Kristof Kolomb
Öncesine Ait Taş Kütüphanesi
Nazanss.blogspot.com
Bilgisayar analizleri sonucunda jeologlar,
bu haritaların,
gezegenimizin günümüzden
13 milyon yıl öncesini gösterdikleri sonucuna
vardılar.
Bilim adamları Amerika, Asya ve Afrika’nın önceleri
bugünkü şekillerinden çok daha farklı olduğu görüşünde hemfikirdirler.
Çünkü kıtalar yer değiştirmektedirler.
Jeologların yardımıyla Dr. Cabrera, Taşlar üzerinde
çizilmiş olan kara parçalarının dünyamızın milyonlarca yıl önceki halini
gösterdiğini teyit etti.
Dr. Cabrera şu sonuca vardı; Gerek zaman, gerek
ustalık, gerekse bilgi bakımından taşlardaki bu çizimleri o çiftçinin yapmasına
imkân yoktu.
11.000 taş satın aldıktan sonra Dr. Cabrera, çiftçinin
güvendiği bir arkadaşı olmuştu. Ayrıca çiftçinin, turistleri aldattığını kabul
eden bir kâğıdı imzalaması karşılığı hapisten çıktığını da öğrendi. Aksi halde
devlet arazisindeki şeyleri satmaktan ömür boyu hapis cezasına
çarptırılabilirdi.
Dr. Cabrera jeologlarla birlikte taşların üzerindeki
garip haritaları incelemeye koyuldu. Bazı köşeler ve kara parçaları tanıdık
gibi geliyordu ancak aralarındaki okyanus kısımları garip derecede bugünkünden
farklıydı.
Bilgisayar analizleri sonucunda jeologlar, bu
haritaların, gezegenimizin günümüzden 13 milyon yıl öncesini gösterdikleri
sonucuna vardılar.
Bilgileri
detaylandırdığımızda:
İca başkent Lima’ dan
300 km. Uzaklıkta bulunmaktadır.
60’ lı yıllarda bir
çiftçi Nasca çizgilerinden çok uzakta olmayan bir yerde bir mağarada taşlardan
oluşan bir tepe bulduğunu açıklamıştı.
Bazıları ise gömülü
haldeydi.
Çiftçi ilk önce
cebinde bir kaç taşla gelmişti.
Ancak bir yığın taşla tekrar geri gelmesi pek de uzun sürmedi.
Bir zaman taşları
turistlere satarak iyi para kazandı.
Artık çiftçiyi
tanımayan yoktu.
Kısa zamanda bir
arkeolog ordusu bu mağaraya geldi.
Bu arada taşlarla
Peru Hükümeti de ilgilenmeye başladı.
Ve Peru’nun
yağmacılarla dolu ikinci bir Mısır olmasını istemediler.
Çiftçiyle ne tür bir
anlaşma yapıldığını kimse bilmiyor ancak, tutuklanmasından ve hapis cezası
almasından sonra birden bire sattığı o taşların sahte olduğunu ve onları
kendisinin yaptığını belirtti.
Bu işi turistlerden
para yürütmek için yaptığını ve işlerin buraya kadar varacağını tahmin
edemediğini söyledi.
1966 yılında Dr.
Javier Cabrera, doğum gününde üzerinde çizimler bulunan küçük bir taş hediye
aldı.
Çizimler ona eski
geldi, çünkü taşın üzerinde ilkel bir balık çizimi vardı
Dr. Cabrera çiftçinin
en iyi müşterisi olmuştu bu arada. Daha sonra Dr. Cabrera çiftçiyle konuşmaya
gitti ve çizimleri nasıl yaptığına ait birçok soru sordu.
Ve birçok çelişkili
cevap aldı.
Adam çizimleri kendisinin
yaptığını ısrarla söylüyor, ancak bunun ömür boyu hapiste takılı kalmaktan
korktuğu için söylediği belliydi.
Doktor çiftçiden
birkaç bin adet taş satın almıştı.
Bu taşlardan daha kaç
tane olduğunu öğrenmek istiyordu.
Sanki çiftçi her
hafta daha çok taş yapıyordu.
Cabrera çiftçi
tarafından uyutulduğuna inanmaya başlamıştı.
Yani çiftçi taşları
kendisi yapıyordu.
Çiftçi taşları nasıl
imal ettiğini anlatmayı reddediyordu. Doktor bir hesap yaptı.
Buna göre çiftçi her gün
en az 1 taş hazırlarsa bütün taşları hazırlaması 40 yıl sürecekti. Bu
imkânsızdı.
Dr. Cabrera taşların
üzerindeki resimler hakkında cevaplara ulaşmak için hemen işe koyuldu.
Taşlar birçok değişik
boyutlardaydı.
Bazıları avuç içine
sığacak kadar küçük, bazıları ise bir köpek kadar büyüktü.
Taşlardaki çizimler
kesintiye uğramadan çizilmişlerdi.
Yani sanatçı elini
kaldırmadan çizmişti.
Gravürler taşın orijinal
renginden daha açık renkteydiler.
Fakat oyuklardaki
renkler daha koyuydu.
Buda gösteriyor ki
taşlar uzun zaman önce kazınmışlardı.
Taşlar andesit
içermekle birlikte griden siyaha değişen renlerde volkanik özelliklerde
gösteriyordu.
Bunun yanında çok
sert olan bu taş türünü ilkel aletlerle kazımak çok zordur.
Almanya’daki bir laboratuvar
taşlardaki oyukları (kazınan yerleri) inceleyerek, kazıma işleminin eski bir
zamanda yapılmış olduğu sonucuna vardı.
Ayrıca taşların
bulunduğu bölgede milyonlarca yıl öncesine ait fosil ve kemik kalıntılarına
rastlandı
Kil çamurundan
yapılma eserleri içinde barındırdıkları organik artıklardan dolayı
tarihlendirmek kolaydır ama bu eski taşlar organik madde içermedikleri için
tarihlendirilmesi çok zordur.
Klasik karbon metodu
cisimdeki organik maddeler( bir zamanlar yaşamış olan canlılar) esasına dayanarak
bir tarihlendirme yapabilmektedir.
Taşın üzerindeki
koruyucu siyah tabaka bakterilerden meydana gelmiştir.
İyi bir koruyucu
tabakanın bu şekline gelmesi için binlerce yıl geçmesi gerekiyor.
Kazıma işlemi
sırasında bu tabakada kazınmış ve gerçek taşın görünmesine yol açmıştı.
Fakat kazınan
yerlerde tekrar siyah bir tabaka meydana gelmeye başlamış.
Buda gösteriyor ki
kazıma işlemi çok uzun zaman önce yapılmış.
Dr. Cabberas’ın
taşlardan oluşan kütüphanesi insan melez ırklarına ait kalıntılar, eski hayvan
türleri, kayıp uygarlıklarla ve dünya felaketleriyle ilgili ilgilidir...
Bunlar arasında İnka’lardan
kalmış kasklı insan figürleri, kalp ve beyin naklini gösteren gravürlerde
vardır.
Bazı taşlar hayatı
uzatmak ile ilgili genetik kodlarda içermektedir.
Kan damarlarının ince
hortumlarla betimlenip, doğal enerjiyi üretme ve hücre bölünmesinin tasviride
bulunmaktadır.
Ayrıca 4 seriden
oluşan taşlar üzerinde eski mitleri anlatır gibi ve bilinmeyen anakaralar (
kıtalar ) barındırmaktadır.
Tahmin ediyorum bir solukta okudunuz.
Şaşkınsınız.
Öyle gerçekten.
Bakın devamdayım:
İşte sizlere söyledim.
Burada derin bir nefes alacaksınız. Aklınız almıyor
değil mi? İnanılmaz gibi geliyor.
Dünyada kıtaların yerlerinin değiştiğini artık nerede
ise hepimiz biliyoruz. Ama o zamanlardan bu zamanlara kalan taşları bilmiyoruz.
İca Taşları aynen Nasca çizimleri bir sır olarak
kalmaya devam etmektedir.
Bu taşlar bir çöl şehri olan Peru’daki İca şehri
yakınlarındaki bir mağarada bulunmuşlardır.
İca taşlarını kim yaptı?
Göstergeler birazda dünya dışını gösteriyor.
Fakat bu konu çözülemeyen sırlar kervanında yol almaya
devam edecek gibi.
İca taşlarının gösterdiğine göre, dinozorlar yakın
geçmişe kadar yaşamışlardı.
Bunun yanı sıra ileri bir uygarlık mevcuttu. Günümüzde
bazı bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, bazı dinozor türlerinin 60 milyon yıl
önce soylarının tükenmesine rağmen, bazı türlerin Afrika’nın henüz
keşfedilmemiş yağmur ormanlarında yaşamış olma ihtimali var. Buna tek delil,
orada yaşamış olan yerli halkın gördüğünü söyledikleri harika yaratıklardır.
Taşların esrarengiz hallerini gelin merak etmeyin.
Gelin bunların nasıl yapıldığını düşünmeyin?
Mümkün olmuyor ki.
Dünya ne kadar gizemlerle dolu!
Bütün bunların ulaştığı bir yer var…
Mu Kıtası. Asıl sonun başlangıcının orası olduğuna
inanıyorum.
Nazan
Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder