Tarihin Bitmeyen Kavgası
Gelin – Kayınvalide
Nazanss.blogspot.com
Gelin
– Kaynana çatışması insanlığın ilk gününden beri vardır herhalde.
İki
kadın aynı erkek...
Onu
çok severler.
Biri
anadır biri hanım.
Anne
oğlunu paylaşmak istemez, hanımı eşini annesinden kıskanır.
Kaynana;
gelin bana hürmet etsin, ben ne dersem onu yapsın ister, gelin; ne münasebet
ben gencim, bilgiliyim, kültürlüyüm onun neden dediklerini yapacakmışım?
Hem
o ne karışır bizim işlerimize der. Bir türlü anlaşamazlar. Kıskançlık temel
duygularıdır.
Neden?
Biri
oğlunun diğeri eşinin gözünde önemli olmak isterler. Buda her zaman için
aralarının açık olmasına neden olur.
Çekişmeler
başlar. Kıskançlık ve çekememezlik had safhadadır. Birbirlerinden hoşlanmazlar,
birbirlerini görmek istemezler.
Aynı
ortamda bulunmaktan bile kaçınırlar. Gariptir aynı erkeği ikisi de sever.
Onu
mutlu etmek ister.
Bilmezler
mi bu yaptıkları ile biri oğlunun diğeri eşinin hayatını karartır. Arada kalan
erkek ne yapacağını bilemez ki.
Annesinden
mi vazgeçsin, sevdiği karısından mı?
Neden böyle bir tercih yapmak zorunda
bırakılsın.
Neden böyle bir ikilem içinde kalsın.
Neden bu kadar mutsuz olsun.
Neden dünyası daralsın neden.
Nedeni
değil nedenleri çok…
En
önemli olanının, iktidar hırsı olduğunu söylesem ne dersiniz. İktidar hırsı
illa saraylarda ya da devlette olmaz ki evlerde de vardır. Bu iktidar hırsını
anlamak mümkün değil…
Ben tarihte Kösem Sultan ile Turhan Sultanın yani
tarihteki bu gelin kayınvalidenin hikâyesini okudum da. Gelin ve kayınvalide
savaşlarının tarihte de olduğunu, hırslarının korkunç boyutlara ulaştığını
gördüm. W
Kösem Sultan Osmanlı tarihin en ünlü kadınlarından
biri…
15 yaşındayken Sultan 1.Ahmet’e haseki olmuş.
Çok akıllı biriymiş.
Sultanı hemen etkisi altına almış.
Sarayda sözünü geçirmeye başlatmış.
Oğlu IV. Murat tahta çıktığında 11 yaşında
olduğundan devleti yönetmeye de başlamış.
Sonra IV murat büyüyüp annesinin elinden bazı
yetkileri alınca Kösem Sultan’ın hiç hoşuna gitmemiş.
Padişah erken vefat etmiş yerine yine Kösem
Sultanın oğlu İbrahim padişah olmuş.
Kösem sarayda istediği gibi faaliyetlerini
sürdürmeye başlamış.
Padişah İbrahim’de erken yaşta vefat edince yerine
onun oğlu kösem Sultanın torunu IV. Mehmet Padişah olmuş.
Sultan altı yaşındaymış.
Tam Kösem Sultana gün doğdu diye düşüneceğimiz
sırada ortaya bir başka sultan, bir başka kadın çıkmış.
Üstelik padişah torunu değil oğluymuş.
Bu gelin sultan Turhan sultanmış.
Onun iktidarı kayınvalidesine bırakmaya niyeti yokmuş.
Burada başlamış işte Osmanlıdaki en büyük gelin
kaynana çatışması.
Ne çatışma ama.
Bir değişiklik var burada düz sade gelin
kayınvalide ilişkisinden ayrı olan.
Birinin oğlu diğerinin torunuymuş bu
bölüşemedikleri, bu kavgalarının ana temeli olan erkek.
Tabi o erkekte gözde görülen asıl istedikleri
iktidar hırsı… Büyük olaylar yaşanmış Osmanlı Sarayında.
Anlatılası ve uzun anlatılması gereken olaylar.
Bunu bir başka yazımda anlatmaya çalışacağım. Kösem Sultan çok uğraşmış,
didinmiş ama Turhan Sultan’la baş edememiş. Bir gece dairesi basılmış ve
boğdurularak hayatına son verilmiş.
Ne
kadar acı bir gelin kayınvalide hikâyesi değil mi?
Tarihte
böyle çok gelin – kaynana hikâyeleri var.
Kayınvalidelerde
bir de şöyle bir dürtü var.
Garip
ama gerçek...
Kocasından
ilgi görmeyen kaynanalar oğullarından ilgi görmek istiyorlar.
Oğulları
birde eşlerine çok ilgi gösteriyorsa bu kayınvalidelerin içini çok acıtıyor ve
kıskançlık tohumları yüreklerine serpilmiş oluyor.
Gelinlerini
çok kıskanmaya başlıyorlar, öyle ki gelinlerinin canını yakmayı istiyorlar.
Bunun içinde oğullarına eşini kötülemeye onu etki altına almaya çalışıyorlar.
Bazen
başarılı da oluyorlar.
Neyi
başarıyorlar oğlunun yuvasını yıkmayı başarıyorlar, evlatlarına dünyayı dar
etmeyi, onu mutsuz etmeyi, onu sevdiğinden bazen de çocuklarından da etmeyi
başarıyorlar.
Oğulları
kendilerine kalıyor. Sonra ne oluyor.
Eşinden
ayrılan evlat – erkek çok mutsuz olduğu için çok sinirli oluyor.
Annesinin
bu mutsuzluğa sebep olduğunu da bildiği için içten içe ona kin duymaya
başlıyor.
Evde
daha az olmaya gayret ediyor, evli iken annesinin yaptığı yemekleri yerken
artık dışarıdan yemeğini yemiş olarak geliyor. Anne ile konuşmalarda en aza
inmiş oluyor. İşte o zaman annede bir telaş başlıyor. Ben ne yaptım?
Yazık.
Böyle anlatılmaya kalkındığında o kadar çok örnekler var ki. Ben size başka
kayınvalide gelin örneklerinden de söz etmek istiyorum.
Benim
Ankara’dan çok eskilerden tanıdığım, eskimeyen dostlarımdan olan bir arkadaşım
eşinin alkolünden, çapkınlığından bıkmıştı.
Eşinin
annesi de kendileri ile birlikte oturuyordu. Eşi kayınvalidesinin tek
evladıydı. Yalnız bir kadındı.
Arkadaşım
onunla olmaktan evlendiği ilk günden beri hiçbir zaman rahatsız olmamıştı.
Kayınvalidesinin
evinde oturuyorlardı. Kadıncağızın evin dip tarafında bir odası vardı.
Odasında
banyosu da vardı.
Televizyonu
çok severdi.
Namazını
kılardı.
Arkadaşım avukattı eşi de aynı meslekten
olduğundan işleri zaman – zaman çok olurdu. Arkadaşımın aklı hiç evde olmaz,
çocuklarını düşünmezdi.
O
her zaman bizlere:
“Allah herkese benim kayınvalidem gibi kayınvalide
nasip etsin.”
Derdi.
Onun derdi kayınvalidesi ile değildi.
Onun
derdi eşi ileydi. Adam ciddi problemdi. Annesi çoğu zaman oğluna müdahale
ediyordu.
Oğlu
anlamıyordu.
Sonraları
bir başkası olduğunu duydum arkadaşımdan. Eşi sekreteri ile birlikteydi.
Olay
iyice çirkinleşmişti.
Boşanmaya
kalktıklarında arkadaşım eşine boşanma davası açmadan önce kayınvalidesi ile
konuştu. Hiç unutmuyorum.
Beni
etkileyen sözleri hala içimde bir yerlerde durur.
Kayınvalidesine:
“Seni bırakmam, bırakamam sana kıyamam. Seni
onların yanını gönderemem.”
Gelin
ağlar, kayınvalide ağlar.
Kayınvalide
zaten gitmeye niyetli değil ki.
Ev
onun evi tam tersi benim arkadaşım ve torunlarını göndermemiş.
Giden
oğlu olmuş. Şimdilerde bir dizi var onu izlediğimde hep o arkadaşımı
hatırlarım. Bakın böylede kayınvalide – gelin ilişkileri var.
Ben
bir gelin daha tanıyorum ayrıldığı eşinin annesini ve babasını kendi annesi ve
babası gibi bilen, seven, özleyen.
Böyle
saydığımız zaman zalim kayınvalideler ve yine zalim diyebileceğim gelinlerin
yanı sıra böyle ana kızlarda var. Zalim gelinler dedim.
Bu
konuda da bilgiliyim inanın.
Kayınvalidesini
döven kadınları biliyorum.
Ben
turizmciyim malzemem insan.
Çok
hikâyeler var, çok anlatılası olaylar var.
Ne olurdu, seninle tatlılaşsaydım;
yaşayış zaten acı.
Ne olurdu, sen razı olsaydın benden
de, herkes kızsaydı bana.
Ne olurdu, seninle aram düzgün
olsaydı da, bütün âlemlerle aram açılsaydı, dünya yıkılıp yansaydı.
Sen beni sevdikten sonra malın mülkün
değeri mi olur? Zaten toprak üstünde ne varsa hepsi de toprak olacaktır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Dünya
güzelliklerin size güzelliklerle döneceği bir yermiş. Öyle diyorlar bilenler…
Gelinler
bir gün kayınvalide olacaklar…
Kayınvalidelere
ise en lazım olan huzurdur.
Huzuru
kendileri bulacaklardır.
Evlatlarımız
kıymetli.
Çocuk
olduklarında da yetişkin hallerinde de evlenip baba olduklarında da.
Onlar
bizim kıymetlilerimiz…
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder