Anadolu’ya Biniciliği İlk Tanıtan Kadınlar
Amazonlar
Efsanevi Kadın Savaşçılar
nazanss.blogspot.com
16.yüzyılda
yaşamış olan İspanyol kâşifi Francisco de Orellana, Güney Amerika ’da Marnaon
Nehri kıyılarında Tapuyas yerlilerinin saldırısına uğradı.
Anlattığına
göre yerlilerin saflarında silahlı kadınlar da vardı. Nehir bundan sonra Amazon
olarak anıldı.
Bir
rivayete göre Libya ’da, başkasına göreyse Kafkasya ’da ortaya çıkmıştı
Amazonlar.
Öykülerin
geçtiği asıl yer Anadolu’dur…
Amazonlar:
Yunanca karşılığı:
“Erkek öldürenler demekmiş.”
Ya da:
A-mazon, yani memesiz demekmiş,
Savaşçı
kadınların yayı göğüslerine rahatça dayayabilmek için bir memelerini
kesiyorlarmış.
(Hitit) Savaşçı kadınlar soyu
Bazı
kaynaklarda savaş tanrısı Ares’le ırmak perisi Harmonia’nın ya da güzellik
tanrıçası Aphrodite’nin kızları,
Bazılarında
ise Hitit rahibeleri olarak geçen kadın savaşçılar…
Yayınlanmış olan Yunan mitolojisi
ile ilgili iki kitabım:
Zeus’un aşkları,
Herakles’in Kadınları’ ndan sonra
Amazonlar Kraliçesi
Adın da üçüncü fantastik, mitolojik
kitabımı da yazıyorum.
Bu
kitabı yazarken sizlerin de tahmin ettiği gibi, hepimizin bildiği Amanalar
hakkında çok bilgi edinmem gerekiyordu.
Kimdi
bu Amazonlar?
Neden
tarihte bu kadar söz ediliyordu…
Geçen
sene aynı zamanda turizmci olduğumdan, İstanbul turizm fuarında, Urfa’nın
kurulduğu, bölümdeki büyük bez afişleri incelediğimde çok şaşırmıştım. Oradaki
yetkililerle konuştuğumda da şaşkınlığım daha bir artmıştı. Yeni yapılan kazı
çalışmalarında bulunan mozaiklerin resimlerini afiş olarak sergiliyorlardı.
Urfa
ve Amazonlar!
Şaşırmıştım.
Amazonlar hakkında bilgiliyim diyordum.
Onların
birçok yerde olduklarını okumuştum; yaptığım araştırmalar da bunu edinmiştim ama
Urfa taraflarında da yaşadıklarına hiç ihtimal vermemiştim açıkçası!
Benim
bildiği Amazonları ilk başta, eski Amerikan filmlerinde tanıdığımız, her ne
hikmetse! Amazon nehrinin olduğu yerlerde yaşadıklarına inandığımız, savaşçı
kadın topluluğu olarak bize yansıtılmasıydı.
Yıllar
içinde başka bilgilerde edindim.
Bütün
bunların yanı sıra; birçok şüphede mevcuttu.
Gerçekten
Amazonlar var mıydı?
Yoksa
bir anlatım mı bunların çıkmasına sebep olmuştu.
Çeşitli
görüşler vardı. Mesela:
Birinci görüş, Amazonların,
erkeklerin yanında yardımcı olarak savaşa giren kadınlardan türediği
yolundaydı!
İkinci görüş, Yunan
kolonilerine saldıran tamamen tıraşlı yabancıların kadınlar olarak
yorumlanmasıyla ilgiliydi…
Bunların
haricinde onların çeşitli bölgelerde yaşadıklarına inanılıyordu…
Bazıları onların Kafkasya’da
yaşadığını anlatıyordu.
Bazıları Yunanistan’da!
Bazıları Karadeniz’de…
Güney Amerika’da…
Üstünde en çok durulan yer ise;
Anadolu’ydu…
Birde
şöyle bir şey okumuştum. Bu da düşündürücü!
Bir
kavim, kadınları ile birlikte, Asya’ya bir akın düzenliyorlar. Thermodon Nehri
’nde kamp kuruyorlar. Kadınlarını burada bırakıyorlar.
Onlar
savaşa gidiyorlar. Kadınlarına da herhalde:
“Bizi
burada bekleyin.” Diyorlar.
Gidiyorlar
ve geri dönemiyorlar.
Kadınlar
erkeksiz kalıyorlar. Bir süre, hatta uzunca bir süre bekliyorlar, erkekleri
gelmiyor. O zaman yapacakları bir şey kalıyor geriye. Erkeklerin işlerini de
üstleniyorlar.
Dışarıdan
gelecek saldırılara karşı çalışmalara başlıyorlar. Savaş talimleri yapıyorlar.
Erkeklerin yaptıkları ne varsa onlarda yapmak için ciddi bir çaba harcıyorlar…
Burada
yetişen kadın askerlere zamanla Amazonlar deniliyor. Tabi Amazonlarla ilgili o
kadar çok yerde, o kadar çok şey bulabiliyorsunuz ki, hangisini anlatacağınızı
veya yayınlayacağınızı şaşırıyorsunuz. Daha kısa olan ve daha bir bilinir olanı
seçmekte fayda görüyorum. Buyurun onu sizlere aktarıyorum…
Bu yiğit kadınların, güzelliklerinin
yanı sıra; çevik, hızlı ve disiplinli olmaları da onları diğer budunlardan
ayıran özellikler arasındadır… Özellikle
at binme konusundaki yetenekleri ve at üstünde kazandıkları savaşların ünü, çok
kısa zamanda tüm Anadolu’ya hatta komşu ülkelere yayılmış
Babaları savaş tanrısı Ares’ten
aldıkları iyi savaşma özelliğinin yanı sıra; anneleri, uyumu ve barışı
simgeleyen Harmonia’dan aldıkları barışı sağlama ve koruma bilinçleri ile
kendilerine haklı bir ün yapmışlar… Anadolu’nın mitosa katkıları salt efsane,
uydurulmuş masal değildir… Anadolu
kaynaklı efsanelerin hemen hepsi olmuş olayları yansıtır, yaşamış kişileri konu
alır…
Bu yüzdendir ki bir gerçek payı ve
tarihsel bir nitelik taşırlar. İzlerine
destanlarda olduğu kadar, tarihçilerin ve coğrafyacıların eserlerinde
rastlamamız bunu kanıtlar. Amazonlar bu
gerçeğin en belirgin örneğidir, çünkü efsaneleri yalnız bir olayı değil, bütün
bir düzeni dile getirir. Anadolu, bin
yıllarca anaerkil toplum düzeni içinde yaşamış ve bu düzenin simgesi olan “ana tanrıça
ya değişik adlarla tapınmıştır.
Amazonlar, işte bu düzenin
kalıntılarıdır, ataerkil özellikte ve nitelikte olan Yunan mitosunu bu kadar
etkilemiş olmaları da ondandır. Güçlü bir ordu oluşturduktan
sonra savaşçılıklarını denemek üzere savunmayı bırakıp saldırıya geçtiler. Buna
rağmen başarılı olmaktan uzaktılar; nüfuslarının artmaması onlar için bir
dezavantajdı.
Yeni
kazandıkları özgürlükle evliliğin kölelik olduğuna inandıkları halde soylarının
tükenmesi tehlikesi, yakın topluluklarla anlaşma yapmalarını gerektirdi.
Bu
geçici birlikteliklerden doğan erkek bebekler babalarına geri verildi;
kızlarsa
yaya ve at üzerinde dövüşebilmek üzere çocukluktan itibaren eğitim gördüler.
Başlangıçta genç kabile Don Nehri kıyısında yaşardı.
Nehrin
adıda ordu kraliçesi olan Lysippe ’nin oğlu Tanais ’ten gelir. Tanais savaşa
olan tutkusu ve evliliğe değer vermeyişi yüzünden Afrodit ’i kızdırır ve
annesine âşık olmakla cezalandırılır. Tanais ensest ilişkiye girmektense
kendisini nehre atıp boğar.
Nehir
o günden sonra onun adıyla anılır. Lysippe, Amazonları Anadolu’ya getiren
kraliçedir.
Onun
zamanında Amazonlar Karadeniz’e geldi ve güney kıyısına yerleşmeye,
krallıklarının batı sınırını belirlemek için ormanların arasında bir kent
kurmaya karar verdiler. Bu kente kraliçelerinden birinin adını verdiler:
Sinope.
Hâkimiyetlerini Kolkhis ’e (Eskiden Karadeniz ’le Kafkasya ’nın güneyi
arasındaki bölgeye verilen ad) kadar genişlettiler. Bölgedeki dağlara Amazon
dağları adı verildi.
Amazon
Dağları’ndaki derelerin birleşmesiyle oluşan geniş ve kısa bir nehir olan ve
Karadeniz ’e dökülen Thermodon Nehri ’nin ağzındaki güzel bir burnun üzerine
başkentleri Themiserya’yı (Bugünkü Terme) kurdular. Amazon savaşçılarının en
mağrurları barışta kendilerini avlanmaya ve savaş talimlerine verirdi. Bununla
birlikte Anadolu Amazonlarının tarımla da uğraştıkları sanılıyor.
Savaşçılar
her yıl iki aylarını çocuk sahibi olmaya ayırırlardı. Yalnızca savaşta adam
öldürenlerin çiftleşmesine izin vardı. Başarılı olan savaşçılar kendilerini
komşuları Gargarianlardan ayıran dağa gider, bekârlıklarının özgürlüğünü
simgeleyen kemerlerini çıkarırlardı. Bir Amazon hamile kaldığında eve dönerdi.
Doğan kızlar Amazonlarla kalır, savaşçı olarak yetiştirilirlerdi. Oğlan
çocuklar Gargarianlara geri verilirdi. Gargarianlarla geçirilen ya da tarımla
uğraşılan birkaç ayın dışında Amazon ülkesi bir ordu devleti görünümündeydi.
Ekonomik,
politik ve sosyal yapılanmalar savaş temelliydi. Savaşa giden ordu,
gençliklerinin en seçkin dönemindeki savaşçıları kapsardı. Bu savaşçıların ata binmedeki üstünlükleri
anlatılırdı hep. Çıplak ata biner, çoğunlukla sadece yular kullanırlardı.
Savaşlarda hızlı ve yenilmez olmalarını ata bu denli hâkim olmalarına
borçluydular. Bir Amazon daha küçük yaşta, erkeklerin egemen olduğu bir
toplumla alay etmeyi öğrenirdi.
Amazonların
savaşçı yetenekleri üst düzeydeydi. Okçulukları çok başarılıydı. Kalkanlar ve
zırhlar oklarına karşı korunmaya yetmiyordu. Kargılar ve “bigennis ”denilen
çift ağızlı baltalarıyla savaşlarda çevrelerine dehşet saçarlardı. Darbelerden
korunmak içinse ana tanrıçanın simgelerinden biri olan Ay biçimli kalkanlar
kullanırlardı. (alıntı)
Bazen
şöyle bir şey söylenir.
“Her
kadın biraz Amazon’dur’
Öyle
midir bilmiyorum! Bildiğim, çok zor şartlar altında yaşadıkları. Birçok şeyden
yoksun oldukları. En önemlisi aile kavramanı bilemedikleri, erkek çocuklarından
vaz geçtikleri… Savaşmak için kadınlıklarından fedakârlık yapmaları. Sadece
çocuk doğurmak için erkeklerle birlikte olmaları.
Hep diyorum ya TARİH güzelliklerle dolu.
Şaşırtır sizi.
Düşündürür…
Efsanelere
gelince bu da ayrı bir güzelliktir. Hem bilirsiniz, hem şüphe duyarsınız.
Acabalar çok olur içinizde. Bazıları olmamıştır der inanmak istersiniz ama
hoşunuza gitmez. Sizin dünyanıza efsanede olsa girmiştir. Siz onu var
saymışsınızdır. Nasıl bir hayalden öteye gitmemiş olsun ki. Bunu istemezsiniz.
Efsaneler
güzeldir…
Tarihteki
anlatıcıları takdirle anmak gerek. Tarihçilere şükran duymamak ne mümkün!
Onlar
yazmasaydılar, anlatmasaydılar. Bizler neleri paylaşacaktık!
Amazonlar
hakkında en detaylı bilgileri, Amazonlar Kraliçesi kitabımda yayınlayacağım.
Tarih
güzeldir… Efsaneler şahnenedir…
Nazan Şara
Şatana
nazanss.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder