Konfüçyüs
Ya Bir Yol Bul, Ya Bir Yol Aç, Ya da Yoldan Çekil.
nazanss.blogspot.com
Ben bu bölümde sizlere Konfüçyüs’ü
anlatacağım. Nasıl anlatacağım. Ben her yerden bulduğum bilgileri bir araya
getireceğim, ayıklayacağım, düzenleyeceğim, kayda değerleri, sizlerin
rahatlıkla anlayabilmeniz için daha anlaşılır olarak buraya yazacağım.
Neden Konfüçyüs!
Çocukluğumdan beri, birileri çok şey
bildiklerini belli etmek için bir cümle ya da bir bilgi, ya da kayda değer bir
şey söylediklerinde; Konfüçyüs derki derlerdi.
Bu Konfüçyüs derki zaman –zaman
arkadaşlarımda kullanırlardı.
Sonra bende birkaç yerden onun
sözlerini aldım, hatta ezberledim.
Bende bazı yerlerde hele – hele
anlatmamla etkili olmak istiyorsam ya da yazarak bir şeylerin üstüne parmak
basmam gerekiyorsa nedense!
Hala bilmiyorum?
İmza atar gibi yazının sonuna Konfüçyüs’ten
mutlaka bir şeyler ilave ederdim.
Ha bu arada onu araştırmış mıydım?
Araştırmamıştım.
Sadece senden benden komşudan
duyduklarımla idare ediyordum.
En azından onun kim olduğunu
biliyordum. O bir âlimdi, bir bilim adamıydı, bir felsefeciydi…
Bu kadar. Ama sözlerine gelince
inanın nerede ise söylediği bütün sözleri bilir durumdaydım.
Bir ara küçük kâğıtlarda, ya da duvar
süslerinde bile Konfüçyüs’ün sözleri yazılı olarak satılırdı.
Hatırlıyorum ben çok alırdım.
Ne zaman biraz düşünmeye başladığımda
utandım. Kendime dedim ki;
“Pes sen
bir yazar olarak bunu araştırıp bulmaktan imtina edersen okuyucu ne yapsın?”
Doğru ben öğrenmeli detayına inmeli,
ince eleyip sık dokumaydım. Bunun için ansiklopedilerden başlamalıydım. Öylede
yaptım onun hakkında ne kadar bilgi varsa okudum, okudum, okudum. Meğerse
boşuna Konfüçyüs denmiyormuş. Öğrendiklerim ismine yakışır haldeydi.
Buyurun benim okuduklarımın çoğunu
sizde okuyun. Sizde onu tanıyın, sözde onun bilgilerinden faydalanın.
Konfüçyüs büyük olasılıkla yoksul
düşmüş soylu bir aileden gelmektedir. Çok küçük yaşta babasız kalmış ve çocuk
yaşta çalışmaya mecbur olmuştur.
Yedi yaşında okumaya başlamış, on
beş yaşında iken tüm eski bilgelerin eserlerini okumuş bulunuyordu. Yirmi bir
yaşında artık ünü büyümüştü.
Bu dönemde (Lu) da bir okul açtı.
Meslek sahibi olmak isteyenleri okutmaya başladı. Konfüçyüs bir bilgin, bir
devlet adamı, bir reformcu olduğu kadar da büyük bir öğretmendi. O, has
metotları ile öğretimi halka indiren ve öğretmenliği bir meslek haline getiren
ilk kişidir.
Konfüçyüs’ten önce de Çin'de
öğretim vardı.
Fakat ne şekilde olduğu pek
bilinmiyor. Hükümdarların ve asillerin çocuklarının özel öğretmenleri olduğu
biliniyor.
Devlet memurları da kendi büyükleri
tarafından, o zamanki metotlara göre eğitilirlerdi.
Konfüçyüs’ün asıl özelliği
öğrencilerini seçmesindeydi. Kendisinden bir şey öğrenmek isteyenin kişiliğine
bakmaz, ne ücret verirlerse onu alırdı.
Soylu veya halktan kim olursa
öğrenmek için başvuran kişiyi geri çevirmezdi. Böylelikle en fakirlerin bile
kendisinden yararlanmalarını sağlardı, O'nun tek isteği iyi niyet ve zekâ idi.
Konuşmalarının toplandığı
(Lun-yü-Felsefe
Sohbetleri) adlı kitapta bu hususta şunları söylüyor:
(Öğrenim
için sınıf farkı yoktur.)
(Birisi
sadece bir topak kuru et getirmiş bile olsa ona ders vermekten kaçınmadım)
Devam ediyor,
(Kim
çalışıp çabalamaz ise ona peşin yardım etmeni, kim bir deyimi bulmak için
uğraşırsa onu kendisine açıklamam, eğer ben bir köşeyi gösteririm de o, bunu
öteki üç köşeye uygulayamaz ise bunu tekrarlamam).
(Kim
bunu nasıl yapabilirim demez ise onunla da ben bir şey yapamam)
(Susmak
ve anlamak araştırmak ve bırakmamak, insanlara öğretmek ve yorulmamak.
Bunlardan başka ne yapabilirim) diyordu.
Konfüçyüs eski geleneklere çok
bağlıydı, ödevinin yenilik getirmek değil, eski bilgileri yeni kuşağa aktarmak olduğunu
söylemişti.
Ama bu söz belki sadece üzerine
güvensizliği çekmemek için söylenmiştir.
Çünkü genç soylular da yalnız bunu
istiyorlardı, her türlü yenilik onlara tehlikeli ve kötü görünmekte idi.
Konfüçyüs'ün hayatı çok renkli
geçmiştir.
Pek çok hükümdara siyasal ve sosyal
yardımları olmuştur.
Tüm yaşamınca akıl ve adaletin
egemenliğini kurmaya çalışmıştır. İnsanların mutluluğu için sonsuz bir
fedakârlıkla çalışmış ve iyilik tutkuları içinde yaşamış bir bilgedir.
Ne eski ve ne de yeni filozof ve ahlakçılar
arasında hiç kimse onun kadar ün ve saygı kazanmış değildir.
‘İlkbahar
ve Güz’ adlı eserini yazan Konfüçyüs,
öğrencilerine söz ve doktrinlerini toplayıp yazmalarını vasiyet ettikten sonra
yetmiş üç yaşında öldü.(479)
Öğrencileri, bu vasiyeti tuttular
ve onun söz ve doktrinlerini bir araya getiren şu üç kitabı yazdılar:
1.
Tao-Ltio
(Büyük okuma)
2. Tchoung-Young (Çevrede değişmezlik)
3. Zung-You (Lun-Yü-Felsefe Sohbetleri)
2. Tchoung-Young (Çevrede değişmezlik)
3. Zung-You (Lun-Yü-Felsefe Sohbetleri)
Bu kitaplar Konfüçyüs'ün derslerini
dinlememiş, fakat onu Üstat tanımış olanlarından Meng-Tse (Mencius)'un
kitabıyla birlikte, imparatorluğun tüm okullarında çocuklara öğretilmiş ve
ezberletilmişti.
Bunlar, Çinlilerin ahlak politika
ve uygarlıklarının kuralı, kanunu olup kral tarafından bile değiştirilemezdi.
Birçok yazar ve tarihçilerin
görüşlerine karşın Konfüçyüs, bir din kurucusu olmaktan çok bir ahlakçıdır.
Onun ahlakı:
(Sonsuzcasına
yüce, basit, duyulur, akıl ve doğanın saf kaynaklarından çekilmiş (süzülmüş)
bir ahlaktır.)
Konfüçyüs
bu ahlak ilkelerini şu üç kanunda toplamıştır:
1.
Ödevler
kanunu
2. İnsan kanunu
3. Gökyüzü kanunu
2. İnsan kanunu
3. Gökyüzü kanunu
Konfüçyüs'e göre bir insanın en
büyük erdemi bilgisidir. Bilinmesi gereken şeylerin en değerlisi de (ÖDEV)dir.
Ödevin gökyüzüne değecek kadar yüce
bir derecesi vardır.
(Burada
gökyüzü deyimi ulusal Çin dininde salt (mutlak) varlık olarak kabul edilen
gökyüzü tanrısını anlatır.)
İnsan hayatı ödeve bağlıdır. Umulan
ve istenilen her şey ödevden doğmuştur. Mutlu bir insan ödevini bilen ve her
hareketinde ödevini kendisine kılavuz yapabilendir. Bir insan ancak ödevle ve
ödeve baş eğmekle olgunlaşır. Bir insanın kendini olgunlaştırmasına (insan
kanunu), ulaştığımız olgunluğu kavramamıza da, (Gökyüzü kanunu) denmektedir.
Konfüçyüs, tüm eski Yunan
Filozoflarından önce, ahlak ve politika doktrinlerine temel olarak (insanın
kendini yetişkin bir duruma getirmesini) bir ilke olarak saptamıştır. Kendini
ve üzerlerinde etkisi olan kişileri yetkin bir duruma getirmekten ibaret olan
(Ödev kanunu)'nda keyfi ve değişici bir öğe yoktur. Zira insan organik hayatın
olduğu kadar ahlaki hayatın ilkelerini de gökten almıştır.
Konfüçyüs, olgun ya da ermiş bir
insan için her şeyden önce kuvvetli, adil ve ılımlı bir irade önerir. Kuvvetli
ruh, seven ve ödevi bilendir. Adalet doğrulukla ve hele kendimize yapılmasını
istemediğimiz bir şeyi başkasına yapmamakla sağlanabilir.
İnsani erdem, insanlığı sevmekle
olanak kazanır. Bu sevgi hissi aileden, toplumdan, hükümete dek karşılıklı
olarak uzamalıdır. Zaten yaratılışın temeli bu sevgi ve bunun doğurduğu
olgunluktan ibarettir.
Bir baba ile çocuğa, bir hakan ile
ulusu, bir tanrı yani gökyüzü ile yarattığı varlıklar karşılıklı olarak aynı
sevgiyi duymalıdırlar. Zira
(
Bu âlemin çıktığı biricik kaynak kendi aslında olgunluk bulunan gökyüzüdür. Tüm
atalar gökyüzünden çıkmıştır. Bugünkü kuşağın kaynağı da atalardır.)
Öyle ise birinci ödev gökyüzüne,
ikici ödev de atalara sevgi ve saygıdır.
Konfüçyüs’ün özetlediği ahlaki
ilkeler şu beş temel erdemden ibarettir:
En geniş bir şefkat (sevecenlik)
anlamında kullanılan İnsanlık…
Herkese eşit muamelede bulunmak ve
herkese hakkını vermek olan Adalet…
İnsanlığı her çeşit gerilemelerden
ve bozukluklardan kurtaracağı için, din ve törelere uymayı sağlayan Bilgelik.
Ruhun kurtuluşu ve tehlikeden
korunmasını sağlayan Doğruluk...
İnsanı ikiyüzlülüğe ve yalancılığa
götüren yapmacık tavır ve hareketlerden çekinmeyi emreden Sadakat ve İyi
niyet'tir…
Genel çıkara hizmet amacını güden
bu ahlak kuralları, herkesin anlayabileceği kadar açık, geniş kapsamlı ve
insanidir.
Dinsellik ile hiçbir bağıntısı yoktur.
Konfüçyüs'ün metafizik sorunlarla
pek uğraşmadığı anlaşılmaktadır. Çin felsefesinde Fou-Hi ve Lao-Tse'nin açtığı
çığırdan sonra Konfüçyüs de metafizik sorunların insan zekâsından üstün ve
ulaşılmaz konular olduğunu telkin etmiş ve insan için daha yararlı olacağına
inandığı ahlak öğretimine önem vermiştir.
Felsefe Sohbetleri adlı kitabında
öğrencisi Tseu-Lou der ki:
“Üstadımızdan
erdem ve yetenekleri ile seçkin bir adamın oluşumu için gereken nitelikler
dinlenmiştir, fakat kendisinden insanın eksikliği (mahviyet, tevazu) ve göksel
yol hakkında bir şey dinlenmemiştir.”
Aynı kitabın bir başka yerinde de:
“Ki-Lou
ruhlara ve cinlere nasıl hizmet edilebilir?”
Diye sordu. Üstat dedi ki,
“Henüz
insanlara hizmet edecek bir halde değilken ruhlara ve cinlere nasıl hizmet
edilebilir?”
Öğrenci;
“Öyleyse
diyor, ölümün ne olduğunu sormama izin veriniz.”
Üstat dedi ki;
“Hayatın
ne olduğu nasıl bilinebilir?”
Konfüçyüs'e göre öncelikle
hükümdarın kişiliği ve davranışları, ülkeyi iyi yönetmek açısından doğru
olmalıydı.
Zira toplumun hizmetinde olan üstün
insanın ahlaki nitelikleri ona önderlik sıfatını kazandırıyordu.
Erdem, sevgi, yüce gönüllülük gibi
ahlaki nitelikleri kişiliğinde birleştirmiş olan hükümdarın yönetimindeki
devlet, okuldan pek farklı değildi; hükümdar öğrencilerinin daha iyi birer
insan olmalarına yardım etmeyi amaçlayan bir öğretmendi.
Konfüçyüs kendisini eski bilgelerin
bir devamı ve onların doktrinlerinin bir yaygınlaştırıcısı sayar.
Eserlerinde ve öğretilerinde
evrenden ayrı bir tanrı her çeşit tensel şekillerden arınmış bir ruh ve bir
ahret hayatı kabul ettiğine rastlanmaz.
O, sosyal gerçeklere önem veren,
her çeşit mistik eğilimlerden uzak bir devrimciye benzer.
Kendisini peygamber olarak
sunmamış, hiçbir mucizeye değer vermemiş olmasına karşın, O'nun sistemi Çin'de,
Çin kültür ve uygarlığına bağlı doğu illerinde dinsel bir değer kazanmış ve
kendisi nitelikle yüceltilmiştir.
Konfüçyüsçü lük (Confucianisme),
Konfüçyüs'ün öğretilerine dayandırılan ve Çin halkının iki bin yıl boyunca
sürdürdüğü yaşam biçimi, dünya görüşü, siyasal ideoloji, toplumsal ahlak
anlayışı ve bilim geleneğidir. Batılılarca geliştirilen Konfüçyüsçü lük
teriminin Çincede karşılığı yoktur,
Konfüçyüsçü lükle ilgili ilk
bilgiler Avrupa’ya Marco Polo (1254–1324) aracılığıyla ulaştı. 17. yy'da Çin'e
yerleşen Katolik misyonerler Konfüçyüsçülük'ün Batı'da tanınmasını sağladılar,
Konfüçyüs adının incedeki özgün biçimi (Kongfuzi)'yi Latinceleştirerek
(Confucius) batıya aktardılar. Konfüçyüsçü geleneğin (ikinci bilgesi) olan
(Mengzi)'yi de (Mencius) adıyla tanıttılar.
Zalim bir hükümet, yırtıcı bir
kaplandan daha vahşi ve korkunçtur.
Mustarip insanları bırakarak
kimlerle geçineyim?
Bilimin beslemediği düşünce, pek
tehlikelidir.
Kendine yapılmasını istemediğin
şeyi, başkasına yapma.
İyiye iyilikle, kötüye adaletle
davranınız.
Birbirinizi seviniz.
Tehlikeleri olmayan hiç bir erdem
yoktur. Bu tehlike, erdemi boşu boşuna sarf ettiğimiz zaman belirir.
Gökyüzüne karşı günah işleyenlerin
duasını hiç kimse dinleyemez.
Bilgelik, insanların birbirine
yaraşan ödevleri ciddiyetle yapmak, manevi varlıklara saygı göstermekle
birlikte, onlardan uzak kalmamaktır.
Tüm varlıkların ebedi
yaratıcısından başkasına tapmak zorunda değiliz.
Bilmedikleri şeyleri, bildiklerini
iddia etmeyenler hoşa gider.
Filozof olmak iyidir, fakat adil
olmak daha iyidir.
Hoş görme duygusu, en çok saygıya
değen bir erdemdir.
Fenalık yapmamak yetişmez, iyilik
de yapacaksın.
Bir yengece doğru yürümesini
öğretemezsiniz.
Anlamak istemeyene hiçbir şey
ögretemem, düşüncesini dile getirmek niyetinde olmayana da yardım edemem.
Seçkin kişi nefsini aklıyla idare
eder, bayağı kişi aklını nefsiyle yönetir.
Adalet kutup yıldızı gibidir her
şey onun çevresinde döner.
Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı
çekmeden, kararlı olmak da korkudan kurtarır.
Mesele, bu âlemin nasıl yaratılmış
olduğunda değil, onu bizim nasıl idare ve tanzim edeceğimizdedir.
Ben; insanla tanrı, insanla dünya
ötesi ilişkileri değil, insanla insan arasındaki ilişkileri ve ortak yaşamı en
olumlu düzeyde sürdürecek öğretiyi ortaya koyuyorum.
Çin tarihinin en büyük düşünürü ve
siyaset kuramcısıdır. Düşünceleriyle, Asya'nın doğusundaki bütün uygarlıkları
derinden etkilemiştir. Çin halkının iki bin yıl boyunca bağlandığı yaşam
biçimi, değerler bütünü ve dinsel inançlar (Konfüçyüsçü lük) adıyla anılır.
Konfüçyüs'ün kendi ve öğrencileriyle
yaptığı konuşmaları toplayan Analektler Çin edebiyatının en önemli 13 klasik eserlerinden
biri sayılmaktadır ve dört temel kavramı içerir
Anaya-Babaya
saygı
İnsancıllık
/ merhametlilik
Adalet
Yazıtlar
/ ayinler
Ana-Babaya saygı, büyüklere hürmet,
ahlak kurallarının başında gelen erdemlerdir. Her insan bu kurallara uygun
yaşamayı amaçlamalı ve bunu çevresine, dostça, sevecen, ılımlı, güvenilir,
dürüst davranışlarla göstermelidir.
Konfüçyüs'e göre, "Yüce"
insan olmanın ilk şartı, bu dört erdeme ulaşılması asla mümkün olmasa da,
yılmadan gayret göstermektir.
Gerçeği görmek, çaba gösteren herkes
için mümkündür. Bunun aracı da Konfüçyüs'e göre bilgidir. Bilgi sahibi olmak,
insanların mevki durumuna göre ayırım yapmadan, herkese açık olmalıdır.
Konfüçyüs'ün öğretisi din değil, eski
Wu-dinine dayanan etik felsefedir. Öğretisinde kesin bir hiyerarşi söz konusudur. İnsan ilişkilerin de birbirine itaat
etmesi gereken gruplar şunlardır:
Vatandaş
- hükümdarına itaat etmeli,
Genç-yaşlıya
itaat etmeli,
Kadın-kocasına
itaat etmeli,
Çocuklar
Ana-Babaya itaat etmeli,
Bu
erdemlere ulaşmanın yolu bilgiden geçer. İnsan, hayatı boyunca, alçak
gönüllülüğünü koruyarak, yeni şeyler öğrenmeye çaba göstermelidir.
Konfüçyüs der ki; eğitimli insanların dokuz düşüncesi
vardır;
Baktıkların
da berrak görmeyi düşünürler.
Dinlediklerinde,
iyi duymayı düşünürler.
Görünüşleri
bakımından sıcak olmayı düşünürler.
Davranışlarında
saygılı olmayı düşünürler.
Konuşmalarında
doğru olmayı düşünürler.
İşlerinde
ciddi olmayı düşünürler.
Kuşkuya
düştüklerinde soruları nasıl soracaklarını düşünürler.
Öfkelendiklerinde
sorunları düşünürler.
Kazancı
gördüklerinde adaleti düşünürler.
Alkışı en sessiz şekilde karşılayan,
alkışı hak etmiş demektir.
Aradığını bilmeyen bulduğunda
anlayamaz.
Aşk, dörtnala giden at gibidir, ne
dizginden anlar, ne söz dinler.
Aç midenin cezasını yorgun ayaklar çeker.
Bildiğini bilenin arkasından gidiniz,
bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini
bilmeyenden kaçınız.
Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı
çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.
Bir milleti tutsak etmek isterseniz,
onun müziğini çürütün.
Bir şeyi bildiğin zaman, onu
bildiğini göstermeye çalış. Bir şeyi bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et.
İşte bu bilgidir.
Bir yerde küçük insanların büyük
gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.
Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin
halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir.
Çizik bir elmas, çizik olmayan bir
çakıl taşından daha iyidir.
Devlet düzen içinde yönetildiğinde
ancak dünyada barış tesis edilebilir.
Düşünmeden öğrenmek faydasız,
öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.
Hiç bir şey eyleme geçen cahillik
kadar korkunç olamaz.
Derin olan kuyu değil, kısa olan
iptir.
Efendi adam, kendisinden çok şey,
başkalarından az şey bekler.
Elmas nasıl yontulmadan kusursuz
olmaz ise; insan da acı çekmeden olgunlaşmaz.
Eğitimli insanlar öncelikle adalete
değer verir. Eğitimli insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca asi
olurlar. Küçük insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca haydut olurlar.
Etraflıca çalış, doğru bir şekilde
araştır, dikkatlice düşün, düşündüklerini gözden geçir, ciddi ve samimi bir
şekilde uygula.
Evinizin eşiğini temizlemeden komşunuzun damındaki
karlardan şikâyet etmeyiniz.
Güçlü olan, zayıf yanını herkesten
iyi bilendir; daha güçlü olan ise zayıf yanına hükmedebilendir.
Her şey bir güzelliğe sahiptir fakat
bunu herkes görmez.
İnsanlar sahip olduklarını küçümser,
sahip olamadıklarını önemser.
İsteyenler bilgilerini
genişletmelidirler. Bilgilerini genişletmek
isteyenler önce araştırmalıdırlar.
İdare etmek dürüstlük demektir. Sen
doğru yönetirsen yanlış olmaya kimse cesaret edemez.
İyi insan, güzel söz söyleyen değil,
söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen adamdır.
Karanlığa söveceğine, kalk bir mum
yak.
Kelimelerin kuvvetini bilmeyen
insanlarla esaslı bir konuyu konuşmak mümkün değildir.
Küçük avantajların peşinden koşarken büyük başarılardan
olabilirsiniz.
Küçükler ot gibidir, büyükler ise
rüzgâr: Rüzgâr ne yöne eserse, otlar o yöne eğilir.
Konuşmaya değer insanlarla
konuşmazsan insanları, konuşmaya değmez insanlarla konuşursan kelimeleri
yitirirsin. Sen öyle biri ol ki ne insanları, ne de kelimeleri yitir.
Öğrenme ilkesi insanın temiz
karakterini ortaya çıkarmak, insanlara yeni
yaşam vermek ve nihai iyiye ve doğruya ulaşmak demektir.
Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir
arkadaştır.
Tanrım senden başka kimsesi olmayan
ben, senden başka her şeyi olan insanlara acırım!
Konfüçyüs M.Ö. 551- 479 arasında
yaşamış bir filozoftur. Konfüçyüs hayatı boyunca insanları iyiye, doğruya ve
şerefli yaşamaya yöneltmeye çalışmıştır. Konfüçyüs’ün bu ahlaki öğretileri Konfüçyanizm
adında bir din haline de gelmiştir. Konfüçyanizm bir din olmaktan daha çok
ahlaki öğretiler sistemi olarak algılanmıştır.
Konfüçyüs’e göre hayatta 5 fazilet
vardır;
İyilik yapmak
Güvenilir
bir insan olmak
Dürüst
olmak
Terbiyeli
olmak
Tedbirli
davranmak
Yoksul bir gence gerçekten yardım
etmek istiyorsanız ona balık tutup vermeyin, balık tutmasını öğretin. Balık
vererek bir öğün, balık tutmasını öğreterek bir ömür karnını
doyurabilirsiniz...
Her şey bir güzelliğe sahiptir fakat bunu herkes göremez...
İnsanları niçin öldürüyorsunuz, biraz bekleyin zaten ölecekler...
Her şey bir güzelliğe sahiptir fakat bunu herkes göremez...
İnsanları niçin öldürüyorsunuz, biraz bekleyin zaten ölecekler...
Konuşmaya değer insanlarla
konuşmazsan insanları, konuşmaya değmez insanlarla konuşmazsan kelimeleri
yitirirsin. Sen öyle biri ol ki ne insanları ne de kelimeleri yitir...
Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır...
Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur. Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur.
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır...
Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur. Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur.
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Bunlar değerli felsefeciler… Bunlar yol göstericiler. Bunlar rehberler.
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder