NÜKTE YAPMAK ZEKA İŞİDİR.
Şemsi
Paşa; ince zekâsı ve nüktedanlığı ile ünlüymüş.
nazanss.blogspot.com
Bazıları nüktedandır.
Bazıları hazır cevaptır.
Bazılarının kıvrak zekâları, hazırcevaplık
halleri ve nüktedanlığı da bir arada olur ki değmeyin onunla sohbetin tadına.
Çünkü doyum olmaz. Bir çeşit beklenti içinde olunur ki bir şeyler söylesin…
Özellikle biri ile de atışıyorsa
ortaya inanılmaz güzel bir gösteri çıkar. Karşısındaki de onun kadar hatta ona
yakın bile olsa, bu karşılıklı atışmaların keyfi sonsuz olur.
Merakla
ağızlardan çıkacak kelamlara bakılır,
Hangisi
ne diyecek,
Diğeri
ne cevap verecek,
Altında
kalmayacak,
Bu
daha bir beter oldu,
Vay
son söyleyen yıktı geçirdi…
Çevremizde böyle insanlar vardır.
Bizler biliriz onların lezzetli sohbetlerini, atışmalarını da dört gözle
bekleriz.
Tarihte de bu tür atışmalar çeşitli
hikâyeler içinde geçer.
Sizlere ufak bir hikâye aktaracağım.
Hoşuma gitti. Beğeneceğinizi umuyorum.
Kanuni
Sultan Süleyman’dan sonra II. Selim tahta çıkmış, Osmanlı’nın yeni Padişahı
olmuş. Kutlamalar başlamış. Çeşitli devletlerin temsilcileri padişahı kutlamaya
bizzat kendileri ve adamları ile birlikte geliyorlarmış.
İran’dan
da kalabalık bir heyetin geleceği bildirilmiş.
İran’lılar
çok kalabalık ve çok da hediyelerle geliyorlarmış.
700
kişi ve 1700 yüklü hayvan…
Padişaha
çok hediyeler getiriyorlarmış.
Başlarında
da Şahkulu Sultan Han varmış. Bu adamın çok nüktedan biri olduğu bilinirmiş.
Padişah
Sultan Selim, onu karşılayacak ve bizzat ağırlayacak zatında onun kadar nüktedan
biri olmasını istemiş.
Bu
iş için uygun kişi olarak Şemsi Paşa görevlendirilmiş.
İnce
zekâsı ve nüktedanlığı ile ünlüymüş.
Gelenlerin
şatafatlı çok sevdiklerinden bir hayli gösterişli olacağı biliniyormuş.
Osmanlı’da
kendi kudretlerini göstermek istiyorlarmış. Bunun içinde büyük bir askeri kıta,
elçi heyeti Edirne’ye onları karşılamaya gitmiş.
Askerler
özenle seçilmiş.
Farklılık
olsun diye rengârenk ve çok şık giysiler giydirilmiş.
İki
taraf karşı karşıya gelince; Şahkulu ihtişamlı kıtaya bakmış, Selim Paşa’ya;
“İşte
gerçek bir gelin alayı” demiş.
Selim
Paşa hiç renk vermemiş. Başı ile tasdiklemiş ve:
“Evet”
demiş, devam etmiş.
“Haklısınız.
Çaldıran’da gelinlerini aramaya giden asker, işte bu askerdir.”
Sanıyorum bu sözlerden sonra ne
kadar nüktedan olur ise olsun Şahkulu bir süre susmuştur.
Bunlar
büyük devlet adamları…
Bunların
nükteleri bile kaliteli…
Bazen nüktedanlık adına yaptığımız
ne büyük hatalarımız oluyor.
Nükte;
ince anlamlı, düşündürücü, şakacı, kırmadan ama gerektiği gibi konuşmadır. Ama
hepimiz nüktedan değilizdir, nükte yapamayız. Bazen yapılan şakalar dozunu
kaçırır. Hani denilir ya haddini de bileceksin. Tabi haddi bilmek lazım.
Tadında bırakmak gerek. Bazen nükte ya da şaka adı altında kalpler kırılıyor.
Dikkatli olmak, her zaman dikkat etmek
gerek. Bu şaka bile olsa, bu nüktedanlık adına bile yapılsa.
Komedi ciddi bir akıl işidir.
Her babayiğit komedi yapamaz,
yazamaz, oynayamaz.
Şakalarda öyledir.
Herkes tadında, kararında şaka
yapamaz…
Şaka gerçekten eğlendirmeli ve
kalbin üstüne sis perdesi indirmemeli…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder