Mevhibe Bayat
“Herkesin bir hikâyesi vardır ama
herkesin bir şiiri yoktur”
LAVİNİA
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Özdemir Asaf
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Özdemir Asaf
nazanss.blogspot.com
Yazılarla
haşır neşir olanlar, yazının hangi türünü kendine uygun görüyorsa bir şeyden
ilham alarak yazarlar.
Bu
bazen bir resim olur, bazen bir koku, bazen bir bakış, güneş, deniz, kuşun
beyaz kanadı, yüzünüze vuran meltem, yanınızdan geçen birinin parfümü.
Bazen
de ne alaka diyeceğiniz birinden dinlediğiniz bir anlatı, bir antot, bir yazı
yada bir dost meclisinde olan biri…
Birileri hep olur.
Birileri birilerini çeşitli şekillerde etkiler.
Merak edersiniz!
Kimdir?
Sonra
bir şarkı dinledim. Tanıdık geldi sözleri. O da kalbimin bir yerinde kendine
yer edinmiş. Feridun Düzağaç’ın şarkısıydı bu ismi Lavinia’ydı…
LAVİNİA
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim.
Ama gitme Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme Lavinia
ÖZDEMİR ASAF
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim.
Ama gitme Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme Lavinia
ÖZDEMİR ASAF
Özdemir
Asıf’ın bir şiiri…
Mücap
Ofluoğlu için araştırma yaparken bu şiirle bilmem kaçıncı kez karşılaştık.
Bakıştık
bir süre…
Düşündüm
ama kısacık bir düşünce değildi haliyle…
Her
şiirin okuyanının bir yerinde takılı kalma gibi bir becerisi vardır.
Lavinia
ile başlayan kelimelerin ahengi birisini düşündürür size.
Acaba
siz şairin yazarken düşündüğünü mü, tarif ettiğini mi yoksa gönlünüzde tam da
ona yakıştırdığınız birini mi sebepli sebepsiz düşünmüşsünüzdür.
Kim
bilir. Bilinmez ki. O kelimelerin sihirli akışı kalbinizin bir telinde kim bilir
yıllar önce ne maksatla takılı kalmış…
Şair
ısrarla diyor ki:
Adını
gizleyeceğim, buda gösteriyor ki isminin Lavinia ile bir ilgisi yok.
Bir
neden daha açık ve seçik ortada ki bu isim söylenemeyecek birinin. Peki kimin?
Öğrendim…
İnanın
çok etkilendim.
Bir
roman yazılır yaşanmış olan bu hayata.
Bir
şiir değil birçok şiir döktürülür bu kadar güzel bir kadına…
Kadının
ne kadar güzel, alımlı, hoş olduğunu anlayınız ki; dönemin şairleri, yazarları
ona hep âşık olmuşlar. Demek ki ona da söylememişler.
O
zaman ne yapacaklar kalemle, kâğıt birlikteliğinden böyle Lavinia gibi ölmez
eserler çıkaracaklar…
Üstelik
bunu sadece Özdemir Asaf’ta yapmayacak… Oktay Akbal’ın da Hisya’sı olacakmış.
Mevhibe
Bayat’ı araştırırken o kadar çok yere baktım ve okudum ki.
O
zamanın ünlü şairleri, yazarları onu hep beğenmişler. O önce hocasına sonrada
İlhan Selçuk’a âşık olmuş.
Hayatta
iki kere âşık oldum demiş arkadaşına.
İlhan
Selçuk’la fırtınalı bir aşk yaşamış.
Güzel
kadınların aşkları da fırtınalı olur, durulmaz. Sakin geçmez. Yürekleri hep
ayakta dolaşır.
Birileri
devamlı onun güzelliğini hatırlatır.
Sen
farklısın der.
O
kadar söylerler ki zamanla farklı olmak gerekir…
Farklı
bakılır, farklı durulur.
Güzellik
enteresandır.
Doğrudur
ona çok âşık olunmuştur.
Çok
zor kararlar almıştır kalbi.
Yüreği
her daim güm – güm atarda o mümkün değil ki durdurabilsin, yâda biraz
hafifletebilsin.
Nimet midir – Cezamadır?
Bilmeden geçer yıllar…
Ona şiirler yazılır, ona şarkılar
söylenir, ona romanlarda başkahraman rütbesi verilir.
Peki, o bunlardan mutlu mudur?
Bilinmez…
Bir yazıyı
aktaracağım burada sizlere:
Hayattaki en yakın arkadaşı Melda
Kaptana
‘Ben Bir Bizans Bahçesinde Büyüdüm’
adlı anı kitabının bir yerinde şöyle anlatıyor
Lavinia’yı:
“İlhan Selçuk’a 14 Şubat Sevgililer Günü yazısı yazdıran Lavinia ona uzaktan uzağa aşık olan Oktay Akbal’ın bir hikayesindeki Hisya’ydı aynı zamanda. Laleli’de Harikzadegan Apartmanları’nın kapısında buluşup konuşan delikanlıların Violetta’sıydı.
O sıralarda ünlü olan bir tangonun
adıydı bu ve delikanlılar, Mevhibe onlara gülümseyerek geçerken ıslıkla bu
melodiyi çalardı.
Mevhibe Beyat, Güzel Sanatlar
Akademisi’nde okurken mimar arkadaşları ona Gilda diye seslenirdi. Rita
Hayworth’un o yıllarda büyük beğeni kazanan ‘Gilda’ filminden mülhem...
Kızılkahve rengi, iri dalgalı, parlak
ve çok güzel saçları vardı. Adalet Cimcoz da Marilyn Monroe’ya benzettiği için
onu ‘Marlin’ diye çağırırdı.
Güzelliğini hiç önemsemezdi. Zaten
insan sıcaklığı, insanlara anlayarak yaklaşması ve sezgisi, güzelliğinin
üstündeydi.”(alıntı)
Onu
biraz daha yakından tanıyalım. Bu güzel kadını, bu çok güzel kadını tanımak
gerekiyor.
Mevhibe Beyat, 2 Mayıs 1925’te doğmuş.
Güzel Sanatlar Akademisini bitirmiş. Resim öğretmenliği ve stilistlik yapmış.
Güzel Sanatlar Akademisini bitirmiş. Resim öğretmenliği ve stilistlik yapmış.
Uzaktan akrabası Oktay Akbal bile ona
aşıktır.
Hikayelerinde ondan “Hisya” diye söz
eder.
Şair dünyası ile tanışması da böyle
olmuştur zaten.
Bir ara Servet-i Fünun dergisinin
yöneticiliğini yapan Oktay Akbal sayesinde İlhan Berk, Cavit Yamaç, Naim Tirali
ve Özdemir Asaf gibi genç şairlerle tanışır.
Bu genç şairlerin şiirlerini ulaştırır
Oktay Akbal Mevhibe’ye.
Özdemir Asaf, Mevhibe’ye fena halde
aşık olmuştur.
Ama Lavinia, Özdemir Asaf’a aşık
değildir.
İlk aşkı, ünlü ressam ve hocası Edip
Hakkı Köseoğlu’dur.
İkincisi ise İlhan Selçuk.
İlhan Selçuk’la 1952’de evlenir.
İlhan Selçuk yıllar sonra Sevim Burak
hakkında yazdığı bir yazıda şöyle der: “Kuzguncuk tepelerinde tahtaları
kararmış bir ahşap evin alt kattaki odası Boğaz’a bakıyor.
Odada dört kişi var: …Birisi Orhan
(Borar). Elinde içki kadehi, Sevim’le sözlü. Sedirde oturan genç kız Özdemir
Asaf’ın ünlü şiirindeki Lavinia.”
Açıkça yazmaz ama odadaki dördüncü kişi
muhtemelen kendisidir.
Bir yıl sonra Lavinia başlıklı başka
bir yazı yazar ve olayı özetler.
Ancak bu yazıda da Lavinia’nın gerçek
ismini vermez ve kendisiyle bağlantısını yazmaz.
“Lavinia’ya aşıktı Özdemir.
Oysa o yıllarda Lavinia yere bakan
birine tutulmuştu; fırtınalı bir ilişkinin tensel terinde köpüklenen dalgasını
yaşarken, gönüllerde dolaşmanın çekiminden de vazgeçemiyordu; ileride bunun
hesabının acıyla vereceğinden habersizdi.”
İlhan Selçuk’a büyük bir aşkla bağlı
olduğunu yıllar sonra İlhan Koman’ın oğlu Ahmet Koman’a yazdığı bir notta da
belirten Lavinia, İlhan Selçuk’tan muhtemelen
“Gönüllerde dolaşmanın çekiminden
vazgeçemediği” için ayrılır.
İkinci evliliğini daha da şaşırtıcı
bir kişiyle yapar: Öztürk Serengil.
Özdemir Asaf
Özdemir Asaf
“Herkesin bir hikâyesi vardır ama
herkesin bir şiiri yoktur” der… (alıntı)
Bu
muhteşem kadını, Özdemir Asaf’ın bu şiiri kimin için yazdığını Haluk Oral’ın:
“Şiir
Hikâyeleri” kitabından sonra öğrenmişiz.
Ne güzel kadınlar vardı,
Kimi nefes almak gibi yakındı,
Kimi kışın ortasında, yaz güneşi gibi
uzaktı.
Nice kadınlar vardı sıcaktı,
Yaklaştığında yakardı.
Kimine elin değince, kiminde yüreğin
kalınca
Ne güzel kadınlar vardı.
Ben onlara bakardım, şiirler yazardım.
Ben onlara bakardım, şarkılar söylerdim.
Ben onlara bakar, yaşamdan tat alırdım.
Ne güzel kadınlar vardı yaşamak için…
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder