Kumalak
Dört Bin Yıllık Türk Zekâ ve Strateji Oyununun Ne
Olduğunu Biliyor musunuz?
nazanss.blogspot.com
Biz
çocukken beş taş oynardık. Kardeşim Ömer sevmezdi ben yine de zorlardım onu,
oynaması için ikna ederdim. İnanın hala o kadar hoşuma giden bir oyun
keşfetmemişimdir.
Ya
çocukluğumun verdiği güzellik ve enerji, ya da gerçekten çok sevdiğimden,
bilemiyorum.
O
zamanlar da şimdilerde olan oyunlar ne gezer. Bilgisayar mı vardı ki,
televizyon mu vardı?
Ne
güzel bir buluş değil mi? Beş taş oynamak. Küçük beş tane taşı alıyorsun uzun
süre o taşlarla oynuyorsun… Ne sinirin kalıyor, ne sıkıntın… Ömer misket
oynamayı severdi, ben beceremezdim. Birde topaç vardı. Kardeşim işte bunda çok
iyiydi…
Şimdilerde
araştırıyorum, ne çok güzellikler buluyorum. Mesela dokuztaş. Yani Kumalak
oyunu… Meğerse bu oyun önemliymiş. Önemli olur tabi.
Türkler
dünyanın en eski kültürlerine sahipler… O zamandan bu zamana tabiki birçok şey
değişmiş, oyunlarda değişenlerin arasında ama hala bazı yerlerde Kumalak
oynanıyormuş. Ama çok az…
Dört
bin yıllık bir oyun; Togiz Kumalak denilen bu oyun ciddi bir streteji
istiyormuş, bayağı bir zekâ gerektiren bir oyunmuş.
Burada enteresan olan Kumalak’ın ne olduğu.
Burada enteresan olan Kumalak’ın ne olduğu.
Kumalak;
koyun veya keçinin zeytine benzeyen siyah yuvarlar dışkısıymış. Önce çobanlar
oynarlarmış. Birde, Kazak Türkçesinde bezelye, bilye gibi Kumalaga benzeyen fal
veya oyun taşlarında da aynı ad kullanılırmış.
Bu
oyunu:
Sokalar,
Hunlar ve Göktürkler oynarlarmış. Şimdilerde; bozkır hayatını seven, sürdüren;
Kazak Kırgız, Türkmen ve Altay Türk Halkları arasında halen varmış.
Şimdi bu oyunun nasıl oynandığına bakalım.
Şimdi bu oyunun nasıl oynandığına bakalım.
Oyun
tahtası ve 162 taş gerekliymiş. Şaşırtıcı ama böyleymiş.
Oyun tahtasına iki sıra olarak dizilmiş 97dan 18 çukur varmış.
Oyun tahtasına iki sıra olarak dizilmiş 97dan 18 çukur varmış.
Oyuncular
kazandıkları taşları iki de hazine bulunurmuş.
Başlangıçta
her çukurda dokuz Kumalak olurmuş.
Kura
çekilirmiş.
İlk
oynayan; kendi tarafındaki oyuktan dokuztaşı alırmış.
Birini
aldığı oyuğa kormuş.
Saat
yönünün ters istikametinde her bir oyuğa birer taş bırakarak ilerlermiş.
Elindeki
taşları bitirirmiş.
Son
taşı da rakibinin oyuğundaki taşların sayısını çift yaparsa, o oyuktaki tüm
taşları alırmış.
Aldığı
taşları hazinesine koyarmış.
En
fazla taşı alan kazanırmış.
Oyunun
kuralları da varmış. Bu bir zekâ oyunu olduğu için çok iyi düşünmek, anında
karar vermek ve uygulamak gerekiyormuş.
Oyun
da bir çeşit satranca da benzeyen durumları varmış. Çünkü bütün ihtimalleri
hesaplamak gerekiyormuş.
Aslında
çobanların başlattığı bu oyun bir çeşit savaş streteji oyunu gibi olduğu içinde
özellikle erkeklerin beğenerek oynadıkları bir oyunmuş. Uzun bir süre unutulan
ya da daha az talep gören bu oyun şimdilerde gün yüzüne çıkartılması için bu
konuda kitaplar yazılıyormuş, dergilerde ve gazetelerde söz ediliyormuş.
Özellikle
Kazakistan bu konuda ciddi çalışmalar yapıyormuş.
Dokuz
Kumalak Fedarasyonu kurulmuş burada ve bu tür yarışmalar düzenlenmiş.
Bu
yarışmalar Uluslararası yarışmalara kadar uzanmış.
Moğolistan’da
okullarda öğretilmeye başlanmış.
Çin,
Karakal Pakistan, Altay, Karaçay-Balkar, Yakutiye’de ilgi görüyormuş, gençler
arasında da yayılmaya başlamış.
Türk’lerin yaptıkları, çoook eskilere giden çok güzellikler var, ben araştırmaya devam ediyorum.
Buldukça
sizlerle paylaşacağım.
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder