Medusa’dan kim korkmaz?
nazanss.blogspot.com
Medusa’yı
anlatmak istedim sizlere.
Uzun
uzadıya olsun da istedim.
En
iyisi, en tariflisi Yunan Mitolojisi ile yazdığım kitaplarımdan alıntı yapayım
dedim. Onları yazarken ne çok araştırmış, ne çok okumuştum.
O
zaman Medusa’yı oradan okuyalım.
“Olsun
olsun. Kaptır benim işime geliyor. Şu Medusa olayını ne zaman anlatacaksın?”
“Şimdi
onu da anlatayım. Hüzünlü bir hikâye… Yine bu çok tanrılı dönemlerde Medusa
adında çok güzel bir kız varmış. Onun güzelliği sadece güzel demekle
geçiştirilecek bir güzellik değilmiş. Hani Allah övmüş yaratmış derler ya. Öyle
işte.”
“Allah’ın
boş gününe gelmiş de derler…”
“Evet.
Öylede denilenlerden. Bütün tanrılar bu kıza âşıkmış. Ondan daha güzel bir
kadın yokmuş ki… Bütün kadınlar özellikle tanrıçalar Medusa’yı sevmez tam tersi
çok kıskanırlarmış.”
“Güzellik
başa beladır. İyi bilirim.”
“Düşün.
Bu zamanda bile güzellerin başına neler geliyor.”
“Biliyorum
dedim ya.”
“Medusa
iki kız kardeşi ile birlikte Zeus’un kızı Zekâ Tanrıçası Athena’ya ait bir
tapınakta yaşarlarmış. Medusa’nın iki kız kardeşi ölümsüzmüş.”
“Nasıl
oluyor o. İki kız kardeşi ölümsüz. Kendi ölümlü.”
“Canım
kendi babası ölümlüdür. Diğer kızların babaları ölümsüzdür.”
“Tanrılardan
biridir diyorsun yani.”
“Demiyorum.
Şüpheleniyorum.”
“Dalga
geçme.”
“İyide
öyle bir soruyorsun ki. Şaşırtıyorsun.”
“Hah
bu çok iyi… Eee sonra?”
“Sonramı?
Hay Allah bölüyorsun unutuyorum. Nerede kalmıştım.”
“İki
kızın babalarının ölümsüzlüğünde.”
“Evet.
Athena’nın tapınağında yaşıyorlarmış demiştim ya. Tabi onun güzelliğinden
Athena’da farkında ama insan kendini beğenmese çatlar misali. O kendini daha
güzel buluyormuş. Üstelik tanrıça.”
“Artı…
Zeus’un kızı.”
“Evet.
Kendini hem daha güzel hem daha zeki bulduğundan çok ta aldırmıyor muş.”
“Eee
sonra?”
“Athena
o zamanlarda Zeus’un kardeşi Denizlerin efendisi Poseidon ile birlikteymiş.”
“Nasıl
ya amcası oluyor o.”
“O
zamanlar yok amcaydı, teyzeydi kardeşti pekte aldıran yokmuş.”
“Hiç
etik değil…”
“Elif
dinle. Poseidon’u düşün denizlerin tanrısı çok güçlü üstelik Athena’nın
kocasıymış ama içten içe de Medusa’ya âşıkmış. Hemde ne aşk. O kadar ki tutku
haline gelmiş onda bu aşk. Kimselere söyleyemiyor. Belli edemiyormuş.”
“Eee
gel. Gel bu tarafa Poseidon Efendi. Konya bu tarafta…”
“En
büyük korkusu gazaplar ve küçümsenmek.”
“Sonra
ne olmuş?”
“Çok
geçmemiş… Athena babasından her şeyi öğrenmiş. Hemen kocasını sorguya çekmiş.
‘Sen o kıza âşık mısın filan!”
“Kadın
kıskançlığı her zaman var. Bak o zamanda bile tanrıça da olsan fark etmiyor.
Yine kıskanıyorsun.”
“Tabi
kıskanıyorsun. Hem de ne kıskanmak. Poseidon inkâr etmiş. ‘Dünyada senden daha
güzel kadın yok. Ben sadece sana aşığım.’ Filan, falan.”
“Ya
Rüya bu erkekler bunca yıl geçmiş. Hala aynı yalanları söylüyorlar ve biz hala
aynı yalanlara inanıyoruz. İşe bak yahu…”
“Öyle
Vallahi.”
“Sonra?”
“Athena
kocasına inanmış. Poseidon Medusa tutkusu yüzünden delirecek durumda. Dedim ya
sabit fikir, takıntı olmuş bu dünyanın en güzel kızı onun aklında ve gönlünde.”
“Eyvah
kötü bir şeyler olacak. Sen zaten Medusa’dan söz ederken. Güzelliği başına bela
getirmiş gibi bir şey demiştin.”
“Evet.
Sabırlı ol bak anlatıyorum. Sonunda olanlar olmuş.”
“Ne
olmuş?”
“Bir
gün gizlice tapınağa girmiş ve Medusa’ya zorla sahip olmuş.”
“Hayda…
Tecavüz yani.”
“Öyle
de diyebiliriz.”
“Zorla
sahip odur zaten. Vay alçak adam… Eee?”
“Medusa
tapınakta kalıyor ama deli gibi her an Athena duyacak diye ödü kopuyor.”
“Duymuş
mu?”
“Duymuş.”
“Eyvah!”
“Eyvah
ki ne eyvah… Delirmiş. Delirmiş. Kendini çok aşağılanmış görmüş.”
“Kadın
haklı…”
“Delirmiş.
Kıskançlıktan ne yapacağını bilmez bir halde Medusa’yı nasıl cezalandıracağını
düşünüyormuş.”
“Gitsin
de ahlaksız kocasını cezalandırsın.”
“Hayatım
gücü - gücü yetenedir. Her zaman böyle değil midir?”
“Ne
yazık ki böyledir. Ne yapmış?”
“Hemen
öldürmemiş. Çünkü onun hemen ölmesi onun hıncına yetmiyormuş. Acı çekmesini
hatta kız kardeşlerinin de açı çekmesini istiyormuş. Medusa’yı ve kız
kardeşlerini hemen birer ifrit’e çevirmiş.”
“İfrit’mi
o ne be?”
“Benim
bildiğim İfrit bir çeşit hani üç harfli oluyor da ‘ismi lazım değiller’ diyoruz
ya işte onlardan olsa gerek.”
“Nasıl
ya! Ha… Ha anladım. Tamam. Ama emin de değilsin.”
“Tam
eminim diyemem.”
“Peki,
sonra ne olmuş?”
“Medusa
ve kız kardeşleri çok çirkinleşmişler. Düşün kimse bakmaya bile tahammül
edemiyormuş.”
“O
kadar güzellikten bu kadar çirkinliğe. Zavallı Medusa. Bunun ortasında
anlaşsalardı ya.”
“Dalga
geçme…”
“Cidden
üzüldüm. Sonra?”
“Athena’yı
durdurmak mümkün değil. Kıskanç kadın neler yapar misali. Kini bitmemiş bu
kadının. Yaptığı ona yetmemiş. Medusa’nın lüle lüle saçları o kadar güzelmiş
ki… Bakanlar gözlerini ayıramazmış. Saçlarına takmış bu sefer ne yapmış biliyor
musun?”
Elif
çok heyecanlanmıştı.
“Ne
yapmış?”
“Bütün
saçlarını yılana çevirmiş.”
“Yılana
mı?”
“Her
bir lüle bir yılan olmuş. Başının her tarafı ince yılanlarla dolmuş.”
“Karayip
korsanlarındaki bir adam vardı aman Allah’ım onun gibi izlerken bile bakamamıştım.”
“Evet.
Onun gibi… Kadının sinirleri bununla da yatışmamış.”
“Yuh
yani. Bende kıskancım da bu kadar da değil. Allah - Allah… Ne yapmış peki?”
“Şimdide
millet meraktan Medusa’ya bakmaya başlamış. Athena öyle bir şey yapmış ki.
Medusa kime baksa o taş kesiliyormuş.”
“Of
ya… Of.”
“Evet…
Sonunda bununda ona yetmediğini Medusa’nın ölmedikten sonra içinin rahat
etmeyeceğini anlamış. Üvey kardeşi ile anlaşmış. Perseus kız kardeşinin sözünü
dinlemiş. Kılıcı ile Medusa’nın başını vücudundan ayırmış.”
Elif
çığlık atınca; Rüya eli ile çocukları gösterdi. ‘sus’ işareti yaptı. Elif çok
heyecanlıydı.
“Ne
yapayım ya kortum.”
“Yavaş,
biraz daha yavaş lütfen… Çocukları korkutmayalım.”
“Allah
kahretsin şu Athena’yı ne azgın kadın. Hıncı bitmedi gitti. Sonunda kadını
öldürdü rahat etti.”
“Yok,
rahat etmedi.”
“Etmedi
mi?”
“Medusa’ya
Poseidon zorla sahip olduğunda genç kız bu Denizler tanrısından hamile kalmış.”
“Hamile’mi?
Hayda… Hikâyeye bak sen!”
“Öyle.
Doğru söylüyorsun hikâye!”
“Eee
ballı dilli genç bayan sonra?”
“Medusa’nın
kafası vücudundan ayrıldığı anda; Pegasus ve Chrsyar cansız bedenden dışarı
fırlamışlar.”
“Pegasus’mu
bu uçan at değil mi?”
“Dinle
canım… Athena olanların karşısında önce ne yapacağını bilememiş. Kocasından
denizler tanrısından doğan iki çocuk. Sonra ani bir şekilde karar vermiş.
Bunların ikisini kendisine köle yapacakmış. Kardeşlerden Chrsyar’ı kendine
almış ve onu iyi savaşçı olarak yetiştirmeye karar vermiş. Kanatlı beyaz bir at
olarak doğan diğer kardeşi de yani Pegasus’uda Korinthos şehrinin kralı
Glaukos’un oğlu Bellerophon’e vermiş.”
“Niye
vermiş ki onu da kendine alabilirdi.”
“Kadın
akıllı ve kurnaz... Bellerophon’nin ağzından ateşler saçan, aslan başlı, keçi
gövdeli, yılan kuyruklu bir canavar varmış. Bu onunla savaşacakmış. Bunu yanına
vermiş ki…”
“Kesin
o canavar onu öldürsün diye vermiştir.”
“Tabii
ki iyi niyetli değil. Bellerophone çok uzun zamandır bundan yardım istiyormuş.
Hem onu yok edecek hem de diğerinin isteğini yerine getirecekmiş. Öylede yapmış
zaten. Düşündüğü gibi olmamış. Bundan sonra olanlar değişik. Bellerophone bu
kanatlı atı sevmiş. Onu eğitmiş. Güçlü bulduğu için ona çok ama çok emek
vermiş. Aralarında bir dostluk oluşmuş.”
“Atla
adamın yani!”
“Evet.
Mantık yapma.”
“Tamam.
Tamam. Masal. Mantık yok.”
“Evet.
Zaman geçmiş gün gelmiş. Canavarı öldürmeye gitmeleri gerekiyormuş. Öylede
yapmışlar. Ama burada Athena’nın düşünemediği bir şey olmuş. Uçan at Pegasus
adamı aldığı gibi sırtına canavarın ağzından fışkıran alevlerin çok yukarısına
çıkarmış, oradan rahatlıkla oklarını canavara saplamış. Canavarın nasıl
öldürüldüğünü filanda öğrenmiştim ama bunları anlatmanın bir anlamı yok. Özet
olarak canavarı öldürmüş. Pegasus’la birlikte canavara bakıp gururlanmış.”
“Haliyle
gururlanacak.”
“Bizim
tabirimizle abartmış. Çok uzun yıllar kimsenin öldüremediği canavarı öldürünce
kendisini de ölümsüz zannetmiş. Tanrı olduğuna inanmaya başlamış. Bununla da
kalmamış. O zamanlar demiştim ya sana Tanrıların dağı Olympos, tanrılar orada
yaşıyorlar. ‘Bende orada yaşarım. Bende tanrıyım’ demiş. Pegasus’un sırtına
binmiş. ‘Haydi, gidiyoruz Olympos’a demiş.”
“Devrik
cümle kurma muallim hanım. Olympos’a gidiyoruz demiştir.”
“Peki,
öyle demiş. Bunlar yola çıkmışlar. Çıkmışlar çıkmasında Zeus’da dağda üstelik
tahtında etrafı izliyor. Bakıyor ki geliyorlar üstelik kendini tanrı sanıyor ve
tanrıların dağına yaşamaya geliyor. Sinirlenmiş. Bir at sineği göndermiş. ‘Git
ve Pesasus’u ısır demiş.”
“Yok
ya komediye bak sen! Sinek ısırmış mı?”
“Hemde
ne ısırmak. Pegasus’un canı çok yanınca silkelenmiş ve üstündeki adamı atmış.
Yere feci şekilde çakılmış. ‘Sen misin kendini tanrı sanmak!’ Sakat, kör
kalmış. Milletin maskarası olmuş.”
“Pegasus?”
“O
yükselmiş. Olympos’un tepesine gelmiş. Zeus onu sevmiş. Silahlarını taşıyan bir
hizmetkâr olmasını istemiş.”
“Olmuş
mu?”
“Olacak
tabi. Zeus istiyor.”
“Doğru
Zeus diyince durmak gerekiyor.”
“Tabi
duracaksın.
“Medusa’nın
çocuğu bu sonuçta.”
“Evet.
Medusa ile ilgili birçok yerde birçok figür vardır. Antik dönemde büyük
yapıları ve özel yerleri kötülükten korumak için Medusa kabartmaları
yapmışlar.”
“Zavallı
Medusa öldükten sonra tapınakları korusun diye figürünü yapıyorlar. Kız sağken
kendini koruyamıyor Başına gelmedik kalmıyor. Tecavüze uğruyor, saçları yılan
oluyor, tecavüzden hamile kalıyor, gözleri bakanı öldürüyor, onun yüzünden kız
kardeşleri de kendi gibi iblis oluyor bütün bunlar yetmiyor birde kafası
kesiliyor. Çocuklarını da göremiyor. Üstelik bir de at doğuruyor. Ne
Medusa’ymış bu zavallı.”
“Mitoloji
bir garip zaten! Neler yaşanmış neler. Birçoğu Medusa gibi öldükten sonra garip
şekilde anılmış. Birçok tapınakta Medusa figürleri kullanılmış dedim ya…
Mesela; Didim Apollon Tapınağının bahçesinde girişte sağ tarafta bir figür var
muhteşem bir şey…”
“Öylemi.”
“Evet.
Rüya
derin bir nefes aldı.
“Yoruldum
ya Elif… Birer de kahve yapayım. Çocuklar ne âlemdeler?”
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder