21 Ekim 2017 Cumartesi




Kumalak
Dört Bin Yıllık Türk Zekâ ve Strateji Oyununun Ne Olduğunu Biliyor musunuz?


nazanss.blogspot.com



Biz çocukken beş taş oynardık. Kardeşim Ömer sevmezdi ben yine de zorlardım onu, oynaması için ikna ederdim. İnanın hala o kadar hoşuma giden bir oyun keşfetmemişimdir.
Ya çocukluğumun verdiği güzellik ve enerji, ya da gerçekten çok sevdiğimden, bilemiyorum.
O zamanlar da şimdilerde olan oyunlar ne gezer. Bilgisayar mı vardı ki, televizyon mu vardı?

Ne güzel bir buluş değil mi? Beş taş oynamak. Küçük beş tane taşı alıyorsun uzun süre o taşlarla oynuyorsun… Ne sinirin kalıyor, ne sıkıntın… Ömer misket oynamayı severdi, ben beceremezdim. Birde topaç vardı. Kardeşim işte bunda çok iyiydi…

Şimdilerde araştırıyorum, ne çok güzellikler buluyorum. Mesela dokuztaş. Yani Kumalak oyunu…  Meğerse bu oyun önemliymiş. Önemli olur tabi.

Türkler dünyanın en eski kültürlerine sahipler… O zamandan bu zamana tabiki birçok şey değişmiş, oyunlarda değişenlerin arasında ama hala bazı yerlerde Kumalak oynanıyormuş. Ama çok az…
Dört bin yıllık bir oyun; Togiz Kumalak denilen bu oyun ciddi bir streteji istiyormuş, bayağı bir zekâ gerektiren bir oyunmuş.
Burada enteresan olan Kumalak’ın ne olduğu.
Kumalak; koyun veya keçinin zeytine benzeyen siyah yuvarlar dışkısıymış. Önce çobanlar oynarlarmış. Birde, Kazak Türkçesinde bezelye, bilye gibi Kumalaga benzeyen fal veya oyun taşlarında da aynı ad kullanılırmış.

Bu oyunu:
Sokalar, Hunlar ve Göktürkler oynarlarmış. Şimdilerde; bozkır hayatını seven, sürdüren; Kazak Kırgız, Türkmen ve Altay Türk Halkları arasında halen varmış.
Şimdi bu oyunun nasıl oynandığına bakalım.
Oyun tahtası ve 162 taş gerekliymiş. Şaşırtıcı ama böyleymiş.
Oyun tahtasına iki sıra olarak dizilmiş 97dan 18 çukur varmış.
Oyuncular kazandıkları taşları iki de hazine bulunurmuş.
Başlangıçta her çukurda dokuz Kumalak olurmuş.
Kura çekilirmiş.
İlk oynayan; kendi tarafındaki oyuktan dokuztaşı alırmış.
Birini aldığı oyuğa kormuş.
Saat yönünün ters istikametinde her bir oyuğa birer taş bırakarak ilerlermiş.
Elindeki taşları bitirirmiş.
Son taşı da rakibinin oyuğundaki taşların sayısını çift yaparsa, o oyuktaki tüm taşları alırmış.
Aldığı taşları hazinesine koyarmış.
En fazla taşı alan kazanırmış.
Oyunun kuralları da varmış. Bu bir zekâ oyunu olduğu için çok iyi düşünmek, anında karar vermek ve uygulamak gerekiyormuş.
Oyun da bir çeşit satranca da benzeyen durumları varmış. Çünkü bütün ihtimalleri hesaplamak gerekiyormuş.

Aslında çobanların başlattığı bu oyun bir çeşit savaş streteji oyunu gibi olduğu içinde özellikle erkeklerin beğenerek oynadıkları bir oyunmuş. Uzun bir süre unutulan ya da daha az talep gören bu oyun şimdilerde gün yüzüne çıkartılması için bu konuda kitaplar yazılıyormuş, dergilerde ve gazetelerde söz ediliyormuş.
Özellikle Kazakistan bu konuda ciddi çalışmalar yapıyormuş.

Dokuz Kumalak Fedarasyonu kurulmuş burada ve bu tür yarışmalar düzenlenmiş.

Bu yarışmalar Uluslararası yarışmalara kadar uzanmış.
Moğolistan’da okullarda öğretilmeye başlanmış.
Çin, Karakal Pakistan, Altay, Karaçay-Balkar, Yakutiye’de ilgi görüyormuş, gençler arasında da yayılmaya başlamış.

Türk’lerin yaptıkları, çoook eskilere giden çok güzellikler var, ben araştırmaya devam ediyorum.
Buldukça sizlerle paylaşacağım.


Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com
 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder