Turizmde
Sahne Korkusu
Turizm
– Sahne – Ne Alaka!
nazanss.blogspot.com
Turizmde uzun yıllar
çalışıp hatıraları yazmak nasıl bir duygu biliyor musunuz?
Gerçekten güzel bir duygu…
Ben şanslıyım.
Her iki mesleğim de
anlatılacak çok şeyler var.
Gazetecilik yıllarında
yaşadıklarım bu gün bu kadar çok kitap yazmamı ve senaryolarım da bu kadar çok
aksiyon sahneleri ile dolu olmasını sağlamıştır muhakkak…
Birçok okurum veya
arkadaşlarım ya da sinema çevresi benim mizah anlayışımın çok yerinde olduğunu
söylüyorlar.
Yerinde demek iyi herhalde
ya da ben öyle kabul ediyorum. Onun da turizmden bende olduğuna her zaman
inanmışımdır. Aslında turizm tam bir komedidir.
Eğlence gülmekse mutlu
olmaksa, biz turizmcilerin derdi misafirlerimizi eğlendirmekse eğlendirmekte
yine eşittir gülmeyi sağlıyorsa buyurun komik olmayan bir şeye nasıl
gülersiniz.
Gülemezsiniz.
Animasyonda skeçler komik
olmalı. Hamlet’i sergilemediklerine göre komik olmalı komik anlatılmalı,
oynanmalı söylenmeli yani güldürülmeli.
Bu nasıl olacak sahnede
olacak. Sahne!
Sahneye çıkmışlığınız
varsa sizlere problem olmayacaktır.
Belki benim şimdi
yazdıklarımı bile hafife alacaksınız. Ama sahneye çıkmışlığınız yoksa işte
buraya kadar diyeceksiniz. Size ilk sahne deneyimi mi anlatacağım.
Pardon ben oyuncu değilim,
şarkıcı değilim animatör ise hiç değilim. Ben turizm yetkilisiyim.
Bizim animasyon şefi
yıllar – yıllar önce dedi ki müdürlerde sahneye çıkacak.
Eee dedik. Gelen guruplar
sizleri tanıyacak.
Dedik resmimiz var hepimiz
neyiz ne değiliz kocaman pano – lobbyde…
Yok, olmaz sahneye. Olur.
Olur mu? Olur, canım ne var ki ne yapacağız?
Yok, önemli bir şey değil.
Sahneye çıkacaksınız
kendinizi tanıtacaksınız.
Güleceksiniz. Selam
vereceksiniz.
Falan filan. Bu kadar mı?
Evet, bu kadar… Canım söylesene bunda ne var? Öyle mi? Ne biliyim ben itiraz
edersiniz sandım da! İyi de gerekli diyorsan çıkarız. Valla gerekli. Çıkalım.
Çıkalım da!
Bu sabah toplantısında
alınan bir karardı.
Hiç umursamadım. Tabi
canım çıkmalı, misafirlerde kim kimdir öğrenmeli.
Öğlene doğru aklıma
takılan bazı şeyler olmaya başladı. Akşamüstü biraz daha düşündürmeye başladı.
O ne hiç canım akşam
yemeğini yemek istemiyor.
Hatta üstümü değiştirmek
her akşam olduğu gibi akşam için daha bir farklı daha bir şık giysiler giymek
te istemiyor hatta bir uykum var anlatılamaz.
Başımda ağrıyor gibi!
Herhalde üşüttüm.
Yazın sıcağında üşütmek.
Olur, neden olmasın.
Ben herhalde çıkamam.
İyide bunu nasıl söyleyeceğim. Söylerim canım ne var bunda.
Tamam söylüyorum. Elim
telefona defalarca gidiyor. Eee müdürlerde hazırlanmışlar.
Herkes hazır. Bir ben miyim
çekinen.
Bak hele filanca hanımla,
filanca bey dünden razı gayet iy, oldukça keyifli hatta böyle bir etkinlikte
olacaklarından da çok mutlu. Eee o zaman bana ne oluyor.
Çıkamaz mıyım çıkarım.
Sanki çıkıp ne yapacağım ki? Tabi canım... Çıkarım.
Animasyon başlamasına az
kalmış.
Hazır nazırız ama
anlamadığım bir gariplikler var bende, sanki dizlerim titriyor, kulaklarım
uğulduyor, hatta inanılmaz boğazım kuruyor.
Tamam, canım ben
hastalanıyorum. Hastalanıyorum da şu andan sonra kimse bu söylediklerime
inanmaz. Tamam, bekle başına gelen neyse çekeceksin.
Sahne karardı. Müzik
gümbür – gümbür…
Eğlence müdürü sahnede
feryadı figan…
Ortalık yıkılıyor.
Takdimler, isimler sahnedeyiz.
O ne bizim tatil köyünde
bu kadar çok insan var mıydı?
Burada bir stat dolusu
insan var.
Herkes bize bakıyor. Yok
hatta direk bana bakıyor.
Allah’ım işte mikrofon
bana doğru geliyor.
Geliyor da. Niye öyle
herkes ağır çekim hareket ediyor.
Sesler niye boğuk – boğuk
geliyor.
Galiba benim ismimi
söylüyor.
Allah herkes alkışlıyor.
Mikrofona bak dev gibi.
Bu çok ağır ben bunu nasıl
kaldıracağım.
Nasıl tutacağım. Derken o
ne?
Allah şimdi yandım. Sesim
yok. Sesim kaçmış. Ben kaçamadım ama sesim kaçmış.
Eğlence müdürü mikrofonu
kendine yaklaştırıyor bangır -bangır bana yaklaştırıyor ben bayağı bağırıyorum.
Ses yok. Yok.
Hayda nasıl derin bir
sessizlik.
Herkes bana bakıyor. Ben
adımı söyleyeceğim.
Yahu benim adım neydi?
Adamı hatırlasam belki
söyleyeceğim.
Eğlence müdürü benim
gözlerimden anladı.
Beni o takdim etti ki
sanki onun takdim etmesi programlanmış gibi. Benim için çok güzel şeyler
söylemiş ama ben anlamadım. Uğultu ve ağır çekim devamdaydı.
Alkışı hatırlıyorum.
Çok alkış. Çok – çok
alkış…
Bari selam vereyim.
Nasıl selam verecektim.
Eğilmem lazım.
Eğil.
Evet, bunu başarmıştım hem
de tam anlamı ile selam vermişim çünkü yüzüme patlayan ışıklar ertesi günü
fotoğrafçının elime tutuşturduğu resimlerden anladım iyi poz vermişim.
Hareket var ses yok.
Alkışlardan sonra sahneden indik.
Ya kimse bir şey anlamadı.
Ya da kimse nezakette bulunup bana bir şey söylemedi.
Bu gün ben itiraf edeyim.
O gün benimde konuşmam gerekliydi
ama benim heyecandan sesim çıkmadı.
Görüyor musunuz?
Turizm böyledir işte.
Gelinde gülmeyin.
Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder