BİR KÖPEĞİN HATIRALARI
nazanss.blogspot.com
Kendimi bildiğimde çok küçüktüm.
Birçok kardeşim vardı.
Annemizi hatırlıyorum, babamı hiç görmedim, hatırlamıyorum.
Anneme de sormadım.
Benim annem vardı, benim kardeşlerim vardı. Ben mutluydum.
Annem bizi doyurmak için çok
çabalıyordu. Onun çok acı çektiğini de biliyordum.
Ağladığına da çok şahit olurdum.
Annem neden bu kadar üzülüyordu bilmiyordum.
O zaman bebektim.
Büyüyünce soracaktım.
Anneme diyecektim ki, neden ağlıyorsun.
O da anlatacaktı, neden ağlıyor, neden acı içinde!
Biraz daha büyümem gerekiyordu diye düşünürken, annemin sıcaklığı
benim aklımı başımdan alıyordu.
Onun kokusu, sıcaklığı her şeyi unutmama yetiyordu artıyordu bile.
Bir gün:
Anneme sarılmış, uyuyordum.
Nefiye teyze girdi.
Yanında birileri vardı.
Ne konuştuklarını anlamıyordum.
Bana bakıyorlardı.
Birde çocuk vardı yanlarında. Gülümsüyorlardı.
Sonra Nebiye Teyze beni aldı kucağına. Ne iyi kadındı Nebiye
Teyze.
Bana, bize anneme sahip çıkmıştı.
Annem hamileyken almış yanına…
Onunda sıcaklığını beni her kucağına aldığında hissetmişimdir.
Sonra bir başka kadına verdi beni.
Sonra da küçük çocuğa…
Nebiye teyze endişe etmiş olmalıydı ki, bağırdı.
“Dikkatli tut.”
Çocuk tutuyordu oysa beni.
Haydi çocuk anneme versene beni. Hayda
hala tutuyor. Annemde öyle bakıyor. Ne yapsın ne desin ki annem.
Nefiye Teyze getirdi onları. Onun yakınları belki de kızı ile
torunudur, bilmiyorum ki…
Annemin bakışlarından anladım ki annem çocuk beni tutamaz diye
endişe ediyor da, bir şey de diyemiyor.
Çocuk beni biraz daha sıkıca tutunca anladım, bu çocuk beni
düşürmeyecek.
İçim biraz rahatladı. Nefiye Teyzenin yanındaki kadın:
“Biz gidelim, geç kalmayalım dedi.”
Hah tamam dedim gidiyorlar.
“Tamam” dedi Nefiye Teyze.
Çocuk beni annesine verdi. Ya da annesi beni aldı.
“Tamam gidiyorlar. Bende acıkmıştım zaten annemi emmem lazım.
Anneme gidiyorum.”
O
ne?
Anneme doğru gitmiyorlar.
Kapıya doğru gidiyorlar.
Annem arkada kaldı.
Kardeşlerim arkada kaldı.
Annem bir şey demiyor.
Kardeşlerimin hiç sesi çıkmıyor.
“Anne – Anne, beni götürüyorlar.”
Annem o zaman anladı herhalde beni götürdüklerini hemen kalktı
kapıya doğru geldiğini gördüm ama bunlar çoktan dışarı çıkmışlardı.
“Anne – Anne.”
Ben bebeğim, sesim duyulmuyor ki… Ağlıyorum, bağırıyorum,
haykırıyorum kimse duymuyor.
“Anne, beni bırakma…”
Bir arabaya bindiğimizi biliyorum.
Çok yorulmuştum.
Ben bebektim bu kadar annemden ayrı kalamam ki…
Gözlerim kapanıyordu.
Sonra karanlıkların içine düştüm sanki… Yalnızlık ve karanlık
içindeydim.
Annemin kokusu yoktu, çıplak gibiydim. Annemin kalp atışlarını
duymuyordum, korkuyordum.
Ben o kokuyu, o kalp atışlarını istiyordum. Biri beni sıkıyordu.
Biri benim nefesimi sıkıyordu sanki. Annem yoktu.
“Anneee…”
Uyandığımda çok acıkmıştım.
Birkaç çocuk bana bakıyorlardı.
Ben çok ağlıyordum. Bir biberon getirdiklerini gördüm. Biberon
olduğunu sonradan anladım.
Bilmiyordum ki ne olduğunu.
Bir kadın biberonu ağzıma verdi.
Tadı tanıyordum. Biraz annemin sütüne benziyordu.
Ama acıydı, lezzetli değildi, güzel de kokmuyordu.
Nasıl koksun, annem yoktu, onun sütü değildi…
İçmek istemedim.
Ben annemin sütünü istiyordum.
Durmadan teyze içirmek istedi.
Çok açtım. İçmeye çalıştım. Yapamadım. Yoruldum uyudum.
Sonra yine uyandım, teyze bir daha biberonu verdi.
Yine uğraştı, uğraştım yine yapamadım.
“Ben annemi istiyorum” dedim
ama ben bebeğim sesim çıkmıyor ki.
Sadece ağlıyorum.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Uyandığımda biberonu artık
içiyordum. Durmadan içtim. Çok acıkmıştım.
Karnım doyunca uykum geliyordu.
Teyze çok iyiydi hep beni okşuyordu.
Bu çocuk arada geliyor, beni kucağına almak istiyordu. Annesi her
defasında:
“O daha çok küçük, büyüsün oynarsınız”
Diyordu.
Zamanla çocuk beni almaya alıştı. Ben onun kucağında olmaya…
Sonra ben hep ağladım.
Hep annemi özledim.
Annem yoktu, onlar beni anlamıyorlardı. Bazen onlara bakıyordum.
O çocuk annesinin kucağına gidiyordu, annesi ona sarılıyordu.
Onlara bakıyordum ağlıyordum.
Ben ne hata yapmıştım, ben ne günah işlemiştim de annemden beni
almışlardı. Neden diğer kardeşlerimi almamışlardı da beni almışlardı.
Annem ben gidince çok ağlamış mıydı?
Ah annem ah…
Bak o çocuk annesinin kucağında uyudu. Ben yalnızım.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum.
Bildiğim artık daha büyük olduğum.
Biliyordum çünkü bu çocuk canımı acıtıyordu. Beni sıkıştırıyordu.
Bana saçma sapan şeyler yapıyordu.
Benim her yerimi çekiyordu.
Bir gün yapma dedim yapma, canım çok
acıyor. Yapma.
Dinlemedi bende onu ısırdım.
İşte o zaman bunu bir daha yapmamam gerektiğini anne ve oğlu bana
vurarak çok vurarak öğrettiler.
Sonra ben çocuğum kimse bana nereye çiş yapacağımı söylemedi,
göstermedi, öğretmedi. Bende çiş yaptım.
Küçük çocuk bağırdı, anne bana gazete ile vurdu.
Çok vurdu.
Sonra başımı tuttu benim çişime sürdü, sürdü.
Neden bunu yaptı bilmiyorum.
Çocuk ben büyüdükçe zalim oldu. Bana durmadan vuruyordu. Bazen
tekme atıyordu. Bazen canımı çok acıtıyordu.
Ben artık korkumdan hiçbir şey yapamıyordum.
Kendi yedikleri yemeklerin artıklarını bana veriyorlardı.
Bazen çok soğuk, bazen çok kötü, bazen çok sertti.
Annem olsa böyle mi yapardı. O bana kıyamazdı.
Hem benim ne suçum var.
Allah’ım bu dünyayı sadece sizin için
mi yarattı.
Bazen de çocuk beni bahçeye çıkartıyordu. Bir şeyleri uzaklara
atıyordu benim getirmemi istiyordu.
Getiriyordum.
Tekrar atıyordu yine getir diyordu.
Ben yine getiriyordum.
Sonra yine atıyordu.
Yine getir diyordu.
Neden! Neden! Neden!
Bilmiyordum.
Bazıları beni sevmek istiyordu;
Bazıları beni dövmek istiyordu.
Bazıları onlara sadece baktığım halde benden korkuyordu.
Neden!
Hiç bilmiyordum.
Birkaç kere daha ben çişimi yapmamam yere yapmışım.
Teyze çok kızdı.
Beni evden attı.
Dışarısı çok karanlık, çok soğuk, ben çok korkuyorum.
Bağırdım, çok bağırdım.
Beni içeri almak istemiyorlar.
Ben çok üşüyorum. Ben çok acıktım.
Beni içeri almıyorlar.
Sabah bir adam geldi beni aldı, fırlatır gibi bir arabanın
arkasına attı.
Oradan uzaklaştıkça:
“Acaba dedim acaba beni anneme mi
götürecek.”
Araba çok gitti.
Ben uyudum.
Uyandım yine araba gidiyordu.
Bir yerde beni arabadan aldı, yine fırlattı gitti. Sonra arabaya
bindi uzaklaştı.
Ben arkasından koştum.
Korkuyordum.
Koştum – koştum – koştum.
Yoruldum.
Kenara geçmeliyim, caddede olmamalıyım dedim ama geç kalmıştım.
Çok büyük bir şey geliyordu.
Gözlerini gördüm en son.
Çok büyük ve çok parlıyordu.
Canavar gibiydi sesi çok vardı. Birden canım yandı çok yandı.
Bağırdım
“Anne…”
Ne kadar kaldım bilmiyorum. Bir araba durdu. Bir bayan indi.
Durmadan konuşuyordu.
“Aman yarabbi, bu ezilmiş. Yazık her
yeri kan içinde.”
Bana iyice yaklaştı. Ben ağlıyordum, ona bakıyordum.
“Yaşıyor”
Diye bağırdı.
Beni hemen kucağına aldı.
Biri daha vardı yanında bir abi. Hızla arabayı sürdü.
Sonra beni beyaz elbiseli birinin masasına yatırdılar.
Çok acım vardı.
Çok ağlıyordum.
Çok korkuyordum.
Şimdi beni dövecekler, şimdi bana vuracaklar. Beni dışarı
atacaklar.
Dışarılar çok soğuk…
Gözlerimi açtığımda birinin kucağındaydım.
Sıcaktı, anne gibi kokuyordu.
Kalp atışlarını duyuyordum. Benim başımı okşuyordu.
“İyileşeceksin, bak tehlikeyi
atlattın, artık iyileşeceksin.”
İnanmıyorum. Beni öptü. İlk defa biri beni öptü.
Başımı onun kollarına bıraktım ilk defa annemden sonra ilk defa
uyudum, her tarafım ağrıyordu ama hiçbir yerim acımıyordu.
Ben mutluydum.
Şimdi ne mi oldu? Ben artık büyüdüm. Onun kızıyım. O beni çok
seviyor.
O bana hiç gazete ile ya da eli ile vurmadı.
O beni hep seviyor, o beni hep besliyor, o bana aşılar yaptırıyor,
o benimle her gün sabah yürüyüşlere çıkıyor tuvaletimi yaptırıyor.
O benim her şeyime bakıyor.
Bende onu koruyorum.
Bende onu canım pahasına koruyorum.
Ben bu annemi çok seviyorum.
Bana hayvanına davranır gibi
davranıyor.
Bana köpeğini seven biri gibi
davranıyor.
Bana can dostuymuşum gibi davranıyor,
beni düşünüyor, kolluyor, gözetiyor.
Hasta olunca doktora götürüyor, beni
yıkıyor. Benim sevdiğim yiyeceklerden veriyor.
Biliyor musunuz, bana her şeyini anlatıyor. Benimle huzur buluyor.
Ben onunla dünyayı buluyorum…
Ben artık mutluyum.
Annem, beni merak etme, ben artık mutluyum…
Annem, beni merak etme, ben artık mutluyum…
Benim
yazdığım, isimsiz köpeğin hatıralarından biri…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder