet ittihaz etmesi de
o mekânın kutsiyet ve ehemmiyetinden ileri geliyordu. Mescid-i Aksa daha sonra
Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletildi.
Mescid-i Aksa'nın hemen yakınında
bulunan ve bugün Türkiye Müslümanları tarafından Mescid-i Aksa zannedilen sekiz
köşeli Kubbetü's-Sahra adlı mabet de Abdülmelik bin Mervan tarafından inşa
ettirilmiştir.
Ağlama Duvarı:
Yahudilerin, Süleyman aleyhisselamın
Kudüs’te yaptırdığı Beyt-ül-Makdis (Mescid-i Aksa)ten kaldığına inandıkları ve
kutsal kabul ettikleri duvar.
Yahudilerin ha-Kotel ha-Ma’aravi (batı
duvar) dedikleri bu duvar zamanla Hıristiyanlığın tesiriyle
“Ağlama Duvarı” olarak
adlandırılmıştır.
Yaklaşık 485 m uzunluğunda olan Ağlama
Duvarı, toprak seviyesinin üstünde yirmi dört büyük taş sırası ile yer altında
kalan on dokuztaş sırasından meydana gelir.
Ayrıca Ağlama
Duvarı:
Peygamber
Efendimizin Miraç gecesinde Burak adlı atını bıraktığı yer olarak ta biliniyormuş.
Kudüs’e
gitmek gerek derken boşuna söylememişim değil mi?
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder