Lut Gölü Tomarları
nazanss.blogspot.com
nazanss.blogspot.com
Bakır
Tomarlar 1940 ‘lı yıllarda bulunmuş. Lut Gölünün kuzeybatı kıyısı yakınlarda
Kumran mağaralarında!
Üstelik
bir rastlantı sonucu bulunmuşlar.
Zaten
öyle olur. Bir rastlantı sonucu bulunduğu için önceden bilinmez!
Önce
İngilizlerin hâkimiyeti altındaymış bölge, sonra Ürdün Haşimi Krallığına
geçmiş.
Ekserisi deri üzerine yazılıymış. Tomar halinde küplerdeymiş.
Ekserisi deri üzerine yazılıymış. Tomar halinde küplerdeymiş.
O
bölgelerde birçok mağaralarda bulunmuş.
Bununla
ilgili düşünceler, varsayımlar şöyleymiş.
Tevrat’ın
kitaplarından parçalar varmış içinde… Büyük olasılıkla Kumran’da yaşamış bir
mezhebinmiş.
Lut
gölü çevresindeki mağaralarda bulunduğu içinde bu tomarlara Lut Gölü Tomarları
adı verilmiş.
Bunların
içinden çıkan bakır Tomarları en enteresan olanlarıymış.
Bunda
değişik birçok anlatı varmış.
Tevrat’ın İS 70 yılında bugünkü biçimi
aldığı,
Filistin Tarihinin İÖ 4. Yüzyıldan İS
135’e kadar yeniden yazılışını,
Hristiyanlık ile Yahudilik asarındaki
geleneksel ilişkilerin açıklanmasını,
Sağlamış.
Şimdi birazda detayları gözden geçirelim.
Tomarların
bir kısmı deri bir kısmı papirüs ve en önemlisi bakır tomarlarmış.
1952
yılında 3 numaralı mağarada iki parça halinde Bakır Tomarları bulunmuş.
Oksitlenmiş
olan bu tomarları açamamışlar.
Bakır
Tomarlar; üç buçuk yıl sonra özel bir testere ile açılmış.
İçinden; Eski Filistin’in çeşitli yerlerine
saklanmış hazinelerin listesi çıkmış.
(23 içbükey pano ya da parça halinde ortaya çıkan 12
sütundan oluşan metin…
Tomar yüzde 99 saflıkta çok ince üç bakır tabakadan
meydana gelmiş.
Levhalar 2,4 metre uzunluğunda ve 23 santim
genişliğinde bir tomar oluşturmak üzere birbirlerine perçinlenmiş.)
( Alıntı)
Yazıları en eski dini metinlerden daha eski bir İbranice
diliyle yazılmış.
Dini bir metin içermiyormuş.
Bazı bilim adamları bunun efsanevi bir tür gizli
hazine olarak düşünmüşler.
Bazıları da Romalıların kente 67 yılında
saldırmalarından önce Kudüs’deki Herod Tapınağından kaçırılan hazinelerin
saklandıkları yerlerin kayıtları olarak düşünmüşler.
Yazıyı yazanın acemi biri olduğu yazının güzel
yazılmadığını saptamışlar.
Burada ilginç bir şeyden söz edeceğim. Bunlar
açıldıktan sonra kenarları çürümeye başlamış, yazılanların bir kısmı silinmiş.
Amman’da Ürdün Arkeoloji Müzesindelermiş ve daha fazla zarar görmemeleri için
çalışmalar yapılıyormuş.
Peki, Hazineler ne olmuş?
Bulunamamış. Birçok kişi Ürdün’ü karış - karış
aramışlar ama bulamamışlar.
Yazılar çok okunaklı değilmiş. İçinde tanımlanmayan anlaşılmayan Yunan harfleri de varmış.
Yazılar çok okunaklı değilmiş. İçinde tanımlanmayan anlaşılmayan Yunan harfleri de varmış.
Bu konuda birçok iddialar varmış.
Birinci Yahudi Ayaklanmasında yani İS 66 – 70
zamanına rast gelen; Romalıların Kudüs’e girmeleri o tarihlerde birçok yerin
olduğu gibi tapınaklarında zarar gördüğü ve yıkıldığı!
Yâda bu tomarlarda söz edilen hazinelerin çok büyük
olduğu ve yazıların içindeki şifreler çözülemediği için bu hazinelerin
bulunamadığı doğrultusunda…
Bir iki iddia ya da varsayımda şöyleymiş.
Zealot Gerilla savaşçıları Roma’lılara karşı
direnmişler, acaba o zaman onlar bu hazineleri kaçırmışlar mı?
Yâda Roma Ordusu yaklaşınca tapınaktaki Rahipler
hazineyi saklamışlar mı?
Yâda başkaları saklamışlar…
Filmlerde izleriz ya, kutsal Hazine Avcıları gibi ya da birçok isimle aranılan hazineler ve arayan korsanlar haydutlar ya da bilim adamları!
Her şeyin bir gerçeğe dayandığı yazanların bir
yerlerden esinlendiği böyle oluyor işte…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder