“Bir yetim okutana…”
nazanss.blogspot.com
Çok
duygulandım.
Bir
yazı beni o kadar çok duygulandırdı ki, hani denir ya tüylerim diken – diken
oldu, aynen öyle oldu.
Yazım
diline yakışmayacak bir tabirle sözlerime devam edeceğim ve diyeceğim ki:
“Yahu bize ne oldu ki biz değerlerimizi,
güzelliklerimizi, ederlerimizi unuttuk. Bu gafil dünyanın, bu geçici dünyanın
tadına çok alışarak daha iyi tatlar olsun, daha iyi tatları sadece biz tadalım
diye böyle savruk, korkak, açgözlü, tamahkâr olduk!”
Size
bir hikâye anlatacağım izninizle…
Size
bir sultandan söz edeceğim. Bir Padişah kızından; Sultan IV. Murad Han’ın kızı
Melek Sultan’dan. Nur içinde yatsınlar. Onlar gerçekten farklı ve güzel
insanlarmış.
Melek
sultan, Ahmet Paşa ile evliymiş.
Bunların
şöyle bir adetleri varmış. Bir açık artırma yaparlarmış.
Her
yıl olurmuş bu…
Evlerinin
önünde yaparlarmış.
Bir
hayli enteresan değil mi?
Bir
padişah kızı, bir Paşa neyin açık artırmasını yapıyorlar?
Eşyalarının
artırma satışını yapıyorlarmış.
Nasıl
olur diyorsunuz değil mi?
Konaklarındaki
fazla eşyaları Ramazan’da satarlarmış.
Bu
mezat garip bir mezatmış.
İşin
diğer bir yanı da bu mezat beklenirmiş.
Bir
yıl insanlar bu mezat için para biriktirir, programlarına alır, bunu görev
addederlermiş.
Durun
hikâye bununla bitmiyor.
Ramazan
ayı geldi diyelim,
Mezatçıda
geldi.
Kalabalık
hazır, satışlar başlıyor.
Mezatçı
bağırıyor:
“Bir
altın sahan!”
“Bir
kapaklı altın sahan... Yok mu talibi?”
Kalabalıktan
biri bağırırmış.
“Kaça
– Kaça?”
Şimdi
hazır olun duyduğunuz sizleri ne kadar etkileyecek:
“Bir yetim okutana…”
Vay
maşallah – Vay kırk bin kere maşallah…”
Mezatçı
devam edermiş.
“Hadi bir yetim
okutmak isteyen yok mu? İki yetim... Üç yetim...”
Ortalık
kızışırmış. Gelenler varlıklı insanlar.
Bir
altın sahan bazen iki bazen de üç yetim okutmayı garanti eden birine gidermiş.
“Altın Sahan verildi.”
Artırma
devam ettikçe, eşyalarda değişir artırma sürdükçe, satın alanların ne karşılığı
aldıklarının da ismi değişirmiş.
“Bir altın ibrik.”
Satış
sadece yetim okutma ile sınırlı değilmiş.
Fakir
– fukara gözetilir, dullar korunur garipler gözetilirmiş.
Bütün
bunların üstüne de satışlar yapıldıktan sonra:
Dualar
okunur, Yasinler, hatimler indirilir. Konaktan izzetler ikramlar yapılırmış.
Böyle güzellikleri okudukça
insanoğlunun maneviyatının ne kadar azaldığını nerede ise tükendiğini anlayıp
üzülüyorum. Bizlerin arınma zamanları bence gelmiş geçiyor bile…
Aklımızı
başımıza almamız lazım…
Bu
dünya geçici…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder