MİTOLOJİYİ BİRDE BENİM
KİTAPLARIMDAN OKUYUN!
ZEUS’UN AŞKLARI
HERAKLES’İN KADINLARI
nazanss.blogspot.com
Mitoloji
seri kitaplarımı okuyanlar belki bu satırları hatırlayacaklar ama ya
okumayanlar.
Didar
ağlamaklı konuştu.
Buyurunuz
benim mitoloji kitaplarımın birinden aktardıklarım.
“Teyze
ben ablama çok kızıyorum. Durmadan;
Biraz
rüzgâr olsa;
Rüzgâr
tanrısı Boreas ve Rüzgâr tanrıçası Alkyone yine kavga ediyorlar der.
Havayı
biraz garip görse;
Gök
tanrıçası Uranos bak kızmış der.
Rüzgâr
sert esse;
Fırtına
tanrısı; Kairos’u deniz tanrısı; Poseidon kızdırmış der.
Havaya
bakar ay’ı göremezse;
Eyvah
Ay Tanrıçası Bendis ay dedeyi cezalandırmış der.
En
çokta Yeri göğü omuzlarında taşıyan devden atlas’tan söz eder.”
Rüya
şaşkınlıkla yeğenine baktı.
“Nidar
inanmıyorum ya! Gerçekten inanamıyorum sen bu tanrıların hepsinin isimlerini
ezberlemişsin ve çok garip hepsini doğru telaffuz ettin. Sana bravo.”
Nidar
şaşırmıştı. Teyzesinin övgü de hoşuna gitmişti.
“Nasıl
ya. Gerçekten mi?”
“Bak
ablana kızıyordun ama farkına varmadan neler öğretmiş sana.”
Tam
o sırada yakınlara bir yere yıldırım düşmüş hepsini yerinden sıçratmıştı…
Rüya
fısıldadı…
“Anladığım
kadarı ile üçümüzde azıcık ta olsa gök gürültüsünden, yıldırımlardan hatta
şimşeklerden bile korkuyoruz.”
Kızlar
aynı anda konuştular.
“Evet.”
Kısa
bir sessizlik oldu. Küçük kız heyecanla sordu.
“Ya
teyze bu bulutlar delirmişler mi kavga edip bizi korkutuyorlar?” Rüya güldü.
“Âlemsiniz
bakın çocuklar bulutlar...”
Sözünü
Didar kesti.
“Ben
anlatabilir miyim? Gökyüzü benim
uzmanlık alanım. İlgimi biliyorsun ne olur!”
“Anlat
canım anlat güzel yüzüm...”
“Teyzeciğim
orta büyüklükte bir bulutun; yaklaşık 1 kilometre çapındaki
bir bulutun hacmi 4 milyar metreküptür. Bunu anladınız mı?”
Kardeşi
sinirle cevap verir.
“Teyze
yine derse başladık. Bu anlatacak.”
“İyi
ya canım bizde dinleriz.”
“İyide
sen öğretmensin.”
“Olsun
dinleyelim.”
“Of
ya...” Büyük kız kızmıştı.
“Teyze
beni dinlemiyor musun?”
“Dinliyorum
gülüm. Anlat sen.”
“Aslında
Nidar’ın bana burada sorması gereken soru şu olmalıydı. Sızlanarak şikâyet
edeceğine bana demeliydi ki, ‘Peki ablacığım bu kadar tonlarca ağırlık havada
nasıl duruyor.” Küçük kızın dikkatini çekmişti.
“Evet
soruyorum. Nasıl duruyor?”
“Anlatıyorum.
Bulutlar çok güzeldir değil mi ne zaman sıkılsak hemen gökyüzüne bulutlara
bakarız. Onları şekillere benzetiriz. Bazen bir peri kızına, bazen de bir
kaplumbağaya hatta bazen de yakışıklı bir abiye...” Nidar güldü...
“Abiye
mi sen mi?”
“Nidar
dinliyor musun?”
“Dinliyorum.
Pardon.”
“Bulutlar
birbirleri ile aynı değillerdir. Farklıdırlar. Nedeni oluşumlarındaki etki eden
hava akımları, sıcaklık, basınç, havadaki tozlar ve bir sürü şeyler...”
Didar
heyecanlanmıştı. Ayağa kalktı... Anlatacaktı ki dengesini kaybetti düşüyor gibi
iken koltuğun kenarından tutu. Teyzesine dikkatle baktı.
“Başım
mı döndü ne oldu teyze?”
“Bir
şey yok canım hızla kalktın herhalde.”
“Olabilir.”
Derin bir nefes aldı.
“Atmosfer
çok değişkendir. Yeryüzünden buharlaşan su, havada hafif minik su buharları
şeklinde gökyüzüne yükselir. Belirli bir yükseklikte basınç azaldığı, hava
soğuduğu için minik damlacıkları haline geçerler ve bulutları oluştururlar.
Bunlar önceleri çok küçüktürler çapları birkaç mikrometredir. Ortalama bir
yağmur damlasının oluşabilmesi için bunlardan milyonlarcasının birleşmesi
gerekir.”
“Yok,
daha neler?”
“Teyze
bak dalga geçiyor.”
Rüya’nın
aklı karışmıştı. Bir gariplik vardı. Sanki arada bir sarsıntı oluyordu ama çok
hafif geçiyordu. Yeğeninin tekrarlanan sözleri ile düşünceleri dağıldı.
“Teyzeciğim
baksana ya dalga geçiyor.”
“Dalga
geçmiyor güzelim tam tersi ilgileniyor.”
“Peki...
Bulutların bu kadar ağırlıkla kalabilmelerinin sebebi bu damlacıkların çok
küçük olmalarındandır.” Nidar yine itiraz etti.
“Bu
ağırlık şimdide çok küçük mü oldu?”
“Sen
beni dinlemiyor musun?”
“Şaka
şaka. Tamam, bölmeyeceğim söz.”
“Şimdi
sır çözülüyor. Her bilinmeyenin bir bilineni vardır. Her ne kadar bir kilometre
çapındaki bir bulutta en azından 1.000 ton su varsa da bu hacimdeki hava
1.000.000 tondur. Yani bin kez daha ağırdır.”
“Anladım.
Vallahi iyi anlattın. Bravo. Peki, söyler misin biz uçakta iken neden pamuk
tarlalarının arasından geçiyoruz gibi ya da altımızda bembeyaz görülüyorlar.
Onu da bilirsen on puan alacaksın benden bilmiş ol.”
“Ukalalık
yapma tabi biliyorum.”
Bir
ses duydular. İsimlendirilemeyecek bir gürültü.
“Ne
oldu bir ses geldi değil mi teyzeciğim?”
“Dışarıdandır
canım sen anlatmaya devam et.”
Rüya’nın
dikkati tamamen dağılmıştı. Kendi de emindi bir ses duymuştular.
“Tuhaf
bir sesti… Hayaller görmeye başladım herhalde ama kızlar da duydu!”
Yeğenini
dinlemeye yoğunlaştı.
“Bulutun
oluşumunda başlangıçta oluşan su damlacıkları o kadar küçük tür ki, üzerlerine
gelen ışıkları doğrudan yansıtırlar ve işte o zaman bulutlar beyaz görülürler.
Küçük hanım...”
“Vay
be çok şaşırdım.”
“Şaşıracaksın
zaten. Su damlacıkları birleşip büyüdükçe, yani kalınlaştıkça ışığı daha az
yansıtırlar, bu nedenle yağmur bulutları daha gri hatta siyaha yakın renkte
görünürler. Tabi alt taraf da yığıldıklarından bulutların alt kısımları
üstlerine göre daha koyu renkte olur.”
Rüya
ikisine baktı gülümsedi.
“Tamam,
o zaman bende size başka türlü bir şeyler anlatmak istiyorum.”
Nidar
güldü.
“Oh
be nihayet...”
“Nidar!”
“Bakın
kızlar beni iyi dinleyin. Mitolojide, şimşek ve yıldırımlardan doğaüstü
varlıkların atmosferik patlaması. Yani;
Tanrıların
büyük silahı olarak söyleniyormuş o zamanlar. Tabi her kes çok korkuyormuş.
Düşünsenize silahları...”
Küçük
kız titredi.
“Tanrıların
silahlarından çıkan ışıklarsa yandık biz.” Rüya güldü.
“Canım
Mitolojide diyorum değil mi? Mitoloji nedir?”
Didar
cevap verdi.
“Mitoloji;
Yunanca
‘mythos’ yani masal veya hikâye anlamına gelen bir sözden
üretilmiştir. Şöyle de diyebiliriz.
Mitoloji;
Eski
zamanlarda yaşamış olan ulusların inandıkları, tanrıların, kahramanların
devlerin ve perilerin hayatlarından bahseden hikâyelerdir…
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder