Leyla ile Mecnun
Gönlüm
Dilime Dargın, Dilim Gönlüme...
Gönlüm Duygularını Anlatamadığı için
Gönlüm Duygularını Anlatamadığı için
Kızarken
Dilime...
Dilim anlatamayacağı şeyleri Düşündüğü İçin Kızıyor Gönlüme.
Dilim anlatamayacağı şeyleri Düşündüğü İçin Kızıyor Gönlüme.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
nazanss.blogspot.com
Biz
çocukken, kardeşim Ömer’le yıldızları izlerdik. İkimizde o kadar çok
meraklıydık ki gökyüzüne! Bu konuda birazcık bir şey bilenlere bile sorardık.
“Bu
yıldızın adı ne?”
“Büyükayı
hangisi?”
“Cezve
halindeki yıldızlar ne?”
Sorardık
– sorardık.
Şimdi
tam hatırlamıyorum ama sanıyorum, bir yere davetli gitmiştik, orada bir
büyüğümüz, bizim dikkatimizi çeken iki parlak yıldızı göstermişti. Bize demişti
ki:
“Bakın,
bu yıldızlardan, birinin adı Leyla, diğerinin adı Mecnun.”
“Nasıl
yani?” demiştik, net hatırlıyorum çünkü şaşırmıştık. Devam etmişti.
“Bunlar
birbirine kavuşamamış iki âşık. Bunlar öldüklerinde bir tek bir şey dilemişler.
Her yıl birkaç saniyede olsa birbirlerini görmek istemişler.
Duaları
kabul olmuş.
Biri
gökyüzünün bir ucuna, diğeri diğer tarafa gitmiş. Onlar her gün biraz daha
birbirlerine yaklaşıyorlarmış, sonra yazın en sıcak günlerinde, gökyüzünün en
berrak, en çok yıldızların görüldüğü Ağustos ayının ikinci haftasında
genellikle birbirlerine iyice yaklaşmış olurlar, sonra birkaç saniyeliğine
birbirine kavuşurlar.
İşte
o zaman ne dilek dilersen olur.”
Büyüğümüz
böyle demesine demişti de! Bizim, kardeşimle ne büyük bir derde bulaştığımızı
anlamamıştı.
Biz
Ömer’le iki yıldızı takip etmekten, uzun yıllar helak düşmüştük.
Sonra
yıllar geldi – geçti. Hatırası kaldı.
Yine
de sıcak gecelerde, önce aya bakarım ona yakın iki parlak yıldız ararım. Eğer
yapabilirsem onların birbirine yaklaşmalarını takip ederim.
Ben
şimdiye kadar onların kavuşmalarını göremedim. Ömer’de görememiş. Belki bir gün
görürüm, dileğimi söylerim.
Ben
ilk Leyla ile Mecnun hikâyesini böyle duymuştum…
Kimdi
bunlar, nasıl bu kadar büyük dua etmişlerdi. Sonra öğrenmiştim…
Bir
büyük sevdadan söz edildiğinde; birbirlerini Leyla ile Mecnun gibi seviyorlar
denilir.
Çok âşık erkeğe; mecnun mu oldun?
Kadına; Leyla gibi mi sevdin? Denilir.
Asırlardır,
sevda sözcüğünün hemen yanı basındadır bu iki isim hep olur.
Hikâyeler
vardır onlar için, şiirler yazılmıştır, şarkılar söylenmiştir, tiyatro
sahnelerine, filmlere konu olmuştur.
Hep
söylüyorum ya, efsaneler güzeldir.
Leyla
ile Mecnun efsanesinin benim bildiğim kadarını anlatacağım sizlere…
Bir
Kabile reisinin Kays adlı bir oğlu vardır. Bu evlat çok kıymetlidir.
Bir
başka Kabilenin kızı Leyla’yı tanır, bu yakışıklı genç!
Birbirlerine
âşık olurlar.
Büyük
sevdayı ilk önce kızın annesi öğrenmiştir.
Annesi
çok kızar.
Onların
görüşmelerine engel olur.
Ne
kadar uğraşsalar da görüşemezler.
Kays
ne yapacağını bilemez, sonunda başını alır çöllere gider.
Deli
gibi gezdiği için ona Mecnun demeye başlarlar.
Aileler
sonradan pişman olurlar.
Mecnunun
babası kızı ister.
Kız
tarafı oğlunuz deli olmuş derler, vermezler.
Leyla
daha fazla dayanamaz, evden kaçar.
Çölde
Mecnunu bulur.
Bundan
sonrası bir hayli enteresan! Mecnun onu tanımaz. O gerçek aşkı bulmuştur. İlahi
aşkı bulmuştur.
Leyla
geri döner, gelir.
Mecnunun
babası oğlu iyileşsin diye onu Kâbe’ye götürür.
Babası
aşkı geçsin diye dua ederken; mecnun aşkı artsın diye dua eder.
Duası
kabul olur.
O
artık hep çöllerde yaşar.
Ailesi,
Leyla’yı evlendirir.
Leyla,
evlendiği gece, kendisinin bir peri ile evli olduğunu, kendine yaklaşmaması
gerektiğini, yaklaşırsa çarpılacağını söyler.
Adam
korkar, Leyla’ya yaklaşmaz.
Kısa
bir süre sonra da ölür.
Leyla
baba evine döner.
Sonra
da çöllere, Mecnun’un yanına gider.
Mecnun
artık tamamen dünya nimetlerinden elini, eteğini çekmiştir.
Leyla,
daha fazla dayanamaz, hastalanır ve ölür.
Mecnunda
bunu hisseder, onun kabrine gider sarılır ve oda orada ölür…
Daha
önceki yazımda da söylemiştim. En büyük aşklar, kavuşulmamış aşklar mıdır?
Derler
ki: O zamanın âlimlerinden biri onları rüyasında görür, onlar cennet
bahçelerinde el ele dolaşmaktadırlar…
Sizlere
Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin aşk, sevda üzerine birkaç sözünü
yazacağım.
Sevgiyle,
aşkla kalın…
İlla ki birini seveceksen, dışını değil içini
seveceksin! Gördüğünü herkes sever ama sen göremediklerini seveceksin... Sözde
değil özde aşk istiyorsan şayet; ten'e değil, can'a değeceksin.
Gönlüm Dilime Dargın, Dilim Gönlüme...
Gönlüm Duygularını Anlatamadığı için Kızarken Dilime...
Dilim anlatamayacağı şeyleri Düşündüğü İçin Kızıyor Gönlüme.
Gönlüm Duygularını Anlatamadığı için Kızarken Dilime...
Dilim anlatamayacağı şeyleri Düşündüğü İçin Kızıyor Gönlüme.
Ben bir balığım, aşk ise daldığım bir derya. Aşk'
tan gözlerim yaşlı olsa da o derya gözyaşımı nerden bilir? Başımı o denizden
çıkarayım desem! Balığım ya;
Nefesim kesilir...
Nefesim kesilir...
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder