13 Ekim 2017 Cuma



Beyoğlu’nda Fransız Sokağı Olduğunu Biliyor musunuz?


nazanss.blogspot.com



Beyoğlu’nda Galatasaray lisesinin hemen arka tarafındaki sokaklardan bir yer burası.

Aslında buranın ismi Cezayir sokağıymış.  
Afitaş Yapım Şirketi ile Kültür Üniversitesinin ortaklaşa geliştirdiği Fransız Sokağı projesiyle hayata geçirilmiş.

Ben Fransız sokağına gitmeden buranın hakkında bilgi edinmek istedim.

Projeyle 1800'lerin sonu, 1900'lerin başı itibariyle yüzyılın değişimine tanıklık etmiş, farklı hayatların yaşandığı birkaç nesille birlikte gözden düşmüş binalar restore edilmiş.
Pembe ve sarı renklere boyanmış.
Tentelerle donatılmış.
Kaldırım taşları yenilenmiş.
Bölgenin tamamı için özel bir müzik sistemi kurulmuş.
Açılışın ardından da İstanbul'un kültür, sanat ve eğlence yaşamındaki yerini almış.
Fransız Sokağı'nı süsleyen havagazıyla çalışan 100 yıllık sokak lambalarını Paris Belediyesi göndermiş.
Yer taşları Paris'ten gelen mimarlarla çalışılarak düzenlenmiş.
Sokağa adını veren Fransızlar, Beyoğlu'nda çok önemli izlere sahipmiş.
Zira Beyoğlu'ndaki ilk kahvehaneler, ilk oteller, ilk sinema ve tiyatrolar, 19. yüzyılda Fransızlar tarafından kurulmuş.
Sokağın sol tarafındaki binaların tümü 1890–1910 yılları arasında İstanbul'da yaşamış Karaköy ve Eminönü rıhtımlarını inşa eden Fransız müteahhit mühendis Marius Michel'in imzasını taşıyormuş.
Ayrıca ünlü Fransız ressam Al-bert Mille de 1950'li yıllarda bu bölgede yaşamış.

Bunları okuduktan sonra gitmeli ve görmeli dedim.
Birçok arkadaşımdan duymuştum.
Arkadaşlarımın başını her Paris gezimden sonra ağrıttığımdan;
“Tam sana göre bir yer hala nasıl gitmezsin” diye sitem ediyorlardı.
“Samimi bir havası var. Seversin.” demişlerdi.
“Tamam, gidelim” dedim. Elifimi aldım yanıma doğru Fransız sokağına...

Gerçekten hoşuma gitti.
Binalar çok dar sokağın iki yanında merdivenlerle ve dik yokuşla aşağıya doğru uzanan bu Mardin sokaklarının darlığında…
Sokağın iki çevresinde sayısız restoranlar kafeler var.

Biz dışarıda oturmayı tercih ettik. Naylon brandalarla çevrilmiş ve her yerde ısıtıcılar vardı.
Üşüyorsunuz ama üşümüyorsunuz.
Nasıl bir duygu tarifi zor. Belki ilk başlarda üşüyebilirsiniz.

Tepeden aşağıya doğru ısıveren ısıtıcıları da açıyorlar. Eğer ayağınızda yün çorabınız da varsa, sırtınız da içi muflonlu kalın kabanı da giymişseniz ve size bir de dizlerinize konulmak üzere verdikleri battaniyelere de sarılınca meseleyi halletmiş oluyorsunuz.

O zaman geriye kalan burada oturup etrafın keyfini çıkarmak kalıyor...

Temiz hava alıyorsunuz, üşümüyorsunuz müzik dinliyorsunuz ve keyfiniz yerinde…
Bu çok güzel…

Fransız kültürünü yansıtmayı hedefleyen sokakta, değişik tatlar sunan kafeler, restoranlar ve sanat merkezleri bulunuyormuş...

Bence gitmelisiniz.
Bu mevsimde tadına doyum olmuyor.


Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder