ESİR Türk Kızları
Osmanlı
Perisi
Mahpeyker ve
Neslişah!
nazanss.blogspot.com
Macaristan,
Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedildiği zaman halkının çoğu Macar olan
bir miktar arazi, Avusturya arşidükü Ferdinand’ın elinde kalmış.
Böylece 2.
Viyana kuşatmasının temelleri atılmış.
Bu savaş çok
uzun sürmüş. Tarih derki; birçok üst subay ailesini de buralara getirdi.
Esir Türk
Kızları- Osmanlı Perisi; Böyle bir ailenin çocuklarının başlarına gelenlerin
anlatıldığı bir kitap.
Dünyalar güzeli ikiz kızlar ve
onların kardeşleri Rahman’la Muhammed…
İkiz kızlar,
su damlası kadar berrak, gökkuşağı kadar renkli, yıldızlar kadar asil, güneş
kadar parlak…
Bir elmanın iki yarısı kadar benziyorlar
birbirlerine.
Düşman bir
gece evlerini basmış, kaçanlar kaçmış, kaçamayanlar tutsak olmuş. İki çocuk
kaçmayı başarmış, paşa ve eşi Osmanlı Askerleri tarafından kurtarılmış.
Ya iki güzel
genç kız!
Mahpeyker ve Neslişah!
Bu kitap
onları onlar gibi esir düşmüş Türk Kızlarını anlatıyor.
Bu kitap
savaşı ve onun acımasızlığını, azmin zaferini, kadının kuvvetlisini, aklın
zarafetini, cesaretin hediyesini, kararlığının mükâfatını ve bütün bunların
yanı sıra çok büyük acıları dile getiriyor.
Osmanlı
Perilerinin güzelliğinin nelere mal olduğunu, asaletin hiçbir zaman
kaybolmadığını anlatıyor.
Paşanın evini
basan Avusturya’lı askerler, paşa ve eşini esir alırken ikiz kızları ve iki
erkek çocukları kaçmayı başarmışlardır.
Dördü bir
arada kaçmamıştır.
Bir süre sonra
ikiz kızlarda ayrı kaderleri paylaşacaklar ve birbirinden ayrılacaklardır.
İki erkek
çocuğun kaderi tamamen değişik olacak, onlar Avusturyalı bir köylü ailenin
yanına sığınacaklardır.
YILLAR VE
MÜCADELELER
Birbirine
ayırt edilmeyecek kadar benzeyen Mahpeyker ve Neslişah’ın hayatlarında
inanılmaz olaylar olacaktır.
Her anı
heyecanlı olan bu anlatının içinde olmazlar olur hale gelirken büyük aşklarda
en az çektikleri acılar kadar yoğun yaşanacaktır.
(Esir kızları
bizler sadece bizim saraylarımızda olan başka diyarlardan gelen kızlar olur
bilirken, Almanya’da ve Avusturya’da Osmanlı kızlarının esir alındığını ve
onların zaman içinde inanılmaz işleri başardığını öğrendiğimde ve bunu da Alman
arkadaşlarımdan dinlediğimde çok şaşırmıştım. Böyle bir kitabı yazmaya o zaman
karar vermiştim.)
*
“Çok
uzaklarda bulutlar siyahtır, karadır bilir misiniz?
Fırtınalar
canınızı yakar, üşürken yanarsınız!
Sonra
onlarda karanlıktır hisseder misiniz?
Rüzgâr
sizi zavallı kılar,
Savurur
– savurur - Savurur
Çalar
herkesten alır, uzaklara taşır.
Ağlarsınız
– Ağlarsınız - Ağlarsınız
Yaşarsınız
da!
Sorarsınız,
yaşamak sadece nefes almak mıdır?
Sonra
kapılar açılır, kapılar kapanır…
Ara
yerlerde durmadan yürünür.
Yürüdükçe
acıları tanırsınız. Yürüdükçe cesur olursunuz…
İki
kapı arasında aşkı, mutluluğu ararsınız, bulur musunuz? Belki!
Sonra
zalimlerle uğraşırsınız. Güçsüzseniz bile artık değişir.
Çok
güçlü, çok kuvvetli, çok hırslı, çok ama çokların çok olduğu
Zorluklarla
baş etmek olur göreviniz…
Aramaya
başlamış olursunuz çoktan!
Ararsınız
– Ararsınız durmadan!
Sonra
bir gün!
Sonra
bir başka gün!
Esir
Türk Kızları kitabımın başından bir bölüm.
Nazan
Şara Şatana
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder