16 Ekim 2017 Pazartesi




Kristof Kolomb
Öncesine Ait Taş Kütüphanesi


Nazanss.blogspot.com



Bilgisayar analizleri sonucunda jeologlar,
bu haritaların,
gezegenimizin günümüzden
13 milyon yıl öncesini gösterdikleri sonucuna vardılar.




Bilim adamları Amerika, Asya ve Afrika’nın önceleri bugünkü şekillerinden çok daha farklı olduğu görüşünde hemfikirdirler.
Çünkü kıtalar yer değiştirmektedirler.
Jeologların yardımıyla Dr. Cabrera, Taşlar üzerinde çizilmiş olan kara parçalarının dünyamızın milyonlarca yıl önceki halini gösterdiğini teyit etti.

Dr. Cabrera şu sonuca vardı; Gerek zaman, gerek ustalık, gerekse bilgi bakımından taşlardaki bu çizimleri o çiftçinin yapmasına imkân yoktu.

11.000 taş satın aldıktan sonra Dr. Cabrera, çiftçinin güvendiği bir arkadaşı olmuştu. Ayrıca çiftçinin, turistleri aldattığını kabul eden bir kâğıdı imzalaması karşılığı hapisten çıktığını da öğrendi. Aksi halde devlet arazisindeki şeyleri satmaktan ömür boyu hapis cezasına çarptırılabilirdi.

Dr. Cabrera jeologlarla birlikte taşların üzerindeki garip haritaları incelemeye koyuldu. Bazı köşeler ve kara parçaları tanıdık gibi geliyordu ancak aralarındaki okyanus kısımları garip derecede bugünkünden farklıydı.

Bilgisayar analizleri sonucunda jeologlar, bu haritaların, gezegenimizin günümüzden 13 milyon yıl öncesini gösterdikleri sonucuna vardılar.

Bilgileri detaylandırdığımızda:

İca başkent Lima’ dan 300 km. Uzaklıkta bulunmaktadır.
60’ lı yıllarda bir çiftçi Nasca çizgilerinden çok uzakta olmayan bir yerde bir mağarada taşlardan oluşan bir tepe bulduğunu açıklamıştı.
Bazıları ise gömülü haldeydi.
Çiftçi ilk önce cebinde bir kaç taşla gelmişti.

Ancak bir yığın taşla tekrar geri gelmesi pek de uzun sürmedi.
Bir zaman taşları turistlere satarak iyi para kazandı.
Artık çiftçiyi tanımayan yoktu.

Kısa zamanda bir arkeolog ordusu bu mağaraya geldi.
Bu arada taşlarla Peru Hükümeti de ilgilenmeye başladı.
Ve Peru’nun yağmacılarla dolu ikinci bir Mısır olmasını istemediler.

Çiftçiyle ne tür bir anlaşma yapıldığını kimse bilmiyor ancak, tutuklanmasından ve hapis cezası almasından sonra birden bire sattığı o taşların sahte olduğunu ve onları kendisinin yaptığını belirtti.
Bu işi turistlerden para yürütmek için yaptığını ve işlerin buraya kadar varacağını tahmin edemediğini söyledi.

1966 yılında Dr. Javier Cabrera, doğum gününde üzerinde çizimler bulunan küçük bir taş hediye aldı.

Çizimler ona eski geldi, çünkü taşın üzerinde ilkel bir balık çizimi vardı

Dr. Cabrera çiftçinin en iyi müşterisi olmuştu bu arada. Daha sonra Dr. Cabrera çiftçiyle konuşmaya gitti ve çizimleri nasıl yaptığına ait birçok soru sordu.
Ve birçok çelişkili cevap aldı.
Adam çizimleri kendisinin yaptığını ısrarla söylüyor, ancak bunun ömür boyu hapiste takılı kalmaktan korktuğu için söylediği belliydi.

Doktor çiftçiden birkaç bin adet taş satın almıştı.
Bu taşlardan daha kaç tane olduğunu öğrenmek istiyordu.
Sanki çiftçi her hafta daha çok taş yapıyordu.
Cabrera çiftçi tarafından uyutulduğuna inanmaya başlamıştı.
Yani çiftçi taşları kendisi yapıyordu.
Çiftçi taşları nasıl imal ettiğini anlatmayı reddediyordu. Doktor bir hesap yaptı.
Buna göre çiftçi her gün en az 1 taş hazırlarsa bütün taşları hazırlaması 40 yıl sürecekti. Bu imkânsızdı.

Dr. Cabrera taşların üzerindeki resimler hakkında cevaplara ulaşmak için hemen işe koyuldu.

Taşlar birçok değişik boyutlardaydı.
Bazıları avuç içine sığacak kadar küçük, bazıları ise bir köpek kadar büyüktü.
Taşlardaki çizimler kesintiye uğramadan çizilmişlerdi.
Yani sanatçı elini kaldırmadan çizmişti.
Gravürler taşın orijinal renginden daha açık renkteydiler.
Fakat oyuklardaki renkler daha koyuydu.
Buda gösteriyor ki taşlar uzun zaman önce kazınmışlardı.

Taşlar andesit içermekle birlikte griden siyaha değişen renlerde volkanik özelliklerde gösteriyordu.

Bunun yanında çok sert olan bu taş türünü ilkel aletlerle kazımak çok zordur.

Almanya’daki bir laboratuvar taşlardaki oyukları (kazınan yerleri) inceleyerek, kazıma işleminin eski bir zamanda yapılmış olduğu sonucuna vardı.

Ayrıca taşların bulunduğu bölgede milyonlarca yıl öncesine ait fosil ve kemik kalıntılarına rastlandı
Kil çamurundan yapılma eserleri içinde barındırdıkları organik artıklardan dolayı tarihlendirmek kolaydır ama bu eski taşlar organik madde içermedikleri için tarihlendirilmesi çok zordur.

Klasik karbon metodu cisimdeki organik maddeler( bir zamanlar yaşamış olan canlılar) esasına dayanarak bir tarihlendirme yapabilmektedir.

Taşın üzerindeki koruyucu siyah tabaka bakterilerden meydana gelmiştir.

İyi bir koruyucu tabakanın bu şekline gelmesi için binlerce yıl geçmesi gerekiyor.

Kazıma işlemi sırasında bu tabakada kazınmış ve gerçek taşın görünmesine yol açmıştı.

Fakat kazınan yerlerde tekrar siyah bir tabaka meydana gelmeye başlamış.
Buda gösteriyor ki kazıma işlemi çok uzun zaman önce yapılmış.

Dr. Cabberas’ın taşlardan oluşan kütüphanesi insan melez ırklarına ait kalıntılar, eski hayvan türleri, kayıp uygarlıklarla ve dünya felaketleriyle ilgili ilgilidir...

Bunlar arasında İnka’lardan kalmış kasklı insan figürleri, kalp ve beyin naklini gösteren gravürlerde vardır.
Bazı taşlar hayatı uzatmak ile ilgili genetik kodlarda içermektedir.

Kan damarlarının ince hortumlarla betimlenip, doğal enerjiyi üretme ve hücre bölünmesinin tasviride bulunmaktadır.

Ayrıca 4 seriden oluşan taşlar üzerinde eski mitleri anlatır gibi ve bilinmeyen anakaralar ( kıtalar ) barındırmaktadır.

Tahmin ediyorum bir solukta okudunuz.
Şaşkınsınız.
Öyle gerçekten.
Bakın devamdayım:
İşte sizlere söyledim.
Burada derin bir nefes alacaksınız. Aklınız almıyor değil mi? İnanılmaz gibi geliyor.
Dünyada kıtaların yerlerinin değiştiğini artık nerede ise hepimiz biliyoruz. Ama o zamanlardan bu zamanlara kalan taşları bilmiyoruz.

İca Taşları aynen Nasca çizimleri bir sır olarak kalmaya devam etmektedir.
Bu taşlar bir çöl şehri olan Peru’daki İca şehri yakınlarındaki bir mağarada bulunmuşlardır.

İca taşlarını kim yaptı?
Göstergeler birazda dünya dışını gösteriyor.
Fakat bu konu çözülemeyen sırlar kervanında yol almaya devam edecek gibi.
İca taşlarının gösterdiğine göre, dinozorlar yakın geçmişe kadar yaşamışlardı.
Bunun yanı sıra ileri bir uygarlık mevcuttu. Günümüzde bazı bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, bazı dinozor türlerinin 60 milyon yıl önce soylarının tükenmesine rağmen, bazı türlerin Afrika’nın henüz keşfedilmemiş yağmur ormanlarında yaşamış olma ihtimali var. Buna tek delil, orada yaşamış olan yerli halkın gördüğünü söyledikleri harika yaratıklardır.

Taşların esrarengiz hallerini gelin merak etmeyin.
Gelin bunların nasıl yapıldığını düşünmeyin?
Mümkün olmuyor ki.
Dünya ne kadar gizemlerle dolu!
Bütün bunların ulaştığı bir yer var…
Mu Kıtası. Asıl sonun başlangıcının orası olduğuna inanıyorum.


Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder