Eşlerimiz Aynı Kişi
Kuma
nazanss.blogspot.com
Pek çok toplum, kişinin aynı anda
birkaç eşle birden evlendiği çokeşliliğe izin vermemektedir.
Evlilik, iki kişinin aile kurmak üzere kanunların uygun gördüğü
şekilde, ruhen ve bedenen bir ömür boyu
sürecek şekilde bir araya gelmesi.
Evlilik
çok kutsal bir kurumdur. Sihirli gibi bir şey! Aklın almadığı bir durum! Hiçbir
anlamda akıl almaz bu beraberliğe… Tanımadığınız, bilmediğiniz, belki de daha
önce hiç görmediğiniz biri ile aynı evi, aynı sofrayı, aynı yatağı
paylaşırsınız. Biranda size annenizden, babanızdan, kardeşlerinizden yakın oluyor!
Tuhaf!
Öyle
ama. Onsuz yapamazsınız. Hep onu düşünürsünüz. Garip bir şekilde bu kurumda,
sizi mecbur eder onu düşünmeye.
Düşünün
onun için yemekler yaparsınız, onun için temizlik yapar hatta onun kirlilerini
yıkar, ütüler, kaldırırsınız. Bunlar oldukça normaldir.
Bunun
karşı tarafı da bir o kadar sorumluluk yüklü haldedir.
Çalışmak,
kazanmak eve bakmak durumunda olan kocadır.
Tamam… Buraya
kadarı iyi gitti…
Şimdi
bir evin içindesiniz.
Kapılar
kapanır her kes dışarıda kalır.
Bu söz
oldum olası hoşuma gider.
Hayatın
gerçeğidir, bana öyle gelir. Gerçekten her kes dışarıdadır, siz ne kadarını
kendinizden iletmek, isterseniz dışarıdakiler o kadına vakıf olabilirler.
Aile bir
nevi gizemdir. Evin içinden sırlar dışarı çıkmaz.
Evde
kalır her şey.
Her iki
tarafın yükü ağırdır.
Evlendiğinizde
hatta evlenmeden önce ne alaka olduğunu bir türlü anlayamadığım bir şey
yüklenir omuzunuza.
Siz bir
anda yine hiç tanımadığınız, bilmediğiniz birilerinin kızı ya da oğlu
olmuşsunuzdur, tamam olsun sakıncası yok. İyide bununla yetmiyor ki.
Ardından
onlara anne ve baba demek durumunda da kalıyorsunuz.
Ben bunu
da anlamış değilim.
Asla anlamadım
Hem
eşinizin hem sizin annesi babası nasıl olabilirler.
Benim
bildiğim annesi babası bir olan insanlara kardeş denilir.
Bunu hiç
çözemedim.
Kimi
isteyerek, kiminin içinden gelerek, kimi de mecbur olarak anne – baba derler.
Ben
dedim – dedim ama onu çok sevdikten sonra dedim.
Ben
dedim ama kaybettiğim annemin yerine koyduğum için dedim.
Ben
dedim ama bana kızıymışım gibi baktığı için dedim.
Bazen;
gelin kayınvalideler anlaşamadıkları halde, ellerinden gelse bir tas suda bir birlerini
boğacak durumda olduklarında bile bu kelimelerle sesleniyorlar.
“Anne”
“Kızım.”
Yok ya!
Nereden
nereye geldim. Ben gelin kayınvalide konusunu sizlere zaten benim düşündüğüm
hali ile yazacağım ama şimdi konumuz bu değil…
Ben çok
eşlilikten söz ediyorum.
Dünya değişti
artık
İnsanlar
daha mı hoşgörülü oldular, yoksa daha mı şeffaf oldular. Ya da daha mı yürekli
oldular, ya da karıştırdılar mı? Bilmiyorum.
Çok
eşlilik eskiden var olan bir olay.
Kuma…
Kelimesi
bile insanın tüylerini diken – diken etmeye yetiyor.
Ne demektir
kuma.
Niye
Kuma.
Neden
kuma?
Kim için
kuma?
Eşinizin
başka bir kadın isteğinin sıkıntısını siz yaşayın!
Bunun
için kuma…
Şimdi
sizlere başka bir açıdan bir şeyler yazmak istiyorum.
Erkekler
artık eskiden olduğu kadar kahr- ya da sıkıntı çekmek istemiyorlar.
Gözümüz
aydın bayanlar sevinin!
Erkekler
vicdana geldi!
Kumalık
artık yok!
Yok mu?
Adı
değişti, şekli değişti, aslında kuma diye adlandırırsan bal gibi var.
Şimdi
sevgili adı altında takılmak var.
Peki,
eskiden kuma gelenler sevgisiz mi gelmişlerdi. Onların derdi neydi? Onlar da
yeni sevgililer gibi birlikte olmuyorlar mıydı?
Şekil
değişikti.
Nasıl
değişik?
Şöyle;
erkekler asla tek eşlilik olayından yana olmadıklarından, evdeki hanımının da
üstüne bir bayan getirerek, eski tabirle getirmek, yeni haliyle bir bayanla
daha evlenerek bırakın evdekine eziyeti kendine niye eziyet etsin ki.
Yarabbi
şimdiki haliyle iki kadın aynı ev!
Kıyamet
kopmadı ise kopacak demektir, hem de nikâhtan önce ya da sonra.
Olmaz.
Oluru
nedir?
Gayet
kolay.
İmkânın
varsa başka bir ev. Gül gibi geçin git. Ha yoksa günü birlik çapkınlık.
Tabi
eskiden böyle bir olay yoktu, böyle bir imkân yoktu, böyle sizinle günü birlik
çapkınlık yapacaklarda yoktu.
Şimdi
olabilir. Sizler yani erkekler!
İş
toplantıları asla bitmez. Hep gecedir iş yemekleri, tabi niye gündüz olsun ki,
üstelik te uzun sürmüştür.
Hatta bazen
de;
“Beni
bekleme çok geç gelebilirim!”
“Olur.”
Kadın
evde bekler. Kadın uyumaz bekler. Kadın geç gelen eşini merak eder.
“Eyvah
geç geldi, başına bir şey mi geldi?”
“Geldi,
gelmesine de senin düşündüğün tarzda gelmedi. O keyfindeydi, eğlencedeydi.
Yazık sana yat uyu.”
İşte
burası felaket! Neden yazık olan kadın!
Kadınlar
artık yazıklanmak istemiyorlar. Yeter diyorlar yeter. Bildikleri, öğrendikleri
anda erkeğin çok eşliliği bitiyor. Gerçeği gittiğinde, suretiyle yetinmeye
kalan erkek, bir süre sonra suretiyle yetinmeyince yeni asıllar arıyor ama
beyhude! Giden gitti…
Peki,
yazık değil mi?
Peki,
günah değil mi?
Peki,
sizin çocuklarınız yok muydu?
Yazık
değil mi o yavrulara…
Çok
yazık.
Örneklerle
sabittir. Çok – çok yazık…
Çok
eşlilik!
Yazıkların
ilk durağıdır…
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder