23 Ağustos 2017 Çarşamba

2- Renkler dansta.

Müzik ve ritm, yollarını ruhun gizli köşelerinde bulurlar…
EFLATUN



Johann Strauss bunlara mutlaka özel bir dans müziği göndermiş olmalı.


Sanki 19 yüzyıl Viyana’sındayız!



Savaşlar artık şehirdekileri iyice bunaltmıştı.

İşte tam o zamanlara rastlar baba oğul hatta dede Strauss’ların valsin ¾’lük ritmine sarılışları.





2- Renkler dansta.

Müzik ve ritm, yollarını ruhun gizli köşelerinde bulurlar…
EFLATUN

Buket, demet her ne ise çiçekleri bir arada tutan kurdeleler suda çoktan açılmışlar dalgaların üstünde vals yapmaktadırlar.

Johann Strauss bunlara mutlaka özel bir dans müziği göndermiş olmalı.
Düşünsenize gökyüzünden yüzlerce hatta binlerce keman hep birlikte ünlü üstadın bestelerinin birinde dönmekteler.

Sanki 19 yüzyıl Viyana’sındayız!
Olmayan deniz kenarının denizinin hemen yanındayız ve o dönemdeki gibi vals çılgınlığını şimdide denizdeki dalgalarla birlikte kurdeleler,
Buketler,
Demetler ve çiçekler yaşıyor.
Oysa Viyana’da kıyametler kopmuştu.
Veba salgınları olmuştu o tarihlerde,
Sel baskınları insanları canından bezdirmişti, bunlar yetmiyormuş gibi işgaller hat safhadaydı,
Savaşlar artık şehirdekileri iyice bunaltmıştı.

İşte tam o zamanlara rastlar baba oğul hatta dede Strauss’ların valsin ¾’lük ritmine sarılışları.

Peki, bu renkli denizin derdine ne olmuş?
Onlar dans edeceğiz diye hiçbir şeyle ilgilenmez olmuşlar.
Bu büyük su sanki ne ile ilgileniyordu da bir şeyle ilgilenmek istemiyordu şimdi!

O zamanlarda ki büyük acıları büyük üstatlar halletmişler kimler ve nasıl mı?

Brahms, Dvorak ve Verdi gibi besteciler çağın bu büyük dramını yakalayan eserlerini yaratırken,
Tıpkı büyük okyanusların kendi içlerindeki savaşlarında tsunami’leri (liman dalgası) icat ettikten sonra çevrelerindekiler dağlar,
Taşlar hatta kumlar onların derdine ağladıkları gibi bu büyük müzik adamları da o dönemin trajedilerini dile getirmek için çabalamışlar.

Onlar hüzne beste yapmışlar.
Onlar bu hüzün içinde beste yapmak için uğraşırlarken Viyana’da bambaşka bir hava esmektedir.
Tam o zamanda! Tıpkı küçük denizlerin büyük denizlerde yaşananlarla alakaları olmadığı, ilgilenmedikleri gibi…
Bu bohem kentte bir başka olay olmaktadır tam da aynı zamanlarda.
Balo salonlarında kendini tümüyle ‘Vals kralı’ Johann Strauss’un melodilerine vermiş çılgınlar gibi dans edenler zaten bestekârı ve ailesini biliyorlar, tanıyorlardı.

Strauss ismi, bilinen bir isim.
Baba Strauss’un ezgileri dans salonlarını daha önceden doldurmuştu.

Denizin dalgalarla dansının da yüz yıllardır olduğu gibi.
Deniz dalgaları rüzgârla, denizin bilmem kaç fersah derinliğindeki bir gaz patlaması ya da bir fay kırılması ile hareketlenmez mi?

Bazen çok hızlı bazen de çok yavaş şekillenmez mi?
Kimi zaman dalgalar vals gibi hareket ederken kimi zamanda Elvis Presley’in Rock’n’roll şarkıları ve hareketli sahne Show’u gibi kıvrak olmaz mı?

Olur, biz yine gelelim Vals’ın çılgın dünyasına.
Bir dâhiden söz etmek tam şimdi tam bu araya yakışıyor ki ben de söz etmeden geçmeyeceğim.
Dâhiler normal insanlardan olmuyor.
Deli denizlerde koylardaki su birikintilerinden olmadığı gibi!
Bakın şimdi ben şaşırdım sizlerde ne tür etki yapacak!

Altı yaşında valslar yazmış
Daha altı yaşında valslar yazmaya başlayan, annesinin yardımı ve teşvikiyle ki!
Ondaki cevheri görmüş ve desteklemeye karar vermiş.
Babasının bütün itirazlarına rağmen!
Anne aldırmamış oğluna inanmış.
Babalarının derdi başkaymış ne garip!

./…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder