18 Ekim 2017 Çarşamba


Anadolu’ya Biniciliği İlk Tanıtan Kadınlar
Amazonlar
Efsanevi Kadın Savaşçılar


nazanss.blogspot.com






16.yüzyılda yaşamış olan İspanyol kâşifi Francisco de Orellana, Güney Amerika ’da Marnaon Nehri kıyılarında Tapuyas yerlilerinin saldırısına uğradı.
Anlattığına göre yerlilerin saflarında silahlı kadınlar da vardı. Nehir bundan sonra Amazon olarak anıldı.

Bir rivayete göre Libya ’da, başkasına göreyse Kafkasya ’da ortaya çıkmıştı Amazonlar.

Öykülerin geçtiği asıl yer Anadolu’dur…

Amazonlar:
Yunanca karşılığı:
“Erkek öldürenler demekmiş.”
Ya da:
A-mazon, yani memesiz demekmiş,
Savaşçı kadınların yayı göğüslerine rahatça dayayabilmek için bir memelerini kesiyorlarmış.


(Hitit) Savaşçı kadınlar soyuhttp://www.forumacil.com/images/smilies/nokta.gifhttp://www.forumacil.com/images/smilies/nokta.gifhttp://www.forumacil.com/images/smilies/nokta.gif

Bazı kaynaklarda savaş tanrısı Ares’le ırmak perisi Harmonia’nın ya da güzellik tanrıçası Aphrodite’nin kızları,

Bazılarında ise Hitit rahibeleri olarak geçen kadın savaşçılar…

Yayınlanmış olan Yunan mitolojisi ile ilgili iki kitabım:
Zeus’un aşkları,
Herakles’in Kadınları’ ndan sonra
Amazonlar Kraliçesi
Adın da üçüncü fantastik, mitolojik kitabımı da yazıyorum.

Bu kitabı yazarken sizlerin de tahmin ettiği gibi, hepimizin bildiği Amanalar hakkında çok bilgi edinmem gerekiyordu.

Kimdi bu Amazonlar?
Neden tarihte bu kadar söz ediliyordu…

Geçen sene aynı zamanda turizmci olduğumdan, İstanbul turizm fuarında, Urfa’nın kurulduğu, bölümdeki büyük bez afişleri incelediğimde çok şaşırmıştım. Oradaki yetkililerle konuştuğumda da şaşkınlığım daha bir artmıştı. Yeni yapılan kazı çalışmalarında bulunan mozaiklerin resimlerini afiş olarak sergiliyorlardı.
Urfa ve Amazonlar!

Şaşırmıştım. Amazonlar hakkında bilgiliyim diyordum.
Onların birçok yerde olduklarını okumuştum; yaptığım araştırmalar da bunu edinmiştim ama Urfa taraflarında da yaşadıklarına hiç ihtimal vermemiştim açıkçası!

Benim bildiği Amazonları ilk başta, eski Amerikan filmlerinde tanıdığımız, her ne hikmetse! Amazon nehrinin olduğu yerlerde yaşadıklarına inandığımız, savaşçı kadın topluluğu olarak bize yansıtılmasıydı.

Yıllar içinde başka bilgilerde edindim.

Bütün bunların yanı sıra; birçok şüphede mevcuttu.
Gerçekten Amazonlar var mıydı?
Yoksa bir anlatım mı bunların çıkmasına sebep olmuştu.
Çeşitli görüşler vardı. Mesela:

Birinci görüş, Amazonların, erkeklerin yanında yardımcı olarak savaşa giren kadınlardan türediği yolundaydı!

İkinci görüş, Yunan kolonilerine saldıran tamamen tıraşlı yabancıların kadınlar olarak yorumlanmasıyla ilgiliydi…

Bunların haricinde onların çeşitli bölgelerde yaşadıklarına inanılıyordu…

Bazıları onların Kafkasya’da yaşadığını anlatıyordu.
Bazıları Yunanistan’da!
Bazıları Karadeniz’de…
Güney Amerika’da…
Üstünde en çok durulan yer ise; Anadolu’ydu…

Birde şöyle bir şey okumuştum. Bu da düşündürücü!

Bir kavim, kadınları ile birlikte, Asya’ya bir akın düzenliyorlar. Thermodon Nehri ’nde kamp kuruyorlar. Kadınlarını burada bırakıyorlar.
Onlar savaşa gidiyorlar. Kadınlarına da herhalde:
“Bizi burada bekleyin.” Diyorlar.
Gidiyorlar ve geri dönemiyorlar.                   
Kadınlar erkeksiz kalıyorlar. Bir süre, hatta uzunca bir süre bekliyorlar, erkekleri gelmiyor. O zaman yapacakları bir şey kalıyor geriye. Erkeklerin işlerini de üstleniyorlar.
Dışarıdan gelecek saldırılara karşı çalışmalara başlıyorlar. Savaş talimleri yapıyorlar. Erkeklerin yaptıkları ne varsa onlarda yapmak için ciddi bir çaba harcıyorlar…

Burada yetişen kadın askerlere zamanla Amazonlar deniliyor. Tabi Amazonlarla ilgili o kadar çok yerde, o kadar çok şey bulabiliyorsunuz ki, hangisini anlatacağınızı veya yayınlayacağınızı şaşırıyorsunuz. Daha kısa olan ve daha bir bilinir olanı seçmekte fayda görüyorum. Buyurun onu sizlere aktarıyorum…

Bu yiğit kadınların, güzelliklerinin yanı sıra; çevik, hızlı ve disiplinli olmaları da onları diğer budunlardan ayıran özellikler arasındadır… Özellikle at binme konusundaki yetenekleri ve at üstünde kazandıkları savaşların ünü, çok kısa zamanda tüm Anadolu’ya hatta komşu ülkelere yayılmışhttp://www.forumacil.com/images/smilies/nokta.gif

Babaları savaş tanrısı Ares’ten aldıkları iyi savaşma özelliğinin yanı sıra; anneleri, uyumu ve barışı simgeleyen Harmonia’dan aldıkları barışı sağlama ve koruma bilinçleri ile kendilerine haklı bir ün yapmışlar… Anadolu’nın mitosa katkıları salt efsane, uydurulmuş masal değildir… Anadolu kaynaklı efsanelerin hemen hepsi olmuş olayları yansıtır, yaşamış kişileri konu alır…

Bu yüzdendir ki bir gerçek payı ve tarihsel bir nitelik taşırlar. İzlerine destanlarda olduğu kadar, tarihçilerin ve coğrafyacıların eserlerinde rastlamamız bunu kanıtlar. Amazonlar bu gerçeğin en belirgin örneğidir, çünkü efsaneleri yalnız bir olayı değil, bütün bir düzeni dile getirir. Anadolu, bin yıllarca anaerkil toplum düzeni içinde yaşamış ve bu düzenin simgesi olan “ana tanrıça ya değişik adlarla tapınmıştır.

Amazonlar, işte bu düzenin kalıntılarıdır, ataerkil özellikte ve nitelikte olan Yunan mitosunu bu kadar etkilemiş olmaları da ondandır. Güçlü bir ordu oluşturduktan sonra savaşçılıklarını denemek üzere savunmayı bırakıp saldırıya geçtiler. Buna rağmen başarılı olmaktan uzaktılar; nüfuslarının artmaması onlar için bir dezavantajdı.

Yeni kazandıkları özgürlükle evliliğin kölelik olduğuna inandıkları halde soylarının tükenmesi tehlikesi, yakın topluluklarla anlaşma yapmalarını gerektirdi.
Bu geçici birlikteliklerden doğan erkek bebekler babalarına geri verildi;
kızlarsa yaya ve at üzerinde dövüşebilmek üzere çocukluktan itibaren eğitim gördüler. Başlangıçta genç kabile Don Nehri kıyısında yaşardı.
Nehrin adıda ordu kraliçesi olan Lysippe ’nin oğlu Tanais ’ten gelir. Tanais savaşa olan tutkusu ve evliliğe değer vermeyişi yüzünden Afrodit ’i kızdırır ve annesine âşık olmakla cezalandırılır. Tanais ensest ilişkiye girmektense kendisini nehre atıp boğar.

Nehir o günden sonra onun adıyla anılır. Lysippe, Amazonları Anadolu’ya getiren kraliçedir.
Onun zamanında Amazonlar Karadeniz’e geldi ve güney kıyısına yerleşmeye, krallıklarının batı sınırını belirlemek için ormanların arasında bir kent kurmaya karar verdiler. Bu kente kraliçelerinden birinin adını verdiler:
Sinope. Hâkimiyetlerini Kolkhis ’e (Eskiden Karadeniz ’le Kafkasya ’nın güneyi arasındaki bölgeye verilen ad) kadar genişlettiler. Bölgedeki dağlara Amazon dağları adı verildi.

Amazon Dağları’ndaki derelerin birleşmesiyle oluşan geniş ve kısa bir nehir olan ve Karadeniz ’e dökülen Thermodon Nehri ’nin ağzındaki güzel bir burnun üzerine başkentleri Themiserya’yı (Bugünkü Terme) kurdular. Amazon savaşçılarının en mağrurları barışta kendilerini avlanmaya ve savaş talimlerine verirdi. Bununla birlikte Anadolu Amazonlarının tarımla da uğraştıkları sanılıyor.

Savaşçılar her yıl iki aylarını çocuk sahibi olmaya ayırırlardı. Yalnızca savaşta adam öldürenlerin çiftleşmesine izin vardı. Başarılı olan savaşçılar kendilerini komşuları Gargarianlardan ayıran dağa gider, bekârlıklarının özgürlüğünü simgeleyen kemerlerini çıkarırlardı. Bir Amazon hamile kaldığında eve dönerdi. Doğan kızlar Amazonlarla kalır, savaşçı olarak yetiştirilirlerdi. Oğlan çocuklar Gargarianlara geri verilirdi. Gargarianlarla geçirilen ya da tarımla uğraşılan birkaç ayın dışında Amazon ülkesi bir ordu devleti görünümündeydi.

Ekonomik, politik ve sosyal yapılanmalar savaş temelliydi. Savaşa giden ordu, gençliklerinin en seçkin dönemindeki savaşçıları kapsardı.  Bu savaşçıların ata binmedeki üstünlükleri anlatılırdı hep. Çıplak ata biner, çoğunlukla sadece yular kullanırlardı. Savaşlarda hızlı ve yenilmez olmalarını ata bu denli hâkim olmalarına borçluydular. Bir Amazon daha küçük yaşta, erkeklerin egemen olduğu bir toplumla alay etmeyi öğrenirdi.

Amazonların savaşçı yetenekleri üst düzeydeydi. Okçulukları çok başarılıydı. Kalkanlar ve zırhlar oklarına karşı korunmaya yetmiyordu. Kargılar ve “bigennis ”denilen çift ağızlı baltalarıyla savaşlarda çevrelerine dehşet saçarlardı. Darbelerden korunmak içinse ana tanrıçanın simgelerinden biri olan Ay biçimli kalkanlar kullanırlardı. (alıntı)


Bazen şöyle bir şey söylenir.
“Her kadın biraz Amazon’dur’
Öyle midir bilmiyorum! Bildiğim, çok zor şartlar altında yaşadıkları. Birçok şeyden yoksun oldukları. En önemlisi aile kavramanı bilemedikleri, erkek çocuklarından vaz geçtikleri… Savaşmak için kadınlıklarından fedakârlık yapmaları. Sadece çocuk doğurmak için erkeklerle birlikte olmaları.

Hep diyorum ya TARİH güzelliklerle dolu.
Şaşırtır sizi.
Düşündürür…

Efsanelere gelince bu da ayrı bir güzelliktir. Hem bilirsiniz, hem şüphe duyarsınız. Acabalar çok olur içinizde. Bazıları olmamıştır der inanmak istersiniz ama hoşunuza gitmez. Sizin dünyanıza efsanede olsa girmiştir. Siz onu var saymışsınızdır. Nasıl bir hayalden öteye gitmemiş olsun ki. Bunu istemezsiniz.
Efsaneler güzeldir…
Tarihteki anlatıcıları takdirle anmak gerek. Tarihçilere şükran duymamak ne mümkün!
Onlar yazmasaydılar, anlatmasaydılar. Bizler neleri paylaşacaktık!

Amazonlar hakkında en detaylı bilgileri, Amazonlar Kraliçesi kitabımda yayınlayacağım.

Tarih güzeldir… Efsaneler şahnenedir…


Nazan Şara Şatana


nazanss.blogspot.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder